Utanıyorum, üzülüyorum!
Evet, ortalama her yüz yılda bir olduğu gibi, tüm dünyada kartlar yeniden karılıyor, planlar, projeler yapılıyor iken, her ülke aslında bu dağıtım süreci sonunda en karlı nasıl çıkarız, onun peşinde iken ve elbette bizim de bunun peşinde olmamız gerekiyor iken, şu içine düştüğümüz durumlara bakar mısınız lütfen?
Türkiye’nin en eski Partisi olduğu iddiasında bulunan CHP’nin, yalan, iftira ve anaokul seviyesinde basit entrikalarına kilitlenmiş durumdayız.
Başımızı iç siyasetten kaldırıp, sağımızda, solumuzda neler oluyor, bunlara bakamıyoruz resmen!
Bu ne kepazeliktir.
Bu ne sorumsuzluktur.
Türkiye’nin belki de önümüzdeki yüz yıla damgasını vurmaya uygun pozisyonda iken, bu haller, hak gaspıdır ancak.
Tabii, ülkede bunlar olup biterken, Ekrem İmamoğlu’da kah Almanya’dan, kah İngiltere’den yüzlerce milyon Euro borç almak ile meşgul.
Açıklaması ise, “Ankara bu sorunlarımızı halletmeyecek, onun için yurtdışından aldık”!
Elbette ki yurtiçinden bu şekilde, gereksiz, ihtiyaç dışı paraları alamayacaktın.
Elbette ki Ankara buna set çekecekti ve de çekerdi.
Bu kredilerin hesabı, bu insana muhakkak sorulmalıdır.
Peki bu olay, basit bir “cambaza bak” hadisesi midir?
Değildir!
Ellerinden gelen her imkan ile Türkiye’yi iç siyasete kilitleme çabasıdır bu.
Dış siyasete engel olmanın çabasıdır.
Bu çok hassas dönemde, Türkiye’yi söz sahibi olmaktan geri bırakma, yüz yıl önce Ortadoğu’yu, cetveller ile bölenlere, yine aynı fırsatı sağlama çabalarıdır.
Ayıptır, yazıktır, günahtır!
Koca bir ülkenin hakkını gaspetmek, daha doğmamış nesillerin, daha rahat, huzur içinde, sulh içinde, refah içinde yaşama hakkına tecavüzdür bu.
Hiç kimse de ne bu dünyada ne öbür dünyada bunun hesabını veremez asla.
Elbette ki, birileri oturup, Türk siyasetini dizayn etmeye çalışmakta.
Ve hedefte kimler yok ki?
En başından beri, tam bir panik halinde olan isim, aslında Kılıçdaroğlu.
Nelerin olup bittiğinden en ufak bir haberi bile yok.
Birileri pimi çekilmiş el bombasını kucağına bırakıp gittiler.
Battıkça konuştu, konuştukça battı.
Bu olaydan zararsız kurtuluşu mümkün gibi durmuyor şu anda.
Muharrem İnce, “saldırmak en iyi savunmadır” dedi ve kendini en emin hissettiği yerde, son derece gergin, tedirgin bir basın açıklaması yaptı.
Gelelim Ekrem beye!
Yurtdışında kurduğu temaslar, buluştuğu insanlar…
Hele de “Welt” gazetesine verdiği demeçler…
Beyefendi, bir muğlaklık örneği.
Bir yandan Avrupa ve Almanya’yı, Suriye’ye müdaheleye davet ediyor, ama, “Teröre karşı, devletimin, milletimin, ordumuzun yanındayım” mesajı veriyor.
Bir yandan PKK’nın bir terör örgütü olduğunu vurguluyor, aynı cümle içinde ise, “Bana oy veren HDP’liler, benden memnundur” diyebiliyor.
Bu kadar kaypaklık, bu kadar kayganlık, ben daha görmedim.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rakip misiniz? Mass ve Merkel ile görüşmeleriniz, bunun işareti mi?” Sorusuna: “Şimdilik bu seçime hazırlanmıyorum” diye, ucu bucağı açık bir cevap veriyor…
Adına kitaplar yazdırıyor.
Ama büyük bir hatayı da yapıyor İmamoğlu.
Seversiniz, sevmezsiniz, ayrı konu, ama gerçek olan bir şey var ki, o da son seçimleri, reklam ajansı değil, Canan Kaftancıoğlu kazandı!
Çünkü teşkilatçı, çalışmasını da çalıştırmasını da iyi biliyor.
Tam da bu yüzden, hemen seçimlerden sonra, hedefe konuldu, ekarte edildi, satışa getirildi.
Çünkü Kaftancıoğlu, hem İmamoğlu hem de Kılıçdaroğlu için tehlike.
İkisinin de koltuğuna balta vurabilir güçte.
Aynı zamanda da militan özgeçmişi, CHP için bir eksi faktör.
Ancak, dünyanın en iyi reklam ajansı dahi, CHP tabanını çalıştıramaz. Geçmişte bunu gördük.
Onun için de Kaftancıoğlu’nu ekarte etmek, CHP’ye pahalıya patlayacaktır.
Utanıyorum, çünkü, Türkiye’nin bir siyasi partisinin düştüğü durumları görüyorum.
Üzülüyorum, çünkü dünya siyasetine tamamen konsantre olmamız gerektiği bir vakitte, birileri, iç siyaset dizaynına başladı.
Bu iş salt CHP ile biter mi?
Hayır bitmez, çünkü o birileri, Türk siyasetinin komplesine göz dikti ve kendilerine biat etmiş yeni piyonları öne sürmeye, Türk siyasetine monte etmeye çalışıyor, çalışacaktır.
Sayın Erdoğan, içine çekilmek istendiği bu ilk kumpastan, gözü karalığı sayesinde, meydan okuyarak sıyrıldı.
Olayın ihalesi tamamen tüm CHP’ye kaldı.
Yarın başka saldırılar olacaktır.
Eminim ki Külliye şu an önemli bir boyutta, risk analizleri yağıyor ve gerektiğinde ortaya çıkarılacak formülleri üretiyordur.
Maalesef ki işte, eforunun %100’ünü bölgesel ve dış siyasete harcaması gereken merciler bu işler ile meşgul edilmekte.
Oyun büyük, ihanet büyük, hedef büyük.
Şu an da Ortadoğu’yu, Suriye ve Irak’ı, İpek yolunu konuşması gereken düşünürler, mütefekkirler, siyasiler, think tank kuruluşları, strateji uzmanları, oturmuşlar, kanal, kanal dolaşarak bu skandalı konuşuyorlar.
Allah Vatanımıza, Milletimize, Devletimize yardımcı olsun İnşaALLAH
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Türkiye’nin en eski Partisi olduğu iddiasında bulunan CHP’nin, yalan, iftira ve anaokul seviyesinde basit entrikalarına kilitlenmiş durumdayız.
Başımızı iç siyasetten kaldırıp, sağımızda, solumuzda neler oluyor, bunlara bakamıyoruz resmen!
Bu ne kepazeliktir.
Bu ne sorumsuzluktur.
Türkiye’nin belki de önümüzdeki yüz yıla damgasını vurmaya uygun pozisyonda iken, bu haller, hak gaspıdır ancak.
Tabii, ülkede bunlar olup biterken, Ekrem İmamoğlu’da kah Almanya’dan, kah İngiltere’den yüzlerce milyon Euro borç almak ile meşgul.
Açıklaması ise, “Ankara bu sorunlarımızı halletmeyecek, onun için yurtdışından aldık”!
Elbette ki yurtiçinden bu şekilde, gereksiz, ihtiyaç dışı paraları alamayacaktın.
Elbette ki Ankara buna set çekecekti ve de çekerdi.
Bu kredilerin hesabı, bu insana muhakkak sorulmalıdır.
Peki bu olay, basit bir “cambaza bak” hadisesi midir?
Değildir!
Ellerinden gelen her imkan ile Türkiye’yi iç siyasete kilitleme çabasıdır bu.
Dış siyasete engel olmanın çabasıdır.
Bu çok hassas dönemde, Türkiye’yi söz sahibi olmaktan geri bırakma, yüz yıl önce Ortadoğu’yu, cetveller ile bölenlere, yine aynı fırsatı sağlama çabalarıdır.
Ayıptır, yazıktır, günahtır!
Koca bir ülkenin hakkını gaspetmek, daha doğmamış nesillerin, daha rahat, huzur içinde, sulh içinde, refah içinde yaşama hakkına tecavüzdür bu.
Hiç kimse de ne bu dünyada ne öbür dünyada bunun hesabını veremez asla.
Elbette ki, birileri oturup, Türk siyasetini dizayn etmeye çalışmakta.
Ve hedefte kimler yok ki?
En başından beri, tam bir panik halinde olan isim, aslında Kılıçdaroğlu.
Nelerin olup bittiğinden en ufak bir haberi bile yok.
Birileri pimi çekilmiş el bombasını kucağına bırakıp gittiler.
Battıkça konuştu, konuştukça battı.
Bu olaydan zararsız kurtuluşu mümkün gibi durmuyor şu anda.
Muharrem İnce, “saldırmak en iyi savunmadır” dedi ve kendini en emin hissettiği yerde, son derece gergin, tedirgin bir basın açıklaması yaptı.
Gelelim Ekrem beye!
Yurtdışında kurduğu temaslar, buluştuğu insanlar…
Hele de “Welt” gazetesine verdiği demeçler…
Beyefendi, bir muğlaklık örneği.
Bir yandan Avrupa ve Almanya’yı, Suriye’ye müdaheleye davet ediyor, ama, “Teröre karşı, devletimin, milletimin, ordumuzun yanındayım” mesajı veriyor.
Bir yandan PKK’nın bir terör örgütü olduğunu vurguluyor, aynı cümle içinde ise, “Bana oy veren HDP’liler, benden memnundur” diyebiliyor.
Bu kadar kaypaklık, bu kadar kayganlık, ben daha görmedim.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rakip misiniz? Mass ve Merkel ile görüşmeleriniz, bunun işareti mi?” Sorusuna: “Şimdilik bu seçime hazırlanmıyorum” diye, ucu bucağı açık bir cevap veriyor…
Adına kitaplar yazdırıyor.
Ama büyük bir hatayı da yapıyor İmamoğlu.
Seversiniz, sevmezsiniz, ayrı konu, ama gerçek olan bir şey var ki, o da son seçimleri, reklam ajansı değil, Canan Kaftancıoğlu kazandı!
Çünkü teşkilatçı, çalışmasını da çalıştırmasını da iyi biliyor.
Tam da bu yüzden, hemen seçimlerden sonra, hedefe konuldu, ekarte edildi, satışa getirildi.
Çünkü Kaftancıoğlu, hem İmamoğlu hem de Kılıçdaroğlu için tehlike.
İkisinin de koltuğuna balta vurabilir güçte.
Aynı zamanda da militan özgeçmişi, CHP için bir eksi faktör.
Ancak, dünyanın en iyi reklam ajansı dahi, CHP tabanını çalıştıramaz. Geçmişte bunu gördük.
Onun için de Kaftancıoğlu’nu ekarte etmek, CHP’ye pahalıya patlayacaktır.
Utanıyorum, çünkü, Türkiye’nin bir siyasi partisinin düştüğü durumları görüyorum.
Üzülüyorum, çünkü dünya siyasetine tamamen konsantre olmamız gerektiği bir vakitte, birileri, iç siyaset dizaynına başladı.
Bu iş salt CHP ile biter mi?
Hayır bitmez, çünkü o birileri, Türk siyasetinin komplesine göz dikti ve kendilerine biat etmiş yeni piyonları öne sürmeye, Türk siyasetine monte etmeye çalışıyor, çalışacaktır.
Sayın Erdoğan, içine çekilmek istendiği bu ilk kumpastan, gözü karalığı sayesinde, meydan okuyarak sıyrıldı.
Olayın ihalesi tamamen tüm CHP’ye kaldı.
Yarın başka saldırılar olacaktır.
Eminim ki Külliye şu an önemli bir boyutta, risk analizleri yağıyor ve gerektiğinde ortaya çıkarılacak formülleri üretiyordur.
Maalesef ki işte, eforunun %100’ünü bölgesel ve dış siyasete harcaması gereken merciler bu işler ile meşgul edilmekte.
Oyun büyük, ihanet büyük, hedef büyük.
Şu an da Ortadoğu’yu, Suriye ve Irak’ı, İpek yolunu konuşması gereken düşünürler, mütefekkirler, siyasiler, think tank kuruluşları, strateji uzmanları, oturmuşlar, kanal, kanal dolaşarak bu skandalı konuşuyorlar.
Allah Vatanımıza, Milletimize, Devletimize yardımcı olsun İnşaALLAH
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.