Bütün dünyayı sarsan koronavirüs nedeniyle yaklaşık iki aydır camiler mahzun, mü'minler mahzun. Camilerde vakit ve cuma namazları kılınamıyor. Ramazanımızı teravihsiz, bayramımızı namazsız, evlerimizde garip, mahzun idrak ettik, ediyoruz.
ABD'nin Irak'ı işgal operasyonunun yaşandığı 2000'li yılların başında kamuoyunda bir kavram tartışmaya açılmıştı; "Embeddet muhabirlik".
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu sevmeyen, istemeyen ve gitmesi için yahut gönderilmesi için fırsat kollayan herkes bu hafta sonu için alınan karar sonrasında birleşti.
Virüs salgını nedeniyle ticari hayat durma noktasına geldi. Esnafın büyük çoğunluğu dükkanını açamıyor, açan da iş yapamıyor. İsteyerek ya da istemeyerek işçi çıkartmak zorunda kalıyor.
Geçtiğimiz ay İdlib'de 33 şehit verdiğimiz saldırının ardından devletimiz ve ordumuz yakın tarihimizin en büyük askeri operasyonunu başlattı ve Rus-Esed ittifakına adeta kan kusturdu.
Demokrasi denen meşru yönetim sistemlerinde devlet işlerini yürütmek için görev emri, görev yetkisi halktan alınır.
Yazımıza başlamadan önce Van’da çığ felaketi ve İstanbul’da yaşanan uçak kazası nedeniyle hem şehit olan Askerlerimize hem de hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum. Allah bizi böyle felaketlerden muhafaza etsin.
Kastamonu için acaba ne istiyoruz?
Geçen akşam internet üzerinden, sosyal medya hesabından yayın yapan Ajans37'nin program konuğu, İHH Kastamonu Şube Başkanı avukat sayın Mücahit Dağdelenoğlu idi.
Aslında zamanı değildi bu yazıyı yazmamın, yerli otomobil lansmanı, Kanal İstanbul tartışmaları, asgari ücret, Libya'ya asker gönderilmesi gibi birçok önemli mesele gündemde tartışılırken…