İsmail Çetin Korkmaz

İsmail Çetin Korkmaz

İstanbul'da Bizans ve Roma eserleri

Tarihi Yarımadanın ilk yerleşimi pagan Byzantiondur. Batı Romanın yıkılmasının ardından o günün dünyasının en güçlü merkezi haline gelen Doğu Romanın başkenti olan İstanbul, (Kostantinopolis) dalga da
Roma gibi yedi tepeye kurulan Konstantinopolis imparatorların kudretlerinin bir göstergesi olarak inşa edilen saraylar, dini büyüklüğü simgeleyen kiliseler, anıtlar, sarnıçlar ve Hipodrom gibi görkemli yapılarla donatılarak yüzyıllardır kudretin ve ihtişamın gösteri mekânı olmuştur. Osmanlı'dan önceki o yapıları sizler için araştırdık. Bakın bakalım bizler İstanul'a gelmeden önce neler vardı.
 
Arcadius Sütunu (Avrat Taşı, 395-408)
Tarihçi Teofanes başta olmak üzere Bizanslı tarihçiler İmparator Arcadiusun (395-408) Barbarlara karşı kazandığı zaferleri ebedileştirmek için bu anıtın yapıldığını belirtmişlerdir. Arcadius zamanında sütunun yapımına başlanmış ve oğlu II. Theodosius (408-450) tarafından tamamlatılmıştır. Sütunun üzerine Arcadiusun heykeli konulmuş ve Temmuz 421de açılışı yapılmıştır.

Çemberlitaş sütunu, M.S. 330 yıllarında İmparator I. Konstantin onuruna, İstanbul'un yedi tepesinden biri olan ve şu anki adıyla Çemberlitaş olarak adlandırılan semteki tepeye dikilmiş olan sütundur.
Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturulmuştur.

Hipodrom (203)
Septimus Severus tarafından Roma'daki Circus Maximus örnek alınarak araba yarışı alanı olarak yapıldı. 325'te I. Konstantin tarafından genişletildi. Nal biçiminde 400 m'ye 120 m'lik bir alandı. 40 oturma basamağı 100.000 kişi alıyordu. Bugün Hipodrom'dan arta kalan üç dikilitaş, o dönemde yarış alanını iki eşit parçaya bölen yükseltilmiş bölüm (Spina) üzerinde yer alıyordu. Eski Hipodrom tabanı bugün yerin 5 m altındadır.

Galata Kulesi (1384)
1384 yılında Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapıldı. Kule 16.yy'da Kasımpaşa'daki donanmada tutsakların barındırıldığı yerdi. II. Selim döneminde, gözlemevi olarak kullanıldı. 1964'e kadar yangın kontrol istasyonu olarak kullanıldı ve 1967'de turistik hizmete açılana kadar restorasyon için kapalı kaldı. Bu restorasyon sırasında Osmanlı döneminde yapılan değişiklikler de göz önüne alınarak Cenevizliler dönemindeki yapıya daha uygun olması sağlandı. Hezarfen Ahmet Çelebinin kanat takıp uçmayı bu kulede denediği bilinmektedir.

Gotlar Sütunu (4.yy)
Topkapı Sarayı dış bahçesinde,Gülhane Parkı Sarayburnu girişinde bulunan Ve Roma Devri'nden günümüze hiç değişikliğe uğramadan gelen en eski abidedir.3.veya 4.yy'da dikilmiş olan sütun yüksek kaide üzerinde 15m.boyunda monalit mermerdir.Sütun başı korint uslubunda kartal arması ile süslüdür.Got'lara karşı kazanılan zaferden bahseden kitabe satırlarından dolayı Gotlar Sütunu adıyla anılır.Etrafını saran Yüksek ağaçlar arasına saklanmış gibi durmaktadır.

Kostantinus Sütunu (Örülü Sütun, 944)
Kaba yontulmuş taşlarla örülü, taklit Obelisk hipodromun güneyinde yer alır. Kati yapıldığı tarih bilinmez. 10. yy.da eseri tamir eden İmparator Konstantin Porfiregenetus adı ile anılır. Bir zamanlar üzerini kaplayan, altın harflerle süslü Bronz plakalar, Haçlılar tarafından soyulmuştur.

Markianos Sütunu (Kıztaşı, 452)
Bizans devri İstanbulunda 455 yılında dikilen bulunan Markianos Sütunu Fatihte Kıztaşı olarak isimlendirilen küçük bir meydanın ortasında günümüze ulaşabilmiştir. İstanbulun fethinden sonra kurulan ilk Türk mahalleleri arasında “Kıztaşı Mahallesi” olarak adı geçmiştir. Uzunca bir süre Saraçhanebaşında Yeniçeri odalarında bir evin bahçesinde kalan bu anıt bütün bölgeyi yakan Çırçır yangınından (1908) sonra yeniden yapılan düzenleme sonunda ortaya çıkarılmıştır.

Milyon Taşı (4.yy)
Bugün Yerebatan yakınında bulunan Milyon Taşı Bizans döneminde kentin tam ortası kabul edilen, bütün ölçümlerin başlangıcı olan 0 noktası kabul ediliyordu.

Theodosius Dikilitaşı (394-395)
Theodosius Dikilitaşı, veya yalnızca Dikilitaş, Sultanahmet Meydanı'nın güney tarafında, Yılanlı Sütun'un yanında bulunan bir Antik Mısır dikilitaşıdır. M.S. 394 - 395 yılında Roma imparatoru I. Theodosius tarafından Mısır'dan getirilerek şimdiki yerine dikilmiştir.

Kız Kulesi (M.Ö. 410)
Mimari yapılanma süreci M.Ö. 341 yılına kadar uzanır. M.Ö. 410'da Sarayburnu'nun bulunduğu yerden, kulenin bulunduğu adaya zincir gerilerek, Boğazın giriş ve çıkışlarını kontrol eden bir gümrük istasyonu haline getirilir. İstanbul'un fethi sırasında savunma amaçlı olarak kullanılan kule, bunun dışında ilave edilen fenerle de gemilere yol gösterme işlevi yüklenir. 1719 yılında fenerden çıkan alevle yanan Kızkulesi, 1725 yılındaki onarım sırasında kule kısmı biraz değiştirilerek üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine de kurşunla kaplı bir kubbe oturturulur ve bina kâgir olarak tekrar yapılır. 1920 yılında fenerin lambası otomatik ışık yapma sistemine kavuşur. 1959 senesinde radar istasyonu olarak kullanılmaya başlanır. Günümüzde restore edilmiş ve özel sektör tarafından restaurant olarak işletilmektedir.

Yerebatan (Bazilika) Sarnıcı (527)
6. yüzyılda, kente su dağıtımını sağlamak amacıyla İmparator Justinianus tarafından yaptırılmıştır. 143 m uzunluğu ve 65 m genişliğiyle toplam 9.800 m2 genişliğindeki sarnıcın tavanını, 9 m yükseklikte 336 mermer sütun taşımaktadır. Genellikle İyon ve Korent üslubundaki sütunların arasında az sayıda işlenmeden bırakılmış Dor stili başlıklara da rastlanır. Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa Başı Roma Çağı heykeltraşlık sanatının şaheser örneklerinden biridir. Medusayla ilgili mitolojiye dayandırılan birçok efsane bu sarnıcı daha da gizemli kılar. Bir söylenceye göre Medusa yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgonadan biridir. Bu üç kız kardeşten yalnızca yılanbaşlı Medusa kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla buraya yerleştirildiği zannedilmektedir.1968 yılında kolon ve çatlakları onarılan, 1985 yılında da restore edilen sarnıç 1987 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Bozdoğan (Valens) Kemeri (364)
İstanbul'un en eski su kemeridir. İmparator Valens yaptırmıştır. I. Theodosius zamanında şehir dışındaki su kaynaklarına
bağlanan kemer geç Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde 1500 yılı aşkın bir süre kentin su ihtiyacını karşılayan şebekenin en önemli parçalarından biri oldu. Yerebatan Sarnıcı'nın suyu buradan geliyordu. Fatih'in yaptırdığı su yolunun en yüksek noktası denizden 63.5 m, yerden ise 23 m yükseklikte olan Bozdoğan Kemeri'nin üstünden geçiyordu. Kemerin toplam uzunluğu 970 m dolaylarındaydı.

SURLAR VE KAPILAR
Tarih boyunca İstanbulun etrafına yaptırılan çeşitli surların büyük kısmı günümüze ulaşamamıştır. İlk surlar, M.Ö. 657'de yaptırılmıştır.

Sirkeci yakınlarından başlayarak Sarayburnu ve Marmara kıyılarını takip eden bu surlar, bugün Ayasofyanın bulunduğu tepelere kadar ilerliyordu. Büyük Constantinus döneminde (306-337), Marmara kıyısından başlayarak Haliçe kadar uzanan şehir, surlarla çevrilmiştir. II. Theodosius döneminde, Constantinus surlarının bitiminden başlayarak yapılan surlar Kara Surları, Haliç Surları ve Marmara Surları şeklinde üç ayrı bölümden oluşmaktadır. Kara Surları, Ayvansarayda Haliç kıyısından başlayıp, Yedikulede Marmara Denizine kadar yaklaşık 6,5 km uzunluğundadır. 400 kadar kulesi, 46 kapısı bulunan surlar 15-18 m. genişliğinde, 10-12 m derinliğinde hendeklerle korunuyordu. Haliç Surları, Ayvansaraydan başlayıp, bütün Haliç boyunca Sarayburnuna kadar uzanmaktaydı. Yaklaşık 5,5 km uzunluğunda tek duvardan oluşan surlardan günümüze çok az iz kalmıştır. Marmara Surları ise, Sarayburnu ve Yedikule arasındaki sahil şeridi boyunca uzanmaktaydı. Kenti, denizden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmış olan surların uzunluğu 8,5 km olup, çokgen ve dörtgen burçlarla güçlendirilmiştir.

Topkapı Sarayı kapısından başlayarak Haliç'e, buradan Yedikule'ye ve tekrar Topkapı Sarayı'na dolanan duvarların kapıları şöyledir:
Topkapı Saray Kapısı, Ahırkapı, Küçükayasofya Kapısı, Bukalonkapı, Balıkhane Kapısı, Mangana Kapısı, Gülhane Kapısı, Kadırga Kapısı, Çatladıkapı, Kumkapı, Yenikapı, Samatya Kapısı, Narlı Kapısı,Yedikulekapı, Belgradkapı, Silivrikapı, Mevlanakapı, Topkapı, Edirnekapı, Eğrikapı, Ayvansaray Kapısı, Atikmustafa Kapısı, Balat Kapısı, Fener Kapısı, Yeniayakapı, Ayakapı, Cibali Kapısı, Unkapanı Kapısı, Ayazma Kapısı, Odun Kapısı, Balık Pazarı Kapısı, Yenicami Kapısı, Bahçe Kapısı, Avcılar Kapısı, İmparator Kapısı, Zindan Kapısı,

Sirkecikapı, Yalıköşkü
İstanbul surlarında 50 kapı ve 300 burç vardır ve bir kısmı kaybolmuştur. Dış kent Galata tarafındaki surların da kapıları vardı: Kurşunlumahzen, Karaköy, Balıkpazarı, Yağkapanı, Kürkçükapı, Azapkapı.
   
Yedikule ve Altın Kapı (5.yy)

İlk inşası muhtemelen Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanına rastlar. İmparator, savaşlardan dönüşte şehre giriş olarak kullanılan bu kısma bir zafer takı inşâ ettirdi. Daha sonra III. Theodosius devrinde, Marmaradan gelecek saldırılara karşı deniz surlarının yapılmasıyla zafer takı, kapı hâline getirildi. Fâtih Sultan Mehmed Han, surların bu kısmını tâmir ettirerek, buraya üç kule daha yaptırdı. 1457de inşâ edilen bu kulelerle, semte ismini veren Yedikule meydana gelmiş oldu.

Surlardaki en görkemli kapı, Marmara denizine yakın olan “Altın Kapı” idi. Zaferden dönen ordular, İmparator ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi. Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu. Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve “Altın Kapı” kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir.

Aziz Akataleptos Kilisesi (Kalenderhane Camii, 11.yy)
Bozdoğan kemerinin doğu ucunda bulunan 11. yy kilisesi. Fatih tarafından 15. yy'da zaviye olarak Kalender dervişlerine verilerek camiye çevrilmiştir. Halen görülebilen nefis mermer kaplamaları ve süslemeleriyle Bizans kiliselerinin en güzellerindendir. Kare içinde haç planlı kilise tipinin İstanbul'daki en önemli örneğidir. Kentin ikonaklazma dönemi öncesinden kalma tek figüratif mozaiği (7.yy'a tarihlenen Çocuk İsa mozaiği) ve Teotokos Kriotissa mozaiği de buradadır.

Büyük Saray (Mozaik Müzesi)
Sultan Ahmed Camii Arastası, M.S. 4 ile 6. yy. arasına tarihlenen eski “Büyük Saray” kalıntılarının üzerine inşa edilmiştir. 1930larda ortaya çıkarılan mozaikler büyük bir salonun tabanını süslemekteydi. Medusa Kafası, bir aslan avından sahneler, akantus yaprakları ile sarılmış büstler en göz alıcı sahnelerdir. Müze, Bizans İmparatorluğu Büyük Sarayı'nın revaklı avlusunun kuzeydoğu bölümünde kısmen sağlam kalmış mozaik döşemeyi içine alacak şekilde yapılmıştır.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı