Şehzade Orhan Osmanoğlu

Şehzade Orhan Osmanoğlu

Şehzadelikten Sultanlığa giden çileli yolda Sultan Abdülhamid Han

Kıymetli okurlarımız, dostlarımız! Şubat ay'ının Sultan Abdulhamid'in 100.sene vefatına denk gelmesi nedeniyle bir yazı dizisi hazırladık. Şehzadelikten sultanlığa mücadelesi, eserleri ve fikirlerini inceleyeğiz inşaallah. Keyif alacağınıza inanıyoruz. Zira o günlerden bu günlere değişen pek bir şey olmadığını görüyoruz.
Şehzadelikten Sultanlığa giden çileli yolda Sultan Abdülhamid Han
Osmanlı’nın son yüz elli senesinin tam yazılmadığını belirterek yazıma başlamak istiyorum. Bu bizim olayların parçalarını bir araya getirmemizi zorlaştırmakta. Lakin bu hep böyle gidecek değil. Bazı şeylerin gizli kalması bir dönem gerekebilir ama gün gelecek o sebeplere ihtiyaç kalmayacak.

Tenkid edilirken eden kişiler bu gerçeği göz önünde bulundurarak konuşmalı ve yazmalı. 

Devlet başkanı olmak son derece mesuliyetli bir iştir. Velev o devlet küçük, dünyanın bir ucunda da olsa. Hele bu coğrafyada, devletler, beylikler, medeniyetler mezarlığı Anadolu’da devlet başkani olan kişinin ateşten gömlek giymiştir. Devlet her şeyini açıklamak zorunda da değildir. Bu zaviyeden bakış bize yanlış bildiğimiz doğruları gösterebilir.

Sultan Abdülhamid Han, Sultan Abdülmecid'in dört çocuğunun ikincisidir. 22 Eylül 1842 tarihinde Tir-i Müjgan Kadınefendinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. 11 yaşında annesinin ölmesi üzerine yetim kalmış daha sonra Abdülmecid'in çocuğu olmayan diğer hanımı Perestu Hanım tarafından himaye edilmiştir. Çocukluğunda ilimden askeri alana kadar birçok alanda gelişmesi için İslami ve Fen alanlarında çeşitli dersler almıştır. Bu derslerinin yanı sıra Arabca, Farsça ve Fransızca dil eğitimleri almıştır. İtalyan hocalardan da musiki dersleri almış musikiye ayrı bir önem vermiştir. Hat sanatı, resim ve fotoğraf Abdülhamid'in diğer ilgi alanlarıdır. Osmanlı tarihi, askerilik bilgisi ve spor alanında da eğitimler aldı. Bazı tarikatlarda bulunmuş ve onlardan ilim dersleri almıştır.

Dedem Sultan Abdülhamid Hân’ın zekâsı dikkate değerdi. Siyasî konuları hemen kavrar, sorunları ortadan kaldırmaya çalışırdı. Bir kere görüştüğü, hatta sadece gördüğü adamın zihni veya yaratılış özelliklerini takdir değilse de tahminde çoğunlukla gerçeğe yakın bir isabet gösterirdi. Elçilerin ve yabancı misafirlerin bu hususta pek çok şahadetleri olmuştur. Bu meleke sayesinde muhatapları üzerinde çok tesir bırakırdı.

Sahip olduğu üstün zekâ ve politik kabiliyeti sayesindedir ki şehzadeliği rahat bir ortamda geçmiştir. Sultan Abdülhamid Hân’ın hafızası pek az insanda bulunabilecek kadar kuvvetli idi. Ne kadar eski olursa olsun En ayrıntılı konuları bile rahatlıkla hatırlayabilecek derecede güçlü bir hafızaya sahipti. 

Bir gördüğü insanı bir daha unutmamış, birisine verdiği emri senelerce sonra rahatlıkla hatırlayabilmiştir. Yönetimden uzaklaştırılması sonrasında yaşadığı sıkıntılara ve ilerlemiş yaşına rağmen ahir ömrüne kadar unutkanlıktan uzak kalmış, hafızasının zindeliğini büyük ölçüde muhafaza edebilmiştir. Kuvvetli hafızası insanları hayrette bırakacak derecedeydi. 19.asrın son yıllarında huzuruna kabul ettiği bir sefire; "Ekselans sizi gözüm ısırıyor! Acaba nereden görmüş olabilirim?.." diye sorunca sefir hayretler içinde kalmıştı. Şehzadeliğinde amcası Sultan Abdülaziz ile gittiği ve aradan otuz sene geçmesine rağmen Paris’te gezdiği caddeleri ve kendisine takdim edilen subayların isimlerini hala hatırlıyordu.

Sultan Abdülhamid Han, israftan hoşlanmazdı. Cömert bir insandı. Ama iktisatlıydı. Cesur, fakat ihtiyatlı idi. İktisatsız cömertliğin ve ihtiyatsız cesaretin kendisinden önceki padişahlara nelere mal olduğunu biliyordu. II. Abdülhamid Han, mal israfında olduğu gibi zaman israfından da kaçınıyordu. Zamanını çok iyi kullanıyor, her şeyi bir plan ve program dâhilinde yapıyordu. Yaptığı ve yapacağı şeyleri bizatihi not ediyor, yaptıracaklarını da not ettiriyor ve her şeyi bir saate bağlıyordu.

Sultan II. Abdülhamid Han, disiplinli bir sultandı. İşleri zamanında takip etmek en büyük özelliklerinden biriydi. Yapılan müracaatlar intizam içerisinde tetkik edilir ve hiçbir kağıt parçasının kaybolmasına, hiçbir muamelenin kontrolden kaçmasına ve hele işlerin sürüncemede kalmasına müsaade edilmezdi. Başkitabet dairesine girip çıkan işleri bizzat kendisi kontrol ederdi.

Sultan II. Abdülhamid han, istisnalar haricinde erken yatıp erken kalkardı. Güneş doğmadan kalkar her zaman adeti olduğu üzere banyosunu yapar ve sabah namazını kılarak dualar eder, Kur'an-ı Kerim okurdu, Sultan II. Abdülhamid Han, iyi bir okuyucu idi. İlme âşıktı. Şehzadelik yıllarında başlayan kitap okuma sevgisi ömrü boyunca hep devam etti. Çok zengin bir kütüphane yaptırdı. Dünyanın her tarafından getirilen eserlerle donatıldı.

Sultan II. Abdülhamid Han, daha şehzadeliğinden itibaren gazeteci yazar ve fikir erbabı ile sıcak ilişkiler kuruyor, Gazeteleri her gün okuyor, okutuyor, üzerinde yorumlar yapıyor şartlara göre yeni strateji ve hedefler belirtiyordu.

Bir sonraki yazımız Sultanlık dönemi, icraatları ve çetin mücadelesi.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı