Batı ile meselemiz
"Avrupa medeniyetleri kendilerini dünyaya zorla dayatan tek milletlerdir" Prof. Christopher Clark, Chambridge Üniversitesi Tarih Ana bilim dalı kürsü sahibi!
Bu iki söz bile, Avrupa ile yani Garb ile Şarkın ebedi ve ezeli husumetini simgelemeye yeter de artar bile.
Bugün yaşadıklarımız da bu meselenin sadece yeni evresinden başka hiçbir şey değildir.
Batı, sadece kontrolü altında olan milletler, uygarlıklar, ülke ve devletler ile "dostane" İlişkiler sürdürürler, o da ancak menfaatleri doğrultusunda ve de menfaatleri bitene kadar.
Hümanizm, demokrasi, hürriyet, çevrecilik vs, sadece dünyayı uyuttukları masalların aktüel sihirli sözcüklerdir.
Bunları da ancak kendi menfaatleri için kullanırlar.
Bugün, sadece bizim değil, aslında en başta kendi halkının başına bela olmuş bir 'sünnet çocuğu' var.
Emanuel Macron!
Sünnet çocuğu kelimesini bir metafor olarak kullanıyorum, hakaret olarak değil.
Çünkü sünnet çocukları, o büyük günlerinde, süslenirler, sergilenirler, büyük ilgi odağı olurlar.
Paralar, hediyeler, "ay yavrumlar", "damatlığını da görürüzler", tüm alaka onlarındır.
Onlarındır da arkalarında da kale gibi bir Anne durur!
Amcanın elini öp, bırak teyze sevsin…
Gelen hediyeler de takılar da hop annelerin, babaların ceplerinde kaybolur.
Peki Macron kimin sünnet çocuğu?
Rotschild ailesinin!
Başında da 40 yaş büyük eşi!
Bu ailenin, dünyadaki paranın sahibi olduğunu söylersek abartmış olmayız.
Zira hemen hemen dünyadaki tüm merkez bankalarının ortaklarıdırlar!
Çok büyük İslam dostu oldukları da söylenemez!
Bunların karşısında ise George Soros var.
Toplum kışkırtmasında çok mahir, bence uluslararası bir terörist.
Kimilerine göre de dünyanın en özgürlükçü insanı.
Macron şaibeli bir seçimle Cumhurbaşkanı oldu. Olduğu günden itibaren de ülkesini batırmaya başladı.
İki yıldır Fransa'nın sokakları savaş meydanına dönmüş, ordu caddelere inmişti.
Bu durum sadece pandemi dolayısı ile bir ara verdi.
Sıkıntılar yine başladı ve anında tüm Avrupa'da Covid vakaları yine korkunç boyutlara ulaştı!
Macron neye elini attı ise berbat etti.
Karşısında ise her daim tek isim vardı Erdoğan ve yeni Türkiye!
Eh, bu adamın kafayı Sayın Erdoğana takması da gayet normal değil mi,
Çıktı yenildi, bir daha çıktı bir daha yenildi, yenildi de yenildi!
(Bu bana bir şeyi hatırlattı ya… neyse)
Şimdi ise İslam'a saldırması da gayet doğaldır.
Çünkü yumuşak karnımız ve asla aynı çirkinlik ve iğrençlik ile cevap veremeyeceğimiz bir konu!
Onların Hz. Peygamberimize küfretmesi onu Peygamber olarak tanımadıklarındandır.
İslamofobya ise Papalık kadar eskidir.
Biz ise, İncil'i de kutsal görür, Hz. İsa'yı da Peygamber olarak biliriz.
Onun için de onlara aynı dil ile asla cevap vermedik, vermeyiz, veremeyiz.
Onlar yaptıkları alçaklığı, bilerek, planlayarak yapmaktadırlar.
Zira son beş yıldır Avrupa siyasileri, ucuz popülizme teslim olmuş, sağlıklı, güvenilir, istikrarlı politikalar üretmeyi bırakmışlardır.
Faşizm, ırkçılık ve İslam düşmanlığı ile daha çok oy aldıkları da aşikardır, zira başta Alman'lar olmak üzere, tüm Avrupa'nın sığ beyinleri içinde faşizm vardır, yabancılığa düşmanlık vardır.
İsteyen tarih kitaplarında bu gerçekleri gayet rahat bulabilir.
İstikrarsızlık, sağlam politikalar üretmemenin sonucunu, tüm Batı ülkeleri, Covid pandemisinde gördü ve çok ağır bedeller ödedi.
Maalesef buna rağmen, girdikleri girdaptan çıkmalarının pek mümkün olmadığını gözlemliyoruz.
Çünkü ilk dalga geçti derken, mesela Almanya, tamamen Türkiye karşıtlığından dolayı, ülkemizi tehlikeli ülkeler listesine almıştı.
Vatandaşları, tatillerini, İspanya, İtalya, Fransa, Hırvatistan gibi, Covid cehennemlerinde geçirdiler ve tabii bu Virüsü de Almanya'ya taşıdılar.
Bugün Almanya'da vaka sayıları günlük 15000 civarında.
Fransa 25 binlerde, İspanya tekrar sokağa çıkma yasağını getiriyor.
Eh popülist politikaların kaçınılmaz sonu olarak bu sonuçlar karşımıza çıkıyor dersek, yalan olmaz!
Gerçekten de Batıya "Medeni" demek, büyük bir yanılgı olsa gerek.
Berlin'deki Mevlana Camiine 150 memur ile baskın veren, ibadethane hürriyetini (Alman Anayasında vardır) hiçe sayan, saygısızca davranıp, bunu da küstahça müdafaa eden Almanya'da bu İslamofob ülkelerinin içindedir.
Batının İslam beldeleri ile hele hele Türkiye ile meselesi hiç bitmeyecek.
Onlar gibi olsanız da bitmeyecek, olmamanızda.
Çünkü aramızda kan davası var!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Bu iki söz bile, Avrupa ile yani Garb ile Şarkın ebedi ve ezeli husumetini simgelemeye yeter de artar bile.
Bugün yaşadıklarımız da bu meselenin sadece yeni evresinden başka hiçbir şey değildir.
Batı, sadece kontrolü altında olan milletler, uygarlıklar, ülke ve devletler ile "dostane" İlişkiler sürdürürler, o da ancak menfaatleri doğrultusunda ve de menfaatleri bitene kadar.
Hümanizm, demokrasi, hürriyet, çevrecilik vs, sadece dünyayı uyuttukları masalların aktüel sihirli sözcüklerdir.
Bunları da ancak kendi menfaatleri için kullanırlar.
Bugün, sadece bizim değil, aslında en başta kendi halkının başına bela olmuş bir 'sünnet çocuğu' var.
Emanuel Macron!
Sünnet çocuğu kelimesini bir metafor olarak kullanıyorum, hakaret olarak değil.
Çünkü sünnet çocukları, o büyük günlerinde, süslenirler, sergilenirler, büyük ilgi odağı olurlar.
Paralar, hediyeler, "ay yavrumlar", "damatlığını da görürüzler", tüm alaka onlarındır.
Onlarındır da arkalarında da kale gibi bir Anne durur!
Amcanın elini öp, bırak teyze sevsin…
Gelen hediyeler de takılar da hop annelerin, babaların ceplerinde kaybolur.
Peki Macron kimin sünnet çocuğu?
Rotschild ailesinin!
Başında da 40 yaş büyük eşi!
Bu ailenin, dünyadaki paranın sahibi olduğunu söylersek abartmış olmayız.
Zira hemen hemen dünyadaki tüm merkez bankalarının ortaklarıdırlar!
Çok büyük İslam dostu oldukları da söylenemez!
Bunların karşısında ise George Soros var.
Toplum kışkırtmasında çok mahir, bence uluslararası bir terörist.
Kimilerine göre de dünyanın en özgürlükçü insanı.
Macron şaibeli bir seçimle Cumhurbaşkanı oldu. Olduğu günden itibaren de ülkesini batırmaya başladı.
İki yıldır Fransa'nın sokakları savaş meydanına dönmüş, ordu caddelere inmişti.
Bu durum sadece pandemi dolayısı ile bir ara verdi.
Sıkıntılar yine başladı ve anında tüm Avrupa'da Covid vakaları yine korkunç boyutlara ulaştı!
Macron neye elini attı ise berbat etti.
Karşısında ise her daim tek isim vardı Erdoğan ve yeni Türkiye!
Eh, bu adamın kafayı Sayın Erdoğana takması da gayet normal değil mi,
Çıktı yenildi, bir daha çıktı bir daha yenildi, yenildi de yenildi!
(Bu bana bir şeyi hatırlattı ya… neyse)
Şimdi ise İslam'a saldırması da gayet doğaldır.
Çünkü yumuşak karnımız ve asla aynı çirkinlik ve iğrençlik ile cevap veremeyeceğimiz bir konu!
Onların Hz. Peygamberimize küfretmesi onu Peygamber olarak tanımadıklarındandır.
İslamofobya ise Papalık kadar eskidir.
Biz ise, İncil'i de kutsal görür, Hz. İsa'yı da Peygamber olarak biliriz.
Onun için de onlara aynı dil ile asla cevap vermedik, vermeyiz, veremeyiz.
Onlar yaptıkları alçaklığı, bilerek, planlayarak yapmaktadırlar.
Zira son beş yıldır Avrupa siyasileri, ucuz popülizme teslim olmuş, sağlıklı, güvenilir, istikrarlı politikalar üretmeyi bırakmışlardır.
Faşizm, ırkçılık ve İslam düşmanlığı ile daha çok oy aldıkları da aşikardır, zira başta Alman'lar olmak üzere, tüm Avrupa'nın sığ beyinleri içinde faşizm vardır, yabancılığa düşmanlık vardır.
İsteyen tarih kitaplarında bu gerçekleri gayet rahat bulabilir.
İstikrarsızlık, sağlam politikalar üretmemenin sonucunu, tüm Batı ülkeleri, Covid pandemisinde gördü ve çok ağır bedeller ödedi.
Maalesef buna rağmen, girdikleri girdaptan çıkmalarının pek mümkün olmadığını gözlemliyoruz.
Çünkü ilk dalga geçti derken, mesela Almanya, tamamen Türkiye karşıtlığından dolayı, ülkemizi tehlikeli ülkeler listesine almıştı.
Vatandaşları, tatillerini, İspanya, İtalya, Fransa, Hırvatistan gibi, Covid cehennemlerinde geçirdiler ve tabii bu Virüsü de Almanya'ya taşıdılar.
Bugün Almanya'da vaka sayıları günlük 15000 civarında.
Fransa 25 binlerde, İspanya tekrar sokağa çıkma yasağını getiriyor.
Eh popülist politikaların kaçınılmaz sonu olarak bu sonuçlar karşımıza çıkıyor dersek, yalan olmaz!
Gerçekten de Batıya "Medeni" demek, büyük bir yanılgı olsa gerek.
Berlin'deki Mevlana Camiine 150 memur ile baskın veren, ibadethane hürriyetini (Alman Anayasında vardır) hiçe sayan, saygısızca davranıp, bunu da küstahça müdafaa eden Almanya'da bu İslamofob ülkelerinin içindedir.
Batının İslam beldeleri ile hele hele Türkiye ile meselesi hiç bitmeyecek.
Onlar gibi olsanız da bitmeyecek, olmamanızda.
Çünkü aramızda kan davası var!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.