Hayat kurtarmak!
Ülkemizde, insan hayatı maalesef çok ucuz.
Her gün, her yerde yaşanan ilkyardım faciaları bunu defalarca kanıtlıyor maalesef.
Avrupa’da yıllardır gönüllü olarak sağlık STK’larında görev yapmış ve paramedik eğitimi almış, ilk yardım eğitmeni sertifikası olan biriyim.
Ve bunları gördüğüm zaman cidden içim yanıyor.
Bundan yaklaşık sekiz, on sene önce, Avrupa’nın pek çok ülkesinde bir uygulama başladı.
AED, Türkçesi OED, yani Otomatik Harici Defibirilatör uygulaması.
Bahsettiğim alet, artık çok küçük boyutlarda, iki yapıştırma pedi olan, kendiliğinden EKG çekip, olumsuz durumda, kalbe gereken elektroşoku serbest bırakan bir alet.
Sadece gerekli durumlarda, yani kalbin ex durumunda ya da kardiyak arestte, şoku serbest bırakıyor.
Gerekli zamanda ise kalp masajı ve suni teneffüsü tarifi ile uygulatıyor.
Hiç kimse, herhangi bir hata yapamaz.
Ancak bu alet Hayat kurtarır!
Çünkü kardiyak arest durumunda, kan dolaşımı olmuyor ve nabız da olmuyor.
Bu da beyne oksijen gidişine mani bir durum.
Ve beyin dört dakika içinde oksijensiz kaldığı zaman, beyinde tamiri mümkün olmayan hasarlar bırakıyor.
Dört dakika!
Ve kardiyak arest, şoklanmadan da normal duruma dönmez.
Artık bu hayat kurtaran alet, hemen her yerde, topluma açık olan her yerde bir duvarda asılı duruyor.
Ve bugüne kadar yüz bini geçkin hasta da uygulandı ve hayat kurtardı.
Montaj olunduğu yerden çıkarıldığında ise bir Alarm merkezine veya doğrudan 112 ye çağrı gidiyor.
Gizli bir GSM çipinden dolayı da her an yerini saptamak mümkün.
Bazı ileri modellerde ise yerinden alındığı andan itibaren, 112 ile konuşulabiliyor. Yani hemen ilk andan itibaren yanınızda yardımcı bir profesyonel var.
Bu aleti hemen her yerde bulabilmek mümkün.
Cafelerde, restoranlarda, AVM lerde, stadyumlarda, salonlarda, otellerde, hatta çoğu banka şubelerinin ATM yanlarında.
Ülkemizde ise ironik bir durum, hemen her yerde bir ATM bulabilirsiniz, ama böylesi bir aleti asla!
Özellikle de ambulansların gelmesinin uzun süre alacağı yerlerde, bu alet acaba kaç can kurtarır?
Bu da beni başka bir konuya getiriyor!
İşte tam da bu tip bölgelerde, bizim ülkemizde de geçilmesi gerektiğini düşündüğüm bir proje:
First Responder Sistemi!
Yani ileri ilk yardımcı.
Şimdi ülkemizde pek çok ATT, paramedik ve hemşire var. Orda şurda burda çalışıp atanma bekliyorlar.
İşte bu boşta olan gençlerimizi bu tip yerlere tayin eder, bir araç, içinde gerekli tıbbi malzeme ile donatıp, ambulans gelinceye kadar, hasta/ yaralılara müdahale etmesini sağlamak gayet mümkün.
Ha yine Avrupa’dan misalen, orada bu görevi ya gönüllü itfaiyeciler ya da gönüllü sağlıkçılar, tamamen gönüllü olarak icra ediyorlar.
Bizim ülkemizde ise yukarda bahsettiğim sistem ile biraz da gençlere iş kapısı açılmış olur.
Otobanlar üstündeki dinlenme istasyonlarında da bu tip personeli konuşlandırmak gayet mümkün mesela!
Hele de yaz aylarında. Tatil beldelerinde.
Evet ülkemizde artık eskisine nazaran çok ilerlemiş bir ambulans ağı, hastane ağı var.
Ancak İstanbul gibi bir yerde bile, zaman zaman yoğunluktan dolayı, mevcut olan ambulanslar bile yetersiz kalabiliyor.
İşte, üç, dört sokağa bakabilecek böyle bir personelin bulunması, insanların menfaatinedir.
Sağlık Bakanlığının, köhneleşmiş bazı uygulamaları kaldırıp, her vatandaşın kullanabileceği, yukarıda bahsettiğimiz Otomatik harici defibrilatörleri yeni bir uygulama içinde değerlendirmesi ve hatta bazı yerlerde zorunlu koşması elzemdir.
Bugün bir AVM de ortalama günde kaç bin kişi dolaşıyor?
Ve kardiyak arest geçiren birine, Ambulansın dört dakika içinde müdahale etmesi ne kadar olanaklı acaba?
Ama olaya Şahide’n olan birinin, anında duvardan alıp müdahale etmesi, iki dakikayı geçmez!
İşte bu da hayat kurtarır.
Toplum olarak da keşke ilk yardıma merak sarsak?
Yani yapılıyor, EyvALLAH, ancak karga tulumba gibi.
Halbuki İlk yardım kursuna gitmek çok mu bir şey?
Belediyeler bunu kendi bünyelerinde organize edebilir pekala.
Çok da maliyetli bir şey değil hani…
Bu vesile ile sevgili okurlarımızın Mübarek Kurban Bayramı’nı kutlar, nice bayramlara dileklerimi arz ederim efendim!
Tüm güzellikler sizinle ve sevdiklerinizle olsun.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Her gün, her yerde yaşanan ilkyardım faciaları bunu defalarca kanıtlıyor maalesef.
Avrupa’da yıllardır gönüllü olarak sağlık STK’larında görev yapmış ve paramedik eğitimi almış, ilk yardım eğitmeni sertifikası olan biriyim.
Ve bunları gördüğüm zaman cidden içim yanıyor.
Bundan yaklaşık sekiz, on sene önce, Avrupa’nın pek çok ülkesinde bir uygulama başladı.
AED, Türkçesi OED, yani Otomatik Harici Defibirilatör uygulaması.
Bahsettiğim alet, artık çok küçük boyutlarda, iki yapıştırma pedi olan, kendiliğinden EKG çekip, olumsuz durumda, kalbe gereken elektroşoku serbest bırakan bir alet.
Sadece gerekli durumlarda, yani kalbin ex durumunda ya da kardiyak arestte, şoku serbest bırakıyor.
Gerekli zamanda ise kalp masajı ve suni teneffüsü tarifi ile uygulatıyor.
Hiç kimse, herhangi bir hata yapamaz.
Ancak bu alet Hayat kurtarır!
Çünkü kardiyak arest durumunda, kan dolaşımı olmuyor ve nabız da olmuyor.
Bu da beyne oksijen gidişine mani bir durum.
Ve beyin dört dakika içinde oksijensiz kaldığı zaman, beyinde tamiri mümkün olmayan hasarlar bırakıyor.
Dört dakika!
Ve kardiyak arest, şoklanmadan da normal duruma dönmez.
Artık bu hayat kurtaran alet, hemen her yerde, topluma açık olan her yerde bir duvarda asılı duruyor.
Ve bugüne kadar yüz bini geçkin hasta da uygulandı ve hayat kurtardı.
Montaj olunduğu yerden çıkarıldığında ise bir Alarm merkezine veya doğrudan 112 ye çağrı gidiyor.
Gizli bir GSM çipinden dolayı da her an yerini saptamak mümkün.
Bazı ileri modellerde ise yerinden alındığı andan itibaren, 112 ile konuşulabiliyor. Yani hemen ilk andan itibaren yanınızda yardımcı bir profesyonel var.
Bu aleti hemen her yerde bulabilmek mümkün.
Cafelerde, restoranlarda, AVM lerde, stadyumlarda, salonlarda, otellerde, hatta çoğu banka şubelerinin ATM yanlarında.
Ülkemizde ise ironik bir durum, hemen her yerde bir ATM bulabilirsiniz, ama böylesi bir aleti asla!
Özellikle de ambulansların gelmesinin uzun süre alacağı yerlerde, bu alet acaba kaç can kurtarır?
Bu da beni başka bir konuya getiriyor!
İşte tam da bu tip bölgelerde, bizim ülkemizde de geçilmesi gerektiğini düşündüğüm bir proje:
First Responder Sistemi!
Yani ileri ilk yardımcı.
Şimdi ülkemizde pek çok ATT, paramedik ve hemşire var. Orda şurda burda çalışıp atanma bekliyorlar.
İşte bu boşta olan gençlerimizi bu tip yerlere tayin eder, bir araç, içinde gerekli tıbbi malzeme ile donatıp, ambulans gelinceye kadar, hasta/ yaralılara müdahale etmesini sağlamak gayet mümkün.
Ha yine Avrupa’dan misalen, orada bu görevi ya gönüllü itfaiyeciler ya da gönüllü sağlıkçılar, tamamen gönüllü olarak icra ediyorlar.
Bizim ülkemizde ise yukarda bahsettiğim sistem ile biraz da gençlere iş kapısı açılmış olur.
Otobanlar üstündeki dinlenme istasyonlarında da bu tip personeli konuşlandırmak gayet mümkün mesela!
Hele de yaz aylarında. Tatil beldelerinde.
Evet ülkemizde artık eskisine nazaran çok ilerlemiş bir ambulans ağı, hastane ağı var.
Ancak İstanbul gibi bir yerde bile, zaman zaman yoğunluktan dolayı, mevcut olan ambulanslar bile yetersiz kalabiliyor.
İşte, üç, dört sokağa bakabilecek böyle bir personelin bulunması, insanların menfaatinedir.
Sağlık Bakanlığının, köhneleşmiş bazı uygulamaları kaldırıp, her vatandaşın kullanabileceği, yukarıda bahsettiğimiz Otomatik harici defibrilatörleri yeni bir uygulama içinde değerlendirmesi ve hatta bazı yerlerde zorunlu koşması elzemdir.
Bugün bir AVM de ortalama günde kaç bin kişi dolaşıyor?
Ve kardiyak arest geçiren birine, Ambulansın dört dakika içinde müdahale etmesi ne kadar olanaklı acaba?
Ama olaya Şahide’n olan birinin, anında duvardan alıp müdahale etmesi, iki dakikayı geçmez!
İşte bu da hayat kurtarır.
Toplum olarak da keşke ilk yardıma merak sarsak?
Yani yapılıyor, EyvALLAH, ancak karga tulumba gibi.
Halbuki İlk yardım kursuna gitmek çok mu bir şey?
Belediyeler bunu kendi bünyelerinde organize edebilir pekala.
Çok da maliyetli bir şey değil hani…
Bu vesile ile sevgili okurlarımızın Mübarek Kurban Bayramı’nı kutlar, nice bayramlara dileklerimi arz ederim efendim!
Tüm güzellikler sizinle ve sevdiklerinizle olsun.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.