Avrupa nereye gidiyor
Söz birliği ile AB ülkeleri, Almanya, Fransa, Danimarka, Avusturya başka olmak üzere, İslam'a ve Türklüğe karşıt eylemlere başladı.
Fransa ve Avusturya'da Bozkurt işareti yasaklandı!
Almanya'da aynı yasakları getirme eyleminde.
Danimarka'da, İslami nikahın şartlarından olan Mihir dahi yasaklandı!
Hürriyetler diyarı Avrupa!
Şairler ve düşünürler ülkesi Almanya.
Güldürmeyin insanı yahu.
Fransa İslamofobya'ya karşı mücadele veren bir STK'yı yasaklarken, PKK'nın yan kuruluşlarına, yani PKK adına propaganda yapan, haraç toplayan derneklere destek sağlıyor.
Saçmalık bu ya.
Asla şiddete eğilimli olmayan camii dernekleri, kültür dernekleri yasaklanıp, "İslami terör ile ilintilendirilmek isterken, şiddetin, terörün merkezinde olan PKK ya destek veriliyor!
Avrupa, süratle 1940'a doğru yol almakta.
Bu yolun istikameti aşırı sağ, neo faşizm, ırkçılık ve sağ popülizm.
Aklıselimin bittiği, rasyonel siyasetin üretilmediği, bunun yerine, ucuz popülist sloganlar ile milletlerin uyutulduğu ve hırçınlaşan, sertleşen hükümetlerin istedikleri yöne çekileceği bir dönemdir.
Bugün Avrupa bu yanlış yoldan vazgeçmez ise kendisini 1940'ın Adolf Hitlerin "Reich"ında bulacaklardır.
O zaman da iş işten geçmiş olacağı da aşikardır.
Aslında diplomatik girişimler sonuç vermiyor değil.
Mesela Macron'un İslam hakkında yaptıkları hadsiz, terbiye dışı konuşmalarından sonra, Sayın Erdoğan'ın boykot çağrısı, İslam coğrafyasında geniş teveccüh bulmuş, Fransa panikleyerek geri vites üstüne geri vitese zorlamıştır.
Macron, Arap TV'lerinde Arapça demeçler vermek zorunda kalmış, içeride başka, dışarıda başka söylemlere mecbur bırakılmıştır.
Bugün, Fransa içinde yaşan Müslüman aileleri "Karikatürleri kullanan öğretmenleri şikayet edenler, deport edilebilir" diyerek tehdit etme cüreti, her daim demokrasi, hürriyet diye öne çıkanların, bu kavramları ancak kendileri için önemsediklerini, kendi kültürlerinden başka kültürlere ise zinhar saygı göstermediklerinin kanıtı değil de nedir.
Maalesef Avrupa, sekiz, on yıldır ülkelerin içlerinde giderek çoğalan ve aslında AB fikri ve topluluğuna karşı olan, nasyonalist fikirlere, bunların popülist propagandalarına teslim olmuşlardır.
On senedir AB ülkelerinin liderleri, siyaset üretmemekte, lider çıkaramamaktadır.
Girilen koalisyon hükümetleri AB halkları tarafından kabul görmemekte.
AB ülkelerin halkları, bu topluluğun, şişirilmiş ve inanılmaz komplike bürokrasisinden bezmişler, getirdiği dezavantajlara isyan etmektedirler.
Bunu anlayan ve gören İngiltere, halkın baskılarına dayanamayıp Brexit'e gitmiştir.
Brexit, sonun başlangıcı olarak değerlendirilebilir.
İnsanlar, kendi kuvvetli para birimlerinin, Euro ile değiştirilmesinden rahatsız idi, halen de rahatsız.
Yapılacak her kamu işinin, lokal şirketlerce değil de AB genelinde ihaleye çıkarılmasından rahatsız idi, rahatsız.
Ulusal değerlerinin kaybolmasından, yerine AB'nin topluluk değerlerinin geçmesinden rahatsız.
Bunlar ve çok daha fazlası, başta Almanya, Fransa ve Avusturya olmak ile beraber hemen tüm AB ülkelerinde, nasyonalist, ırkçı eğilimleri hortlattı.
Son olarak Suriyeli mülteciler meselesi, ırkçı fikir ve partileri küllerinden doğdurdu ve baskın siyasi rüzgara çevirdi.
O kadar ki, Almanya'da pasifist, liberal, aşırı özgürlükçü Yeşiller Partisi de, aşırı sosyalist Sol parti de, aynı ırkçı popülist lisanı konuşmaya başladılar, ve hep "azınlık" dedikleri o sağcı, ırkçılara teslim oldular.
Bu yolun devamı da sonuda, hayırlı değildir.
Hitler diktatörlüğü, zoraki bir rejim değildi!
İstenilen bir diktatörlük idi ve halkın geniş tabanı, "Heil, Heil" diye selamlıyor idi führerlerini!
Kırk yıllık yahudi komşularına bile bir anda bilenen Almanlar, Gestapo'yu arayıp bunları ihbar etmeyi "vatani görev" olarak benimsemişti!
İşte AB ülkelerinin gittikleri yol bu yol!
Türkiye Cumhuriyeti, bu popülizm karşısında, bir gün bile boş durmadan diplomatik baskı yapmak ile hükümlüdür.
Artık arka kapı görüşmeleri ile mi olur, daha evvel olduğu gibi boykot çağrıları ile mi olur, bunu hükümet elbette daha iyi bilir.
Evet AB üretici olabilir…
Ancak biz de pazarız, pazar, yani paranın geldiği yer.
