TİC Holding Header
  • USD 32.37
  • EUR 34.966
  • Altın 2324.243
  • BIST 100 8880.09
Şehzade Orhan Osmanoğlu

Şehzade Orhan Osmanoğlu

Devlet gibi düşünmek..

Değerli dostlarım, sevgili okurlarım. Bu günkü yazımı sizlere kızım Nilhan Sultan'ın yakın bir zamanda çıkarmış olduğu kitaptan alıntılayarak hazırladım.
Devlet gibi düşünmek..
Kızım Nilhan Sultan iki ay önce bir kitap çıkardı, kitabına başlık olarak seçtiği "Devlet Gibi düşünmek" kitabın içeriğiyle birlikte güzel bir bütün oluşturmuş. Kitapta günümüze ışık tutan çok güzel notlar var.

Bazı insanlar ben merkezli düşünüp yaşarken, bazıları iman merkezli, hakikat merkezli, sanat merkezli düşünüp yaşamaktadırlar. Bu tür insanları ise "benliklerinden geçmiş insanlar" olarak tarif ederiz. Osmanlı Padişahları yani ecdadımız da bu meşrepten gelen, benliklerinden geçmiş insanlardı.

Devlet kavramı bize atalarımızdan ta Oğuz'dan Osmanlı'ya ve sonrasında bize kalmış bir mirastır.

Bir Sultan olan 2. Murad Han'ı düşünün. İnsanlık tarihi boyunca binlerce devlet ve Sultan gelip geçmiştir ama sultanlar arasından O'nun gibi sağlığında tahttan feragat eden nadir görülür.

Sultan 2.Murad Han 1443 yılında 12 yaşındaki oğlu Mehmed'e saltanatı bıraktığında kendi benliğiyle değil, devlet aklıyla düşünüyordu. Tıpkı bir zamanlar dedesi Ertuğrul Gazi Han gibi.

Oğuz Kağan torunu Ertuğrul Gazi'nin küçücük bir obayla gelip Söğüt'e yerleşmesi ve devletin en tehlikeli uç noktaları olan Bizans sınırlarını yurt edinmesi devlet aklıyla hareket etmesindendi. Soyunun bir kaç nesil sonra dünyanın en önemli güçlerinden biri haline geleceğini, o küçük obadan üç kıtaya hükmeden muhteşem bir imparatorluğun doğacağını kim bilebilirdi?

Elbette o zamanlar buna inanmak zordu ama bu bir tesadüf değildi, bu geliş ve yerleşim dedemiz Ertuğrul Gazi'nin ileriyi görüp devlet gibi düşünmesiydi.

Devlet aklıyla düşünmek özelliklerinin yanısıra bu gibi insanların büyük idealistler, ülkü insanları, dava ve fikir insanı olduklarını da görüyoruz. Onlar davalarını kendilerine ideal edinmeselerdi devlet gibi düşünmeleri de mümkün olamazdı.

Ertuğrul Gazi'nin diğer bir hamlesi de oğlu Osman Bey'i devlet geleneği üzerine yetiştirmek ve onu hazırlamaktı. Büyük oğulları Savcı ve Gündüzalp Bey'ler varken, beyliğe Osman Bey'i seçmesi, ondaki liderlik vasıflarını, devleti çok ilerilere taşıma vasıflarını görmesindendir.

Onda bu vasıfları gören sadece babası değildi. Aynı zamanda zamanın büyük alimlerinden olan bir Allah dostu Şeyh Edebali de Ondaki cevheri görmüş,ona ilim ve edep dersleri yanısıra kızını vermiş ve destek olmuştur.

Ertuğrul Gazi Han'ın vefatından sonra başa geçen Osman Bey çok kısa süre içinde bütün dikkatleri üzerine çekmiş, üç yüz çadırlık bir beylikten bir cihan imparatorluğunun temellerini atmış, devletler yıkmış, devlet kurmuş ve 600 yıl, adıyla anılagelen bir imparatorluk miras bırakmıştır.

İşte Ertuğrul Gazi Han'ın devlet gibi düşünmesi, işi ehline vermesi yani liyakati gözetmesi, tarihin akışını değiştiren bir karar ve neticeleridir.



Değerli dostlarım Osman Gazi Han'ın attığı tohum, kurduğu devlet büyümüş 154 yıl sonra beşinci göbekten torunu Fatih Sultan Mehmet Han devlet gibi düşünmek ve hareket etmek yönünde büyük fedakarlık yaparak bir ferman çıkartmış Devlet-i Ali'nin bekası için,ümmet-i islamın birliği için devleti bölmeye yönelik tavır alan kardeş ya da oğulların feda edilmesi yönünde ferman çıkartmış, yüzyıllar süren devlet bütünlüğünü korumuştur.

Peki devlet gibi düşünmek sadece hanlara, sultanlara, padişahlara mı mahsustu?

Elbette ki değildi.

Padişah eşleri, saray hanımları da tarih boyunca eşine az rastlanır fedakarlıklarla devlet gibi düşünmenin örneklerini sergilemişlerdir. Kurduğu vakıflarla şehirlere medeniyet götüren Hürrem Sultan, Kösem Sultan ve niceleri, yalan ve iftira dolu kitaplarda bizlere anlatıldığının aksine sarayda lüks içinde yaşamayı değil, sade bir hayatı tercih etmiş, yoksula yolda kalmışa ve ihtiyaç sahiplerine hayır ve hasenatta yarışmışlardır.

