Napolyon Bonapart
11 Kasım 1799'dan 18 Mayıs 1804'e kadar Fransa Konsülü olarak Fransa Cumhuriyeti'nin ilk başkanı, sonrasında da 18 Mayıs 1804 ile 6 Nisan 1814 arasında Napolyon I adını alarak Fransa İmparatoru ve İtalya Kralı olmuştur.
15 Ağustos 1769'da Korsika'nın Ajaccio kentinde doğdu. 1779 yılında Brienne'de öğrenim gördü, 1784'te Parisien École Royale Militaire (Paris Kraliyet Askeri Okulu) adlı askeri akademiye girdi.1785 yılının Nisan ayında Valence'daki topçu alayına üsteğmen rütbesiyle katıldı.
Aynı yılın Eylül ayında izinli olarak gittiği Korsika'da askeri ve politik açıdan etkin bir rol başladığında bağışlanarak yüzbaşı rütbesiyle göreve çağırıldı. Yine Korsika'da kalarak Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesine başlayan Korsikalı milliyetçilere karşı Jakoben örgütlenmesinde çalıştı. Ancak ailesiyle birlikte Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı.
Paris'teki siyasi faaliyetleri nedeniyle bir dönem 'vatana ihanet'ten tutuklandı. Ancak onu koruyan siyasilerin de desteğiyle serbest kaldı. Bu arada Fransa'da yeni bir anayasa ve direktuvarlık doğdu. Aralık 1793'te Toulon'da, kralcılar ve İngiliz ittifak kuvvetlerine karşı bir topçu komutanı olarak başarılı bir mücadele vermesiyle dikkat çekerek tuğgeneral rütbesine terfi etti.
5 Ekim 1795'te yine kralcıların ayaklanmasını bastırmadaki başarısıyla İç Güvenlik Kuvvetleri'nin komutanlığına getirilen Napolyon, kısa bir sürede ülkenin en saygın askeri otoritelerinden biri haline geldi.
1796'da İtalya'daki ordunun başkomutanı oldu. 10 Nisan 1796'da General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi. İki gün sonra Kuzey İtalya'ya saldırıya geçti. Avusturya ordularını art arda yenilgiye uğrattıktan sonra Ocak 1797'de İtalya'daki Avusturya askeri varlığını püskürterek Viyana üzerine yürüdü. Avusturya'nın ateşkes istemesi üzerine barış görüşmelerine başlandı. Ancak görüşmeler uzayınca, antlaşma 17 Ekim 1797 tarihinde imzalandı.
Fransız yönetimi (Direktörler), 1798 yılı başlarında Napolyon'u İngiltere anakarasının istilasıyla görevlendirdiler. Ancak Napolyon, denizlerde etkili bir üstünlük sağlanmadan böyle bir operasyonun başarı şansı taşımadığını, İngiltere'ye karşı dolaylı bir strateji izlemenin en mantıklısı olduğunu savunmuştur. Bunun için de, Mısır'ın işgal edilerek İngiltere'nin Uzakdoğu ticaret yolunun kesilmesini önermiştir.
1798'de Mısır seferine çıktı ve İngiliz donanmasını yenilgiye uğrattı, Malta'yı aldı. Haziran 1798 de İskenderiye’yi ele geçiren Napolyon, Nil vadisi boyunca içerlere ilerledi. İngiliz Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz donanmasının Abukir körfezindeki Fransız donanmasını imha etmesi üzerine ikmal bağlantısı kesildi. Şubat 1799'da Suriye üzerine yürüdü fakat Akka’da Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki sert Osmanlı direnişi karşısında bozguna uğradı. Bu yenilgi karşısında Mısır'a geri dönmek zorunda kaldı.
Ordusunu Mısır'da bıraktı ve Fransa'ya döndü. 9 Kasım 1799'daki hükümet darbesiyle Fransa tarihinde yeni bir dönem başladı. Kısa bir süre içinde anayasada değişiklikler yapıldı ve yönetim üç konsülün eline bırakıldı. Napolyon en önemli görev olan 'birinci konsül'lüğe getirildi. Ekonomi ve yasal alanda reform çabaları içine girdi. Napolyon I. Konsül olarak çok geniş yetkilere sahipti. Bu yetkilerden yararlanarak devlet mekanizmasının işleyiş etkinliğini artıracak yönde geniş düzenlemeler yaptı. Fransız Merkez Bankası’nın kurulması, devlet okullarının açılarak eğitimin bir kamu hizmetine dönüştürülmesi, 'Code Napoleon'u (Napolyon Kanunları) olarak da bilinen Fransız Medeni Kanunu’nun hazırlanması çalışmalarına başlanması, subay okulları açılması, onun dönemindeki gelişmelerdendir. Reform ve yasa çalışmaları halk tarafından da desteklendi.
1801 yılında Napolyon İtalya'yı fethetti. 1804 yılında Notre Dame Katedrali'nde Napolyon Bonapart Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya Kralı ve General ünvanlarıyla İmparatorluk tacını giydi. Tacı Papa giydirecekti ama Napolyon Papa'nın elinden tacı alarak önce kendi sonra eşi Josephine giydi.[kaynak belirtilmeli] Büyük Şarlman (Charlemagne, Karl der Große) İmparatorluğu'ndan esinlenerek bir Fransa İmparatorluğu kuruldu. Ama Napolyon'a tepki büyüktü, annesi onunla irtibatını kesti, Beethoven bestelerinden onun adını sildi ve daha birçok diplomat, bürokrat, devlet adamı ve asker onunla irtibatını kesti.[kaynak belirtilmeli] En çok tepki gösterenler devrimciler, ihtilalciler ve askerlerdi.
Ancak bu barış dönemi uzun sürmedi. Fransa’nın Avrupa’daki ekonomik ve politik gücünün giderek artması İngiltere açısından giderek genişleyen bir tehdit oluşturmaktaydı. Sonunda İngiltere 1803 yılının Mayıs ayında Fransa’ya savaş ilan etti.
1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane eden Napolyon kendisini imparator ilan etti. Kendi eliyle taç giydi ama, Paris'teki Notre Dame Katedrali'ndeki törende Papa VII. Pius'un da bulunmasını sağladı. Mart 1805te ise İtalya’da kendi kurduğu cumhuriyeti lağvederek ve kendini İtalya kralı ilan etti. İzleyen dönemde İngiltere’nin çabalarıyla Avusturya, Rusya ve Napoli ve İsveç’in katıldığı Fransa'ya karşı bir ittifak olan III. Koalisyon oluşturuldu.
İmparatorluğu dönemindeki olumsuz unsurlar İngiliz donanmasının gücü, İspanya ve İtalya'da akrabalarını tahta geçirmesi, halkın bu kişileri istememesi ve Fransa'ya bağlı devletlerdeki milliyetçilik akımları oldu.
1810 yılının Mart ayında Habsburg hanedanından ikinci eşi Marie-Louise ile evlendi, yasal varisi Napolyon II, 1811'de doğdu.
Napolyon Bonapart iktidarı, Avrupa Yahudileri'nin tarihinde, gettolarda yaşama zorunluluğunu kaldıran; varlık, ibadet ve meslek alanındaki haklara özgürlük getiren Yahudi emansipasyonu için önemli bir dönüm noktasıdır.
Fransız devrimiyle insanların kökeni ve dini ne olursa olsun ayrımcılık yapmak kaldırılmıştır. 1789'da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile serbest ibadet hakkına ve bunun genel düzenle çelişmeyeceğine dair güvence verilmiştir. Bu zamanda diğer Avrupa ülkeleri azınlıkların haklarını kısıtlayan hükümler yürürlüğe soktu. Napolyon'un fetihleriyle, çağın Fransız devrimi görüşü olan herkese eşit haklar fikri yayıldı.
Napolyon'un Yahudiler ile ilgili tavırları açık değildir; çeşitli zamanlarda hem Yahudiler lehine hem de aleyhlerine demeçler verdi. Tarihçi haham Berel Wein, Triumph of Survival kitabında Napolyon'un Yahudilerin cemaat olarak kalkınmasındansa asimile olmalarını yeğlediği anlatılır: "Napolyon'un Yahudilere karşı dışa dönük hoşgörülü ve adil tutumu aslında onların asimilasyon, karışık evlilikler ve din değiştime yoluyla eritilmesini öngören büyük planının bir parçasıydı.
Charles Joseph Minard'ın grafiği, Büyük Ordu'nun Moskova'ya yürürken ve geri dönüşte gittikçe azalan büyüklüğünü gösteriyor. Alttaki grafik yol boyunca sıcaklıkları gösteriyor.
I. Aleksandr’la yapılan antlaşma, Rusya’ya İngiltere’ye karşı askeri harekata kadar varacak yaptırımlar uygulama yükümlülüğünü getirmektedir ama I. Aleksandr, bu tür politikalardan kaçınmıştır. Bunun üzerine Napolyon, 1812 yılı ortasında 800 bin kişilik ordusuyla Rusya Seferi'ne girişmiştir. Borodino Muharebesi’nde General Kutuzov komutasındaki Rus ordusunu yenilgiye uğratan Fransız ordusu Moskova’ya girmiştir. Ancak
Rusların bu yenilgiden sonra Rusya içlerine çekilmeleri, giderken de Moskova'yı yakmaları ve kışın da bastırması neticesinde Napolyon, ordusunu barındıracağı bir yer olmadığını anlamış ve Çar'ı antlaşma yapmaya davet etmiştir. Ancak I. Aleksandr bu teklifi reddeder. Napolyon ise tek çareyi orduyu Fransa'ya geri götürmekte bulur. Fakat sert kış koşulları geri dönüşü neredeyse imkânsız hale getirir ve Fransız ordusunun yaklaşık olarak dörtte üçünün telef olmasına sebep olur.
Napolyon'un Elba Adasına sürgüne gönderilişini anlatan Modern kahramanın yolculuğu başlıklı resim, Elba ile Fontainebleau istikametlerini gösteren yön tabelasının önünde eşeğin sırtında oturan I. Napolyon, bir elinde kırık kılıçı ve diğeriyle eşeğin kuyruğunu tutmaktadır. Marş çalan iki davulcu onu takip etmektedir (J. Phhilips, Londra, Mayıs 1814)
Ordusunun büyük bir bölümünü Rusya Seferi sırasında kaybeden Fransa, yeni bir ordu oluşturmanın zorluklarına katlanmaya mecbur olmuştur. Üretimden çekilen işgücü ve artırılan vergiler, halkı da Napolyon’a karşı bir tutuma itmiştir.
Napolyon, bu dönemde kendisine karşı düzenlenen hükümet darbesini bastırdı ve yeni bir ordu kurdu. Ancak 1813 ve 1814'te baskılar arttı ve halk desteği düştü.
Rusya yenilgisi ve içteki karışıklıklar Koalisyon güçlerini cesaretlendirdi. 1813 yılının Ekim ayında Napolyon’un Leipzig Savaşı'nda uğradığı yenilgi, onu iktidarının sonuna iyice yaklaştırdı.
1814'te düşman orduları Paris kapılarına dayandı. Napolyon imparatorluk tahtını bırakarak Elba Adasına sürgüne gönderildi.
UNUTULMAYAN BAZI SÖZLERİ
Bana Türklerden kurulu bir ordu verin, size dünyayı esir alayım.
Din sıradan insanları sessiz tutmak için mükemmel bir şeydir.
Dünyada taklit edilemeyen tek şey cesarettir.
Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.
En tehlikeli danışman onurdur
Fakirleri, zenginleri öldürmekten alıkoyan dindir.
Güç ortaya çıkınca kanunlar zayıflar.
Hayat boyunca başarının sırrı: para, para, para.
Hayata olan bağlılık kesildikçe ölüm gelir.
Herkes kendisinde olmayan şey için savaşır.
Herkesi dinlerim ama kendi doğru bildiğimi yaparım.
İdare işinde tecrübe herşeydir.
İhtilallerde iki çeşit insan vardır: İhtilali yapanlar ve ihtilalden çıkar sağlayanlar.
İmkansız. Bu sözcük Fransızca değil.
İmkansızlık yalnız sersemlerin sözlüğünde bulunan bir kelimedir
İnsan üniformasının adamı olur.
İnsanı yaralayan tek şey gerçektir.
İnsanı yükselten iki şey vardır: Korku ve merak.
İnsanın dostu yoktur, saadetin dostu vardır.
İnsanın en büyük sanatı zamandır.
İnsanın evi gönlünün bağlı olduğu yerdir.
İnsanlar hayalleriyle idare edilirler
Kirli çamaşırlar aile içinde yıkanmalıdır.
Para, para, para...
Politika para yerine insanların ortaya sürüldüğü bir oyundur.
Türkler öldürülebilir lakin mağlup edilemezler
Talih, bir orospudur.
Tarihi kazananlar yazar.
Tek korktuğum düşman doğadır.
Üstün insan kimsenin yolu üstünde değildir.
Vatanını kurtaran insan hiçbir kanunu çiğnemiş sayılmaz
Yalnız yıldırım toptan güçlüdür.
Yenile yenile yenmesini öğrendim.
Zafer ancak ona inananlarındır.
Zafer, iradededir.
15 Ağustos 1769'da Korsika'nın Ajaccio kentinde doğdu. 1779 yılında Brienne'de öğrenim gördü, 1784'te Parisien École Royale Militaire (Paris Kraliyet Askeri Okulu) adlı askeri akademiye girdi.1785 yılının Nisan ayında Valence'daki topçu alayına üsteğmen rütbesiyle katıldı.
Aynı yılın Eylül ayında izinli olarak gittiği Korsika'da askeri ve politik açıdan etkin bir rol başladığında bağışlanarak yüzbaşı rütbesiyle göreve çağırıldı. Yine Korsika'da kalarak Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesine başlayan Korsikalı milliyetçilere karşı Jakoben örgütlenmesinde çalıştı. Ancak ailesiyle birlikte Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı.
Paris'teki siyasi faaliyetleri nedeniyle bir dönem 'vatana ihanet'ten tutuklandı. Ancak onu koruyan siyasilerin de desteğiyle serbest kaldı. Bu arada Fransa'da yeni bir anayasa ve direktuvarlık doğdu. Aralık 1793'te Toulon'da, kralcılar ve İngiliz ittifak kuvvetlerine karşı bir topçu komutanı olarak başarılı bir mücadele vermesiyle dikkat çekerek tuğgeneral rütbesine terfi etti.
5 Ekim 1795'te yine kralcıların ayaklanmasını bastırmadaki başarısıyla İç Güvenlik Kuvvetleri'nin komutanlığına getirilen Napolyon, kısa bir sürede ülkenin en saygın askeri otoritelerinden biri haline geldi.
1796'da İtalya'daki ordunun başkomutanı oldu. 10 Nisan 1796'da General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi. İki gün sonra Kuzey İtalya'ya saldırıya geçti. Avusturya ordularını art arda yenilgiye uğrattıktan sonra Ocak 1797'de İtalya'daki Avusturya askeri varlığını püskürterek Viyana üzerine yürüdü. Avusturya'nın ateşkes istemesi üzerine barış görüşmelerine başlandı. Ancak görüşmeler uzayınca, antlaşma 17 Ekim 1797 tarihinde imzalandı.
Fransız yönetimi (Direktörler), 1798 yılı başlarında Napolyon'u İngiltere anakarasının istilasıyla görevlendirdiler. Ancak Napolyon, denizlerde etkili bir üstünlük sağlanmadan böyle bir operasyonun başarı şansı taşımadığını, İngiltere'ye karşı dolaylı bir strateji izlemenin en mantıklısı olduğunu savunmuştur. Bunun için de, Mısır'ın işgal edilerek İngiltere'nin Uzakdoğu ticaret yolunun kesilmesini önermiştir.
1798'de Mısır seferine çıktı ve İngiliz donanmasını yenilgiye uğrattı, Malta'yı aldı. Haziran 1798 de İskenderiye’yi ele geçiren Napolyon, Nil vadisi boyunca içerlere ilerledi. İngiliz Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz donanmasının Abukir körfezindeki Fransız donanmasını imha etmesi üzerine ikmal bağlantısı kesildi. Şubat 1799'da Suriye üzerine yürüdü fakat Akka’da Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki sert Osmanlı direnişi karşısında bozguna uğradı. Bu yenilgi karşısında Mısır'a geri dönmek zorunda kaldı.
Ordusunu Mısır'da bıraktı ve Fransa'ya döndü. 9 Kasım 1799'daki hükümet darbesiyle Fransa tarihinde yeni bir dönem başladı. Kısa bir süre içinde anayasada değişiklikler yapıldı ve yönetim üç konsülün eline bırakıldı. Napolyon en önemli görev olan 'birinci konsül'lüğe getirildi. Ekonomi ve yasal alanda reform çabaları içine girdi. Napolyon I. Konsül olarak çok geniş yetkilere sahipti. Bu yetkilerden yararlanarak devlet mekanizmasının işleyiş etkinliğini artıracak yönde geniş düzenlemeler yaptı. Fransız Merkez Bankası’nın kurulması, devlet okullarının açılarak eğitimin bir kamu hizmetine dönüştürülmesi, 'Code Napoleon'u (Napolyon Kanunları) olarak da bilinen Fransız Medeni Kanunu’nun hazırlanması çalışmalarına başlanması, subay okulları açılması, onun dönemindeki gelişmelerdendir. Reform ve yasa çalışmaları halk tarafından da desteklendi.
1801 yılında Napolyon İtalya'yı fethetti. 1804 yılında Notre Dame Katedrali'nde Napolyon Bonapart Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya Kralı ve General ünvanlarıyla İmparatorluk tacını giydi. Tacı Papa giydirecekti ama Napolyon Papa'nın elinden tacı alarak önce kendi sonra eşi Josephine giydi.[kaynak belirtilmeli] Büyük Şarlman (Charlemagne, Karl der Große) İmparatorluğu'ndan esinlenerek bir Fransa İmparatorluğu kuruldu. Ama Napolyon'a tepki büyüktü, annesi onunla irtibatını kesti, Beethoven bestelerinden onun adını sildi ve daha birçok diplomat, bürokrat, devlet adamı ve asker onunla irtibatını kesti.[kaynak belirtilmeli] En çok tepki gösterenler devrimciler, ihtilalciler ve askerlerdi.
Ancak bu barış dönemi uzun sürmedi. Fransa’nın Avrupa’daki ekonomik ve politik gücünün giderek artması İngiltere açısından giderek genişleyen bir tehdit oluşturmaktaydı. Sonunda İngiltere 1803 yılının Mayıs ayında Fransa’ya savaş ilan etti.
1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane eden Napolyon kendisini imparator ilan etti. Kendi eliyle taç giydi ama, Paris'teki Notre Dame Katedrali'ndeki törende Papa VII. Pius'un da bulunmasını sağladı. Mart 1805te ise İtalya’da kendi kurduğu cumhuriyeti lağvederek ve kendini İtalya kralı ilan etti. İzleyen dönemde İngiltere’nin çabalarıyla Avusturya, Rusya ve Napoli ve İsveç’in katıldığı Fransa'ya karşı bir ittifak olan III. Koalisyon oluşturuldu.
İmparatorluğu dönemindeki olumsuz unsurlar İngiliz donanmasının gücü, İspanya ve İtalya'da akrabalarını tahta geçirmesi, halkın bu kişileri istememesi ve Fransa'ya bağlı devletlerdeki milliyetçilik akımları oldu.
1810 yılının Mart ayında Habsburg hanedanından ikinci eşi Marie-Louise ile evlendi, yasal varisi Napolyon II, 1811'de doğdu.
Napolyon Bonapart iktidarı, Avrupa Yahudileri'nin tarihinde, gettolarda yaşama zorunluluğunu kaldıran; varlık, ibadet ve meslek alanındaki haklara özgürlük getiren Yahudi emansipasyonu için önemli bir dönüm noktasıdır.
Fransız devrimiyle insanların kökeni ve dini ne olursa olsun ayrımcılık yapmak kaldırılmıştır. 1789'da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile serbest ibadet hakkına ve bunun genel düzenle çelişmeyeceğine dair güvence verilmiştir. Bu zamanda diğer Avrupa ülkeleri azınlıkların haklarını kısıtlayan hükümler yürürlüğe soktu. Napolyon'un fetihleriyle, çağın Fransız devrimi görüşü olan herkese eşit haklar fikri yayıldı.
Napolyon'un Yahudiler ile ilgili tavırları açık değildir; çeşitli zamanlarda hem Yahudiler lehine hem de aleyhlerine demeçler verdi. Tarihçi haham Berel Wein, Triumph of Survival kitabında Napolyon'un Yahudilerin cemaat olarak kalkınmasındansa asimile olmalarını yeğlediği anlatılır: "Napolyon'un Yahudilere karşı dışa dönük hoşgörülü ve adil tutumu aslında onların asimilasyon, karışık evlilikler ve din değiştime yoluyla eritilmesini öngören büyük planının bir parçasıydı.
Charles Joseph Minard'ın grafiği, Büyük Ordu'nun Moskova'ya yürürken ve geri dönüşte gittikçe azalan büyüklüğünü gösteriyor. Alttaki grafik yol boyunca sıcaklıkları gösteriyor.
I. Aleksandr’la yapılan antlaşma, Rusya’ya İngiltere’ye karşı askeri harekata kadar varacak yaptırımlar uygulama yükümlülüğünü getirmektedir ama I. Aleksandr, bu tür politikalardan kaçınmıştır. Bunun üzerine Napolyon, 1812 yılı ortasında 800 bin kişilik ordusuyla Rusya Seferi'ne girişmiştir. Borodino Muharebesi’nde General Kutuzov komutasındaki Rus ordusunu yenilgiye uğratan Fransız ordusu Moskova’ya girmiştir. Ancak
Rusların bu yenilgiden sonra Rusya içlerine çekilmeleri, giderken de Moskova'yı yakmaları ve kışın da bastırması neticesinde Napolyon, ordusunu barındıracağı bir yer olmadığını anlamış ve Çar'ı antlaşma yapmaya davet etmiştir. Ancak I. Aleksandr bu teklifi reddeder. Napolyon ise tek çareyi orduyu Fransa'ya geri götürmekte bulur. Fakat sert kış koşulları geri dönüşü neredeyse imkânsız hale getirir ve Fransız ordusunun yaklaşık olarak dörtte üçünün telef olmasına sebep olur.
Napolyon'un Elba Adasına sürgüne gönderilişini anlatan Modern kahramanın yolculuğu başlıklı resim, Elba ile Fontainebleau istikametlerini gösteren yön tabelasının önünde eşeğin sırtında oturan I. Napolyon, bir elinde kırık kılıçı ve diğeriyle eşeğin kuyruğunu tutmaktadır. Marş çalan iki davulcu onu takip etmektedir (J. Phhilips, Londra, Mayıs 1814)
Ordusunun büyük bir bölümünü Rusya Seferi sırasında kaybeden Fransa, yeni bir ordu oluşturmanın zorluklarına katlanmaya mecbur olmuştur. Üretimden çekilen işgücü ve artırılan vergiler, halkı da Napolyon’a karşı bir tutuma itmiştir.
Napolyon, bu dönemde kendisine karşı düzenlenen hükümet darbesini bastırdı ve yeni bir ordu kurdu. Ancak 1813 ve 1814'te baskılar arttı ve halk desteği düştü.
Rusya yenilgisi ve içteki karışıklıklar Koalisyon güçlerini cesaretlendirdi. 1813 yılının Ekim ayında Napolyon’un Leipzig Savaşı'nda uğradığı yenilgi, onu iktidarının sonuna iyice yaklaştırdı.
1814'te düşman orduları Paris kapılarına dayandı. Napolyon imparatorluk tahtını bırakarak Elba Adasına sürgüne gönderildi.
UNUTULMAYAN BAZI SÖZLERİ
Bana Türklerden kurulu bir ordu verin, size dünyayı esir alayım.
Din sıradan insanları sessiz tutmak için mükemmel bir şeydir.
Dünyada taklit edilemeyen tek şey cesarettir.
Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.
En tehlikeli danışman onurdur
Fakirleri, zenginleri öldürmekten alıkoyan dindir.
Güç ortaya çıkınca kanunlar zayıflar.
Hayat boyunca başarının sırrı: para, para, para.
Hayata olan bağlılık kesildikçe ölüm gelir.
Herkes kendisinde olmayan şey için savaşır.
Herkesi dinlerim ama kendi doğru bildiğimi yaparım.
İdare işinde tecrübe herşeydir.
İhtilallerde iki çeşit insan vardır: İhtilali yapanlar ve ihtilalden çıkar sağlayanlar.
İmkansız. Bu sözcük Fransızca değil.
İmkansızlık yalnız sersemlerin sözlüğünde bulunan bir kelimedir
İnsan üniformasının adamı olur.
İnsanı yaralayan tek şey gerçektir.
İnsanı yükselten iki şey vardır: Korku ve merak.
İnsanın dostu yoktur, saadetin dostu vardır.
İnsanın en büyük sanatı zamandır.
İnsanın evi gönlünün bağlı olduğu yerdir.
İnsanlar hayalleriyle idare edilirler
Kirli çamaşırlar aile içinde yıkanmalıdır.
Para, para, para...
Politika para yerine insanların ortaya sürüldüğü bir oyundur.
Türkler öldürülebilir lakin mağlup edilemezler
Talih, bir orospudur.
Tarihi kazananlar yazar.
Tek korktuğum düşman doğadır.
Üstün insan kimsenin yolu üstünde değildir.
Vatanını kurtaran insan hiçbir kanunu çiğnemiş sayılmaz
Yalnız yıldırım toptan güçlüdür.
Yenile yenile yenmesini öğrendim.
Zafer ancak ona inananlarındır.
Zafer, iradededir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.