Sosyal Medya bizden neleri aldı?
Sosyal medya ile olan bu alışverişte ne alıp ne verdiğimizin ne kadar farkındayız?
Sosyal medya artık hayatımızın her alanında var. 7’den 70’e sosyal medyada varlığımız sürüyor. Bu aslında işimizi de kolaylaştırıyor. Normalde ulaşamayacağımız, adresini, telefonunu bilmediğimiz her kişiye adını soyadını biliyorsak sosyal medyadan dakikalar içerisinde ulaşabiliyoruz. Haberlere ulaşmak için ana haber bültenlerini, ertesi gün çıkacak gazeteyi beklemeden tüm haberlere anında ulaşabiliyoruz. Bunlar bizim aldıklarımız. Peki ya sosyal medya bizden neler aldı?
Bu konuyu yine geçtiğimiz akşam ÜNSPED Spor ve Kültür Kulübü eğitmenleriyle yaptığımız bir online toplantıda konuştuk. Yazmakta istedim açıkçası. Evde kaldığımız bugünlerde benim yaptığım aktivitelerden biri de türkülerin hikayelerini konu alan filmleri izlemek. Yaklaşık 20 tane türkünün hikayesini izledim. İmrendim açıkçası. Zor yıllarmış. Mesajlaşma uygulamaları yok, çoğu köy yerinde geçtiğinden telefon yok vs. Ben yaşamadığım için hafızam almakta güçlük çekiyor ama en hızlı iletişim aracı telgrafmış. Onun da alıcıya ulaşması çoğu zaman 1 günü alırmış. Ama heyecan varmış, özlem varmış. Duygular daha yoğun ve daha güçlü yaşanırmış. Annenin evladına hasreti, sevenin sevdiğine hasreti daha yürektenmiş. O yıllarda imkanlar kıt olmasına rağmen daha güçlü sanat eserleri, şarkılar, filmler yayınlanır; kitaba erişebilen daha çok okurmuş.
"Tüfek çıktı, mertlik bozuldu" diye bir söz var ya hani, şimdi de sosyal medya çıktı duygular bozuldu. Mesajlaşma uygulamalarından attığımız mesajlar 1 salise gecikse sinirleniyoruz. Sosyal medyada dedikodu portföyümüzü genişletiyor; kim nereye gitmiş, kimle gitmiş, ne yapmış, ne yemiş anında takip edebiliyoruz. Kendimizi sosyal medya için özellikle hazırlıyoruz. Kültürümüzden uzaklaşıyoruz. Eskiden "Sağ elin verdiğini sol el bilmemeli" mantığı varken, şimdi yaptığımız iyilikleri sosyal medyadan tüm dünyaya duyuruyoruz. Benim yaşım çok büyük olmamasına rağmen biz herkesin içinde yemek yenmeyeceğini veya yediğimiz yemeğin herkese gösterilmeyeceğini öğrenerek büyüdük. Ama şimdi yediğimiz yemeği daha yemeye başlamadan fotoğraflayıp, yayınlar hale geldik. Özlem duygumuz, hasret duygumuz azaldı. Yaptığımız ibadetleri sanki arkadaşlarımız değerlendirecekmiş gibi camiden namaz kılarken fotoğraf paylaşır hale geldik. Ne oldu bize? Ne ara bu kadar kapıldık bu sosyal medyaya? Oysaki bu sosyal medyanın ülkemize girmeye başlaması 2007 - 2008 civarı.
Sözlerimin yanlış anlaşılmasını istemem. Ben sosyal medyaya karşı değilim. Aksine ben de bu araçları kullanan birisiyim. Ben sadece sosyal medya ile yatıp, sosyal medya ile kalkmaya karşıyım. Sosyal medyayı kullanalım ama bilimde, ilimde, eğitimdeki gelişmeleri takip etmek için kullanalım. İnsanları önemli konularda bilgilendirmek amacı ile kullanalım. Yoksa bizim çocukluğumuzda oynadığımız "Kim, kiminle, nerede, ne yapıyor?" oyununu sosyal medya da oynamak için değil. Eskiden yüz yüze konuşulduğu için konuşmanın sonunda "Sürç-i lisan ettiysek affola" denirmiş. Ben de bu yazımda bilmeden, istemeden sizi incittiysem affola.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.
Allah’a emanet olun.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.