Demokrasi fedaileri
Bir yandan, hemen sınırımızın diğer tarafında, kendi kendine gelin, güvey olup, bağımsızlık hayalleri kuran bir kabilenin ve meczup lideri olan Barzani’nin tarihten silinmesine Şahit oluyoruz.
Üç beş damla petrolü var diye, arkadında Netanyahu var diye, kendini dev aynasında görüp, horozlanmaya kalkan Barzani'nin, güya DAEŞ'e karşı kahramanlık destanları yazan (Batı’ya göre tabii), düzenli Irak ordusunun karşısında, fistan dahi giyemeden kaçmaları abes ile iştigal değilmiydi. Ama nasıl da olmazdı, o Irak ordusu ki, bundan birkaç yıl önce, tam da aynı DAEŞ geliyor diye, üniformalarını dahi bırakıp, don, gömlek kaçmamışmıydı? Sormazlar mı adam olana, "Irak ordusunu kovalayan DAEŞ'i güya yendiniz de, onlardan kaçan ordudan niçin kaçıyorsunuz" diye?
Bu komediyi izlerken, batının bölgemizdeki yalanlarını ve oyunlarını kaydederken, bu kez de elin İspanya’sında, küçücük ama varlıklı bir kara toprağı da, İspanyol hükümetine kafa tuttu. "Sizi istemezük" dediler ve baş kaldırdılar. Gayet demokratik bir halk oylaması yapacaklardı ki, demokrasi havarisi AB üyesi İspanyol hükümeti tepelerine binerek, etrafı kana buladı. Unutmayalım ki, iş bu AB bize onyıllardır "demokrasi dersi" vermeye kalkanlardır!
Şimdi ise Katalan hükümetini görevden çekerek, tutuklayarak yargılayacaklar! Demokrasiye bakın hele! Barzani’ye çanak tutuyordunuz ya, ey AB? Kürtlerin kendi kendilerini yönetme hakkı var diyordunuz ya? Türkiye’den de toprak alacağız, Kürtlere vereceğiz diyordunuz ya? Hani nerde sizin sonsuz demokratlığınız?
İçinizdeki ülkelerden birisinde, ufak bir çatırdama ile tuz buz oldu sizin demokrasi havariliğiniz, bağımsızlık destekleriniz. Aslında sırada daha birçok bağımsızlık Adayları olduğunu bildiğiniz için tir, tir titriyorsunuz. Fransa, İtalya, Belçika, İrlanda, İskoçya, İngiltere...
Buralardan en az 10 devlet çıkabilir. Ama tabii siz müsade etmemeye kararlısınız. Çünkü "Bağımsızlık" adı altında, asıl niyetinizin, böl, parçala, yut felsefenizin yattığını artık herkes gördü. Bu yönden İspanya bize güzel bir örnek oldu. Şapkanız düştü, keliniz göründü. Yurt içimizde de, demokrasiyi korumak isteyen bir takım vızıltılar gelmeye başladı. Hemde, demokrasinin, kuruluşlarından beri hep düşmanı olmuş olan bir güruhtan, CHP'nin Genel Başkanından!
AK Partisinin kendi içindeki yenilenmesi batmış herhalde ki, “demokrasi den, halkın iradesinden” ahkam keser olmuş. Şimdi tabii sormazlar mı adam olana:
- 15 Temmuz, hain darbe girişiminde, demokrasi ye saldırıldığında, Cumhuriyete saldırıldığında, halkın iradesine saldırıldığında, sen ne yaptın?
- Tankların üstüne ilk ben çıkarım diyen sen, havalimanında tankların çekilip yolunu açan sen?
- "Bari Tank getirselerdi, hani nerde Tank!" Diye absürt, absürt konuşan sen!
Yani efendi sen neyi, kime karşı savunacak, kurtaracaksın? Savunmaya gönlün olsaydı, bunu o ihanet gecesinde gösterirdin. Sırra kadem basıp, günler sonra kafanı çıkartarak değil. Bu millet aptal değil, kör de değil, hafıza sorunu da yok!
Bir diğer vızıltı ise, kendinin tek tutarlılığı FETÖ aşkı olan, partiden partiye dolaşan, ailesi içinde bile karışık kimlikler ile baş edemeyen bir bayanın kurmak istediği parti oldu. Çalma, toplama, derme çatma sloganlar, logolar ile gelişini gayet net belli eden bu komedi kampanyası, halk içinde asla muteber olmayacaktır. Buna eminim. İlk gününde bile HDP ile yakınlaşmaya başlayan Meral hanım, bunu, MHP'den çaldığı, sözümona ülkücülere nasıl izah edecek, doğrusu merak konusu oldu!
FETÖ'nün en tasmalı finosu olan Emre Uslu'nun, hayranlıkla izlediği, açıkça destek verdiği Meral hanım ve komedi kumpanyası'nın ardında kim veya kimler olduğu da gün gibi ortaya çıktı böylelikle. Tabii kime hizmet etmekte olduğu da. Meral hanım, sizin içinde geçerli; Bu millet aptal değil, hafıza kaybı da yok. FETÖ nün kanallarında dolaşarak, bu ihanet çetesini nasıl öve öve korumaya çalıştığınızı hepimiz gördük ve unutmadık.
FETÖ kontenjanından zamanında İçişleri bakanı olup, el çabukluğu ile çevirdiğiniz dalavereli de unutmuş değiliz. Yani Meral hanım, bu ülkede size ekmek yok. Her ne kadar logolarınız da, sloganlarınız da çalıp çırpılmış olsa da, size hiçbir şey kazandırmayacaktır. Ve yine Avrupa’ya baktığımız zaman, gözümüze ilk çarpan şu oluyor: Avrupa İslamofobya yı bırakarak, Türkofobya ya yatay geçiş yapmış. Tabii ki bunun beraberinde PKK seviciliği, hamiliği, FETÖ seviciliği ve hamiliği de ayın 14. gibi meydana çıkmış!
Belçika'nın Anvers kentinde, Türklerin çok yoğun yaşadığı bir mahalleye, Belçika Polisinin koruması altında girmeye çalışan, taşlı, bıçaklı ve sopalı PKK militanları, Türk vatandaşlarımıza saldırarak büyük bir provokasyona imza atarken, Belçika Polisi bu olayı seyretmekle yetindi. Bu durumlar AB'nin tüm ülkelerinde alışa gelmeye başladı.
Çok sıkı organize olan PKK'lılara, AB makamları, mitinglere gitmek için, sadece Polis koruması vermekle kalmıyor, otobüsler, kumanya ve maddi yardımları da esirgemiyor.
Diğer gözümüze takılan ise, Almanların "Laiklik" savunuculuğuna savunması. Kusura kalmasınlar da, Almanlar bunu savunacak en son mercii. Resmî Dinleri Hristiyanlık. En zengin gayrimenkul sahibi katolik kilisesi! En büyük Partilerinin adı "Hristiyan" ile başlıyor. Kiliselere ait binlerce hastane, okul ve kreşler var. Din dersleri, vaftiz olmuş olanlar için zorunlu, ve bu derslere öğretmen falan değil, ya katolik ya da Protestan papazlar girerek, sınıflarda ayin düzenliyor!
Tüm dini bayramlar ve günler tatil. Hatta o günlerde eğlence merkezlerinde müzik yasağı dahi var. Karşı gelenlere kesilen cezalar ise hiç de az buz değil. Kiliseye bağlı bir müessese, resmî bir kurum. Bu kurum Personel ilanında "Hristiyan bir dünya görüşüne sahip", "Hristiyanlığı yaşayan" adaylar arıyoruz diye metinler kulllanabilmekte. Kiliseler, diğer resmî makamlardan tamamen özerk. Öyle ki, Polis dahi, Papaz’ın izni olmadan adımını atamaz. Kiliseler hatta, sığınma bile verebiliyor ve hiç kimse buna karşı gelemiyor. Ve tam da bu ülke kalkmış, Türkiye deki laikliği savunacak, öyle mi? Kendi içinizde tatbik etmediğiniz birşeyi, bizim ülkemizde efelikle savunmak abes ile iştigal değil mi?
Siz kendi içinize bakın, biz kendi içimizi hal ederiz! Netice olarak, necip Türk Milleti, her olan bitenin, gayet farkında, gücünün de gayet farkında.
Başkalarının güdümünde giden o eski Türkiye yok artık!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam.
Üç beş damla petrolü var diye, arkadında Netanyahu var diye, kendini dev aynasında görüp, horozlanmaya kalkan Barzani'nin, güya DAEŞ'e karşı kahramanlık destanları yazan (Batı’ya göre tabii), düzenli Irak ordusunun karşısında, fistan dahi giyemeden kaçmaları abes ile iştigal değilmiydi. Ama nasıl da olmazdı, o Irak ordusu ki, bundan birkaç yıl önce, tam da aynı DAEŞ geliyor diye, üniformalarını dahi bırakıp, don, gömlek kaçmamışmıydı? Sormazlar mı adam olana, "Irak ordusunu kovalayan DAEŞ'i güya yendiniz de, onlardan kaçan ordudan niçin kaçıyorsunuz" diye?
Bu komediyi izlerken, batının bölgemizdeki yalanlarını ve oyunlarını kaydederken, bu kez de elin İspanya’sında, küçücük ama varlıklı bir kara toprağı da, İspanyol hükümetine kafa tuttu. "Sizi istemezük" dediler ve baş kaldırdılar. Gayet demokratik bir halk oylaması yapacaklardı ki, demokrasi havarisi AB üyesi İspanyol hükümeti tepelerine binerek, etrafı kana buladı. Unutmayalım ki, iş bu AB bize onyıllardır "demokrasi dersi" vermeye kalkanlardır!
Şimdi ise Katalan hükümetini görevden çekerek, tutuklayarak yargılayacaklar! Demokrasiye bakın hele! Barzani’ye çanak tutuyordunuz ya, ey AB? Kürtlerin kendi kendilerini yönetme hakkı var diyordunuz ya? Türkiye’den de toprak alacağız, Kürtlere vereceğiz diyordunuz ya? Hani nerde sizin sonsuz demokratlığınız?
İçinizdeki ülkelerden birisinde, ufak bir çatırdama ile tuz buz oldu sizin demokrasi havariliğiniz, bağımsızlık destekleriniz. Aslında sırada daha birçok bağımsızlık Adayları olduğunu bildiğiniz için tir, tir titriyorsunuz. Fransa, İtalya, Belçika, İrlanda, İskoçya, İngiltere...
Buralardan en az 10 devlet çıkabilir. Ama tabii siz müsade etmemeye kararlısınız. Çünkü "Bağımsızlık" adı altında, asıl niyetinizin, böl, parçala, yut felsefenizin yattığını artık herkes gördü. Bu yönden İspanya bize güzel bir örnek oldu. Şapkanız düştü, keliniz göründü. Yurt içimizde de, demokrasiyi korumak isteyen bir takım vızıltılar gelmeye başladı. Hemde, demokrasinin, kuruluşlarından beri hep düşmanı olmuş olan bir güruhtan, CHP'nin Genel Başkanından!
AK Partisinin kendi içindeki yenilenmesi batmış herhalde ki, “demokrasi den, halkın iradesinden” ahkam keser olmuş. Şimdi tabii sormazlar mı adam olana:
- 15 Temmuz, hain darbe girişiminde, demokrasi ye saldırıldığında, Cumhuriyete saldırıldığında, halkın iradesine saldırıldığında, sen ne yaptın?
- Tankların üstüne ilk ben çıkarım diyen sen, havalimanında tankların çekilip yolunu açan sen?
- "Bari Tank getirselerdi, hani nerde Tank!" Diye absürt, absürt konuşan sen!
Yani efendi sen neyi, kime karşı savunacak, kurtaracaksın? Savunmaya gönlün olsaydı, bunu o ihanet gecesinde gösterirdin. Sırra kadem basıp, günler sonra kafanı çıkartarak değil. Bu millet aptal değil, kör de değil, hafıza sorunu da yok!
Bir diğer vızıltı ise, kendinin tek tutarlılığı FETÖ aşkı olan, partiden partiye dolaşan, ailesi içinde bile karışık kimlikler ile baş edemeyen bir bayanın kurmak istediği parti oldu. Çalma, toplama, derme çatma sloganlar, logolar ile gelişini gayet net belli eden bu komedi kampanyası, halk içinde asla muteber olmayacaktır. Buna eminim. İlk gününde bile HDP ile yakınlaşmaya başlayan Meral hanım, bunu, MHP'den çaldığı, sözümona ülkücülere nasıl izah edecek, doğrusu merak konusu oldu!
FETÖ'nün en tasmalı finosu olan Emre Uslu'nun, hayranlıkla izlediği, açıkça destek verdiği Meral hanım ve komedi kumpanyası'nın ardında kim veya kimler olduğu da gün gibi ortaya çıktı böylelikle. Tabii kime hizmet etmekte olduğu da. Meral hanım, sizin içinde geçerli; Bu millet aptal değil, hafıza kaybı da yok. FETÖ nün kanallarında dolaşarak, bu ihanet çetesini nasıl öve öve korumaya çalıştığınızı hepimiz gördük ve unutmadık.
FETÖ kontenjanından zamanında İçişleri bakanı olup, el çabukluğu ile çevirdiğiniz dalavereli de unutmuş değiliz. Yani Meral hanım, bu ülkede size ekmek yok. Her ne kadar logolarınız da, sloganlarınız da çalıp çırpılmış olsa da, size hiçbir şey kazandırmayacaktır. Ve yine Avrupa’ya baktığımız zaman, gözümüze ilk çarpan şu oluyor: Avrupa İslamofobya yı bırakarak, Türkofobya ya yatay geçiş yapmış. Tabii ki bunun beraberinde PKK seviciliği, hamiliği, FETÖ seviciliği ve hamiliği de ayın 14. gibi meydana çıkmış!
Belçika'nın Anvers kentinde, Türklerin çok yoğun yaşadığı bir mahalleye, Belçika Polisinin koruması altında girmeye çalışan, taşlı, bıçaklı ve sopalı PKK militanları, Türk vatandaşlarımıza saldırarak büyük bir provokasyona imza atarken, Belçika Polisi bu olayı seyretmekle yetindi. Bu durumlar AB'nin tüm ülkelerinde alışa gelmeye başladı.
Çok sıkı organize olan PKK'lılara, AB makamları, mitinglere gitmek için, sadece Polis koruması vermekle kalmıyor, otobüsler, kumanya ve maddi yardımları da esirgemiyor.
Diğer gözümüze takılan ise, Almanların "Laiklik" savunuculuğuna savunması. Kusura kalmasınlar da, Almanlar bunu savunacak en son mercii. Resmî Dinleri Hristiyanlık. En zengin gayrimenkul sahibi katolik kilisesi! En büyük Partilerinin adı "Hristiyan" ile başlıyor. Kiliselere ait binlerce hastane, okul ve kreşler var. Din dersleri, vaftiz olmuş olanlar için zorunlu, ve bu derslere öğretmen falan değil, ya katolik ya da Protestan papazlar girerek, sınıflarda ayin düzenliyor!
Tüm dini bayramlar ve günler tatil. Hatta o günlerde eğlence merkezlerinde müzik yasağı dahi var. Karşı gelenlere kesilen cezalar ise hiç de az buz değil. Kiliseye bağlı bir müessese, resmî bir kurum. Bu kurum Personel ilanında "Hristiyan bir dünya görüşüne sahip", "Hristiyanlığı yaşayan" adaylar arıyoruz diye metinler kulllanabilmekte. Kiliseler, diğer resmî makamlardan tamamen özerk. Öyle ki, Polis dahi, Papaz’ın izni olmadan adımını atamaz. Kiliseler hatta, sığınma bile verebiliyor ve hiç kimse buna karşı gelemiyor. Ve tam da bu ülke kalkmış, Türkiye deki laikliği savunacak, öyle mi? Kendi içinizde tatbik etmediğiniz birşeyi, bizim ülkemizde efelikle savunmak abes ile iştigal değil mi?
Siz kendi içinize bakın, biz kendi içimizi hal ederiz! Netice olarak, necip Türk Milleti, her olan bitenin, gayet farkında, gücünün de gayet farkında.
Başkalarının güdümünde giden o eski Türkiye yok artık!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.