100 Numaralı Adam!
KAZIKÇILAR, FIRSATÇILAR, DOLANDIRICILAR!
Ne hikmetse, o zamandan bu zamana pek bir şey değişmemiş aslında.
Yine öyle bir devrandayız ki, fırsatını bulan, kazığı geçirmeye bakıyor.
Utanmadan, sıkılmadan, arzsız ve yüzsüzce!
Dolar ile alakası olan olmayan, kim varsa yapıştırdı zammı.
%25, %50.
Bahanelerin bini bir para havada dolaşıyor!
Örnek: Su!
Suyun şişe veya damacanası ürünün en ucuz maliyetli tarafı. Beş, on kuruş bile etmez, zira plastik bir petrol yan ürünüdür ve dünyanın en ucuz materyallerinden biridir!
Ve 30 kuruşa alınan su, yol kenarları ve büfelerde en fazla bir tl ye satılırken, şimdi büfeler 1,25’e, yol kenarı uyanıkları da iki ₺ ye kadar çıkarmışlar!
Sorduğum da bahane hemen hazır: Şişenin hammaddesi yurtdışından geliyor!
Damacanayı 8₺ ye satanlar da 12₺ ye çıkarmışlar.
Sebep, aynı!
Aymazlığın dik alası.
Ve bu misalleri tek tek sayarsak, önümüzdeki haftaya kadar yazarız herhalde!
Bir de tabii bu fırsatçılığı senelerdir spor dalı haline getirmiş olanlar var!
Sigara toptancıları!
Her zam öncesi, ellerindeki zamsız ürünleri piyasaya vermeyen, stokçuluk yapan sigara toptancıları. Bir hafta mal vermezler. Marketler, büfeler de satamaz hali ile. Sonra zam gelir, yeni etiketler basılır ve ancak öyle dağıtım yapılır!
Bazı çok uyanıklar da fiyatı arttırmaz, ürünün gramajını indirir. Yani ambalaj aynı, fiyat aynı, ancak ürün eksik. Ya da hem zam yapar hem ürün eksiltir!
Ha bir de ortalıkta müslümanım diye gezinirler!
Ticaret Bakanlığı ise bu olup bitene refleks gösterdi ve 81 ilde incelemelere başladı!
Haksız kazanç ve fahiş fiyata 50000₺ ceza uyguladılar!
En meşhur ceza yiyen ise BİM oldu!
İyi de be birader, bu ceza uygulamasını düşünürken siz hangi kriterlere göre davrandınız ki?
Bu ne saçmalıktır?
Bir bakkala uygulanacak ceza ile koskoca kurumsal bir marketler zincirine uygulanacak ceza hiç aynı olur mu?
Bakkalı batıracak ceza, BİM’e ne yapar ki? Hapşırtmaz bile!
Ancak, ciro üstünden belli bir miktar kesilse, mesela %10 gibi, bakalım o zaman işin boyutu nereye gidecek!
50000₺ BİM gibi bir şirketin istihdamlarına günlük yemek parası ancak!
Yani düşünce iyi de şekli?
Ha tabii, bir de bu cezalar kesildi, iyi güzel, peki ödenmezse ne olacak? Kim takip edecek? Hangi af dan yırtacaklar?
Zaten bu ülkenin baş sorunlarından biri de kural tanımamazlık değil mi?
Peki niye?
Çünkü koyulan kuralı kollayan yok da ondan!
Örnek verecek olursak;
Almanya da Polis sadece akan trafik ile ilgilenir. Duran trafik ile (park halindeki araçlar ile) ilgilenmez. Bunla her şehrin zabıtaları ilgilenir.
Sokak, sokak, cadde, cadde her gün dolaşıp park ihlali edenleri ellerindeki aygıtlar ile sisteme bildirirler. Sonuçta ihlal işleyene bir hafta içinde, mektup gelir. Ödeme evrakı da içinde, kesilen cezayı bildirir. Bakın mektup diyorum, tebligat değil!
14 gün de mühlet verir! Ödediniz mi? Sıkıntı yok, ödemediniz mi? İkinci mektup gelir ve meblağ 5 ila 10 EUR arasında da gecikme cezalıdır. Bu prosedür 4. ihtara kadar gider.
Sonra mı? Sonra evinize Belediye’nin icra memuru gelir. O da evde bulamaz ise 3 kere geldikten sonra, ya evi arama kararı çıkar ve cezalı evde olsa da olmasa da, kapıyı çilingir ile açıp cezanın miktarınca bir eşyaya haciz koyar gider.
Ya da hakkınızda tutuklama emri çıkar, bu ke evinize polis gelir, ya da herhangi bir kontrol de isminiz çıkar. O zaman da ya ödersiniz ya da miktar kadar içeri girersiniz!
Bundan dolayı da o mektuplar Almanya’da ciddiye alınır ve cezalar ödenir!
Ülkemizde ise, zaten hukuk sisteminde adaletsizlik olduğundan da büyük bir sorun var!
Ufak tefek şeylere abartılı cezalar varken, büyük cürümlerin cezaları… hepimiz biliyoruz!
Yine Rahmetli usta Kemal Sunal’ın eski klasiğine dönelim isterseniz!
Ne diyor du: “Babam dahi olsa, vatandaşa kazık atanları hoş göremem”
Hatırlarsanız, Babası 30 kilo sütü 100 kiloya çeviriyor du! Tabii sular kesilmez ise!
Peki o zaman ne vardı?
Yokluk vardı, yani para olsa da mal yoktu.
Ne vardı? Bunlara göz yuman, rüşvetçi makamlar, memurlar vardı!
Peki, AK Partisi tüm bu olumsuzluklara, özellikle de rüşvete savaş açma amacı ile de yola çıkmadı mı?
“Rüşveti alan da veren de Deyyus dur” anlayışı ile yola çıkmadı mı?
Hatta bu dava, dürüst ve hizmetkar Belediyecilik üzerinden büyümedi mi?
Peki bugün ne oldu?
Hemde tarih de olmamış kadar zabıta ve memur Ordusu var iken?
Her köşede bir Zabıta aracı beklerken?
Önümüzdeki yerel seçimlerde bunları Millete kim nasıl anlatmayı düşünüyor acaba?
Hadi yasal düzenlemeler yetersiz?
E peki, %99 u Müslüman olan bu ülkede, İsam da mı yetersiz?
Tefecilik, fırsatçılık, fahiş fiyat, faiz, dinimizce de haram değil mi?
Hem haksız kazanç sağlayıp hem de yüzünüz kızarmadan ortalıkta dolaşmayı nasıl beceriyorsunuz acaba?
Çoluğunuza, çocuğunuza haram lokma yedirirken vicdanınız rahat mı?
Ülke ekonomisine yapılan bu saldırıdan nemalanmak ile, milli ve yerli olmak nasıl bir zıtlık acaba?
Ancak maalesef, yakın tarihimizde bu kazıkçı anlayış, şark kurnazlığı, uyanıklık bir kanser uru gibi hep var olmuştur!
40 yıl önce de olmuştur, 30 yıl önce de bugün de maalesef devam ettiğini görüyoruz!
Devletin acilen bu zam gangsterliklerine etkili bir dur demesi, içinde bulunduğumuz ekonomik durumu düzeltmek için de çözüm yollarını ivedi ile Millete anlatarak uygulaması gerekir.
Aksi takdirde önümüzdeki yerel seçimlerde sıkıntılar çekilecektir!
Görünen köy kılavuz istemez!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Ne hikmetse, o zamandan bu zamana pek bir şey değişmemiş aslında.
Yine öyle bir devrandayız ki, fırsatını bulan, kazığı geçirmeye bakıyor.
Utanmadan, sıkılmadan, arzsız ve yüzsüzce!
Dolar ile alakası olan olmayan, kim varsa yapıştırdı zammı.
%25, %50.
Bahanelerin bini bir para havada dolaşıyor!
Örnek: Su!
Suyun şişe veya damacanası ürünün en ucuz maliyetli tarafı. Beş, on kuruş bile etmez, zira plastik bir petrol yan ürünüdür ve dünyanın en ucuz materyallerinden biridir!
Ve 30 kuruşa alınan su, yol kenarları ve büfelerde en fazla bir tl ye satılırken, şimdi büfeler 1,25’e, yol kenarı uyanıkları da iki ₺ ye kadar çıkarmışlar!
Sorduğum da bahane hemen hazır: Şişenin hammaddesi yurtdışından geliyor!
Damacanayı 8₺ ye satanlar da 12₺ ye çıkarmışlar.
Sebep, aynı!
Aymazlığın dik alası.
Ve bu misalleri tek tek sayarsak, önümüzdeki haftaya kadar yazarız herhalde!
Bir de tabii bu fırsatçılığı senelerdir spor dalı haline getirmiş olanlar var!
Sigara toptancıları!
Her zam öncesi, ellerindeki zamsız ürünleri piyasaya vermeyen, stokçuluk yapan sigara toptancıları. Bir hafta mal vermezler. Marketler, büfeler de satamaz hali ile. Sonra zam gelir, yeni etiketler basılır ve ancak öyle dağıtım yapılır!
Bazı çok uyanıklar da fiyatı arttırmaz, ürünün gramajını indirir. Yani ambalaj aynı, fiyat aynı, ancak ürün eksik. Ya da hem zam yapar hem ürün eksiltir!
Ha bir de ortalıkta müslümanım diye gezinirler!
Ticaret Bakanlığı ise bu olup bitene refleks gösterdi ve 81 ilde incelemelere başladı!
Haksız kazanç ve fahiş fiyata 50000₺ ceza uyguladılar!
En meşhur ceza yiyen ise BİM oldu!
İyi de be birader, bu ceza uygulamasını düşünürken siz hangi kriterlere göre davrandınız ki?
Bu ne saçmalıktır?
Bir bakkala uygulanacak ceza ile koskoca kurumsal bir marketler zincirine uygulanacak ceza hiç aynı olur mu?
Bakkalı batıracak ceza, BİM’e ne yapar ki? Hapşırtmaz bile!
Ancak, ciro üstünden belli bir miktar kesilse, mesela %10 gibi, bakalım o zaman işin boyutu nereye gidecek!
50000₺ BİM gibi bir şirketin istihdamlarına günlük yemek parası ancak!
Yani düşünce iyi de şekli?
Ha tabii, bir de bu cezalar kesildi, iyi güzel, peki ödenmezse ne olacak? Kim takip edecek? Hangi af dan yırtacaklar?
Zaten bu ülkenin baş sorunlarından biri de kural tanımamazlık değil mi?
Peki niye?
Çünkü koyulan kuralı kollayan yok da ondan!
Örnek verecek olursak;
Almanya da Polis sadece akan trafik ile ilgilenir. Duran trafik ile (park halindeki araçlar ile) ilgilenmez. Bunla her şehrin zabıtaları ilgilenir.
Sokak, sokak, cadde, cadde her gün dolaşıp park ihlali edenleri ellerindeki aygıtlar ile sisteme bildirirler. Sonuçta ihlal işleyene bir hafta içinde, mektup gelir. Ödeme evrakı da içinde, kesilen cezayı bildirir. Bakın mektup diyorum, tebligat değil!
14 gün de mühlet verir! Ödediniz mi? Sıkıntı yok, ödemediniz mi? İkinci mektup gelir ve meblağ 5 ila 10 EUR arasında da gecikme cezalıdır. Bu prosedür 4. ihtara kadar gider.
Sonra mı? Sonra evinize Belediye’nin icra memuru gelir. O da evde bulamaz ise 3 kere geldikten sonra, ya evi arama kararı çıkar ve cezalı evde olsa da olmasa da, kapıyı çilingir ile açıp cezanın miktarınca bir eşyaya haciz koyar gider.
Ya da hakkınızda tutuklama emri çıkar, bu ke evinize polis gelir, ya da herhangi bir kontrol de isminiz çıkar. O zaman da ya ödersiniz ya da miktar kadar içeri girersiniz!
Bundan dolayı da o mektuplar Almanya’da ciddiye alınır ve cezalar ödenir!
Ülkemizde ise, zaten hukuk sisteminde adaletsizlik olduğundan da büyük bir sorun var!
Ufak tefek şeylere abartılı cezalar varken, büyük cürümlerin cezaları… hepimiz biliyoruz!
Yine Rahmetli usta Kemal Sunal’ın eski klasiğine dönelim isterseniz!
Ne diyor du: “Babam dahi olsa, vatandaşa kazık atanları hoş göremem”
Hatırlarsanız, Babası 30 kilo sütü 100 kiloya çeviriyor du! Tabii sular kesilmez ise!
Peki o zaman ne vardı?
Yokluk vardı, yani para olsa da mal yoktu.
Ne vardı? Bunlara göz yuman, rüşvetçi makamlar, memurlar vardı!
Peki, AK Partisi tüm bu olumsuzluklara, özellikle de rüşvete savaş açma amacı ile de yola çıkmadı mı?
“Rüşveti alan da veren de Deyyus dur” anlayışı ile yola çıkmadı mı?
Hatta bu dava, dürüst ve hizmetkar Belediyecilik üzerinden büyümedi mi?
Peki bugün ne oldu?
Hemde tarih de olmamış kadar zabıta ve memur Ordusu var iken?
Her köşede bir Zabıta aracı beklerken?
Önümüzdeki yerel seçimlerde bunları Millete kim nasıl anlatmayı düşünüyor acaba?
Hadi yasal düzenlemeler yetersiz?
E peki, %99 u Müslüman olan bu ülkede, İsam da mı yetersiz?
Tefecilik, fırsatçılık, fahiş fiyat, faiz, dinimizce de haram değil mi?
Hem haksız kazanç sağlayıp hem de yüzünüz kızarmadan ortalıkta dolaşmayı nasıl beceriyorsunuz acaba?
Çoluğunuza, çocuğunuza haram lokma yedirirken vicdanınız rahat mı?
Ülke ekonomisine yapılan bu saldırıdan nemalanmak ile, milli ve yerli olmak nasıl bir zıtlık acaba?
Ancak maalesef, yakın tarihimizde bu kazıkçı anlayış, şark kurnazlığı, uyanıklık bir kanser uru gibi hep var olmuştur!
40 yıl önce de olmuştur, 30 yıl önce de bugün de maalesef devam ettiğini görüyoruz!
Devletin acilen bu zam gangsterliklerine etkili bir dur demesi, içinde bulunduğumuz ekonomik durumu düzeltmek için de çözüm yollarını ivedi ile Millete anlatarak uygulaması gerekir.
Aksi takdirde önümüzdeki yerel seçimlerde sıkıntılar çekilecektir!
Görünen köy kılavuz istemez!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.