Rusya, asla bir “hâkim güç” değildir ve üçüncü Dünya Savaşı’nın başat aktörü olamaz!
Geldik yeni bir sürece,
İkinci Trump Dönemi’ne…
Arkadaşlar!
Ne olacağını anlamak için son on yılda nelerin olduğuna bakmak yeterli.
Trump’ın birinci döneminde Putin-Trump arasında karmaşık ve pek çoklarının anlamayacağı bir ilişki vardı.
Aslına bakarsanız belki de 1000 gündür devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı için ön zemin hazırlanma evresi gibiydi.
Savaşın başlaması ise Biden’in başkanlık dönemine denk geldi.
Denk de gelmedi aslında; öyle istendi/öyle uygun görüldü ve de öyle oldu.
Bir şeye dikkat çekeyim:
Amerika’nın Avrupa ülkelerine NATO üzerinden yaklaşımına bakarsak, Trump ile Biden arasında pek de bir fark olmadığını görürüz.
İkisi de sert çıktı,
İkisi de adeta tehdit etti.
Trump langır lungur; Biden ise daha diplomatik bir dille…
Ana soruya geleyim:
Amerika/İngiltere ve Fransa Ukrayna’ya neden uzun menzilli füze ve bunların kullanım iznini verdi?
Bu durum karşısında Rusya’nın karşı hamlesini öngöremediler mi?
Gerçekten “Üçüncü Dünya Savaşı” kapıda mı?
Öncelikle şunu belirterek başlayayım:
Üçüncü Dünya Savaşı Amerika-Rusya veya Avrupa ve Rusya arasında değildir ve olmaz.
Üçüncü Dünya Savaşı, Amerika ve Çin arasında olur.
Ve aslında son on-on beş yıldır yaşanan şey Amerika’nın ve hakim güç olmaya çalışan Çin’in arasındaki bilek güreşinden başka bir şey değildir.
Rusya/Putin dedi ki:
Ukrayna, nükleer silahlara sahip olmasa da nükleer kabiliyeti olan ülkelerin füzelerini kullanıyorsa, biz de bu durumu nükleer bir saldırı olarak değerlendirip ona göre nükleer doktrinimizi gevşetiriz.
Hedef olarak nereleri gösterdi?
Londra da dahil Yakın-Orta ve Batı Avrupa ülkelerini…
Peki, ya Polonya’yı veya Finlandiya’yı yahut da başka bir Avrupa ülkesini vurursa?
Vurabilir,
Bu da senaryolardan biridir.
Ama bunlardan herhangi birini vursa bile, bu Rusya’yı “Üçüncü Dünya Savaşı”nın başat aktörü yapmaz.
Aslında ne oldu/oluyor?
Aslında Avrupa’yı Putin tehdit ediyor gibi görünse de Avrupa’ya “Ayağını denk al!” diyen Amerika’dır.
Amerika, Avrupa ülkelerinin Rusya korkusunu kullanmaktadır.
Çünkü bütün amaç Çin’in zayıflamasıdır ve neticede Çin’in ticaret yaptığı ana piyasa Avrupa ülkeleridir.
Bunun için de Avrupa’nın zayıflaması/diz çöktürülmesi şarttır.
Son birkaç yıldır Avrupa ekonomisinde yaşanan sıkıntılara bir de bu gözle bakın derim.
Bir tespit daha yapayım:
Rusya hiçbir zaman Çin ile birlikte hareket etmez!
Bunu sakın unutmayın.
Diğer bir husus;
Rusya, Amerika için/düzenin efendileri için hiçbir zaman bir “Hakim Güç” değildir ve olamaz.
Olan nedir o halde?
Şu anda Rusya, Güç ve Akıl Sahiplerinin/görünen boyutuyla Amerika’nın Çin stratejisinin müttefikidir ve Avrupa planlarının realize olması için tabir caizse kullandığı bir eldir.
“Yok canım, o kadar da olmaz ki!” dediğinizi duyar gibiyim.
Ama emin olun öyle ve önümüzdeki iki yıl içinde yaşanacakları görünce de, bu sözlerime kesinlikle hak vereceksiniz.
Ya Ukrayna? Günah keçisi mi yani?
Arkadaşlar!
Bu süreçte Ukrayna’nın, Romanya’nın, Polonya’nın veya Macaristan’ın ya da İsveç’in inanın bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Amerika ve Çin arasında yaşanan ve her geçen gün alevlenen hakimiyet savaşının yanında; İngiltere/Rusya/Fransa/İsrail gibi birkaç ülke haricinde geri kalan dünyanın hiçbir ehemmiyeti yoktur.
Trump’ın yeniden gelişinin/getirilişinin de temel esprisi budur.
Yani, bu dört yılda planlananlar onun yönetsel konseptine daha uygun olması nedeniyledir.
Muhtemeldir ki;
Trump, şu son bir-iki ayda başlayan ve dünyayı ısındıran süreci aynen devam ettirecek,
Avrupa’yı epeyce daha örseleyecek (Doğrudan ve Rusya üzerinden),
Sonra ise bazı alanları Rusya’ya bıraktırarak Ukrayna Savaşı’nı bitirecektir.
Ortadoğu konusuna daha bir yakınlaşacak ve Çin etkisinden arındırılmış yeni dizaynı sağlayacaktır.
Bu zaman zarfında Hindistan’a şaşırtıcı ölçüde ağırlık verecek ve onu öne çıkartacaktır.
Çünkü Amerika’nın Çin ile yaptığı ve finallemeye doğru gittiği güç savaşında Hindistan en büyük ikame edici fonksiyoner ülke olarak konumlandırılmıştır.
Sonuç:
Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan “Üçüncü Dünya Savaşı” çıkmaz.
Rusya, bir hakim güç değildir.
Avrupa, zayıflayacak ve Amerika’ya karşı teslimiyet bayrağını çekecek; Çin ile ilişkileri minimize edecektir.
Trump, kurduğu radikal ve savaşçı kabine ile daha en baştan gözdağı vererek, devam eden veya dondurulmuş sorunları sonlandırmak isteyecektir.
Ve son tahlilde,
Yani başkanlığının son yılında, Amerika-Çin arasında yaşanacak çok boyutlu çatışma ete kemiğe bürünecek,
Herkes, o ana dek olanların aslında Çin için ve bundan sonra olacaklar için olmuş olduğunu anlayacaktır.
Ya Türkiye?
Ülkemizin; özellikle Rusya-Ukrayna arasında sağladığı denge politikası ve hatta bu konuda aracı fonksiyon icra edecek konumda bulunması an itibariyle büyük avantajdır.
Her ne kadar Trump’ın derin bir öngörülmezliği olsa da -eğer ki bundan sonrasında ortaya çıkacak yeni paradigmalar çerçevesinde dengeleyici rolünü devam ettirebilirse- bu Türkiye için hem en az hasar hem de yeni fırsatlar anlamına gelir.
Türkiye ve devlet müktesebatı,
Erdoğan’ın, Rusya-Ukrayna Savaşı ve bu savaşın küresel iletişiminde şu ana dek sergilediği performans; bundan sonrası için de ümitvar olmamızın en büyük argümanı ve işaretidir diye düşünüyorum…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.