Ve bu gücün artık farkında olup, en etkili şekli ile kullanmanın tam zamanıdır.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Fransa ve Avusturya'da Bozkurt işareti yasaklandı!
Almanya'da aynı yasakları getirme eyleminde.
Danimarka'da, İslami nikahın şartlarından olan Mihir dahi yasaklandı!
Hürriyetler diyarı Avrupa!
Şairler ve düşünürler ülkesi Almanya.
Güldürmeyin insanı yahu.
Fransa İslamofobya'ya karşı mücadele veren bir STK'yı yasaklarken, PKK'nın yan kuruluşlarına, yani PKK adına propaganda yapan, haraç toplayan derneklere destek sağlıyor.
Saçmalık bu ya.
Asla şiddete eğilimli olmayan camii dernekleri, kültür dernekleri yasaklanıp, "İslami terör ile ilintilendirilmek isterken, şiddetin, terörün merkezinde olan PKK ya destek veriliyor!
Avrupa, süratle 1940'a doğru yol almakta.
Bu yolun istikameti aşırı sağ, neo faşizm, ırkçılık ve sağ popülizm.
Aklıselimin bittiği, rasyonel siyasetin üretilmediği, bunun yerine, ucuz popülist sloganlar ile milletlerin uyutulduğu ve hırçınlaşan, sertleşen hükümetlerin istedikleri yöne çekileceği bir dönemdir.
Bugün Avrupa bu yanlış yoldan vazgeçmez ise kendisini 1940'ın Adolf Hitlerin "Reich"ında bulacaklardır.
O zaman da iş işten geçmiş olacağı da aşikardır.
Aslında diplomatik girişimler sonuç vermiyor değil.
Mesela Macron'un İslam hakkında yaptıkları hadsiz, terbiye dışı konuşmalarından sonra, Sayın Erdoğan'ın boykot çağrısı, İslam coğrafyasında geniş teveccüh bulmuş, Fransa panikleyerek geri vites üstüne geri vitese zorlamıştır.
Macron, Arap TV'lerinde Arapça demeçler vermek zorunda kalmış, içeride başka, dışarıda başka söylemlere mecbur bırakılmıştır.
Bugün, Fransa içinde yaşan Müslüman aileleri "Karikatürleri kullanan öğretmenleri şikayet edenler, deport edilebilir" diyerek tehdit etme cüreti, her daim demokrasi, hürriyet diye öne çıkanların, bu kavramları ancak kendileri için önemsediklerini, kendi kültürlerinden başka kültürlere ise zinhar saygı göstermediklerinin kanıtı değil de nedir.
Maalesef Avrupa, sekiz, on yıldır ülkelerin içlerinde giderek çoğalan ve aslında AB fikri ve topluluğuna karşı olan, nasyonalist fikirlere, bunların popülist propagandalarına teslim olmuşlardır.
On senedir AB ülkelerinin liderleri, siyaset üretmemekte, lider çıkaramamaktadır.
Girilen koalisyon hükümetleri AB halkları tarafından kabul görmemekte.
AB ülkelerin halkları, bu topluluğun, şişirilmiş ve inanılmaz komplike bürokrasisinden bezmişler, getirdiği dezavantajlara isyan etmektedirler.
Bunu anlayan ve gören İngiltere, halkın baskılarına dayanamayıp Brexit'e gitmiştir.
Brexit, sonun başlangıcı olarak değerlendirilebilir.
İnsanlar, kendi kuvvetli para birimlerinin, Euro ile değiştirilmesinden rahatsız idi, halen de rahatsız.
Yapılacak her kamu işinin, lokal şirketlerce değil de AB genelinde ihaleye çıkarılmasından rahatsız idi, rahatsız.
Ulusal değerlerinin kaybolmasından, yerine AB'nin topluluk değerlerinin geçmesinden rahatsız.
Bunlar ve çok daha fazlası, başta Almanya, Fransa ve Avusturya olmak ile beraber hemen tüm AB ülkelerinde, nasyonalist, ırkçı eğilimleri hortlattı.
Son olarak Suriyeli mülteciler meselesi, ırkçı fikir ve partileri küllerinden doğdurdu ve baskın siyasi rüzgara çevirdi.
O kadar ki, Almanya'da pasifist, liberal, aşırı özgürlükçü Yeşiller Partisi de, aşırı sosyalist Sol parti de, aynı ırkçı popülist lisanı konuşmaya başladılar, ve hep "azınlık" dedikleri o sağcı, ırkçılara teslim oldular.
Bu yolun devamı da sonuda, hayırlı değildir.
Hitler diktatörlüğü, zoraki bir rejim değildi!
İstenilen bir diktatörlük idi ve halkın geniş tabanı, "Heil, Heil" diye selamlıyor idi führerlerini!
Kırk yıllık yahudi komşularına bile bir anda bilenen Almanlar, Gestapo'yu arayıp bunları ihbar etmeyi "vatani görev" olarak benimsemişti!
İşte AB ülkelerinin gittikleri yol bu yol!
Türkiye Cumhuriyeti, bu popülizm karşısında, bir gün bile boş durmadan diplomatik baskı yapmak ile hükümlüdür.
Artık arka kapı görüşmeleri ile mi olur, daha evvel olduğu gibi boykot çağrıları ile mi olur, bunu hükümet elbette daha iyi bilir.
Evet AB üretici olabilir…
Ancak biz de pazarız, pazar, yani paranın geldiği yer.
Ve bu gücün artık farkında olup, en etkili şekli ile kullanmanın tam zamanıdır.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.