Padişahın hemen yanıbaşında, O'nunla birlikte hayatını ortaya koyan devlet gibi düşünen, sadrazamları da vardı. Mesela Çandarlı ailesinden gelen vezirlerden İshak Paşa'yı unutmamalıyız. İmparatorluğa hizmetleriyle, devleti ileri taşıyan Sokollu ailesi ve Sokollu Mehmet Paşa gerçek bir devlet adamıydı. Ve Devlet-i Ali'nin böyle devlet gibi düşünen vezirleri, paşaları saymakla bitmezdi.

Ve yine yakın tarihimize bakarsak Sultan Vahdeddin Han devlet gibi düşünmenin en çarpıcı örneklerindendir. Yıl 1919 Osmanlı bir yaralı aslan, her tarafı düşman sarmış, İstanbul İngilizlerin işgali altında. Bu zor zamanda padişahlık yapan Sultan'ın şu sözleri kulağımızda çınlamaktadır;

"Ben Küllerin üzerinde oturan bir padişahım, taht-ı saltanatın kuş tüyünden minderleri üzerine oturup gömülmedim! Bunlardan kimseye bahsedilemiyor, millete de malumat verilemiyor. Elbette bir gün tarih bu hakikatleri yazar"

Böylesine zor bir zamanda bir çıkış yolu olarak bir hamle yapan sultan Mustafa kemal Paşa'yı çağırarak o meşhur konuşmasını yapar "Paşa Paşa bak şu İngiliz savaş gemileri namluları saraya çevrilmiş, iyi bakın" der ve masanın üzerindeki tarih kitabını göstererek "Paşam sizler bu tarih kitaplarına geçecek bir hamle yapacaksınız bugüne kadar yaptığınız hizmetleri unutun asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinin üstünde olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin" demiş ve Mustafa Kemali padişah fermanı ve yanına verdiği bir sandık dolusu altın ile uğurlamıştı.

Sonrasında yine devlet gibi düşünerek hazin bir şekilde İstanbul'dan ayrılmıştır. Bunu Osmanlı düşmanları türlü iftiralar ve yalanlarla yazarak Sultan'ı bir hain gibi göstermeye çalışmışlar lakin arşivler açılıp okundukça, belgeler ortaya çıktıkça gerçekler tek tek gün yüzüne çıkmıştır.

Osmanlı tarihinin en acı anıdır belki de sultan Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılışı. O'na göre bu bir hicrettir. Vahdeddin Han elinde dünyanın en büyük hazineleri varken bırakın almayı saltanat yüzüğünü dahi bırakarak gitmiştir. Ülkeye zarar gelmemesine bedel olarak bir İngiliz zıhlısıyla adeta idama gider gibi sırtında bir gömleği bir kat elbisesi başında fesiyle terk etmiştir ülkeyi. Daha sonrasında gerek kendisini gerekse hilafeti kullanarak ülkeyi yıpratmaya zarar vermeye çalışanlara alet olmamış ülkeden ayrıldığı andan itibaren tek bir kelime dahi etmemiş ülkeyi eleştirmemiştir.

Vahdettin'in ölüm haberini Adana'da alan Gazi Mustafa Kemal Paşa "çok namuslu bir adam hayatını kaybetti isteseydi Topkapı sarayının bütün cevahirini götürebilirdi" demiştir.

Sultan Vahdettin Mustafa Kemal Paşa'yla sonraları mektuplaşmış, bu mektuplarda Paşa Sultan'a bilgiler vermiştir. Bir kaç mektubun ingilizlerin eline geçme tehlikesi arzetmesi üzerine ve yapılacak direniş hareketine bir zarar gelmemesi için Sultan mektupları keser. Bu mektuplardan bazılarını Sultan Vahdeddin Roma'ya giderken yanına alır ve orda şöminede yakar. Bir kaç tanesini ise kızı Sabiha Sultan kurtarır.

Bu mektuplarda neler yazıyordu, nasıl bir diyalog vardı bunu öğrenemeyeceğiz ama şu bir gerçek ki Sultan Vahdeddin Han bir hain değil, bir vatanseverdir. Devlet gibi düşünen,ileri görüşlü bir padişahtır. Osmanlının son sultanı ve son halifesidir. Allah gani gani rahmet etsin.

İşte Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkması ve istiklal harbini başlatması eli kolu bağlı olmasına rağmen, devletin bekası için kendini feda edip yeni bir devleti işaret etmesi Sultan Vahdeddin Han'ın devlet gibi gibi düşünmesi açısından bizlere en önemli misallerdendir.

Evet dostlarım devlet gibi düşünmek konusunda tarihimizden misalleri yazacak olursak sayfalara sığmaz. Ben burada sizlere kızımın kaleme almış olduğu, satış rekorları kıran "Devlet Gibi Düşünmek" kitabına dayandırarak kısa misaller verdim. Bir iki satır karalamaya çalıştım.

Allah bizlere her zaman devletimizi düşünen, devlet gibi düşünen liderler nasip etsin.

Allah'a emanet olunuz!

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın