2013, her şeyin başladığı yıl
O zamanın ABD Başkanı, Barack Obama, Sayın Erdoğan'ı telefonda görüşülemeyecek kadar vahim ve gizli bir konuyu, yüz yüze görüşmek için Beyaz Saray'a davet etti.
Hani şu karşılıklı bacak üstüne bacak atma meselesinin olduğu ziyaret.
Sayın Erdoğan, yanında A takımı ile beraber katılmıştı bu davete.
Kırmızı salonda gerçekleşen toplantıda, konu, evet Akdeniz idi!
Gizli olan bu toplantıda, Obama, yani ABD, Türkiye'yi, Akdeniz'de %3'lük bir gülünç teklif ile sus payını dayatmaya çalıştı.
Ancak Obama, Sayın Erdoğan'ı gerçekten tanımıyor du.
Sayın Erdoğan, Akdeniz'de olan rezervlerden gayet haberdar olup, bu gülünç teklifi elinin tersi ile itti.
Akabinde, o vakte kadar Sayın Erdoğan ve Türk ekininin yanına dahi yaklaştırılmayan PKKlı terör destekçileri, bir ziyaret esnasında, karşı kaldırıma kadar yaklaştırıldı.
Sonunda Türk yetkilileri ile o teröristler arasında, arbede dahi yaşandı.
ABD, o vakte kadar, karşısında, sorgulamayan, her şeyi kabul eden, zayıf bir Türkiye görmeye alışıklardı.
Kendinden emin, gücünün ve öneminin farkında, özgüvenli bir Türk Lideri, açıkçası biyokimyalarını alt üst etmişti.
Bu ziyaretten ötürü hayal kırıklığı yaşayan ABD, dayatmayı beceremeyen ABD, bundan sonra çok çirkinleşecekti.
İlk silahları George Soros ve açık toplum vakfı adı altındaki uluslararası terör örgütü oldu.
Gezi olayları başladı.
Bundan istedikleri neticeyi alamayınca, gizli silahları FETÖ işin içine girmeye başladı.
17-25 Aralık yargı darbesi denendi.
Artık maskeler düşmüş, gerçek suratlar belli olmuştu.
Bunların yanısıra, sayısız ekonomik saldırılar geldi, bugüne kadar da devam ediyor!
Neticede deşifre olmuş olan FETÖ, bir şekilde tasfiye edilmesi gerekiyordu ve bunu yaparken de ultima ratio, yani son aksiyon denendi.
15 Temmuz hain Darbe girişimi.
Bundan da bekledikleri sonucu alamayan ABD ve üst akılları, artık medya silahlarını daha etkin kullanmaya başlayarak, Avrupa'da Sayın Erdoğan ve Türkiye aleyhine, görülmemiş bir karalama kampanyasına başladılar, ki, o da bugüne kadar sürmekte.
Bugün, gerçek niyetleri ayan beyan ortada.
Tüm dünyanın yüz yıllık programının yazıldığı bu günlerde, Akdeniz hiç olmadığı kadar konulaştırıldı.
Çünkü geleceğin enerji dağıtımı, tam da buradan olacak.
Akdeniz ve Afrika'dan.
Hani şu Fransa'nın tüm işlerini alt üst ettiğimiz Afrika'dan.
İşin ilginç tarafı ise dünyanın programını yazmaya alışkın olanlar, kendi aralarında büyük bir savaş içindeler.
Bu savaşın anahtarı ise Türkiye!
Türkiye kimin yanında saf tutarsa, kazanan o olacak.
Ve aslında tüm sorunda burada, çünkü Türkiye kimsenin lehinde renk vermiyor.
Sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor.
Eminim ve inanıyorum ki, kapalı kapılar ardında, yani arka planda olan gizli diplomasi, tüm hızı ile çok yönlü devam etmekte ve Türkiye için en mükemmel sonuçlar çıkana kadar da devam edecek.
Çünkü Türkiye, fillerin tepindiği meydanlarda ezilmekten korkan bir aktör değil, bizzat fillerden biri!
Elbette her taraf olan bertaraf olur kaidesini Sayın Erdoğan da bilmektedir.
Ancak sanırım, şimdiye dek önüne gelen teklifler onu mutmain etmemiştir.
Tabiiki de her taraf ellerindeki kozları ortaya koyacaktır, koymaktadır da, ancak bizim elimizde gayet güçlüdür, ve kimsenin blöfüne kanacak değiliz.
Rest ise rest!
Aslında bu fillerin tepişmesinde ezilecek olan taraf Yunanistandır.
Bugün gelişen bir olayda da bu ezilmeye bir adım daha yaklaşmıştır.
NATO genel sekreteri Stoltenberg, dün Türkiye ve Yunanistan yetkilileri ile görüştüğünü, be her iki tarafın da bir diyaloğa hazır olduğunu duyurmuştu!
Türkiye bunun bir geri vites olmadığını, ancak önkoşulsuz olarak görüşmeye geleceğini, haklarından taviz verdiği manasında olmadığını deklare etmiş, bu çerçevede diyaloğa hazır olduğunu açıklamıştı.
Ve bugün Yunanistan, bir karaktersizliğe daha imza atarak, Stoltenberg'i yalancılık ile itham etti!
Yani diyalogdan kaçtı!
İddia ediyorum ki, Yunanistan hiçbir şekilde, hiçbir diyaloğa yanaşmayacaktır!
Yanaşamaz, çünkü her konunda, tüm hukuk kurallarına göre, haksız.
Bundan sonra olup bitenlerden de ancak Yunanistan sorumludur, hem de doğrudan sorumludur, tabii arkasındaki goygoycularda!
Netice itibariyle, son yedi senedir ülkemizde ve dünyada olup bitenlerin hepsi, bugünler için olmuş olduğu da gayet net anlaşılmaktadır.
Siyasi dinazor ve dünyayı karıştırmakta çok mahir olan Hennry Kisdinger'in, 9/11 olaylarından sonra, Alman bir TV kanalına verdiği demeci, asla unutamıyorum;
"Sizin siyasette, dünya siyasetinde, büyük sürpriz olarak gördüklerinizi bile, biz elli yıl önce planlamışızdır!"
"Bugün ABD, yirmi yıllık dış politikasının diyetini ödedi!"
Bu laflar öyle gelişi güzel söylenmiş sözler değildir, söyleyen kişi ise herhangi biri asla değildir.
Dünyada olup biten her şey, ama her şey, bir şekilde birbirine bağlıdır.
Bu dün de böyle idi, bugün de böyle, yarın da böyle olacaktır.
Ancak şu hususu belirtmekte fayda var ki, Kasımpaşa'dan gelen bir adam, bu aklın 100 yıllık planlarını, altı yılda, alt üst etmeyi başarmıştır.
Tüm hırsları, kinleri, nefretleri ve cinnetleri bundandır!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Hani şu karşılıklı bacak üstüne bacak atma meselesinin olduğu ziyaret.
Sayın Erdoğan, yanında A takımı ile beraber katılmıştı bu davete.
Kırmızı salonda gerçekleşen toplantıda, konu, evet Akdeniz idi!
Gizli olan bu toplantıda, Obama, yani ABD, Türkiye'yi, Akdeniz'de %3'lük bir gülünç teklif ile sus payını dayatmaya çalıştı.
Ancak Obama, Sayın Erdoğan'ı gerçekten tanımıyor du.
Sayın Erdoğan, Akdeniz'de olan rezervlerden gayet haberdar olup, bu gülünç teklifi elinin tersi ile itti.
Akabinde, o vakte kadar Sayın Erdoğan ve Türk ekininin yanına dahi yaklaştırılmayan PKKlı terör destekçileri, bir ziyaret esnasında, karşı kaldırıma kadar yaklaştırıldı.
Sonunda Türk yetkilileri ile o teröristler arasında, arbede dahi yaşandı.
ABD, o vakte kadar, karşısında, sorgulamayan, her şeyi kabul eden, zayıf bir Türkiye görmeye alışıklardı.
Kendinden emin, gücünün ve öneminin farkında, özgüvenli bir Türk Lideri, açıkçası biyokimyalarını alt üst etmişti.
Bu ziyaretten ötürü hayal kırıklığı yaşayan ABD, dayatmayı beceremeyen ABD, bundan sonra çok çirkinleşecekti.
İlk silahları George Soros ve açık toplum vakfı adı altındaki uluslararası terör örgütü oldu.
Gezi olayları başladı.
Bundan istedikleri neticeyi alamayınca, gizli silahları FETÖ işin içine girmeye başladı.
17-25 Aralık yargı darbesi denendi.
Artık maskeler düşmüş, gerçek suratlar belli olmuştu.
Bunların yanısıra, sayısız ekonomik saldırılar geldi, bugüne kadar da devam ediyor!
Neticede deşifre olmuş olan FETÖ, bir şekilde tasfiye edilmesi gerekiyordu ve bunu yaparken de ultima ratio, yani son aksiyon denendi.
15 Temmuz hain Darbe girişimi.
Bundan da bekledikleri sonucu alamayan ABD ve üst akılları, artık medya silahlarını daha etkin kullanmaya başlayarak, Avrupa'da Sayın Erdoğan ve Türkiye aleyhine, görülmemiş bir karalama kampanyasına başladılar, ki, o da bugüne kadar sürmekte.
Bugün, gerçek niyetleri ayan beyan ortada.
Tüm dünyanın yüz yıllık programının yazıldığı bu günlerde, Akdeniz hiç olmadığı kadar konulaştırıldı.
Çünkü geleceğin enerji dağıtımı, tam da buradan olacak.
Akdeniz ve Afrika'dan.
Hani şu Fransa'nın tüm işlerini alt üst ettiğimiz Afrika'dan.
İşin ilginç tarafı ise dünyanın programını yazmaya alışkın olanlar, kendi aralarında büyük bir savaş içindeler.
Bu savaşın anahtarı ise Türkiye!
Türkiye kimin yanında saf tutarsa, kazanan o olacak.
Ve aslında tüm sorunda burada, çünkü Türkiye kimsenin lehinde renk vermiyor.
Sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor.
Eminim ve inanıyorum ki, kapalı kapılar ardında, yani arka planda olan gizli diplomasi, tüm hızı ile çok yönlü devam etmekte ve Türkiye için en mükemmel sonuçlar çıkana kadar da devam edecek.
Çünkü Türkiye, fillerin tepindiği meydanlarda ezilmekten korkan bir aktör değil, bizzat fillerden biri!
Elbette her taraf olan bertaraf olur kaidesini Sayın Erdoğan da bilmektedir.
Ancak sanırım, şimdiye dek önüne gelen teklifler onu mutmain etmemiştir.
Tabiiki de her taraf ellerindeki kozları ortaya koyacaktır, koymaktadır da, ancak bizim elimizde gayet güçlüdür, ve kimsenin blöfüne kanacak değiliz.
Rest ise rest!
Aslında bu fillerin tepişmesinde ezilecek olan taraf Yunanistandır.
Bugün gelişen bir olayda da bu ezilmeye bir adım daha yaklaşmıştır.
NATO genel sekreteri Stoltenberg, dün Türkiye ve Yunanistan yetkilileri ile görüştüğünü, be her iki tarafın da bir diyaloğa hazır olduğunu duyurmuştu!
Türkiye bunun bir geri vites olmadığını, ancak önkoşulsuz olarak görüşmeye geleceğini, haklarından taviz verdiği manasında olmadığını deklare etmiş, bu çerçevede diyaloğa hazır olduğunu açıklamıştı.
Ve bugün Yunanistan, bir karaktersizliğe daha imza atarak, Stoltenberg'i yalancılık ile itham etti!
Yani diyalogdan kaçtı!
İddia ediyorum ki, Yunanistan hiçbir şekilde, hiçbir diyaloğa yanaşmayacaktır!
Yanaşamaz, çünkü her konunda, tüm hukuk kurallarına göre, haksız.
Bundan sonra olup bitenlerden de ancak Yunanistan sorumludur, hem de doğrudan sorumludur, tabii arkasındaki goygoycularda!
Netice itibariyle, son yedi senedir ülkemizde ve dünyada olup bitenlerin hepsi, bugünler için olmuş olduğu da gayet net anlaşılmaktadır.
Siyasi dinazor ve dünyayı karıştırmakta çok mahir olan Hennry Kisdinger'in, 9/11 olaylarından sonra, Alman bir TV kanalına verdiği demeci, asla unutamıyorum;
"Sizin siyasette, dünya siyasetinde, büyük sürpriz olarak gördüklerinizi bile, biz elli yıl önce planlamışızdır!"
"Bugün ABD, yirmi yıllık dış politikasının diyetini ödedi!"
Bu laflar öyle gelişi güzel söylenmiş sözler değildir, söyleyen kişi ise herhangi biri asla değildir.
Dünyada olup biten her şey, ama her şey, bir şekilde birbirine bağlıdır.
Bu dün de böyle idi, bugün de böyle, yarın da böyle olacaktır.
Ancak şu hususu belirtmekte fayda var ki, Kasımpaşa'dan gelen bir adam, bu aklın 100 yıllık planlarını, altı yılda, alt üst etmeyi başarmıştır.
Tüm hırsları, kinleri, nefretleri ve cinnetleri bundandır!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.