Baas Partisi (Baas rejimi)
Tam adı; Hizb el-Ba's el-Arabi el-İştiraki= Arap Sosyalist Baas Partisi veya Arap Sosyalist Diriliş Partisi olan Baas Partisi 1953 senesinde Michel (Mişel) Eflak ve Ekrem Havrani tarafından kurulmuştur.
Baas, Arapça’da yeniden diriliş manasına gelir.Ortadoğu’da tek bir Arap devleti kurulmasını hedefleyen sosyalist düşünce sistemidir. Suriye’de ortaya çıkmış ve taraftarlar bulmuştur. Özellikle Irak, Saddam Hüseyin döneminde Baas Rejimi ile yönetilmiş ve Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle beraber rejim sona ermiştir. Baas Rejimi’nin iktidarda olduğu tek ülke, Beşar Esad yönetimindeki Suriye’dir.
Arap Sosyalist Baas Partisi teşekkül etti. Kısa bir müddet içinde Ürdün, Irak, Libya, Suriye ve Aden gibi ülkelerde teşkilatlanan Baas Partisi Suriye dışındaki ülkelerde faaliyetlerini gizli olarak sürdürdü. nasır sosyalizmini ve onun milletlerarası tarafsızlık politikasını savunan Baas Partisi, çeşitli ülkelerde yaşayan Arapların tek millet halinde birleştirilmesi ve bu şekilde diğer İslam ülkeleriyle olan münasebetlerinin kesilmesi için çalıştı. Faaliyet gösterdiği ülkelerde iktidarda bulunan hükümetlere karşı düzenlenen mahalli ayaklanmaları destekledi. 1957 Nisanında Abdullah Rimavi tarafından Ürdün'de düzenlenen ayaklanma neticesinde, burada Baas Partisi parçalandı. Suriye'de 1949'dan beri iktidarı elinde bulunduran Edip Çiçekli'nin düşmesinden faydalanan BaasPartisi on sekiz üyesini millet meclisine soktu. Ekrem el-Havrani 1955'te Meclis Başkanı oldu. 1955 senesi Şubatından başlayarak hükümette yer alan Baas Partisi 1958 yılında Birleşik Arap Cumhuriyetinin kurulması için çalıştı.
Baas’ın kuruluş ideolojisi olan Pan-Arabizmin iki destekleyici yan unsuru sosyalizm ve sekülarizmdi. Baas’ın sosyalizmi elbette Marksizm-Leninizm’den çok farklıydı, nitekim 1958’de Suriye ve Mısır’ın birleşmesinin ardındaki sebeplerden biri de Baas’ın yükselen Suriye Komünist Partisi’nin etkisini kırmak istemesi olacaktı.
Baas sosyalizmi toplumsal eşitsizliğin azaltılması, özel mülkiyetin sınırlandırılması, yerli ve yabancı büyük özel firmaların kamulaştırılmasını öngörüyordu. Özel teşebbüs ve miras hakkının ise korunacağı belirtiliyordu.
Baas’ın sosyalizm anlayışında Avrupa’nın proleterya diktatörlüğünü reddeden demokratik sosyalizminin, yani İkinci Enternasyonal’den Sosyalist Enternasyonal’e uzanan çizginin etkisi görülüyordu.
Baas’ın sekülerliği (biraz zorlayarak laikliği de diyebiliriz) de o dönem itibariyle bir ilke işaret ediyordu. Baas öncesi Arap milliyetçi akımlarının İslami bir niteliği vardı, Baas ise inancı ne olursa olsun herkesin eşit olacağı laik bir Arap toplumu kurmayı hedefliyordu. Ancak İslam’a önem vermekten de geri durmuyordu; Baas’a göre İslam “Arap ulusal kültürünün temel ve ayrılmaz bir parçasıydı”
İsrail, 1948'de Arap dünyasının tam kalbinde bir avuç toprak parçası üzerinde kurulmuştu. Milliyetçi-dindar Araplar ile sosyalist dindar Araplar İsrail'i bir kaşık suda boğma konusunda hemfikirdiler. Hele hele İsrail'e karşı Baas hareketinin başını çektiği ultra Arap milliyetçiliği yükselişteydi ve İsrail'i ürkütmekteydi. İsrail'e göre İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti! İlginçtir 1961'de "irşad olan" Meryem Cemile'ye göre de İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti !
Meryem Cemile Arap dünyasında, "siyasal İslam"ın gelişmesinde büyük rol oynadı. 1961-1967 sürecinde ve daha sonraları milliyetçi-dindar Araplar ile "siyasal İslamcı" Araplar arasında derin toplumsal yarılmaların oluşmasına yazdığı kitaplar ve makaleler ile büyük katkıda bulundu. Çünkü Meryem Cemile'nin "milliyetçi dindarlık kötüdür, siyasi ümmetçilik iyidir" merkezli kitap ve makaleleri, görünmez eller tarafından milyonlarca basılıp Arap ülkelerinde dağıtılıyordu. Sonra, 1970'lerden itibaren bu hastalık Türkiye'ye de sirayet ettirildi.
Baas, Arapça’da yeniden diriliş manasına gelir.Ortadoğu’da tek bir Arap devleti kurulmasını hedefleyen sosyalist düşünce sistemidir. Suriye’de ortaya çıkmış ve taraftarlar bulmuştur. Özellikle Irak, Saddam Hüseyin döneminde Baas Rejimi ile yönetilmiş ve Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle beraber rejim sona ermiştir. Baas Rejimi’nin iktidarda olduğu tek ülke, Beşar Esad yönetimindeki Suriye’dir.
Arap Sosyalist Baas Partisi teşekkül etti. Kısa bir müddet içinde Ürdün, Irak, Libya, Suriye ve Aden gibi ülkelerde teşkilatlanan Baas Partisi Suriye dışındaki ülkelerde faaliyetlerini gizli olarak sürdürdü. nasır sosyalizmini ve onun milletlerarası tarafsızlık politikasını savunan Baas Partisi, çeşitli ülkelerde yaşayan Arapların tek millet halinde birleştirilmesi ve bu şekilde diğer İslam ülkeleriyle olan münasebetlerinin kesilmesi için çalıştı. Faaliyet gösterdiği ülkelerde iktidarda bulunan hükümetlere karşı düzenlenen mahalli ayaklanmaları destekledi. 1957 Nisanında Abdullah Rimavi tarafından Ürdün'de düzenlenen ayaklanma neticesinde, burada Baas Partisi parçalandı. Suriye'de 1949'dan beri iktidarı elinde bulunduran Edip Çiçekli'nin düşmesinden faydalanan BaasPartisi on sekiz üyesini millet meclisine soktu. Ekrem el-Havrani 1955'te Meclis Başkanı oldu. 1955 senesi Şubatından başlayarak hükümette yer alan Baas Partisi 1958 yılında Birleşik Arap Cumhuriyetinin kurulması için çalıştı.
Baas’ın kuruluş ideolojisi olan Pan-Arabizmin iki destekleyici yan unsuru sosyalizm ve sekülarizmdi. Baas’ın sosyalizmi elbette Marksizm-Leninizm’den çok farklıydı, nitekim 1958’de Suriye ve Mısır’ın birleşmesinin ardındaki sebeplerden biri de Baas’ın yükselen Suriye Komünist Partisi’nin etkisini kırmak istemesi olacaktı.
Baas sosyalizmi toplumsal eşitsizliğin azaltılması, özel mülkiyetin sınırlandırılması, yerli ve yabancı büyük özel firmaların kamulaştırılmasını öngörüyordu. Özel teşebbüs ve miras hakkının ise korunacağı belirtiliyordu.
Baas’ın sosyalizm anlayışında Avrupa’nın proleterya diktatörlüğünü reddeden demokratik sosyalizminin, yani İkinci Enternasyonal’den Sosyalist Enternasyonal’e uzanan çizginin etkisi görülüyordu.
Baas’ın sekülerliği (biraz zorlayarak laikliği de diyebiliriz) de o dönem itibariyle bir ilke işaret ediyordu. Baas öncesi Arap milliyetçi akımlarının İslami bir niteliği vardı, Baas ise inancı ne olursa olsun herkesin eşit olacağı laik bir Arap toplumu kurmayı hedefliyordu. Ancak İslam’a önem vermekten de geri durmuyordu; Baas’a göre İslam “Arap ulusal kültürünün temel ve ayrılmaz bir parçasıydı”
İsrail, 1948'de Arap dünyasının tam kalbinde bir avuç toprak parçası üzerinde kurulmuştu. Milliyetçi-dindar Araplar ile sosyalist dindar Araplar İsrail'i bir kaşık suda boğma konusunda hemfikirdiler. Hele hele İsrail'e karşı Baas hareketinin başını çektiği ultra Arap milliyetçiliği yükselişteydi ve İsrail'i ürkütmekteydi. İsrail'e göre İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti! İlginçtir 1961'de "irşad olan" Meryem Cemile'ye göre de İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti !
Meryem Cemile Arap dünyasında, "siyasal İslam"ın gelişmesinde büyük rol oynadı. 1961-1967 sürecinde ve daha sonraları milliyetçi-dindar Araplar ile "siyasal İslamcı" Araplar arasında derin toplumsal yarılmaların oluşmasına yazdığı kitaplar ve makaleler ile büyük katkıda bulundu. Çünkü Meryem Cemile'nin "milliyetçi dindarlık kötüdür, siyasi ümmetçilik iyidir" merkezli kitap ve makaleleri, görünmez eller tarafından milyonlarca basılıp Arap ülkelerinde dağıtılıyordu. Sonra, 1970'lerden itibaren bu hastalık Türkiye'ye de sirayet ettirildi.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.