Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

'Ya Rasulallah… Hele bir bak; Kim geldi…'

Merakımı celbeden bazı söz ve kavramlar var.
'Ya Rasulallah… Hele bir bak; Kim geldi…'

Mesela bir tanesi "Allah Dostu…"
Çok kolay söylenebilen, kanıksanmış ve bazen de atfedilen kişiye manevi bir dokunulmazlık içeren….
Kime denir,
Kim diyebilir,
Nasıl anlaşılır,
Diyenlerin elinde nasıl bir ölçütleme veya manevi-uhrevi kriterizasyon var ki; bunu söyleyebiliyorlar. Düşünüyorum, düşünüyorum ama, doğrusu ben içinden çıkamıyorum.

Bizim köyün hocası deriz; çünkü somut veriler var ve Diyanet tarafından görevlendirilmiş.
Bizim din hocası deriz; çünkü okuldaki din derslerinin hocası…
Hadis, Fıkıh, Kelam gibi alanlarda konuşur; çünkü İlahiyatçıdır ve o alanda hocalık payesindedir.

Tartışılabilir ama ilimsel-bilimsel ve biraz olsun objektif bir kriterizasyon var. (Objektivitenin bazen sübjektif uygulanmasına rağmen…)

Ama "Allah Dostu" sıfatı, ünvanı, söylemi, uhreviyat ve ulviyeti kime söylenir,
Kimler bunu takdir edebilir ve söyleyebilir..?
Gerçekten merak ediyorum.
Hatta atfedilen, söylenen kişiden ziyade, bu tespit ve söylemi kimlerin söyleme yeti, yetkinlik ve yetkisine sahip olduğunu merak ediyorum.

Cehaletim mazur görülsün.
Bu söylem o kadar çok, bol ve rahatça söyleniyor ki…
Acaba söyleyenler mistik, deruni, aşkın, vahyi bir rabıtaya mı sahipler.
Kuran'da geçiyor, bahsediliyor dendiğini duyar gibiyim.
Amenna…
Asla ve kat'a itirazım olmaz, olamaz.
Lakin bir "kul"un Kuran'da söylenen özellikleri taşıyıp taşımadığının takdiri hangimizin haddidir…

Neticede, böylesi büyük bir vasfı, sıfatı, tanımlamayı yapmak, aslında o kişiye de çok büyük sorumluluk yüklemek değil mi…

Son tahlilde o kişi de bir nefse sahiptir ve hatadan münezzeh değildir.
Kaldı ki; "Allah Dostu" hitabına muhatap kişi bunu kabul etmez, edemez.
Ama bizdekiler uçmadan kanatlandıkları, müritlerce uçuruldukları için Bayburt'lu hacı adayı gibi "Allah Dostu" sıfatını, seçilmişlik lütfu gibi "aldım, kabul ettim" der.

Hal böyleyken bu kadar kolay mı; "Allah Dostu, Allah/Din Düşmanı" diyebilmek.
Yoksa hem gücün hem güçsüzlüğün kavramsallaştıması mı..?
Güçlünün, "canının istediğine" yönelttiği ve yakıştırdığı bir sıfat mı…
Yahut da güçsüzün, düşünme zahmetine katlanmamak,
Toplumsal alanda varlık oluşturmak,
Ve o kişiye bağlılıkla kimlik bulma isteğinin sonucu mu…
Kimse kızmasın,
Ben de bir kulum ve Allah'ın verdiği akılla, ben bu işe akıl erdiremedim.
Aslolan;
"İyi İnsan" olmak mı,
Yoksa birilerince "Allah Dostu" ilan edilmek mi…
Sorum şu:
Kimler, kime "Allah Dostu" diyebilme yeti, yetkinlik ve yetkisine sahiptir..?

Bayburt'lu hacca gidecekmiş.
Yazılır ve kurada çıkar.
Gitmeden önce haccın anlatılacağı seminer vardır.
Bayburt'lu da katılır tabi.
Seminerde hoca bütün hacı adaylarına haccın meşakkat, zorluk ve sıkıntısını anlatır.
Ve der ki: bu sıkıntıların azalmasını istiyorsanız zikri, ibadeti, Kuran okumayı filan artırın. Bakın görün Allah haccı nasıl kolaylaştıracak…

Bayburtlu da; madem bunlarla oluyor ise, kolay.
Bundan sonra, ben hepsini artırayım der ve hocanın dediği her şeyi harfiyen yapar.
Hac gideceği gün gelip çatar.
Memleketten havalanına gelir.
Tıklayacak kapı ve kapı kolu arar; açmak için.
Ama kapılar otomatiktir ve yaklaşınca açılıverir.
Bayburtlu şaşkın; Aha da başladı, der.
Hani; zikir, ibadet ve okumayı bolca yaptı ya…
Ve seminerde, hoca bunları yaparsanız işiniz kolaylaşır dedi ya…
Kendi kendine kolaylıklar başladı der.
İçeri geçer ve uçağa gitmek için merdivenlere adım atar.
Yürüyen merdivenler hareketlenir.
Bir şok daha tabi… Bir keramet daha der…
Yürümeye başlar, körüğe yaklaşır ve  hareket sensörlü lambalar pat pat yanmaya başlayınca; zikrimin kerameti ve "ben neymişim behhh" diye diye uçağa biner.

Medine'ye varıp hoteline yerleşir.
Abdest alıp Mescid-i Nebevi'ye gidecek.
Elini musluğa yaklaştırınca bir anda su akmaya başlar..
Musluk fotoselli ya…
Ama Bayburt'lu başka alemde.
Tamam tamam.. Oldum ben oldum. Artık ben "Allah Dostu" oldum.
Elimi uzattım sular akmaya başladı, der.
Neyse Mescid-i Nebevi'ye gidip oturur.
Otururken tavana bakar; muhteşem ve çok çok büyük kubbeler…
Ama açılır-kapanır tavan sistemi var.
Güneş batınca açılması için.
Akşam ezanıyla birlikte "Aziz Allah…" derken başını yukarı kaldırınca;
Gökyüzünü görür.
Gözlerini ovuşturup tekrar bakar ve yine aynı…
Ben erdim erdim, der.
Hacca gelmeden yaptığımız zikir, fikir, ibadetin sonucu, "ben, oldum artık…"
Evliyadan birisi gibi "Allah Dostu…" oldum, der.
Sonra kalkar; Peygamberimizi selamlayacak.
Ama Bayburt'lu havaya girmiş.
Artık "Allah Dostu" ya…
Der ki;
"Ya Rasulallah… Hele bir bak; kim geldi…"

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Gly ERDOĞAN
    Ne kolay zikreder olduk Allah dostu demeyi. Müslüman olarak birbirimize dost olamadık. Suriye'yi yakıp yıktılar. Yunanistan'ın emrine amade ettiler savaş uçaklarını. Düzenli ve düzensiz göçmenlerimizi bilgilendirmek gerekir. Gerçi onlarda yabancı değil, ülkelerinde savaş çıkartılmış müslümanlar. Kısa bir süre onlarla ilgilenemeyebiliriz. Cemaatler, tahrikatlar, meshepler değilde iyi, doğru, dürüst, adaletli, çalışkan insan olsak. Allah'ın sorup sual edeceklerini, bizim sormamız değerlendirmemiz ne büyük hadsizlik mi desem cürret mi desem. Bak hele bak... Hem dünyanın niğmetleri benim olsun hemde ahiret cennet olsun...
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı