Gerçekleri inkâr etmek
Siyasetçilik bir meslek değildir.
Bir hobidir, bir görevdir ama bir meslek değildir.
Ancak bu göreve talip olanların, hele de liderlik sıfatına talip olanların, bazı minimum becerileri, hünerleri olmalıdır, vasıfları olmalıdır.
Bunların arasında ulusal ve uluslararası parametreleri iyi okuyup, analiz etmek, bunlara karşı öngürelerde bulunmak, refleks gösterebilmek, sanırım en olmazsa olmazlardandır.
Ülkemizde, özellikle de sosyal medyada, medyada, anailstlerden, stratejistletden, yorumculardan, siyasi duayenlerden geçilmiyor.
Ancak, özellikle de kendilerini muhalif olarak nitelendirilen güruhun içinde bulup bu kategoriye kendine sayanlar, objektiflikten çok uzak, Gerçekleri burnunun önünde bile cereyan etse, görmekten aciz, görmezden gelen, ve hatta inkar eden kişiler var.
Maalesef siyasette de durum tıpatıp aynı.
Evet, herkesin bir fikri olmalıdır, bu fikri savunabilir, siyaset üretebilir.
Bunda elbette bir beis olmaz, olamaz!
Ancak, fikir, ideolojik saplantılar ile yozlaşmış, bu saplantılar ideolojik körlüğe dönüşür ise, işler değişir!
Ülke ve dünyada olup bitenleri, tam da bu minvalde görüp, daha doğrusu göremeyip, yorumlarını da bu şekilde yapanlar, işleri olduğu gibi değil, görmek istedikleri gibi görüp yorumlayan kişilikler ile karşı karşıyayız, maalesef.
Gerçekleri görmezden gelmek başka bir şey, bunları inkar etmek bambaşka bir şeydir.
Ülkenin hiçbir şekilde menfaatleri ile bağdaşmamaktadır.
Son günlerde, muhalefet cephesinin %100 ünde bu davranış formunu gözlemledik, izlemeye de devam ediyoruz maalesef.
Suriye de olup bitenleri tamamen yanlış görüp, yanlış yorumlayıp, bariz gerçekleri görmezden gelmekle kalmayıp, üstüne inkar ettiler ve inatla ısrar ediyorlar.
İlk günden beri kaçan devrik Eset ile görüşülmeli diye direttiler ve ne hikmetse, halen de diretiyorlar.
Yani, iş olmuş, bitmiş, Eset arkasına dönüp bakmadan kaçmış, o bile vazgeçmiş, pes etmiş, kaybetmiş, ama, bizim içimizdeki Esetçiler, inatla onu savunmakta diretiyorlar.
Kimse kusura bakmasın ama bu, artık hastalıklı bir durumdur.
Tüm dünya, basını Suriye işini, Sayın Erdoğan’ın büyük bir zaferi olarak görüyor, kabul ediyor, yazıp çiziyor, ama bizdekiler bunu görmüyor, inkar ediyor.
Hakikatler ile bağlarını, alakalarını koparmış insanların aslında ciddi bir tedavi sürecine ihtiyaçları vardır!
Yani, insanları onlarca sene, mahkeme yüzü görmeden, kanunsuz, hukuksuz, yerin yedi kat altında, zindanlara kapatan, öldürdükleri cesetleri, pres mavisi ile ezip yok eden, yüzbinlerce insana varil bombaları atan, alçak, zalim bir katil olan Eseti demokratik bir lider, meşru bir lider olarak gören, ancak 22 senedir, sürekli seçimler ile iktidarda olan Sayın Erdoğan’ı, diktatör olarak yaftalayabiliyorlar.
Affedersiniz ama bu bariz bir şekilde salt popülizmdir ve ciddi bir siyaset değildir.
Hele bir de altı yıldır yönettiği şehrin hiçbir sorununu çözmekten aciz, hatta sorunların üzerine sorun üreten Ekrem İmamoğlun’un, kalkıp, Suriye’yi inşa etmeye talip olması, gerçeklerden kopuk olduğunun en bariz örneği değildir de nedir?
Yazık, milyar kere yazık.
Bu şekilde devam eder ise muhalefet, kendilerini bekleyen akıbeti görmek için, Fransa, İngiltere, Almanya’ya baksınlar.
Halka rağmen hareket eden, siyaset üretenlerin hazin sonlarını, bu aralar, tüm dünyada gözlemleyebiliyoruz.
Efendiler, kendinize gelin, çünkü artık gülünç durumlara düşüyor, resmen fıkra konusu oluyorsunuz!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.