Osmanlı, Almanya ilişkileri..
Osmanlı - Almanya ilişkileri, köklü bir geçmişe ve temele dayanmaktadır. 1871’de Alman milli birliğinin kurulmasına kadar Prusya ile sürdürülen ilişkiler bu tarihten itibaren Almanya ile devam etmiştir.
Her ne kadar Almanya ile Osmanlı devleti arasındaki ilişkiler Haçlı Seferleriyle başlamış ise de, asıl ilk Almanya Türk - Alman yakınlaşması Kanuni döneminde olmuştur.
Busbeck, Alman - Prusya büyükelçisi olarak 1554’te İstanbul’a tayin edilmiştir. İyi bir diplomat olan ve bu vesileyle Türkleri yakından tanıma fırsatı bulan Busbeck, Türk - Alman halklarını karşılaştırarak; “Tarih, insanları ve ulusları umulmadık bir zamanda yan yana ve karşı karşıya getirir. Ben, Alman ve Türk uluslarının ileride yan yana geleceklerine inanıyorum” demiştir.
Alman-Osmanlı ilişkileri, II. Abdülhamit Han devrinde zirveye çıktı. Alman Milli Birliğinin kurulması ve Bismark çağında ilişkiler çok yakınlaşmıştı fakat Bismark bir sulhsever idi ve doğu meselelerine karışmak istemiyordu. (Karal, 1962, s.161)
Abdülhamit Han’ın Almanya’ya karşı olan yakınlığı yeni kültürel bağların kurulmasına yol açtı ve bazı subaylar Almanya’ya öğrenim için yollandı. Almanya da Wettendorf kumandasında bir grubu askeri danışman olarak yolladı.
Birkaç yıl sonra bunun yerine Von Der Goltz kumandasında daha büyük bir heyet yollandı. Alman Detusche Bank İstanbul’da bir şube açtı ve Alman malları ile ordu malzemesinin ithalatı başladı. (Karal, 1962, s.174)
Ayrıca belirtilmelidir ki, 1879 yılında imzalanan İkili İttifak ile Avusturya-Macaristan ve Alman İmparatorluğu ittifak halindeydi. Dolayısıyla Otto von Bismarck Osmanlı’ya askeri heyet göndermeden önce Viyana’nın onayını almıştır. Bu aynı zamanda Avusturya-Macaristan ile Osmanlı arasında en azından kısa vadede bir karışıklık olmayacağı anlamına da gelmekteydi. Bu ilişkiler devam ederken Bismarck, Osmanlı’yı desteklemekte olduğunu açıkça ifade etmiş ve Osmanlı hakkındaki görüşlerini bazı tavsiyelerle birlikte açıklamıştır. Bismarck, Sultan’ın meşrutiyeti askıya almasını haklı bulmuştur. Bismarck’a göre Osmanlı’nın bekası ve yeniden güçlenmesi ancak Türkler ile olabilirdi. Padişah her şey ile ilgilenemeyeceğinden devletin yönetiminde, kendisinin güvenini kazanmış, sadakatleri tecrübe edilmiş bilgili kişileri kullanmalıydı. Bu kişiler ancak saltanatın menfaatini gerçekten isteyen ve saltanatın bekasında gerçekten menfaati olan Türk unsurları arasından bulunabilirdi.
1889 yılında İmparator Giyom II, diğer adıyla Kayzer Wilhelm II İstanbul’u ziyaret etti ve Abdülhamit Han ile arkadaşlık kurdu. Bu ziyaretin onuruna, şu anda Sultanahmet meydanında bulunan “Alman Çeşmesini” İstanbul şehrine hediye etti. Kayzer Wilhelm II seyahatine devam etti, Şam, Kudüs ve Hayfa şehirlerine gitti ve burada Araplar ve Yahudiler tarafından büyük sevgi ile karşılandı. Kayzer, böylece 300 milyon Müslüman’ın dostu olduğunu gösterdi. (Karal, 1962, s.177)
1888 yılında Almanlara, İstanbul – İzmit arası demiryolunu işletmek ve Ankara’ya kadar uzatılması imtiyazı verildi. Eskişehir – Konya arası demiryolu 1896’da tamamlandı. Projeye göre demiryolu Bağdat ve Basra’ya kadar uzatılacaktı. Britanya bu demiryolu hattı imtiyazı için Almanlarla rekabet halindeydi, fakat projenin uygulanması Almanlara verildi.
Mayıs 1913’te Osmanlılar, Alman Kayzer Wilhelm II’den bir “Ordu Reform Heyeti” yollamasını talep ettiler. İmparator, disiplini ile ün yapmış olan General Liman Von Sanders ve 42 kişilik bir subay heyetini, Ekim 1913’te yolladı.
Liman Von Sanders, 5 yıl süre için çok geniş yetkilerle göreve getirildi; yetkileri Harbiye Bakanına eşit veya daha fazla idi. (Özgüldür, 1993, s.305)
Türklerin ihtiyacı yalnız yeni bir ordu, disiplini ve talim değildi. Aynı zamanda, silâh, cephane ve (Duyunu Umumiye idaresi altındaki maliye nedeniyle) aylarca ödenemeyen subay maaşları için paraya ihtiyaçları vardı. Almanya ile ittifak kaçınılmazdı. Almanya’da tahsil gören ve Kayzer’in sevdiği genç Harbiye Nazırı, Avrupa’da 28 Temmuz 1914’te başlamış olan I Dünya Savaşına, Osmanlı İmparatorluğunu aylar sonra sürükledi.
Almanya Türkiye’nin hemen her konuda ticaret ve moral ortağıdır, örneğin teknik eğitim, sağlık ve sayılamayacak kadar çok konu. Türkiye’de yatırım yapmış olan 4000‘in üstünde Alman şirketi vardır. Almanya’da yaşayan ve çoğunluğu Almanya için çalışan 3.500.000 Türk vardır. Gurbetçi kardeşlerimize ait milyarlarca avro Alman bankalarında mevcuttur.
Son ziyaretlerde kamuoyuna açıklanamayan bir çok konu başlıkları var. Dileriz pürüzler giderilir. Arayı bozmak isteyenler amaçlarına ulaşamazlar.
Özetle, Almanya, Türkiye’nin bir çok konuda stratejik ortağıdır.
Her ne kadar Almanya ile Osmanlı devleti arasındaki ilişkiler Haçlı Seferleriyle başlamış ise de, asıl ilk Almanya Türk - Alman yakınlaşması Kanuni döneminde olmuştur.
Busbeck, Alman - Prusya büyükelçisi olarak 1554’te İstanbul’a tayin edilmiştir. İyi bir diplomat olan ve bu vesileyle Türkleri yakından tanıma fırsatı bulan Busbeck, Türk - Alman halklarını karşılaştırarak; “Tarih, insanları ve ulusları umulmadık bir zamanda yan yana ve karşı karşıya getirir. Ben, Alman ve Türk uluslarının ileride yan yana geleceklerine inanıyorum” demiştir.
Alman-Osmanlı ilişkileri, II. Abdülhamit Han devrinde zirveye çıktı. Alman Milli Birliğinin kurulması ve Bismark çağında ilişkiler çok yakınlaşmıştı fakat Bismark bir sulhsever idi ve doğu meselelerine karışmak istemiyordu. (Karal, 1962, s.161)
Abdülhamit Han’ın Almanya’ya karşı olan yakınlığı yeni kültürel bağların kurulmasına yol açtı ve bazı subaylar Almanya’ya öğrenim için yollandı. Almanya da Wettendorf kumandasında bir grubu askeri danışman olarak yolladı.
Birkaç yıl sonra bunun yerine Von Der Goltz kumandasında daha büyük bir heyet yollandı. Alman Detusche Bank İstanbul’da bir şube açtı ve Alman malları ile ordu malzemesinin ithalatı başladı. (Karal, 1962, s.174)
Ayrıca belirtilmelidir ki, 1879 yılında imzalanan İkili İttifak ile Avusturya-Macaristan ve Alman İmparatorluğu ittifak halindeydi. Dolayısıyla Otto von Bismarck Osmanlı’ya askeri heyet göndermeden önce Viyana’nın onayını almıştır. Bu aynı zamanda Avusturya-Macaristan ile Osmanlı arasında en azından kısa vadede bir karışıklık olmayacağı anlamına da gelmekteydi. Bu ilişkiler devam ederken Bismarck, Osmanlı’yı desteklemekte olduğunu açıkça ifade etmiş ve Osmanlı hakkındaki görüşlerini bazı tavsiyelerle birlikte açıklamıştır. Bismarck, Sultan’ın meşrutiyeti askıya almasını haklı bulmuştur. Bismarck’a göre Osmanlı’nın bekası ve yeniden güçlenmesi ancak Türkler ile olabilirdi. Padişah her şey ile ilgilenemeyeceğinden devletin yönetiminde, kendisinin güvenini kazanmış, sadakatleri tecrübe edilmiş bilgili kişileri kullanmalıydı. Bu kişiler ancak saltanatın menfaatini gerçekten isteyen ve saltanatın bekasında gerçekten menfaati olan Türk unsurları arasından bulunabilirdi.
1889 yılında İmparator Giyom II, diğer adıyla Kayzer Wilhelm II İstanbul’u ziyaret etti ve Abdülhamit Han ile arkadaşlık kurdu. Bu ziyaretin onuruna, şu anda Sultanahmet meydanında bulunan “Alman Çeşmesini” İstanbul şehrine hediye etti. Kayzer Wilhelm II seyahatine devam etti, Şam, Kudüs ve Hayfa şehirlerine gitti ve burada Araplar ve Yahudiler tarafından büyük sevgi ile karşılandı. Kayzer, böylece 300 milyon Müslüman’ın dostu olduğunu gösterdi. (Karal, 1962, s.177)
1888 yılında Almanlara, İstanbul – İzmit arası demiryolunu işletmek ve Ankara’ya kadar uzatılması imtiyazı verildi. Eskişehir – Konya arası demiryolu 1896’da tamamlandı. Projeye göre demiryolu Bağdat ve Basra’ya kadar uzatılacaktı. Britanya bu demiryolu hattı imtiyazı için Almanlarla rekabet halindeydi, fakat projenin uygulanması Almanlara verildi.
Mayıs 1913’te Osmanlılar, Alman Kayzer Wilhelm II’den bir “Ordu Reform Heyeti” yollamasını talep ettiler. İmparator, disiplini ile ün yapmış olan General Liman Von Sanders ve 42 kişilik bir subay heyetini, Ekim 1913’te yolladı.
Liman Von Sanders, 5 yıl süre için çok geniş yetkilerle göreve getirildi; yetkileri Harbiye Bakanına eşit veya daha fazla idi. (Özgüldür, 1993, s.305)
Türklerin ihtiyacı yalnız yeni bir ordu, disiplini ve talim değildi. Aynı zamanda, silâh, cephane ve (Duyunu Umumiye idaresi altındaki maliye nedeniyle) aylarca ödenemeyen subay maaşları için paraya ihtiyaçları vardı. Almanya ile ittifak kaçınılmazdı. Almanya’da tahsil gören ve Kayzer’in sevdiği genç Harbiye Nazırı, Avrupa’da 28 Temmuz 1914’te başlamış olan I Dünya Savaşına, Osmanlı İmparatorluğunu aylar sonra sürükledi.
Almanya Türkiye’nin hemen her konuda ticaret ve moral ortağıdır, örneğin teknik eğitim, sağlık ve sayılamayacak kadar çok konu. Türkiye’de yatırım yapmış olan 4000‘in üstünde Alman şirketi vardır. Almanya’da yaşayan ve çoğunluğu Almanya için çalışan 3.500.000 Türk vardır. Gurbetçi kardeşlerimize ait milyarlarca avro Alman bankalarında mevcuttur.
Son ziyaretlerde kamuoyuna açıklanamayan bir çok konu başlıkları var. Dileriz pürüzler giderilir. Arayı bozmak isteyenler amaçlarına ulaşamazlar.
Özetle, Almanya, Türkiye’nin bir çok konuda stratejik ortağıdır.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.