Nebevi bir esinti: İtikaf
Bir ibadet çeşidi olarak itikâf, Hz. İbrahim zamanından beri bilinmektedir (Bakara, 125). Kur’an vahyi tarafından da onaylanan (Bakara, 2/87) bu ibadet, Hz. Peygamber’in hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Rasulüllah (s.a.s)’ın Medine’de sadece bir sene hariç her yıl itikâf yaptığı bilinmektedir (Tirmizi, “Savm”, 79).
Hz. Peygamber’in bu uygulamasından hareketle İslâm alimleri, oruç tutan kişinin özellikle ramazanın son on gününde itikâfa girmesini müstehap kabul etmişlerdir. İtikâf bir ibadet nevi olduğundan itikâfa giren kişinin mükellef olması, itikâfa bir mescidde girmesi ve niyet etmesi gerekli görülür.
TÜRK ÇADIRINDA İTİKAF
Hz. Peygamberimiz (s.a.v) in bir Ramazanda itikâf için kurulmasını istediği çadırın “Kubbetu't-Türkiyye" diye tabir edilen bir Türk çadırı olduğu bilinir (İbn Mace, İtikâf Babı). Bazı kaynaklar bu çadırın Türk halklarının kullandığı keçeden yapılma, üstü açık tipik bir Orta Asya çadırı olduğunu, üstündeki açık kısmına Hz. Peygamber'in bir hasır koydurduğunu yazarlar.
OSMANLIDA İTİKAF
Osmanlı döneminde Ramazan ayı gelenekleri ile ilgili bilgilerin çokluğuna rağmen kaynaklarda itikafla ilgili bilgilere çok az yer verildiğini görüyoruz. O dönem itikafla ilgili Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde bazı bilgilere rastlamak mümkün. Çelebi ramazan ayında camilerin itikaf için hazırlandığından ve ramazan ayının son on günü halkın itikaf için camilere gittiğinden ve hayırseverlerin de iftar vakitlerinde onları iftar ettirmek için yarıştıklarından bahseder.
Osmanlı sarayında itikaf ise Sultanlardan çok hanım sultanların haremde günü birlik ve hatta birkaç saatlik itikaf yaptıkları günümüze kadar ulaşmıştır. Osmanlı padişahları yoğun devlet meseleleri ve devleti başsız bırakmamak adına itikaf ibadetini çok kısa tutmuşlar, durum ve şartlara göre de eda etmeye çalışmışlardır.
HANIMLARIN İTİKAFI
Asırlardır kadim bir kulluk geleneği olarak devam ettirilen itikâf, insanı dünyevî meşgalelerden uzaklaştırıp daha fazla ibadete vesile olması yanında, genel anlamda hayatın anlamı üzerinde tefekkür etme imkânı da sağlar.
Elbette bu manevi huzur ortamını yaşamak isteyen mülüman hanımlar da itikafa girmişlerdir. Onlar Peygamber Efendimiz (s.a.v) tavsiyesi üzerine evlerinde, evlerinin bir odasında kısa bir süre hatta birkaç saat itikafa girerek bu sünneti yerine getirmiş olurlar.
İTİKAFIN ZAMANI
Hz. Peygamber'in, itikâfa girme zamanı olarak Ramazan'ın son on gününü seçmesinin de bir sebebi vardır. Bilindiği gibi Kur'ân'da "bin aydan daha hayırlı" olarak vasıflandırılan Kadir Gecesi, -yine Hz. Peygamber'in bildirdiğine göre- zamanı tam belli olmamakla birlikte Ramazan'ın son on gününde bulunmaktadır. Hz. Peygamber'in de Ramazan'ın son on gününde böyle bir uygulamaya gitmesi, Kadir Gecesini yakalamak ve o gecenin feyzinden, bereketinden faydalanmak amacıyla paralellik arz etmektedir.
Evet Sevgili okurlarım yoğun koşturmacaların, telaşların içindeki bizler için şu mübarek Ramazan ayı bir huzur, bir kendine dönüş vesilesi, bir manevi iklim olması yönünden çok değerli bir aydır. Bu vesileyle sizlere, sonlara doğru yaklaşırken bir “nebevi miras” hükmünde olan itikaf ibadetinden acizane bahsetmek istedim. En güzel şekilde değerlendirmek dileklerimle Allah'a emanet olun.
Hz. Peygamber’in bu uygulamasından hareketle İslâm alimleri, oruç tutan kişinin özellikle ramazanın son on gününde itikâfa girmesini müstehap kabul etmişlerdir. İtikâf bir ibadet nevi olduğundan itikâfa giren kişinin mükellef olması, itikâfa bir mescidde girmesi ve niyet etmesi gerekli görülür.
TÜRK ÇADIRINDA İTİKAF
Hz. Peygamberimiz (s.a.v) in bir Ramazanda itikâf için kurulmasını istediği çadırın “Kubbetu't-Türkiyye" diye tabir edilen bir Türk çadırı olduğu bilinir (İbn Mace, İtikâf Babı). Bazı kaynaklar bu çadırın Türk halklarının kullandığı keçeden yapılma, üstü açık tipik bir Orta Asya çadırı olduğunu, üstündeki açık kısmına Hz. Peygamber'in bir hasır koydurduğunu yazarlar.
OSMANLIDA İTİKAF
Osmanlı döneminde Ramazan ayı gelenekleri ile ilgili bilgilerin çokluğuna rağmen kaynaklarda itikafla ilgili bilgilere çok az yer verildiğini görüyoruz. O dönem itikafla ilgili Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde bazı bilgilere rastlamak mümkün. Çelebi ramazan ayında camilerin itikaf için hazırlandığından ve ramazan ayının son on günü halkın itikaf için camilere gittiğinden ve hayırseverlerin de iftar vakitlerinde onları iftar ettirmek için yarıştıklarından bahseder.
Osmanlı sarayında itikaf ise Sultanlardan çok hanım sultanların haremde günü birlik ve hatta birkaç saatlik itikaf yaptıkları günümüze kadar ulaşmıştır. Osmanlı padişahları yoğun devlet meseleleri ve devleti başsız bırakmamak adına itikaf ibadetini çok kısa tutmuşlar, durum ve şartlara göre de eda etmeye çalışmışlardır.
HANIMLARIN İTİKAFI
Asırlardır kadim bir kulluk geleneği olarak devam ettirilen itikâf, insanı dünyevî meşgalelerden uzaklaştırıp daha fazla ibadete vesile olması yanında, genel anlamda hayatın anlamı üzerinde tefekkür etme imkânı da sağlar.
Elbette bu manevi huzur ortamını yaşamak isteyen mülüman hanımlar da itikafa girmişlerdir. Onlar Peygamber Efendimiz (s.a.v) tavsiyesi üzerine evlerinde, evlerinin bir odasında kısa bir süre hatta birkaç saat itikafa girerek bu sünneti yerine getirmiş olurlar.
İTİKAFIN ZAMANI
Hz. Peygamber'in, itikâfa girme zamanı olarak Ramazan'ın son on gününü seçmesinin de bir sebebi vardır. Bilindiği gibi Kur'ân'da "bin aydan daha hayırlı" olarak vasıflandırılan Kadir Gecesi, -yine Hz. Peygamber'in bildirdiğine göre- zamanı tam belli olmamakla birlikte Ramazan'ın son on gününde bulunmaktadır. Hz. Peygamber'in de Ramazan'ın son on gününde böyle bir uygulamaya gitmesi, Kadir Gecesini yakalamak ve o gecenin feyzinden, bereketinden faydalanmak amacıyla paralellik arz etmektedir.
Evet Sevgili okurlarım yoğun koşturmacaların, telaşların içindeki bizler için şu mübarek Ramazan ayı bir huzur, bir kendine dönüş vesilesi, bir manevi iklim olması yönünden çok değerli bir aydır. Bu vesileyle sizlere, sonlara doğru yaklaşırken bir “nebevi miras” hükmünde olan itikaf ibadetinden acizane bahsetmek istedim. En güzel şekilde değerlendirmek dileklerimle Allah'a emanet olun.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.