Hawala sistemini çökerten Batı
Batılı ülkeler, yirmi senedir Afganistan'ı talan ettiler. "Çıkarları bittiğinde" ise, ülkeyi kaosa terk edip köşe çekildiler.
Malum, Afganistan da işlevli bir bankacılık sistemi yok.
Uluslararası standartlara ise hiç yok gibi.
Vakti ile Afganistan'dan çıkan/kaçan mültecilerin çoğu, orada bıraktıkları ailelerine para göndermese, birçok insan açından ölecek.
Çünkü iş, güç halen yok.
Gerek Afganlar gerek ise Suriye, Iraklı mülteciler, Türkiye'den olsun, Avrupa'dan olsun, memleketlerine para göndermek için, güvendikleri tek sistem olan "hawala" yani havale sistemine başvuruyorlar!
Bu sistem ise şöyle işliyor;
Mesela Berlin'den bir Afganlı, oradaki bir hemşerileri olan tüccara gidiyor ve kabul da ki X kişiye gönderilmesi üzerine 1000 EURO ve masraf bedelini ödüyor.
Gönderici de gönderdiği kişiye, teslim edecek şahsın bilgilerini ve belirlenen bir parolayı iletiyor.
O da anında gidip parasını alıyor.
Hepsi bu!
Bu şekilde çalışan uluslararası kuruluşlar var.
Ama işte o ülkelerde, her yerde yok.
Nasıl olsun ki, her taraf yerle yeksan haline getirildi "Batılı barışçı güçler tarafından"!
Peki şimdi ne oldu?
Geçen ay, Almanya başta olmak üzere, birkaç AB ülkesinde, binlerce polisin katılımıyla bir operasyon dizesi, eş zamanlı yapıldı.
Hedefte ise, tam da bu havale sistemini yürüten insanlar vardı.
Sebep mi?
Basit, "terörü finanse etmek, kara para yıkamak."
Aslında ise iki ana sebep var.
Çıkarları bitti!
Afganistan'ın fişi çekildi.
Bu fişi çekme ile zaten hiçbir şeyleri olmayan insanlar sefalete itildi.
Afganlılar göçe zorlanacak ve ister istemez Türkiye'nin başına musallat edilecek.
Daha birkaç gün önce, haberlerde Afganistan'ın başkenti Kabil'de, haftalardır dükkanların siftahsız kapattığı, çünkü kimsede para kalmadığını gösteren bir haber izledik.
Mesele vahim.
Koca bir ülke, bir milletin kaderi ile acımasızca oynanıyor.
Ülkenin fişi çekildi.
Ekonomi diye bir şey kalmadı.
İş, güç zaten hak getire.
Peki bu durumdaki insanlar ne yapabilirler?
Uluslararası yardımlar gelse bile, kaçına, be kadar yetebilir ki?
Çoğu bölgeleri taş devrine geri bombalanmış bir ülke.
Altyapı falan zaten yok.
Ne yapabilir bu insanlar?
Yerlerini, yurtlarını terk edip kaçmanın dışında, ne yapabilirler?
Ve nereye gidebilirler?
Çin'e mi?
Rusya'ya mı?
Tacikistan'a mı?
Her yerde aynı sorunlar ile karşı karşıya kalacaklar.
İran üzerinden Türkiye'ye, buradan da şanslarını deneyerek Avrupa'ya gitmeyi deneyecekler.
Şimdi şakın kimse, benim panik çıkartmak istediğimi, ya da ucuz popülizm yapma peşinde olduğumu düşünmesin lütfen.
Aklımdan bile geçmez.
Bu yazıyı kaleme almamdaki niyetim, ilk evvela Batının yüzünü göstermek ve elbette oynamak istedikleri oyunu da deşifre etmek.
Bir yandan gençlerimize Avrupa merakını zerk eden içimizdeki frenkler, sadece iş gücümüze, beyin gücümüze göz dikmek ile kalmıyor, bir diğer yandan da ülkemizin başına olabildiğince mülteci yükü yıkmak için çaba sarfediyorlar.
Bunun sonucunda ne olabilir diyenler, altmışlı senelerde başlayan işçi alımı ile Türkiye ekonomisinin uğradığı sekteyi iyice incelesin.
Artık nerdeyse tamamen asimile olmuş bir dördüncü kuşağı görsün.
Ya gurbet ellerde vefat eden ya da artık emekliliğini geçirmek için dönen birinci kuşağı, kaybolan ikinci ve üçüncü kuşağı görsün.
Altı milyon insanımızın halen gurbette olduğunu, önemli varlıklara sahip olduğunu, ama artık yaşamlarını bulundukları ülkelere göre planladıklarını görsün.
Evet, yeni bir yüzyılın planladığı ve çok sancılı olan, olacak olan bir dönemin içindeyiz.
Batı her zamanki vahşiliği ile karşımızda duruyor ve hunharca planladıkları panempereyalist oyunlarını kurmuş tatbik ediyorlar.
Biz ise, ülke olarak en az zarar ile bu sıkıntılı dönemden kurtulabilmenin, hatta kazançlı çıkabilmenin mücadelesini verirken, her bir yandan ayaklarımıza prangalar vurulmaya da devam ediyor.
Bu buhrandan da çıkarız EvvelALLAH.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Malum, Afganistan da işlevli bir bankacılık sistemi yok.
Uluslararası standartlara ise hiç yok gibi.
Vakti ile Afganistan'dan çıkan/kaçan mültecilerin çoğu, orada bıraktıkları ailelerine para göndermese, birçok insan açından ölecek.
Çünkü iş, güç halen yok.
Gerek Afganlar gerek ise Suriye, Iraklı mülteciler, Türkiye'den olsun, Avrupa'dan olsun, memleketlerine para göndermek için, güvendikleri tek sistem olan "hawala" yani havale sistemine başvuruyorlar!
Bu sistem ise şöyle işliyor;
Mesela Berlin'den bir Afganlı, oradaki bir hemşerileri olan tüccara gidiyor ve kabul da ki X kişiye gönderilmesi üzerine 1000 EURO ve masraf bedelini ödüyor.
Gönderici de gönderdiği kişiye, teslim edecek şahsın bilgilerini ve belirlenen bir parolayı iletiyor.
O da anında gidip parasını alıyor.
Hepsi bu!
Bu şekilde çalışan uluslararası kuruluşlar var.
Ama işte o ülkelerde, her yerde yok.
Nasıl olsun ki, her taraf yerle yeksan haline getirildi "Batılı barışçı güçler tarafından"!
Peki şimdi ne oldu?
Geçen ay, Almanya başta olmak üzere, birkaç AB ülkesinde, binlerce polisin katılımıyla bir operasyon dizesi, eş zamanlı yapıldı.
Hedefte ise, tam da bu havale sistemini yürüten insanlar vardı.
Sebep mi?
Basit, "terörü finanse etmek, kara para yıkamak."
Aslında ise iki ana sebep var.
Çıkarları bitti!
Afganistan'ın fişi çekildi.
Bu fişi çekme ile zaten hiçbir şeyleri olmayan insanlar sefalete itildi.
Afganlılar göçe zorlanacak ve ister istemez Türkiye'nin başına musallat edilecek.
Daha birkaç gün önce, haberlerde Afganistan'ın başkenti Kabil'de, haftalardır dükkanların siftahsız kapattığı, çünkü kimsede para kalmadığını gösteren bir haber izledik.
Mesele vahim.
Koca bir ülke, bir milletin kaderi ile acımasızca oynanıyor.
Ülkenin fişi çekildi.
Ekonomi diye bir şey kalmadı.
İş, güç zaten hak getire.
Peki bu durumdaki insanlar ne yapabilirler?
Uluslararası yardımlar gelse bile, kaçına, be kadar yetebilir ki?
Çoğu bölgeleri taş devrine geri bombalanmış bir ülke.
Altyapı falan zaten yok.
Ne yapabilir bu insanlar?
Yerlerini, yurtlarını terk edip kaçmanın dışında, ne yapabilirler?
Ve nereye gidebilirler?
Çin'e mi?
Rusya'ya mı?
Tacikistan'a mı?
Her yerde aynı sorunlar ile karşı karşıya kalacaklar.
İran üzerinden Türkiye'ye, buradan da şanslarını deneyerek Avrupa'ya gitmeyi deneyecekler.
Şimdi şakın kimse, benim panik çıkartmak istediğimi, ya da ucuz popülizm yapma peşinde olduğumu düşünmesin lütfen.
Aklımdan bile geçmez.
Bu yazıyı kaleme almamdaki niyetim, ilk evvela Batının yüzünü göstermek ve elbette oynamak istedikleri oyunu da deşifre etmek.
Bir yandan gençlerimize Avrupa merakını zerk eden içimizdeki frenkler, sadece iş gücümüze, beyin gücümüze göz dikmek ile kalmıyor, bir diğer yandan da ülkemizin başına olabildiğince mülteci yükü yıkmak için çaba sarfediyorlar.
Bunun sonucunda ne olabilir diyenler, altmışlı senelerde başlayan işçi alımı ile Türkiye ekonomisinin uğradığı sekteyi iyice incelesin.
Artık nerdeyse tamamen asimile olmuş bir dördüncü kuşağı görsün.
Ya gurbet ellerde vefat eden ya da artık emekliliğini geçirmek için dönen birinci kuşağı, kaybolan ikinci ve üçüncü kuşağı görsün.
Altı milyon insanımızın halen gurbette olduğunu, önemli varlıklara sahip olduğunu, ama artık yaşamlarını bulundukları ülkelere göre planladıklarını görsün.
Evet, yeni bir yüzyılın planladığı ve çok sancılı olan, olacak olan bir dönemin içindeyiz.
Batı her zamanki vahşiliği ile karşımızda duruyor ve hunharca planladıkları panempereyalist oyunlarını kurmuş tatbik ediyorlar.
Biz ise, ülke olarak en az zarar ile bu sıkıntılı dönemden kurtulabilmenin, hatta kazançlı çıkabilmenin mücadelesini verirken, her bir yandan ayaklarımıza prangalar vurulmaya da devam ediyor.
Bu buhrandan da çıkarız EvvelALLAH.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.