Doç.Dr. Ömer Kul

Doç.Dr. Ömer Kul

Çin-Hindistan ilişkilerine dair (2)

Çin-Hindistan İlişkilerinin diğer boyutlarına da ayrıca bu bağlamda değerlendirmek meselenin çok boyutluluğunu anlamada faydalı olacaktır.
Çin-Hindistan ilişkilerine dair (2)

Çin ile Hindistan arasındaki kötüye giden ilişkileri sadece sınır problemlerine değil “stratejik rekabeti” de bağlamak gerekir. Her iki devlet kendilerini Güney Asya’nın en büyük devleti olarak görür. Bu büyük görme bölgede menfaat çatışmasını da beraberinde getirmiş durumda.

Bilindiği üzere her iki ülke yüksek teknoloji üretmekte, ürettikleri teknolojiyi de hemen hemen aynı pazarlara satmakta. Bu durum iki ülkenin pazar rekabetine girmesini de doğurmuş. Pazar ve bölgesel rekabet iki ülkenin hassas olduğu noktaları kaşımalarını veya hasımlarına destek olmaları yönünde bir siyaset ortaya çıkarmış. Bu manada Çin’in daha aleni faaliyetler içinde olduğunu söylemek mümkün.

Mesela Pakistan’ın Hindistan ile olan problemleri ve Keşmir sorunu gibi hususlarda Çin tamamen Pakistan’ın yanında yer almış, teknolojik, ekonomik, askeri ve lojistik olarak Pakistan, ÇKP yönetimi tarafından bir nevi Çin’in peyki haline dönüştürülmüş durumda. 1963’te Pakistan’ın Doğu Türkistan’a sınır olan bir toprağı Çin’e devretmesini Hindistan kabul etmemiş durumda.



Çin-Hindistan arasındaki bir diğer rekabet alanı Hint Okyanusu’nda cereyan etmekte. Çin, Hint Okyanusu’nu kullanabilmek için, bilhassa Malakka Bozağı’na alternatif olarak Myanmar ve Kaşgar-Gwadar limanı bağlantısına Kuşak Yol kapsamında büyük önem vermekte. Bu yolların güvenliği için gayesiyle Çin, zikredilen bölgelerde askeri üsler kurmuş durumda.



Bu bağlamda Hindistan, kendisinin hem karadan hem de denizden kuşatıldığını düşünmekte. Kuzey’den, doğudan, Güneydoğu’dan olduğu kadar Hint Okyanusu tarafından da kuşatıldığını düşünen Hindistan, Hint Okyanusu’ndaki Çin’in faaliyetlerinden de doğal olarak rahatsız olmakta. Bu durum karşısında Hindistan son zamanlarda ise sadece dağlık sınır bölgelerindeki problemli alanlarda değil, deniz ve hava koridorlarında da askeri anlamda kendisini güçlendirme gayretine düştü. Fransa’dan alınan uçakları, Rusya’dan alınan füze sistemlerini, ABD’nin silah ve teknoloji yardımındaki sınırsız desteğini bu açıdan değerlendirmek ilişkilerin ve bölgedeki durumun anlaşılmasında faydalı olacaktır. Bu bağlamda Hindistan süper güç olabilmenin en önemli adımlarından bir olarak Hint Okyanusu’na sahip çıkma geleneğini kuruluşundan itibaren dillendire gelmiş ve anlaşılan bu bölgedeki stratejik kazanımlarını kaybetmemek adına da ciddi adımlar atmakta.

Çin-Hindistan rekabetinin gözle görüldüğü bir diğer alan ise Afrika’dır. Bilindiği üzere Afrika’ya en büyük yatırımı yapan ülke Çin. Bu durum bölge üzerinde ilişkilerini geliştirmek isteyen diğer ülkelerin yakından takip ettiği bir hal almış durumda ama Çin’in Afrika’daki kazanımları ciddi boyutlara ulaşmış vaziyette. Afrika’daki Çin yayılmacılığı, Afrikalıları ise rahatsız edici bir duruma gelmiş, “beyaz adamdan” sonra bölgeye hızlı bir giriş yapan “sarı ırkın” “beyaz adama” “rahmet okutan” uygulamalarına her geçen gün tepkilerin de artmasını doğurmuş.



Bilindiği üzere Afrika’da Çin gibi Hindistan, Brezilya, Japonya, Fransa, ABD ve Türkiye de yatırım yapmakta. Bu bağlamda yakın gelecekte Afrika’da Çin-Hindistan, Çin-ABD, Çin-Fransa rekabeti yanında Çin-Türkiye rekabeti de gözle görünür bir hal alacak, rekabetin yakın gelecekte daha da artacağına ve durum ilişkileri sorgulamayı da beraberinde getirecektir.

Çin-Hindistan rekabetinin bir diğer alanını Batılıların “Orta Asya” dediği Türkistan coğrafyası oluşturmakta. Yani Pakistan’ın kuzeyinde ve Türk Cumhuriyetlerinin olduğu bölgeler Çin-Hindistan rekabetinin hissedilir hale geldiği bölgeler. Çin’in zikredilen bu bölgelerdeki yayılmacılığı herkesin malumu. Hindistan’ın da rekabet alanı olarak bölgeye gözünü diktiğini söylemek mümkün. Zikredilen alanlarda da Çin’in Hindistan’a göre ciddi bir farkla önde olduğu söylenebilir. Çin’in Türkistan coğrafyasındaki kazanımlarını Şangay İşbirliği Örgütü üzerinden elde ettiğini de ifade etmek gerekir.



Malum olduğu üzere Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Çin ilk olarak “Şangay Beşlisi” adıyla bir oluşum kurmuş ve amacını da Sovyet sonrası ortaya çıkan bağımsız Türk devletleriyle olan sınır problemlerini çözmek amacına matuf bırakmıştı. ÇKP yönetiminin hakkı olmayan hatırı sayılır toprağa Şangay Beşlisi görüşmeleri ile sahip olduğunu da bu vesile ile ifade edelim. Zamanla Şaygay İşbirliği Örgütüne dönüştürülen yapı Çin’in bugün geldiği noktanın domino taşını oluşturmuş, bir nevi yeni bir pakt ortaya çıkarmıştır. Rusya’nın yönlendirmesiyle Şangay İşbirliği Örgütü’ne Hindistan girmek istediğinde Çin buna mani olmak için çok uğraşmıştı. Rusya ise Hindistan’ın örgütte olmasına diretince Çin, Pakistan’ın da olmasın da diretir. Böylece her iki ülke aynı anda Şaygay İşbirliği Örgütü’ne girmiş olur.

Hindistan kendi güvenliğinin bilhassa Afganistan’dan başlayacağını çok iyi bilmekte. Bu durumu lehine çevirmek isteyen Hindistan bir taraftan Pakistan’ın bölgedeki etkinliğini kırmak, bilhassa cihatçı gruplara desteğini kesmek amacıyla Tacikistan ve Özbekistan ile sıkı ilişki içerisinde.

Bölgenin Hindistan açısından bir diğer özelliği enerji nakil hatlarına sahip olmak ve kontrol etmek acını taşımakta. Hindistan Orta Asya enerji koridorunun kendi üzerinden Hint Okyanusu’na akıtılarak buradan dağıtılması yönünde 2000’li yıllardan itibaren, bir nevi Amerikan projesi olarak girişimlerde bulunmuştu. Lakin ABD, 11 Eylül saldırıları sonrası dünya siyasetini dizayn etme noktasında yöntem değiştirince bu yöndeki hedefler akim kalmıştı.

Yine bilindiği üzere Çin ve Hindistan enerjide dışa bağımlılığı en fazla olan iki ülke. Bu ihtiyacın giderilmesi ve sürdürülebilir olması her iki ülkenin bu noktada da ciddi bir rekabetin içerisinde olmalarına yol açmış. Sınır problemlerinden ekonomik rekabete, enerji ihtiyacının karşılanmasından teknolojik üretim ve pazarlardaki rekabet her iki ülkenin zaman zaman yakın çevrelerinde olduğu kadar faklı ve uzak bölgelerde de karşı karşıya gelmesine zemin hazırlamakta. Bütün bu görünen ilişkileri olumsuz etkileyen gerçekler ortada iken iki tarafın meselelerini sükunet içerisinde konuşup halledebilecek bir mekanizmadan da yoksun olduklarını söylemek doğru bir tespit olacaktır. Bu durum sınır çatışmalarında olduğu gibi zaman zaman sıcak çatışmaların yaşanmasını doğal hale getirmekte.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat