TİC Holding Header
  • USD 32.335
  • EUR 35.193
  • Altın 2240.142
  • BIST 100 8792.15
İsmail Çetin Korkmaz

İsmail Çetin Korkmaz

Yıldız İnsanlar

New Mexiko'da ki Şako konyonu çölünde antik Pueblo halkının harabeleri gömülüdür.
Yıldız İnsanlar
Anasazi olarak isimlendirilen bu halk MS 900 ve 1100 yılları arasında yaşamışlardır. Burası evrendeki yerimizin temsili. Burada insanlar "yukarda bir dünya var ve aşağıda da başka bir dünya var" diyor. Ve tam burası da bizim dünyamız. Pueblo halkının ataları yüzlerce yıl önce tam olarak buraya yerleşti ve burası onlar için zamanın uygarlığın ve uzayın başladığı yer.

Bilim adamları Anasazi olarak bilinen halkın medeniyetlerinin fizik matematik ve astronomi alanlarında gelişmiş bilgilerle kurulduklarına inanıyor. Çok düzgün çizgilerle ilerleyen mükemmel dairelerden oluşan bir şehir kurmuşlar. Şehrin yapısı ay ve güneşin 520 yıllık hareketi hesaplanarak yapılmış, geometrik olarak sadece taşları kullanılmış. Bu özenle hazırlanmış ayrıntılı yapılar, yerel halkın mühendislik becerilerinden fazlasını gerektiriyor. Bu yapılar gelişmiş bir medeniyet tarafından inşa edilmiş.

Anasaziler Şako kanyonu'nu kurdular, burayı bir yaşam biçimi olarak inşa ettiler, yaratıcılarının dediklerini yerine getirmek için Şako kanyonu, öğretilerin temeli yıldız insanlardan gelen öğretilerdir.

Antik halklar bu kadar karmaşık yapıları modern makinalar olmadan nasıl inşa edebildi. Anasazilere bilgiyi getiren yıldız insanlar kimdi? Antik astronot kuramcıları cevapların Şako kanyonundaki antik ritüellere ve mitlere bakılarak bulunabileceğine inanıyor.

Yerel efsanelere göre Anasaziler çok boyutlu varlığa inanıyor ve kristal gemi adını verdikleri ritüeller düzenliyorlardı. Bu ritüeller bazı kişilere göre zamanda seyahatı mümkün kılıyordu. Eğer Anasazilerin yaşadığı kayalık bölgelere giderseniz mağaralara çizilmiş ayrıntılı yıldız haritalarını görebilirsiniz, bu bölgelerde uzayı kontrol edebildikleri kristal izleme ritüelleri gerçekleştiriyorlardı.

Mağara ve duvar resimlerine bakıldığında başka boyuttan insanları gördüklerini anlatıyorlar, onların burada olduklarını söylüyorlar ve burada bazı gizemli yaratıklarla etkileşime geçtiklerini anlatıyorlar. Anasazilerin antik astronot kuramcıları gibi gerçekten "boyutlar arası zaman seyahatleri" yaptıklarına inanılmaktadır. Eğer öyleyse geride bu temaslara dair somut kanıtlar bırakmış olabilirlermiydi. Uravira da ki mağara resimleri hayvanların yaşamını anlatıyor, ancak burada tuhaf yaratıklar da var. İnsana benzeyen figürler var ve biri sanki sarmal bir galaksi tutuyor.

Amerikan yerlileri evrendeki yerimizin farkındaydı, büyük sarmal bir galaksinin parçası olduğumuzu biliyorlardı. Duvarlarda görülen sipiral semboller, Anataziler ve dünya dışı varlıklar arasındaki iletişimi ifade ediyor.

Temasları olmuş, onlarla beraber gelmişler yada onları bırakmışlar. Bu tam olarak bilinmiyor, ama Anasazilerle yıldız insanların var olmuş olabileceği bir köprü olabilir. Bu bölgede 4 tane insana benzeyen mağara resimleri bulundu başlarında antenler var, diğerlerinin üzerinde havada duruyor. Bazı kaynaklar bu tasvirlerin aslında insan medeniyetini hızla başlattığını ifade ettiğini söylüyor.

Anasazilerin soyundan geldikleri düşünülen Amerikan yerlisi bir kabile olan Hopi efsanelerine göre karınca insanlar, onları evrenin ilk felaketinden kurtardı. Karınca insanlar onları yer altına kaçırarak kurtulmalarını sağlayan yıldız varlıklardan, dünya dışı varlıklardan bile daha hızlı kozmik ziyaretçiler olarak kabul ettiler. Asıl ilgi çekici olan da antik Sümerlerin yıldızlardan gelen varlıklara Anunnaki demesiydi. Hopililerde Anunnaki karınca anlamına geliyor. Hopilerin tarif ettiği Anunnakilerin anlamı, "karınca arkadaşlar veya karınca insan" olabilir mi.

Antik sümerde ortaya çıkan Anunnakiler antik astronot teorisyenlerinin inandığı gibi, Şako kanyonunda da binlerce yıl önce göründü mü? Bu sorunun cevabı beklide yerel efsane Bing Meksikada saklıdır. 1972 yılında Şako kanyonunda bulunan büyük mağaraları inceleyen bir gurup dağcı Sümer eşyalarında da görülen duvar resimleri ve çivi yazıları buldu. Dikkatle yapılan analizlerden sonra antik astronot teorisyenleri mağaraların aslında gelecekten gelme Vind Makers olarak isimlendirilen varlıklar tarafından işgal edildiğini iddia ediyor. Vind Makers olarak adlandırılan varlıkların bir anlamda da dünya dışı varlıkların 3000 yıl öncesinden geldiği iddia ediliyor. Gelecekten bizim zamanımıza geldiklerinde üst olarak Şako kanyonunu kullanmışlar. Matematiği bilimi ve sanatı kullanarak bakmamızı sağlayan yetiştiriciliği öğreten, kültür taşıyıcılarıydı. Şako kanyonundaki zamanda seyahat eden Vind Makers hikayesinde gerçeklik payı olabilirmi? Eğer varsa Vind Makers'in gerçekten uzaylı ziyaretciler olması mümkün mü? Antik astronot teorisyenlerinin cevabı evet. Kanıtın ise hala Şako kanyonunda olduğu söyleniyor.

Kiva antik fuevoların törenler düzenlediği, evrenle, kainatla ve kainattaki konumumuzla ilgili bilinen en kutsal yerdir. Arkeologlar Kivaların çatı olarak kullanılmak üzere kalaslarla kaplı olduğunu söylüyor. Tuhaf olan, bazı hopi efsaneleri bölgedeki dairesel yapılardan bulut ev olarak söz ediyor. Bu bulut evler sadece basit ayrıntılarla yapılabilmiş biodom veya biosferlerden başka bir şey değilse günümüzdeki biosferlerinde toprağa biraz gömülü üstlerinde dev kubbeler olan yapılar olması çok ilginç, burada görünenlere çok benzer yani önemli olan soru şu; "bunu neden yaptıkları." Antik mitlere göre onlar antik uzaylılarla ilgili inanılmaz olaylara tanık oldular, bu onlar için ilahi bir karşılaşmadır.

Uzaylıların Şako kanyonundaki biosferlere bilim adamlarının gelecekte başka gezegenlere yapmaya düşündüğü gibi yerleşmiş olması mümkün ve onların bir uzay aracı ile değil ama boyutlararası zaman yolculuğu için kullanılan bir geçit kullanarak gelmiş olmaları mümkün olabilir mi? Belkide bu soruların cevapları dünyanın diğer ucunda bir Hint destanı olan Mahabharata da bulunabilir.

MÖ 800.yy da yazılmış kutsal Hint metni. Kral Revayta'nın zamanda yüzlerce yıllık yolculuğunu ve tanrı Brahma ile tanışmak için cennete gitmesini anlatıyor. Bu Hint masalının başarılı olmuş en eski zamanda yolculuk kayıtlarından biri olabileceğine inananlar var. Reoita isimli bir kralın tanrılarla tanıştırılmak için uzaya götürülmesi ile ilgili bir hikaye var ve kral dünyaya döndüğünde zamanın geçmiş olduğunu anlıyor, bu arada yüzlerce yıl geçmiş ve bu tabiî ki zamanda yolculuk edenlerin başına gelebilecek bir şey. Birkaç günlüğüne gittiğini sanıyorsunuz ama bazen yüzyıllar geçmiş olduğunu anlıyorsunuz bu zaman yolculuğu teorisinde olan bir şey .

Bütün dünyada Şako kanyonu efsanesine benzer zamanda yolculuk hikayeleri bulmak mümkün. Japonya'dan Uraşima Taro bir balıkçının denizin koruyucu tanrısı Rayuşi'nin deniz altı sarayında ziyaretini anlatır, bu ziyaret sadece üç gün sürmüş gibi görünür. Balıkçı kasabasına döndüğünde 300 yıl geçmiş olduğunu anlar, evi harabeye dönmüş tanıdığı herkes ölmüştür. Onu veya ailesini hiç kimse hatırlamaz hatırlayan hiç kimseyi de bulamaz.

İbrani incilinde peygamber Ceremia ile yapılmış tasvirlerle bu zaman seyahati ile ürkütücü şekilde benzerlik gösterir. İncilde bile peygamber Ceremi birkaç arkadaşı ile otururken genç bir adam gelir. Gencin adı Abimelet dir. Ceremia Kudüsten çıktığında göreceği tepeden kendileri için incir toplamasını ister, genç gelip taze incirleri toplar birdenbire gürültüler işitmeye başlar, rüzgar çıkar bilincini yitirip bayılır. Bir süre sonra uyandığında nerdeyse akşamüstü olduğunu görmüştür. Koşarak peygamberin yanına gider, ancak şehrin askerlerle dolu olduğunu görür neler olduğunu Ceremi ve diğerlerinin nerde olduğunu sorduğunda ise yaşlı bir adam ona bunların 62 yıl önce olduğunu söyler bu İncilde geçen bir zamanda seyahat hikayesidir.

Güney Mısır da Agilkia adasında, Nil nehri vadisinde Asvan dan 10 km yukarda İsis tapınağı bulunuyor. MÖ 400 de inşa edilmiş bu tapınak MS 600 yy kadar Mısır bereket ve doğa tanrıçasına tapılmak için bir merkez olarak kullanıldı. İsis antik Mısırın sahip olduğu en önemli tanrılardan biri oldu. Kardeşi Osirisle evlendi ve ikisi beraber herkesin olmak istediği çok popüler bir çifte dönüştü. İsis yaşamın sembolü idi, Osiris ise ölüleri simgeleyen tanrı olarak kabul ediliyordu. Canlı yada ölü olsanızda her zaman İsis yada Osirisle özdeşleşebilirdiniz. Antik Mısırın dini inancına göre tanrıça İsis ilahi anne olarak biliniyor ve gökteki en parlak yıldızı Sirius'un ruhunu taşıdığına inanılıyordu. Antik Mısıra göre bu Osiris aslında Orion du. Orion takım yıldızı kelimenin tam anlamıyla tanrı; "Osirisde vucut bulmuştur" ve İsirius da karısı kız kardeşi ve hayat arkadaşı olan İsis i temsil ediyordu. İkisi beraber göklere ve Mısır halkına hükmediyordu.

Mısrlıları, Çinlileri, Yunanlıları ve Japonları kapsayan pek çok antik kültürde Sirius dan geldiğine inanılan tanrılarla ilgili bir çok efsane var, bu yıldız nerdeyse bütün antik kültürlerde oldukça önemli bir yıldız. Bu bilginin kökeni asıl olarak antik Mırsırda ve Afrikada Dogon kabilesinde ortaya çıktı.

Siriustan gelen ışıktan ortaya çıkan varlıkları, ilk insanlığı yarattığı, öğrettiği bir çok kültürün Siriusla ilgili bilgiye sahip çıktığı ve Siriusu başka her şeyden ayrı tuttuğu bir gerçek. Bunun Siriusun parlaklığı ile hiçbir ilgisi yoki bunun Siriusun bir şekilde bize, bizi eğitecek temsilciler göndermesi ile ilgisi var. Sirius yıldız sistemi gerçekten antik insanların tanrılarının başlangıcı olabilir mi, yoksa antik astronot teorisyenlerinin inandığı gibi aslında dünya dışı zaman yolcularının kaynağımı. Astronomlara göre Sirius dünyadan yaklaşık olarak 8.5 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Bu gerçekten çok uzak bir mesafe 1 ışık yılı yaklaşık olarak 6 tirilyon km yani Sirius oldukca uzakta, en iyi roketlerimiz bile saniyede 11 km yol alabiliyor, bu araçlarla bile Siriusa ulaşmak 200 bin yıl sürer, şimdiye kadar insanlığın gidebildiği en uzak mesafe yaklaşık olarak 400 bin km uzaklıktaki ay, bir sonraki durağımız mars olacak ama bu bile insanlık için çok büyük mesafe. Mars'a ulaşmak için harcanan zaman nerdeyse 6 ay, orada oksijen ve alıştığımız diğer şeyler olmadan yaşamak çok zor, aradaki mesafe oldukça fazla ve bizim şuan ki teknolojimiz bunu yapmaya elverişli değil. Ulaşabileceğimiz en ufak mesafe olan aya ulaştık, tabi bu başka bir medeniyetin bunu yapmamış olduğunu bilmiyoruz, bu sadece dünya için geçerli. Yıldızlar arası mesafeler gelişmiş dünya dışı varlıklar için bu kadar uzak değilse, ya onların teknik yeterlilikleri bizim hayal edebileceğimizin bile ötesinde ise, bizim için imkansız olması başkaları için imkansız olduğu anlamına gelmez.

Zamanın sınırlarını aşabilen bu varlıkların zamana bizim tabi olduğumuz şekilde tabi olmadığı çok açık. Bazı astronot teorisyenlerinin inandığı gibi yıldızlar arası zaman yolculuğunu kanıtlıyan antik mitler ve efsaneler varmı, eğer öyleyse bizim dünyamızdan ve bizim dünyamıza yapılacak zaman yolculukları sadece uzaylı varlıklar için değil insanlar için de mümkün olabilirmi. Belkide bu soruların cevapları İsviçre Cenevre de bulunan bir yer altı laboratuarında gizlidir.

Ocak 2O12'de Birleşik Devletler Connecticut üniversitesi laboratuarında teorik fizikci Ronald Mallet zaman makinesinin büyük ölçekli bir modelini sergiliyor. Devir daim yapan bir ışık demeti üreten halka lazer isimli bir cihaz kullanan profesör dönen ışığın aslında gerçekten uzayı bükebileceğini ve zaman içinde döngü oluşturabileceğini kanıtlamayı umuyor. Şimdi burada bu lazerde siz görmüyor olsanızda dönen bir ışık yaratılıyor ve bu ışık buradaki boş alanı büküyor boş alanın bükülmesi eninde sonunda zamanın bükülmesine yol açıyor Einstein'ın teorisine göre bu ikisi birbirine bağlı ve zamanın bükülmesi de zaman yolculuğuna sebep oluyor. Zamanı eğer düz bir çizgide olarak düşünürsek ve eğer biz Uzayı bükebilirsek bu durum sonuç olarak uzayın zaman içinde döngüye sebep olmasıyla sonuçlanır. Işık zamanı manipüle ederse zamanda geriye gitmemiz mümkün olacak.

Sadece bir prototip olmasına karşın Mallet 10 yıl kadar kıska bir zaman içerisinde işe yarar bir zaman makinesi yaratabileceğini düşünüyor. Işık ışınlarının enerjisi zaman içinde dönen bir nötronu sürükleyebilecek kadar güçlü bir çekim alanı üretebileceğine inanıyor.

Antik Mısırlılar yıldız kapıları ve solucan delikleri ile ilgili bilgi sahibiydiler. Bulunan kanıt Dandera Hathor tapınağında, bu tapınağın tavanı astronomik tavan olarak isimlendiriliyor ve incelendiğinde bunların tanrıların yükselen ışık huzmeleri olarak sonsuzluğa uğurlandığı görülüyor. Antik toplumlar zaman yolculuğu için solucan deliklerini kullanmadılar ama kesinlikle aynı şeyden söz ediyorlardı.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın