Senusiler, Yeşil çay
Seyyid Muhammed, 1787 yılında Cezayir'de çevrenin en asil ailesinin çocuğu olarak doğdu. Tahsilini Fas Üniversitesinde yaptı. Daha sonra genç yaşta Mekke'ye gitti. Hac dolayısıyla İslam dünyasının her tarafından gelmiş olan Müslümanlarla görüştü. Bu sırada Hicaz, bozuk itikat sahibi Vehhabilerin hakimiyeti altında bulunuyordu. Seyyid Muhammed, Müslümanların bu bozuk yola kaymamaları ve İslam memleketlerini içine düştükleri esaretin bataklığından kurtarmak için bir tarikat kurmaya karar verdi. Bu kararla 1848 yılında Cezayir'e döndü. O sırada Fransa, silah zoru ile Cezayir'e yerleşmek için harekete geçmişti. Seyyid Muhammed, Derne civarında dağlık bir arazide Zaviye-i Beyza adını verdiği ilk tekkesini tesis etti. Ateşli vazlarla kısa zamanda çevresinde geniş ilgi topladı. Her taraf Senusi tekkeleriyle doldu. Tarikate girenler evvela şahsi ahlak ve inançları bakımından en mükemmel seviyeye getirilir, sonra da aynı üstünlüğü etraflarına yaymak üzere faaliyete geçirilirlerdi. Fakat Senusilik hareketinin hedefi yalnız Kuzey Afrika değil, bütün İslam dünyasıydı. Müslüman milletlerin sosyal, ekonomik ve kültürel seviyelerinde muazzam bir inkılap vücuda getirerek, İslam dünyasını uyandırıp, kalkındırmak ve birleştirmek istiyorlardı.
1895 yılında Seyyid Muhammed vefat edince, yerine oğlu Muhammed Mehdi es-Senusi geçti. Onun zamanında bütün sahra kontrol altına alındı. Kısa zamanda Güney ve Batı Afrika'da milyonlarca zencinin sistemli bir şekilde Müslüman olmasını sağladılar. Arabistan'a, Malezya'ya ve hatta Hindistan'a Senusilik hareketinin temsilcilerini dağıtarak İslam dünyası çapında bir uyanış sağlamaya çalıştılar. Senusi tarikatı adeta bir devlet haline geldi.
Senusiye tarikatı teşkilatının çekirdeğini zaviyeler meydana getiriyordu. Senusi zaviyeleri yalnız talebelerin değil bütün yoksulların sığındığı ve kabul edildiği birer imarethaneydi. Cağbub'daki merkez zaviyede yüksek seviyede eğitim veren ve başka zaviyelerde görevlendirilecek olanları hazırlayan bir medrese vardı. Burada sekiz bin yazmadan meydana gelen bir kütüphane de bulunuyordu. Senusi zaviyeleri ayrıca birer askeri üs vazifesi de görmekteydi. Her Senusi bir silah ve binek hayvanına sahipti. Zenginler ve emrinde işçi çalıştıranlar, yoksulları ve yanlarında çalışanları silahlandırmakla yükümlüydü. Zaviyelerde silah talimleri de yaptırılıyordu.
Seyyid Mehdi es-Senusi'nin bizzat kendisine has 50 tüfeği vardı. Bunların bakımını kendisi yapar başka kimsenin bu işe müdahalesine razı olmazdı. Cuma gününü atıcılık ve binicilik eğitimine ayırmış olup, o gün bütün işleri tatil eder, müridlerinin her birinin, inşaatçılık, marangozluk, demircilik, dokumacılık, gazetecilik vb. işlerle meşgul olmalarını ve öğrenmelerini sağlamak ister, kendisi de bizzat çalışırdı.
Muhammed el-Mehdi'nin 1902'de vefatından sonra yerine Ahmed eş-Şerif es-Senusi geçti. Ahmed es-Senusi, Orta Afrika'yı işgal eden Fransızlara karşı yıllarca süren bir cihad hareketi başlattı. Modern silahlarla donatılmış Fransız askerlerine karşı çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Ancak çok üstün güçler karşısında Orta Afrika'dan çekilmek zorunda kaldı (1909). İtalya, Libya topraklarını işgale başlayınca, Ahmed es-Senusi bu defa da Türklerle birlikte İtalyanlara karşı harbe girdi. Bu savaş sırasında ilk kez yayınladığı beyannameleri “El-Hükümetü's-Senusiyeti'l-Celile” adıyla imzalamaya başladı. Böylece Senusiye hareketini ilk kez bir devlet olarak ilan etmiş bulunuyordu. Ancak Trablusgarb Harpleri, Türk subaylarında görülen particilik ve hizipcilik gibi fitne tohumları yüzünden başarıya ulaşamadı. Senusiye müridleri Türk askerlerinin gerilemeye mecbur olmasından sonra da memleketlerini dağlık mıntıkaya çekilerek azimle müdafaa ettiler. Bu mücadelelerde kuvvetleri düşman kuvvetine asla kıyaslanamayacak bir durumda olduğu halde çok büyük kahramanlıklar gösterdiler.
