Boston ile Washington'un arası
Malumunuz, CHP'nin Genel Başkanı, kendi deyimiyle Bay Kemal, garip bir ABD gezisine çıktı.
Garip, çünkü dış politika kurmaylarını yanına almadı.
Garip, çünkü kamuoyuna yansıtılan program afaki, bayağı hatta basit.
Buradan ta ABD'ye gidilmesini gerektiren bir program asla değil.
Peki, Bayram değil, seyran değil, Bay Kemal, ABD'ye niye gitti?
Pazarlık yapmaya, daha doğrusu kendisini aday olarak dayatmaya.
İcazet söylemini pek doğru bulmuyorum ve de değil zaten.
Aslı şu ki, Kemal Kılıçdaroğlu, aday olma meselesine pek bir takmış görünüyor.
Hani derler ya, Şeyh uçmaz, mütidleri uçurur, işte o hesap.
Etrafındaki birtakım insanlar, amiyane tabir ile sürekli bir gaz verdiler ve veriyorlar, dolayısıyla Bay Kemal, bir özgüven patlaması yaşadı, yaşıyor.
Sanırım bu minvalde de, realite ile de bağını kopardı. Resmen takıntılı bir hale geldi.
Zira, epeyce bir zamandır narsist hareketler, tavırlar sergilemekte ve çoğul değil, "ben" lafını kullanmakta.
Ancak kendi tabanında bile, ciddi sevilmeyen biri olduğunu, yaptığımız "of the record" görüşmelerden anlayabiliyoruz.
Hülasa, toplumun bir yansıması olan sosyal medyada, muhalif kesimin, hatta koyu CHP li kesimin bile, Bay Kemal e ciddi tepkileri mevcut.
Durum bu.
Eh bir de, kimin ne için kurduğu, ne işe yaradığını paydaşları dahil bilmeyen bir masa var, ve o masadan artık gizlenmesi mümkün olmayan çok derin çatlaklar.
Ve evet, bu durumda herkes kendi çıkarını gözetmek zorunda.
Hayaller böyle, gelelim gerçeklere.
Boston ile Washington'un arasında Pensylvanya var, Pensylvanya.
Kılıçdaroğlu'nun hayallerinde ABD de, her iki siyasi kanadın da önemli isimleri tarafından kabul edilmesi, bunu da Türk kamuoyuna, ballandıra, ballandıra lanse etmesi vardı.
Ancak, siyasetten, önemli, önemsiz, hiç kimseden kabul görmedi, randevu talepleri.
Eh, adamlar saf değil.
Türkiye'den aldıkları bilgiler doğrultusunda gereken ederler ve o bilgilerin içinde, Kılıçdaroğlu ile alakalı müspet hiçbir şey yok.
Bu da bir fakt.
Hatta daha da ileri gideyim;
Muhalefetin, seçimleri kazanabilme gibi bir şanslarının olmadığı hakkında çoktan karara vardılar.
Bunu da, bu aralar iç siyasette yapılan türlü söylemlerden de anlıyoruz, çünkü şimdiden minareye kılıf hazırlıkları başladı, zira artık mızrak çuvala girmiyor.
Gelelim şu meşhur olan kayıp sekiz saate.
Nedir bu olay?
Şöyle ki, CHP "heyeti" New York'dan/Boston dan Washington DC'ye gidecek, biletler alınmış.
Heyet uçakta bir de bakıyor ki, Kılıçdaroğlu yok.
Yani bayağı yok.
Hepsini atlatmış, alınan bileti yakmış ve uçakla 45 dakikalık mesafeyi, araba ile sekiz saatte gitmeyi tercih etmiş.
Peki niye?
Yani kendi seçtiği heyeti bile atlatmak uğruna, böyle bir gizem yaratma uğruna niye?
Niyesi de çok basit, çünkü bu iki noktanın arasında, Pensylvanya var, eh orda da FETÖ var.
Şimdi "amma ettin" diyeceksiniz ya, ben de size, görünen köyün kılavuza gerek duyulmaz diyorum.
Özellikle de altılı masayı teşkil edenlerin, o, veyahut da bu şekilde, FETÖ ile aynı yolda olduğu bir gerçek, pek çok ismin de, doğrudan, ya da dolaylı yoldan yine FETÖ ile iltisaklı olduğu da bir gerçek.
Dolayısıyla, Bay Kemal'in, bir şekilde, oraya uğrayacağı, açık bir sırdı ve bu kayıp sekiz saat olayı ile de, bu olasılık artık açıkça tartışılacaktır.
Her ne kadar inkâr etse de, bu artık onu takip eden bir hayalet olacaktır.
Sonuç olarak, Kılıçdaroğlu ABD'de bir hayal kırıklığı yaşadığı yaşadı ve yaşıyor.
Bir sonraki durağı olan İngiltere'den de aynı hüsranı yaşayacağı da şimdiden belli.
Trajik olan ise kendisinin bu gerçekler ile yüzleşememesi.
Zaten dananın kuyruğu, önümüzdeki günlerde kopacak.
Daha da üzücü olanı ise dünyanın büyük bir keşmekeş içinde olduğu bir dönemde, ülkemizde bu şekilde şeylerin yaşanması ve çok çirkin bir iç siyaset yapılması.
Bu bağlamda ve de dürüst bir basın kurumunun mensubu olarak, çıkan dezenformasyon yasasını memnuniyetle karşılıyorum.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Garip, çünkü dış politika kurmaylarını yanına almadı.
Garip, çünkü kamuoyuna yansıtılan program afaki, bayağı hatta basit.
Buradan ta ABD'ye gidilmesini gerektiren bir program asla değil.
Peki, Bayram değil, seyran değil, Bay Kemal, ABD'ye niye gitti?
Pazarlık yapmaya, daha doğrusu kendisini aday olarak dayatmaya.
İcazet söylemini pek doğru bulmuyorum ve de değil zaten.
Aslı şu ki, Kemal Kılıçdaroğlu, aday olma meselesine pek bir takmış görünüyor.
Hani derler ya, Şeyh uçmaz, mütidleri uçurur, işte o hesap.
Etrafındaki birtakım insanlar, amiyane tabir ile sürekli bir gaz verdiler ve veriyorlar, dolayısıyla Bay Kemal, bir özgüven patlaması yaşadı, yaşıyor.
Sanırım bu minvalde de, realite ile de bağını kopardı. Resmen takıntılı bir hale geldi.
Zira, epeyce bir zamandır narsist hareketler, tavırlar sergilemekte ve çoğul değil, "ben" lafını kullanmakta.
Ancak kendi tabanında bile, ciddi sevilmeyen biri olduğunu, yaptığımız "of the record" görüşmelerden anlayabiliyoruz.
Hülasa, toplumun bir yansıması olan sosyal medyada, muhalif kesimin, hatta koyu CHP li kesimin bile, Bay Kemal e ciddi tepkileri mevcut.
Durum bu.
Eh bir de, kimin ne için kurduğu, ne işe yaradığını paydaşları dahil bilmeyen bir masa var, ve o masadan artık gizlenmesi mümkün olmayan çok derin çatlaklar.
Ve evet, bu durumda herkes kendi çıkarını gözetmek zorunda.
Hayaller böyle, gelelim gerçeklere.
Boston ile Washington'un arasında Pensylvanya var, Pensylvanya.
Kılıçdaroğlu'nun hayallerinde ABD de, her iki siyasi kanadın da önemli isimleri tarafından kabul edilmesi, bunu da Türk kamuoyuna, ballandıra, ballandıra lanse etmesi vardı.
Ancak, siyasetten, önemli, önemsiz, hiç kimseden kabul görmedi, randevu talepleri.
Eh, adamlar saf değil.
Türkiye'den aldıkları bilgiler doğrultusunda gereken ederler ve o bilgilerin içinde, Kılıçdaroğlu ile alakalı müspet hiçbir şey yok.
Bu da bir fakt.
Hatta daha da ileri gideyim;
Muhalefetin, seçimleri kazanabilme gibi bir şanslarının olmadığı hakkında çoktan karara vardılar.
Bunu da, bu aralar iç siyasette yapılan türlü söylemlerden de anlıyoruz, çünkü şimdiden minareye kılıf hazırlıkları başladı, zira artık mızrak çuvala girmiyor.
Gelelim şu meşhur olan kayıp sekiz saate.
Nedir bu olay?
Şöyle ki, CHP "heyeti" New York'dan/Boston dan Washington DC'ye gidecek, biletler alınmış.
Heyet uçakta bir de bakıyor ki, Kılıçdaroğlu yok.
Yani bayağı yok.
Hepsini atlatmış, alınan bileti yakmış ve uçakla 45 dakikalık mesafeyi, araba ile sekiz saatte gitmeyi tercih etmiş.
Peki niye?
Yani kendi seçtiği heyeti bile atlatmak uğruna, böyle bir gizem yaratma uğruna niye?
Niyesi de çok basit, çünkü bu iki noktanın arasında, Pensylvanya var, eh orda da FETÖ var.
Şimdi "amma ettin" diyeceksiniz ya, ben de size, görünen köyün kılavuza gerek duyulmaz diyorum.
Özellikle de altılı masayı teşkil edenlerin, o, veyahut da bu şekilde, FETÖ ile aynı yolda olduğu bir gerçek, pek çok ismin de, doğrudan, ya da dolaylı yoldan yine FETÖ ile iltisaklı olduğu da bir gerçek.
Dolayısıyla, Bay Kemal'in, bir şekilde, oraya uğrayacağı, açık bir sırdı ve bu kayıp sekiz saat olayı ile de, bu olasılık artık açıkça tartışılacaktır.
Her ne kadar inkâr etse de, bu artık onu takip eden bir hayalet olacaktır.
Sonuç olarak, Kılıçdaroğlu ABD'de bir hayal kırıklığı yaşadığı yaşadı ve yaşıyor.
Bir sonraki durağı olan İngiltere'den de aynı hüsranı yaşayacağı da şimdiden belli.
Trajik olan ise kendisinin bu gerçekler ile yüzleşememesi.
Zaten dananın kuyruğu, önümüzdeki günlerde kopacak.
Daha da üzücü olanı ise dünyanın büyük bir keşmekeş içinde olduğu bir dönemde, ülkemizde bu şekilde şeylerin yaşanması ve çok çirkin bir iç siyaset yapılması.
Bu bağlamda ve de dürüst bir basın kurumunun mensubu olarak, çıkan dezenformasyon yasasını memnuniyetle karşılıyorum.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Cemal KAŞIK
Utku
Kadir cosar