İdam, yargı, adalet!
Ne hikmetse seçim gününe denk gelen ve iki masum çocuğun cinayeti üstünden kurulan, Şeytanı bile kıskandıracak derecede, insanlığın bazı insanlarda kalmamış olduğunu gösteren, iğrençliğin zirvesi haline gelen iki hasise, iki düzmece, iki oyun ile karşı karşıyayız..
Ve hemen belirteyim ki, bunların faili veya failleri kimler ise, aslında idam edilmeleri hakkında hemfikiriz! Bundan kimsenin şüphesi olmasın!
Ancak bu iş bu ülkede olmaz.
Tüm ülkenin bu olaylardan esef duyması, tepki göstermesi, elbette en doğal şeyler!
Ancak, bu tepkileri gösterirken dahi aklıselim-i elden bırakmak, hiç kimsenin lüksü değil! Olamaz!
İki olayın zamanlaması pek manidar. Tıpkı faillerin hangi cenaha ait olduğu gibi!
Elbette ki, iki masum yavrunun hayatlarını yitirmeleri, başlıbaşına bir trajedi, asla olmaması gereken bir şey. Ama bir de bu insanlık dışı yaratıklar, bu cinayetleri hakikaten, komplo amaçlı işledi ise işte buna artık söylenecek tek kelime yoktur!
Bir siyasi amaç uğruna bunlar yapıldı ise, bu işte parmağı olan her kim varsa, benim gözümde, en zararlı hayvandan, haşereden daha aşağı bir kategori dedir!
Nihayetinde Bursa’da “Çoçuğuma dokunma” adlı bir yürüyüş için izin alınıyor ve fakat, bu yürüyüş te atılan tek slogan “Tayyip istifa” oluyor!
Çocuğa değinen yok!
Medya, sosyal medya, her yerde herkes, her kesimden, hep bir ağızdan “İdam İsterük” diye bağırıyor!
Ve nedense en çok bağıran sol cenahı temsil eden iki parti birden, “İdam istemezük” diye parlıyor!
E bizde soruyoruz, bu nasıl Perhiz, bu nasıl lahana turşusu diye!
Yani diyoruz ki siz kimsiniz ve kaç kişilik taşıyorsunuz?
Tabanınız farklı, siz farklı mısınız, yoksa tabanınızı bu şekilde organize ettiniz de kargaşa çıkarmak peşinde misiniz?
Önce şu idam işine bir bakalım.
Dünyada kadınlar için en güvensiz ülke ABD olarak çıktı!
Kadına yönelik şiddet, ki buna tecavüz, taciz, dayak ve cinayet de dahil, en çok ABD de işleniyor!
Hatta ABD’nin en güvensiz şehri neresi, biliyor musunuz? Washington D.C.
Her iki dakikada bir, bir cinayet işleniyor!
Bu şehirleri, Miami, Las Vegas, Los Angeles ve Chicago takip etmekte!
Sırada, Dallas, Houston ve Phönix var!
Tüm bu şehirlerde ise, eyalet bazında İdam cezası var ve de uygulanmakta!
En çok da Teksas eyaletinde. Haftada 15, 20 infaz gerçekleşmekte!
Peki bu gerçek, suç oranını azaltmış mı? Hayır!
ABD de şu an, 1,8 Milyon hükümlü ve tutuklu var!
İdamlarını bekleyen binlercesi var. Ki bunlar bir de 10 ila 23 arası, ölüm koğuşunda, tek kişilik hücrelerde, günün 23 saati kilitli olarak, mahkeme, itiraz, af sonuçlarını, ya da infaz edilecekleri günü bekliyorlar!
Yani İdamın bir caydırıcı unsur olduğunu düşünmüyorum!
Bir de Çin var!
Çin, her yıl, binlerce mahkumu stadyumlarda, beyinlerine kurşun sıkarak infaz ediyor. Bununla da kalmıyor. Mahkumun tüm ailesini de cezalandırıyor!
Varsa eşlerini, hatta çocuklarını, toplumun dışladığı insanlar haline getiriyor!
Okulların (bir kaçı dışında) kabul etmediği, hiçbir işyerinin asla işe almayacağı, hiçbir resmî makamın hiçbir işini görmeyeceği insanlar haline getiriyor!
Ama bu denli ağır bir cezalar bile, bu cezaları gerektiren suçların önüne geçiyor mu? Caydırıcı oluyor mu?
Olmuyor!
Ha, ülkemizde olur mu?
Hiç sanmıyorum!
Ne olur, toplumsal vicdan rahatlar!
Peki gerçekten rahatlar mı? Muamma!
Bir ülkede isam isterken belli şeyleri iyi irdelemek gerekir!
Mesela bu ülke de Adalet var mı?
Yargının hali nedir?
Geçmişte var olan idam, kime göre, neye göre uygulanmış?
Sürüsüne bereket FETÖ davasında, toplumda infial uyandıracak karar veren bir yargıdan bahsediyoruz!
Terör zanlılarını bir tutuklayan, bir bırakan, tekrar tutuklayan bir yargı!
“Adaletin hakikatten de mülkün temeli” olduğu bir yargı sisteminden konuşuyoruz!
Yani en pahalı avukatı tutabilenin kazanıp, tutamayanın kaybettiği bir yargı!
Kısacası yargıda adaletin mum ile arandığı bir sistemden bahsediyoruz!
Ve şimdi siz bu yargının eline gerçekten de İdam mı mı vermek istiyorsunuz?
Hani şu 12 Eylül darbesi akabinde “bir sağdan, bir soldan asalım” diyen, hatta asabilmek için, 16 yaşında bir çocuğun yaşını 18’e büyüten bir geçmişimiz varken, bu ülkeye idam mı istiyorsunuz?
ABD’de idama çarpıtılıp on yıllarca infazını beklerken masum olduğu anlaşılan insanların sayısını biliyor musunuz?
Bu insanlarda bıraktığı zararı tahmin edebilir misiniz?
Sadece siyahi olduğu için, olağan şüpheli olarak yargılanan, hatta İdam edilen ve yıllar sonra tesadüfen gerçek faillerin ortaya çıktığı kaç vaka var, bir düşündünüz mü?
Peki bizde bu durum, yargıçın şahsi gıcıklığı, antipatisi yüzünden olamaz mı?
Öyle bir olur ki…
Yahu öyle bir köhne, öyle bir karmaşık hukuk sistemimiz var ki, burdan adalet çıkmasını beklemek, adeta mucize!
Sayalım mı:
En basit davalar bile yıllarca sürebiliyor!
Pek çok Avukat, “Aman hakimle veya heyetle papaz olmayayım” diye oturduğu yerde, ağzını dahi açmıyor!
Hele Baro’dan görev alan avukatlar, bir tek duruşmalarda ancak görüntü veriyor!
İstinaf mahkemeleri, Bölge Mahkemeleri, gelen dosyaları incelemeden dahi, gelişine voleyi vuruyor!
Kaldı ki, bu ülkede Hale’n ideoloji savaşları var!
Oculuk, buculuk var!
Allahlık bir Anayasa var!
Derme çatma, toplama bir hukuk sistemi var!
Medeni Kanunu bir ülkeden, Ceza Kanunu bir ülkeden, Ticari Kanunu başka bir ülkeden alınıp sadece Türkçeye uyarlanmış!
Okuyup Hukuk dalında doktora yaptığım Almanya’da dahi bir Atasözü var: “Açık denizde ve Mahkeme önünde işin Allah’a kalmış” derler!
Doğru derler! Çünkü savcının, Mahkeme heyetinin şahsi kanatına ve kanunları anlayış biçimine mahkumsunuz!
Şimdi tüm bunları göz önünde bulundurarak bir daha düşünelim bakalım idam meselesini!
Evet bu tip yaratıklara verilebilecek en ağır ceza verilmeli!
Müebbet hapis, tecrit!
Ömürlerinin geri kalan bölümlerinde, bir daha Gardiyan yüzünden başka yüz görmemeliler!
Kimyasal hadım mı, hayır! Çünkü bu imkan bu yaratıkların eninde sonunda tekrar serbest kalma ihtimalini ihtiva etmektedir!
Ancak bu yaratıklar, asla bir daha topluma karışmamalı, asla iğrenç bakışları ile masum yavruları kirletmemeliler!
Hepimiz evlat sahibi insanlarız!
Ve insanlık namına hem bu yavrularımızı koruyalım hem de bunlardan kendilerine malzeme çıkartmaya çalışan marjinal gurupların oyunlarına lütfen gelmeyelim!
Allah hiç kimseyi evlat acısı ile sınamasın!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Ve hemen belirteyim ki, bunların faili veya failleri kimler ise, aslında idam edilmeleri hakkında hemfikiriz! Bundan kimsenin şüphesi olmasın!
Ancak bu iş bu ülkede olmaz.
Tüm ülkenin bu olaylardan esef duyması, tepki göstermesi, elbette en doğal şeyler!
Ancak, bu tepkileri gösterirken dahi aklıselim-i elden bırakmak, hiç kimsenin lüksü değil! Olamaz!
İki olayın zamanlaması pek manidar. Tıpkı faillerin hangi cenaha ait olduğu gibi!
Elbette ki, iki masum yavrunun hayatlarını yitirmeleri, başlıbaşına bir trajedi, asla olmaması gereken bir şey. Ama bir de bu insanlık dışı yaratıklar, bu cinayetleri hakikaten, komplo amaçlı işledi ise işte buna artık söylenecek tek kelime yoktur!
Bir siyasi amaç uğruna bunlar yapıldı ise, bu işte parmağı olan her kim varsa, benim gözümde, en zararlı hayvandan, haşereden daha aşağı bir kategori dedir!
Nihayetinde Bursa’da “Çoçuğuma dokunma” adlı bir yürüyüş için izin alınıyor ve fakat, bu yürüyüş te atılan tek slogan “Tayyip istifa” oluyor!
Çocuğa değinen yok!
Medya, sosyal medya, her yerde herkes, her kesimden, hep bir ağızdan “İdam İsterük” diye bağırıyor!
Ve nedense en çok bağıran sol cenahı temsil eden iki parti birden, “İdam istemezük” diye parlıyor!
E bizde soruyoruz, bu nasıl Perhiz, bu nasıl lahana turşusu diye!
Yani diyoruz ki siz kimsiniz ve kaç kişilik taşıyorsunuz?
Tabanınız farklı, siz farklı mısınız, yoksa tabanınızı bu şekilde organize ettiniz de kargaşa çıkarmak peşinde misiniz?
Önce şu idam işine bir bakalım.
Dünyada kadınlar için en güvensiz ülke ABD olarak çıktı!
Kadına yönelik şiddet, ki buna tecavüz, taciz, dayak ve cinayet de dahil, en çok ABD de işleniyor!
Hatta ABD’nin en güvensiz şehri neresi, biliyor musunuz? Washington D.C.
Her iki dakikada bir, bir cinayet işleniyor!
Bu şehirleri, Miami, Las Vegas, Los Angeles ve Chicago takip etmekte!
Sırada, Dallas, Houston ve Phönix var!
Tüm bu şehirlerde ise, eyalet bazında İdam cezası var ve de uygulanmakta!
En çok da Teksas eyaletinde. Haftada 15, 20 infaz gerçekleşmekte!
Peki bu gerçek, suç oranını azaltmış mı? Hayır!
ABD de şu an, 1,8 Milyon hükümlü ve tutuklu var!
İdamlarını bekleyen binlercesi var. Ki bunlar bir de 10 ila 23 arası, ölüm koğuşunda, tek kişilik hücrelerde, günün 23 saati kilitli olarak, mahkeme, itiraz, af sonuçlarını, ya da infaz edilecekleri günü bekliyorlar!
Yani İdamın bir caydırıcı unsur olduğunu düşünmüyorum!
Bir de Çin var!
Çin, her yıl, binlerce mahkumu stadyumlarda, beyinlerine kurşun sıkarak infaz ediyor. Bununla da kalmıyor. Mahkumun tüm ailesini de cezalandırıyor!
Varsa eşlerini, hatta çocuklarını, toplumun dışladığı insanlar haline getiriyor!
Okulların (bir kaçı dışında) kabul etmediği, hiçbir işyerinin asla işe almayacağı, hiçbir resmî makamın hiçbir işini görmeyeceği insanlar haline getiriyor!
Ama bu denli ağır bir cezalar bile, bu cezaları gerektiren suçların önüne geçiyor mu? Caydırıcı oluyor mu?
Olmuyor!
Ha, ülkemizde olur mu?
Hiç sanmıyorum!
Ne olur, toplumsal vicdan rahatlar!
Peki gerçekten rahatlar mı? Muamma!
Bir ülkede isam isterken belli şeyleri iyi irdelemek gerekir!
Mesela bu ülke de Adalet var mı?
Yargının hali nedir?
Geçmişte var olan idam, kime göre, neye göre uygulanmış?
Sürüsüne bereket FETÖ davasında, toplumda infial uyandıracak karar veren bir yargıdan bahsediyoruz!
Terör zanlılarını bir tutuklayan, bir bırakan, tekrar tutuklayan bir yargı!
“Adaletin hakikatten de mülkün temeli” olduğu bir yargı sisteminden konuşuyoruz!
Yani en pahalı avukatı tutabilenin kazanıp, tutamayanın kaybettiği bir yargı!
Kısacası yargıda adaletin mum ile arandığı bir sistemden bahsediyoruz!
Ve şimdi siz bu yargının eline gerçekten de İdam mı mı vermek istiyorsunuz?
Hani şu 12 Eylül darbesi akabinde “bir sağdan, bir soldan asalım” diyen, hatta asabilmek için, 16 yaşında bir çocuğun yaşını 18’e büyüten bir geçmişimiz varken, bu ülkeye idam mı istiyorsunuz?
ABD’de idama çarpıtılıp on yıllarca infazını beklerken masum olduğu anlaşılan insanların sayısını biliyor musunuz?
Bu insanlarda bıraktığı zararı tahmin edebilir misiniz?
Sadece siyahi olduğu için, olağan şüpheli olarak yargılanan, hatta İdam edilen ve yıllar sonra tesadüfen gerçek faillerin ortaya çıktığı kaç vaka var, bir düşündünüz mü?
Peki bizde bu durum, yargıçın şahsi gıcıklığı, antipatisi yüzünden olamaz mı?
Öyle bir olur ki…
Yahu öyle bir köhne, öyle bir karmaşık hukuk sistemimiz var ki, burdan adalet çıkmasını beklemek, adeta mucize!
Sayalım mı:
En basit davalar bile yıllarca sürebiliyor!
Pek çok Avukat, “Aman hakimle veya heyetle papaz olmayayım” diye oturduğu yerde, ağzını dahi açmıyor!
Hele Baro’dan görev alan avukatlar, bir tek duruşmalarda ancak görüntü veriyor!
İstinaf mahkemeleri, Bölge Mahkemeleri, gelen dosyaları incelemeden dahi, gelişine voleyi vuruyor!
Kaldı ki, bu ülkede Hale’n ideoloji savaşları var!
Oculuk, buculuk var!
Allahlık bir Anayasa var!
Derme çatma, toplama bir hukuk sistemi var!
Medeni Kanunu bir ülkeden, Ceza Kanunu bir ülkeden, Ticari Kanunu başka bir ülkeden alınıp sadece Türkçeye uyarlanmış!
Okuyup Hukuk dalında doktora yaptığım Almanya’da dahi bir Atasözü var: “Açık denizde ve Mahkeme önünde işin Allah’a kalmış” derler!
Doğru derler! Çünkü savcının, Mahkeme heyetinin şahsi kanatına ve kanunları anlayış biçimine mahkumsunuz!
Şimdi tüm bunları göz önünde bulundurarak bir daha düşünelim bakalım idam meselesini!
Evet bu tip yaratıklara verilebilecek en ağır ceza verilmeli!
Müebbet hapis, tecrit!
Ömürlerinin geri kalan bölümlerinde, bir daha Gardiyan yüzünden başka yüz görmemeliler!
Kimyasal hadım mı, hayır! Çünkü bu imkan bu yaratıkların eninde sonunda tekrar serbest kalma ihtimalini ihtiva etmektedir!
Ancak bu yaratıklar, asla bir daha topluma karışmamalı, asla iğrenç bakışları ile masum yavruları kirletmemeliler!
Hepimiz evlat sahibi insanlarız!
Ve insanlık namına hem bu yavrularımızı koruyalım hem de bunlardan kendilerine malzeme çıkartmaya çalışan marjinal gurupların oyunlarına lütfen gelmeyelim!
Allah hiç kimseyi evlat acısı ile sınamasın!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.