Artık yolun sonu mu?
CHP, yaklaşık iki yıldır iç çekişmeler ile sık sık gündeme geliyordu ve geliyor.
Bu kadar kargaşanın içinde nasıl oldu da seçim kazandılar, diye soranlar, savunma refleksi gösterenlere, bugüne kadar hep, sadece tebessüm ettim, geçtim.
Çünkü ortada mevzunun tabiatına karşı işleyen bir durum vardı ve var.
Bunu anlamak için de öyle siyaset bilimcisi olmaya, sosyoloji uzmanı olmaya gerek yok, rasyonel ve objektif bakabilmek, gayet yeterli.
Yani soru şuydu; Kendi içinde fırtınalar kopan bir parti, nasıl olur da seçim kazanabilir?
Peki gerçekten de soru bu mu?
Yoksa, can çekişen, beş başlı bölünmüş bir partiye, seçim mi kazandırılıyordu, ve kimler, neden bunu yapıyordu?
Aslında ilk bakışta bu sorunun cevabı belli.
Ekonomik sıkıntılar, asgari ücretin ve emeklilik masşlarının yetersiz kalması ve seçmenin tepkisi... mi?
Yoksa asıl mesele çok başka, hatta bambaşka mı?
Yoksa kadim devlet aklı ortada mı?
Size sadece 31 Mart gecesini hatırlatmak istiyorum.
Hani sözüm ona AK Partisinin kaybettiği seçimlerden sonra, bu partinin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, hanımı ile gayet rahat, neşeli bir şekilde Ankara’da kahve içmeye çıktığı geceyi...
Sosyal medyada, en aşırı muhalifler bile; “ Acaba mı, bu ne rahatlık, var bunun bir bildiği, hatta “deli olacam ya, bu rahatlık çok endişe verici” diye çileden çıkmışlardı.
Peki haklı mıydılar acaba?
Kim bilir...
Evet, gelelim soruya.
Nasıl oluyor da desole bir parti, yetersiz bir Genel Başkan ile, perde arkasında süregelen taht kavgaları var iken, olabiliyor da, seçim kazanabiliyor.
Şehir anlaşması, Kentsel uzlaşma, ya da, adını ne koyarsanız koyun, bu ittifak olmasa idi, CHP’nin kazanma şansı yoktu ve yok.
Yani buz gibi mecburlar DEM oylarına, dolayısıyla da PKK mandasına .
Peki Sayın Erdoğan bunu bilmiyor muydu?
Biliyordu.
Ve otuz küsür senedir, o veyahut da bu şekilde seçim çalışmaları içinde olan ben, ilk kez gizli bir elin, bu son seçimlerde, AK Partisinin çalışmalarının frenlediğine şahit oldum.
İlk başta bildiğimiz yoğun tempo ile sokaklarda olan parti teşkilatı, bir şekilde frenlendi.
Emekli maaşları meselesinde, herkesin kesin gözle baktığı, ve ha açıkladı, ha açıklayacak diye beklediği zam, açıklanmadı, yapılmadı.
Sonuçta, Kentsel uzlaşı, muzlaşı, yerel seçimlerde başarı gösterdi.
Peki ya zaten hedef bu idiyse?
Ya tam olarak da bu sonuç olması gerekiyor idi ise?
31 Mart sonrasına bir bakalım...
CHP li belediyelerin altı aylık bilançolarına bir bakalım, ama CHP lilerin patlama yaşadığı özgüvenlerine, sarf ettikleri sözlere, küstahlığa varan deyimlere bir bakalım...
Ve son olarak da Esenyurt gate e bir bakalım.
Aslında mesele çok basit, CHP kendinde olan Esenyurt belediyesini, seçim diyeti, İstanbul diyeti olarak, HDP den gelen o malum kişiye verir.
Malum kişi, PKK sempatizanı olarak zaten bilinir.
Eğilimleri bellidir, devlet de kim olduğunu, ne olduğunu bilir.
Bu kişiyi aday yapmak, bir bombanın pimini çekmiş olmaktır, serseri mayındır, nerede ne zaman infilak edeceği belli olmasa da, infilak edeceği şüphesizdir.
Bu HDP/YSP/DEM in şimdi de CHP’nin takdiğidir; mağdura oynamak!
Bile isteye, sorunlu, mimli, haklarında soruşturma olan, yargıda olan kişileri aday yaparak, döşedikleri mayın patlayınca, mağduriyet kasmak.
Bu kez de öyle oldu.
Neredeyse 700 kere PKK lılar ile 14 kez kırmızı listedeki bir terör elebaşı ile görüşen malum kişi, şimdi PKK üyeliğinden tutuklu.
Başta onu aday olarak direten İmamoğlu, Özgür Özel olmakla beraber, ortalıkta furya koparma peşine düştü CHP.
Peki başarılı olabilirler mi?
Olamadılar!!!
Çünkü Özgür Özel in o büyük çağrısı havada kaldı.
Esenyurt’a HDP/DEM’liler geldi ama CHP’liler gelmedi.
200 Belediye Başkanı, başta Mansur Yavaş olmak suretiyle, o çağrıya uymadılar.
Gelenler Özgür Özel’in a takımı, İmamoğlunun çevresi, hepsi topu bu kadar.
Yüzbinlerce insanı beklerken, beş on bin kişiyi, tüm Türkiye den kaldırdıkları otobüsler ile, zar zor toparlayabildiler.
Daha önce de “aydınlık için karanlık” eylemi karşılıksız kalmıştı, hatırlayacaksanız.
Doğrusu Özgür Özelin liderliği şu an terazide ve karşılıksız.
Parti içinde onun karşısında olan değişik fraksyonlar var.
Ulusalcılar için, yeteri kadar ulusalcı değil.
Cumhuriyetçiler için, yeteri kadar Cumhuriyetçi değil.
Solcular için asla yeteri kadar solcu değil!
Özgür Özel, “ne şiş yansın ne kebap,” stratejisi ile “ne İsaya yaranabiliyor, ne Musaya!”
Evet, delege satın alabilerek CHP Genel Başkanı olabilirsiniz, bu o pozisyonda kalabilirsiniz demek değildir.
Kılıçdaroğlu yönetiminde, CHP her türlü marjinal örgütün, hatta çeşitli terör örgütlerinin hamisi/işbirlikçisi haline geldi, boyun eğdi, ipleri ellerine verdi.
Çünkü CHP senelerdir kemikleşmiş bir yüzdeliği ile yatıyor, aynı yüzdelikler ile kalkıyordu.
Netice de, FETÖ, PKK, desteği ile bir yere gelebildi, yani en azından öyle sanılıyor.
Peki, o 31 Mart gecesindeki rahatlık, neye alamet ola?
İşte bu sorunun cevabını sanırım yazının içinde verdim.
Bekleyip göreceğiz...
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.