Birinci Dünya Savaşında İtalya müttefikleriyle harbe girince, Senusiler onun karşısında yer aldılar. 1915'te Mısır'ı işgal eden İngilizlere karşı giriştikleri savaşlar Senusilerin büyük kayıplar vermesine yol açtı. Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru Ahmed es-Senusi'nin Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad Hanın isteği üzerine İstanbul'a gitmesi üzerine tarikatin fiili liderliğini Muhammed el-İdris üstlendi. Ancak 1917'de İtalya'nın Libya'yı ele geçirmesiyle Muhammed el-İdris onlarla antlaşmaya vardı. 1931'de Kufran'ın İtalyanlar tarafından işgalinden sonra Senusi iktidarı son buldu. Tarikat kapatıldı. Muhammed el-İdris 24 Aralık 1951'de bağımsız Birleşik Libya Krallığının kralı ilan edildi.
LİBYA MUTFAĞI
“Couscousi” Libya’nın en bilinen yöresel lezzetidir. Buharda pişirilmiş koyun veya kuzu etinin buğday ve irmik ile servis edilmesinden oluşur. Sebzeler ve baharatlardan yapılan bir sos eşliğinde yenir. Bir diğer yöresel yemek “bazen” de sıcak soslarla servis ediliyor. Elle yenen bu yemek genellikle Libyalıların vazgeçilmez öğlen atıştırmasıdır.
Ulusal içecekler olarak naneli kırmızı ve yeşil çay öne çıkıyor. Hemen her yerde özel minik bardaklarda servis edilen çay genellikle şekerli bir şekilde masaya geliyor. Özellikle akşam yemekleri sonrası ikram edilen çaya nane de ekleniyor.
Libya kuzey Afrika ülkesi olmasına rağmen Akdeniz esintilerinin olduğu ve dolayısı ile yemek kültürü olarak da Akdeniz'in izlerini taşıyan bir devlet olma özelliği taşımaktadır.
Ulusal içecekler olarak naneli kırmızı ve yeşil çay öne çıkıyor. Hemen her yerde özel minik bardaklarda servis edilen çay genellikle şekerli bir şekilde masaya geliyor. Özellikle akşam yemekleri sonrası ikram edilen çaya nane de ekleniyor.
Büyük bir kent olan Trablus’ta Çin’den Avrupa mutfağına kadar balık dâhil pek çok yemeği bulma şansınız var. Amerikan Fast food zincirleri de Trablus’un içine nüfuz etmeyi başarmış halde.
Genellikle istenilen restoranda yer bulunabiliyor. Nadiren masa beklemek gerekse de garsonlar hızlıca bir yer açmayı başarıyor. Restoranlarda fiyatlar 6 dolardan başlayıp 60 dolara kadar çıkabiliyor.
MALZEMELER
1+1/2 tatlı kaşığı çay (Fas'lılar genellikle siyah çay kullanırlar),
4 tatlı kaşığı toz şekeri,
1 avuç dolusu taze nane (yaprağı ve sapıyla birlikte).
HAZIRLANIŞI
Büyük bir çaydanlığı ateşe oturtmalı. Demlik diye isimlendirilen 3/4 litrelik küçük bir çaydanlığa çayı boşaltmalı. Ateşteki çaydanlıktaki su kaynayınca bu. radan alınacak bir bardaklık kaynar suyu demlikteki çayın üstüne dökmeli. Demliğin ağzını örttükten sonra bunu çalkalamalı ve içindeki suyu yavaşça ağzından dökmeli. Hemen demliğe toz şekeriyle iyice yıkanmış naneyi katmalı ve kaynar suyla doldurduktan sonra ateşteki büyük çaydanlığın ağzına oturtmalı. Demlikteki karışım böylece altındaki kay. nar suyun etkisiyle 5-6 dakika kadar demlendirilmeli. Bu sürenin sonunda bir bardağa iki - üç damla çay boşaltmalı. Tadına bakmalı. Fazla acı gelirse gereği kadar şeker atıp karıştırmalı ve birkaç dakika daha demlendirip bu demi servis yapmalı.
Bu naneli çayı çok kuvvetli bulanlar alttaki büyük çaydanlıktaki kaynar sudan yararlanarak istedikleri kadar hafifletebilirler. (Fas'lılar su katmadan içmektedirler). Demlikteki naneli çay suyu bitince içindeki artık atılmaz. Buna 1 kaşık çay, dört-beş yaprak taze nane ve isteğe uygun şekerle kaynar su katıp yeniden demlemeli ve böylece servis yapmalı. Demliğin dibindeki artıklar bir hayli çoğalıncaya kadar atılmaz her defasında bir miktar çay nane ve şeker katılır.
1895 yılında Seyyid Muhammed vefat edince, yerine oğlu Muhammed Mehdi es-Senusi geçti. Onun zamanında bütün sahra kontrol altına alındı. Kısa zamanda Güney ve Batı Afrika'da milyonlarca zencinin sistemli bir şekilde Müslüman olmasını sağladılar. Arabistan'a, Malezya'ya ve hatta Hindistan'a Senusilik hareketinin temsilcilerini dağıtarak İslam dünyası çapında bir uyanış sağlamaya çalıştılar. Senusi tarikatı adeta bir devlet haline geldi.
Senusiye tarikatı teşkilatının çekirdeğini zaviyeler meydana getiriyordu. Senusi zaviyeleri yalnız talebelerin değil bütün yoksulların sığındığı ve kabul edildiği birer imarethaneydi. Cağbub'daki merkez zaviyede yüksek seviyede eğitim veren ve başka zaviyelerde görevlendirilecek olanları hazırlayan bir medrese vardı. Burada sekiz bin yazmadan meydana gelen bir kütüphane de bulunuyordu. Senusi zaviyeleri ayrıca birer askeri üs vazifesi de görmekteydi. Her Senusi bir silah ve binek hayvanına sahipti. Zenginler ve emrinde işçi çalıştıranlar, yoksulları ve yanlarında çalışanları silahlandırmakla yükümlüydü. Zaviyelerde silah talimleri de yaptırılıyordu.
Seyyid Mehdi es-Senusi'nin bizzat kendisine has 50 tüfeği vardı. Bunların bakımını kendisi yapar başka kimsenin bu işe müdahalesine razı olmazdı. Cuma gününü atıcılık ve binicilik eğitimine ayırmış olup, o gün bütün işleri tatil eder, müridlerinin her birinin, inşaatçılık, marangozluk, demircilik, dokumacılık, gazetecilik vb. işlerle meşgul olmalarını ve öğrenmelerini sağlamak ister, kendisi de bizzat çalışırdı.
Muhammed el-Mehdi'nin 1902'de vefatından sonra yerine Ahmed eş-Şerif es-Senusi geçti. Ahmed es-Senusi, Orta Afrika'yı işgal eden Fransızlara karşı yıllarca süren bir cihad hareketi başlattı. Modern silahlarla donatılmış Fransız askerlerine karşı çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Ancak çok üstün güçler karşısında Orta Afrika'dan çekilmek zorunda kaldı (1909). İtalya, Libya topraklarını işgale başlayınca, Ahmed es-Senusi bu defa da Türklerle birlikte İtalyanlara karşı harbe girdi. Bu savaş sırasında ilk kez yayınladığı beyannameleri “El-Hükümetü's-Senusiyeti'l-Celile” adıyla imzalamaya başladı. Böylece Senusiye hareketini ilk kez bir devlet olarak ilan etmiş bulunuyordu. Ancak Trablusgarb Harpleri, Türk subaylarında görülen particilik ve hizipcilik gibi fitne tohumları yüzünden başarıya ulaşamadı. Senusiye müridleri Türk askerlerinin gerilemeye mecbur olmasından sonra da memleketlerini dağlık mıntıkaya çekilerek azimle müdafaa ettiler. Bu mücadelelerde kuvvetleri düşman kuvvetine asla kıyaslanamayacak bir durumda olduğu halde çok büyük kahramanlıklar gösterdiler.
Birinci Dünya Savaşında İtalya müttefikleriyle harbe girince, Senusiler onun karşısında yer aldılar. 1915'te Mısır'ı işgal eden İngilizlere karşı giriştikleri savaşlar Senusilerin büyük kayıplar vermesine yol açtı. Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru Ahmed es-Senusi'nin Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad Hanın isteği üzerine İstanbul'a gitmesi üzerine tarikatin fiili liderliğini Muhammed el-İdris üstlendi. Ancak 1917'de İtalya'nın Libya'yı ele geçirmesiyle Muhammed el-İdris onlarla antlaşmaya vardı. 1931'de Kufran'ın İtalyanlar tarafından işgalinden sonra Senusi iktidarı son buldu. Tarikat kapatıldı. Muhammed el-İdris 24 Aralık 1951'de bağımsız Birleşik Libya Krallığının kralı ilan edildi.
LİBYA MUTFAĞI
“Couscousi” Libya’nın en bilinen yöresel lezzetidir. Buharda pişirilmiş koyun veya kuzu etinin buğday ve irmik ile servis edilmesinden oluşur. Sebzeler ve baharatlardan yapılan bir sos eşliğinde yenir. Bir diğer yöresel yemek “bazen” de sıcak soslarla servis ediliyor. Elle yenen bu yemek genellikle Libyalıların vazgeçilmez öğlen atıştırmasıdır.
Ulusal içecekler olarak naneli kırmızı ve yeşil çay öne çıkıyor. Hemen her yerde özel minik bardaklarda servis edilen çay genellikle şekerli bir şekilde masaya geliyor. Özellikle akşam yemekleri sonrası ikram edilen çaya nane de ekleniyor.
Libya kuzey Afrika ülkesi olmasına rağmen Akdeniz esintilerinin olduğu ve dolayısı ile yemek kültürü olarak da Akdeniz'in izlerini taşıyan bir devlet olma özelliği taşımaktadır.
Ulusal içecekler olarak naneli kırmızı ve yeşil çay öne çıkıyor. Hemen her yerde özel minik bardaklarda servis edilen çay genellikle şekerli bir şekilde masaya geliyor. Özellikle akşam yemekleri sonrası ikram edilen çaya nane de ekleniyor.
Büyük bir kent olan Trablus’ta Çin’den Avrupa mutfağına kadar balık dâhil pek çok yemeği bulma şansınız var. Amerikan Fast food zincirleri de Trablus’un içine nüfuz etmeyi başarmış halde.
Genellikle istenilen restoranda yer bulunabiliyor. Nadiren masa beklemek gerekse de garsonlar hızlıca bir yer açmayı başarıyor. Restoranlarda fiyatlar 6 dolardan başlayıp 60 dolara kadar çıkabiliyor.
MALZEMELER
1+1/2 tatlı kaşığı çay (Fas'lılar genellikle siyah çay kullanırlar),
4 tatlı kaşığı toz şekeri,
1 avuç dolusu taze nane (yaprağı ve sapıyla birlikte).
HAZIRLANIŞI
Büyük bir çaydanlığı ateşe oturtmalı. Demlik diye isimlendirilen 3/4 litrelik küçük bir çaydanlığa çayı boşaltmalı. Ateşteki çaydanlıktaki su kaynayınca bu. radan alınacak bir bardaklık kaynar suyu demlikteki çayın üstüne dökmeli. Demliğin ağzını örttükten sonra bunu çalkalamalı ve içindeki suyu yavaşça ağzından dökmeli. Hemen demliğe toz şekeriyle iyice yıkanmış naneyi katmalı ve kaynar suyla doldurduktan sonra ateşteki büyük çaydanlığın ağzına oturtmalı. Demlikteki karışım böylece altındaki kay. nar suyun etkisiyle 5-6 dakika kadar demlendirilmeli. Bu sürenin sonunda bir bardağa iki - üç damla çay boşaltmalı. Tadına bakmalı. Fazla acı gelirse gereği kadar şeker atıp karıştırmalı ve birkaç dakika daha demlendirip bu demi servis yapmalı.
Bu naneli çayı çok kuvvetli bulanlar alttaki büyük çaydanlıktaki kaynar sudan yararlanarak istedikleri kadar hafifletebilirler. (Fas'lılar su katmadan içmektedirler). Demlikteki naneli çay suyu bitince içindeki artık atılmaz. Buna 1 kaşık çay, dört-beş yaprak taze nane ve isteğe uygun şekerle kaynar su katıp yeniden demlemeli ve böylece servis yapmalı. Demliğin dibindeki artıklar bir hayli çoğalıncaya kadar atılmaz her defasında bir miktar çay nane ve şeker katılır.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.