Cihangir, Roma
Sonra ‘Cihangir İslam’ Diye CHP görünümlü SP Vekili ve belli ki FETOŞ’un sadık çanak yalayıcısı, üstelik de Milletin Gazi Meclisinin kürsüsünden, yine millete etmediği hakaretleri, bedduaları bırakmadı.
İşte o günden beri Cihangir, benim için, ihanetin, alçaklığın ve sinsiliğin ismi oldu!
Çünkü, tam bir FETÖ edası ile güya “milletten” gelenler kisvesini kahpece kullanarak sinsi işini yaptı.
15 Temmuz hain darbe girişimini ucube demeye getirdi!
251 Şehide, hemde ellerinde sadece bayrak olarak Darbeye karşı durmuş o mahzun şehidlere, üç bine yaklaşan Gazi’ye küfür etti!
FETÖ ile mücadele edenlere ise hem hakaret hem beddua etti, hem de Pensilvanya’da ki İblis’in ağzı ile etti! Hepimizin aklına meşhur beddua seansı geldi!
Ve bu mahluk, Milletvekili ve bu yaratık, bu devletten deve yükü ile para alıyor!
KHK ile görevinden uzaklaştırılan biri, bu ülkede Vekil olabiliyor ise, bizim bu seçme ve seçilme kanunlarını acilen gözden geçirmemiz lazım!
Tüm içtenliği ile, hatta DNA’sı ile bile ben FETÖCÜ’yüm diyen biri Vekil olabiliyor ise, bizim bu hainler ile mücadele meselesini derhal gözden geçirmemiz lazım!
Milletin kürsüsünden Millete küfür eden tek yaratık bu değil elbette!
Maalesef Vatan hainlerini kendi meclisinde barındıran tek ülkeyiz!
Bu Cihangir gate, bizlere şunu da göstermiştir ki, CHP’de, SP’de, FETÖ’nün sımsıkı elinde tuttuğu partilerden ikisidir!
Daha hangi Partiler mi?
Dikkatlice bir İyi Parti ve HDP ye bakın, anlarsınız!
Cihangir’in bu hakaretleri ve bedduaları, 15 Temmuz’u mücadele ile yaşamış her vatan evladının yüzüne vurulmuş bir tokattır!
Her Şehid yakınına, her Gazi’ye bizzat edilmiş hakaretlerdir ve bunlar olmamış gibi davranılamaz!
Bu bir namus meselesidir!
Bu zat vekillikten azledilmeli ve hakettiği yeri, cezaevini boylamalıdır.
Çünkü azılı bir FETÖ’cü olduğunu ve tüm olup bitenlerden sonra da asla pişman olmadığını, ders almadığını, bu melun terör örgütüne her şeye rağmen, fikren ve zikren, ruhen ve bedenen bağlı olduğunu yaptığı konuşmada kendisi kanıtlamıştır!
Böyle birinin yeri TBMM asla değildir!
Bu esnada elbette, yapılan mücadeleye tekrar bir bakmak gerekir!
Ne kadar ağır yürüdüğüne, sanıkların mahkeme salonlarında yaptıkları şovlara, sadece mahkeme heyetinin değil, milletin de aklı ve hatrı ile adeta alay ettiklerine bir bakmak gerekiyor!
İki buçuk yıl sonra, daha en tepede olanların (suçüstü yakalandıkları halde!) Halen neden ceza almadıklarını bir gözden geçirmemiz elzemdir!
Daha halen içimizde olanların neden derdest edilmediğini sorgulamamız vahimdir.
Çünkü bunlar halen bir yerlerden medet umuyor, “gün gelecek hepinizi bir yargılayacağız” havalarını kasıyorlar ise, adalet sistemimizde de, yargımızda da sıkıntı var demektir!
Evet Cihangir efendi: erkeklik, küfür ederken beddua ederken, bunları “milleten bana gelenler” gibi uydurma ile, kamufle etmeden yapmakta idi!
Ama tabii sen de FETOŞ gibi sinsi ve aslında korkak olduğun için, güya kendine siper ettin!
Şimdi de erkeksen, şu küfür ve bedduaları sana gönderen millet kimmiş, bir açıkla bakalım!
Var sa öyle birileri, açıkla FETÖ’cü suç ortaklarını!
Roma İmparatorluğunu, Fatih Sultan Mehmet Han, tarihe gömdü!
Sanıyorduk biz!
Ancak baktık ve gördük ki, Kondtantiniyenin Fethi ve İstanbul olması, yetmemiş Roma imparatorluğunu tarihin tozlu sayfalarına gömmeye!
Meğer bizim içimizde devam edermiş de biz görmemişiz!
İtalya’da bile sadece turistleri çekmek için kullanılan Roma kalıntıları, Türkiye de yaşarmış.
Hatta devletin en şerefli kademelerine gelirmiş!
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı yurtdışında Misyon şefi olarak Büyükelçiler, varsa da Başkonsoloslar, Konsoloslar temsil ederler!
Ancak gerçek de kimi temsil ediyorlar, bu konu ayrıca tartışılır!
Uganda’nın Türkiye Büyükelçisi ve yardımcısı, misalen herhalde Roma veya Bizans İmparatorluğunun temsilcileri olmalılar.
Başka türlü, 29 Ekim resepsiyonuna katıldıkları kılık ve kıyafet açıklanılır cinsten değil!
Kaldı ki, benim bildiğim bu resepsiyonlar da maskeli kıyafet balosu falan da değil!
Hangi akla hizmet, Romalı/Bizanslı kıyafetleri ile ortalıkta dolanırlar, bu tam bir muamma.
Yani Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyor olamazlar.
Zira atalarımız, kıyafetin ait olduğu milletlere karşı, hep savaş etmiş, kılınç sallamış. Sonunda ise, tarihe gömmüş.
Çünkü 21 yaşında ki Sultan Mehmet, 1453 de, Konstantiniye’nin fethi ile, bir dönemi kapatmış, bir dönemi açmıştır.
Fatih ünvanını almış, fetihin sembolü olarak da Ayasofya’yı, katedral olmaktan çıkarıp Camii ye çevirmiştir!
Ayasofya’nın önemi o kadar büyük tü ki, hilafet makamı Osmanlı devletinine geçtikten sonra, tahta çıkan Padişahlar, aynı zamanda da tüm İslam dünyasının Halife’si olmuşlardır.
Culus seremoni sinden sonra Eyüp Sultan Câmiinde kılıç kuşanan Padişahlar, Ayasofya’nın şadırvanında ise Hilafet hırkasını giymişlerdir!
Tabii, kazandığımız sandığımız İstiklal harbinden sonra, bu Roma/Bizans döneminin sonu simgeleyen ve hilafet makamının da simgesi olan Ayasofya, Camii olmaktan çıkarılıp müze zulmü uygulayanmıştır!
Bu bize içimizdeki Bizanslıların hiç bitmediğini gösterir!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Şerefli makamlarının kimler tarafından işgal edildiğini, dışişlerinin uyuşukluğunu, kokuşmuşluğunu da ayriyetten gözler önüne sermiştir!
Dışişleri personelinin yıllar yılı, gurbetçi insanlarımıza reva gördükleri muameleleri ne hiç değinmeyelim, çünkü yazmaya başlarsak roman olur!
Bu menfur olay, failleri için cezasız kalmamalı!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
İşte o günden beri Cihangir, benim için, ihanetin, alçaklığın ve sinsiliğin ismi oldu!
Çünkü, tam bir FETÖ edası ile güya “milletten” gelenler kisvesini kahpece kullanarak sinsi işini yaptı.
15 Temmuz hain darbe girişimini ucube demeye getirdi!
251 Şehide, hemde ellerinde sadece bayrak olarak Darbeye karşı durmuş o mahzun şehidlere, üç bine yaklaşan Gazi’ye küfür etti!
FETÖ ile mücadele edenlere ise hem hakaret hem beddua etti, hem de Pensilvanya’da ki İblis’in ağzı ile etti! Hepimizin aklına meşhur beddua seansı geldi!
Ve bu mahluk, Milletvekili ve bu yaratık, bu devletten deve yükü ile para alıyor!
KHK ile görevinden uzaklaştırılan biri, bu ülkede Vekil olabiliyor ise, bizim bu seçme ve seçilme kanunlarını acilen gözden geçirmemiz lazım!
Tüm içtenliği ile, hatta DNA’sı ile bile ben FETÖCÜ’yüm diyen biri Vekil olabiliyor ise, bizim bu hainler ile mücadele meselesini derhal gözden geçirmemiz lazım!
Milletin kürsüsünden Millete küfür eden tek yaratık bu değil elbette!
Maalesef Vatan hainlerini kendi meclisinde barındıran tek ülkeyiz!
Bu Cihangir gate, bizlere şunu da göstermiştir ki, CHP’de, SP’de, FETÖ’nün sımsıkı elinde tuttuğu partilerden ikisidir!
Daha hangi Partiler mi?
Dikkatlice bir İyi Parti ve HDP ye bakın, anlarsınız!
Cihangir’in bu hakaretleri ve bedduaları, 15 Temmuz’u mücadele ile yaşamış her vatan evladının yüzüne vurulmuş bir tokattır!
Her Şehid yakınına, her Gazi’ye bizzat edilmiş hakaretlerdir ve bunlar olmamış gibi davranılamaz!
Bu bir namus meselesidir!
Bu zat vekillikten azledilmeli ve hakettiği yeri, cezaevini boylamalıdır.
Çünkü azılı bir FETÖ’cü olduğunu ve tüm olup bitenlerden sonra da asla pişman olmadığını, ders almadığını, bu melun terör örgütüne her şeye rağmen, fikren ve zikren, ruhen ve bedenen bağlı olduğunu yaptığı konuşmada kendisi kanıtlamıştır!
Böyle birinin yeri TBMM asla değildir!
Bu esnada elbette, yapılan mücadeleye tekrar bir bakmak gerekir!
Ne kadar ağır yürüdüğüne, sanıkların mahkeme salonlarında yaptıkları şovlara, sadece mahkeme heyetinin değil, milletin de aklı ve hatrı ile adeta alay ettiklerine bir bakmak gerekiyor!
İki buçuk yıl sonra, daha en tepede olanların (suçüstü yakalandıkları halde!) Halen neden ceza almadıklarını bir gözden geçirmemiz elzemdir!
Daha halen içimizde olanların neden derdest edilmediğini sorgulamamız vahimdir.
Çünkü bunlar halen bir yerlerden medet umuyor, “gün gelecek hepinizi bir yargılayacağız” havalarını kasıyorlar ise, adalet sistemimizde de, yargımızda da sıkıntı var demektir!
Evet Cihangir efendi: erkeklik, küfür ederken beddua ederken, bunları “milleten bana gelenler” gibi uydurma ile, kamufle etmeden yapmakta idi!
Ama tabii sen de FETOŞ gibi sinsi ve aslında korkak olduğun için, güya kendine siper ettin!
Şimdi de erkeksen, şu küfür ve bedduaları sana gönderen millet kimmiş, bir açıkla bakalım!
Var sa öyle birileri, açıkla FETÖ’cü suç ortaklarını!
Roma İmparatorluğunu, Fatih Sultan Mehmet Han, tarihe gömdü!
Sanıyorduk biz!
Ancak baktık ve gördük ki, Kondtantiniyenin Fethi ve İstanbul olması, yetmemiş Roma imparatorluğunu tarihin tozlu sayfalarına gömmeye!
Meğer bizim içimizde devam edermiş de biz görmemişiz!
İtalya’da bile sadece turistleri çekmek için kullanılan Roma kalıntıları, Türkiye de yaşarmış.
Hatta devletin en şerefli kademelerine gelirmiş!
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı yurtdışında Misyon şefi olarak Büyükelçiler, varsa da Başkonsoloslar, Konsoloslar temsil ederler!
Ancak gerçek de kimi temsil ediyorlar, bu konu ayrıca tartışılır!
Uganda’nın Türkiye Büyükelçisi ve yardımcısı, misalen herhalde Roma veya Bizans İmparatorluğunun temsilcileri olmalılar.
Başka türlü, 29 Ekim resepsiyonuna katıldıkları kılık ve kıyafet açıklanılır cinsten değil!
Kaldı ki, benim bildiğim bu resepsiyonlar da maskeli kıyafet balosu falan da değil!
Hangi akla hizmet, Romalı/Bizanslı kıyafetleri ile ortalıkta dolanırlar, bu tam bir muamma.
Yani Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyor olamazlar.
Zira atalarımız, kıyafetin ait olduğu milletlere karşı, hep savaş etmiş, kılınç sallamış. Sonunda ise, tarihe gömmüş.
Çünkü 21 yaşında ki Sultan Mehmet, 1453 de, Konstantiniye’nin fethi ile, bir dönemi kapatmış, bir dönemi açmıştır.
Fatih ünvanını almış, fetihin sembolü olarak da Ayasofya’yı, katedral olmaktan çıkarıp Camii ye çevirmiştir!
Ayasofya’nın önemi o kadar büyük tü ki, hilafet makamı Osmanlı devletinine geçtikten sonra, tahta çıkan Padişahlar, aynı zamanda da tüm İslam dünyasının Halife’si olmuşlardır.
Culus seremoni sinden sonra Eyüp Sultan Câmiinde kılıç kuşanan Padişahlar, Ayasofya’nın şadırvanında ise Hilafet hırkasını giymişlerdir!
Tabii, kazandığımız sandığımız İstiklal harbinden sonra, bu Roma/Bizans döneminin sonu simgeleyen ve hilafet makamının da simgesi olan Ayasofya, Camii olmaktan çıkarılıp müze zulmü uygulayanmıştır!
Bu bize içimizdeki Bizanslıların hiç bitmediğini gösterir!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Şerefli makamlarının kimler tarafından işgal edildiğini, dışişlerinin uyuşukluğunu, kokuşmuşluğunu da ayriyetten gözler önüne sermiştir!
Dışişleri personelinin yıllar yılı, gurbetçi insanlarımıza reva gördükleri muameleleri ne hiç değinmeyelim, çünkü yazmaya başlarsak roman olur!
Bu menfur olay, failleri için cezasız kalmamalı!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.