Sadi Şirazi'den kulaklara küpe, nasihat ve ikaz!..
"İran hükümdarından biri halkın malına el uzatmaya, kendi ahalisine eziyet etmeye başlar.
Zaman içinde bu zulüm o derece artar ki; sonunda halk onun kötülüğünden usanıp, şerrinden korunabilmek için çareyi ülkesinden kaçmakta bulur.
Halkı azalan bir ülkenin kudret ve kuvveti de azalır.
Gelir seviyesi düşmeye, hazinesi boşalmaya başlar.
Bu durumu gözleyen ve fırsat bekleyen düşmanlar, ülkenin sınırlarını dört bir yandan zorlar.
Halbuki;
"Kim dar gününde yardımına koşacak birilerini görmeyi istiyorsa, bol gününde cömert olmaya çalışmalıdır.
Parayla satın aldığın, kulağı halkalı bir köleye bile iyi davranmazsan, kaçıp gider.
Sen iyi davran ki; yabancılar bile, kulağı halkalı kölen olsun."
Bir gün bu hükümdarın huzurunda meşhur İran Şâiri Firdevsi'nin İran mitolojisini anlatan ünlü destanı "Şehname" okunuyordu.
Sıra "Dehhak"ın saltanatının sona ermesi ve Feridun'un tahta çıkması bölümüne gelmişti.
(Dehhak, halkına zulmeden bir Acem Şahı. Feridun ise, daha sonra tahta geçen ve halkına âdil davranan İran Şahıdır.)
Bu esnada Vezir Sultan'ına sordu;
"Feridun'un hazinesi, malı mülkü, ordusu, adamları yokken, nasıl oldu da tahta erişebildi?.."
Sultan manalı bir şekilde baktı ve şöyle dedi;
"Biliyorsun ki bir kısım halk, ısrarla Feridun'a yardım ettiler.
Çevresine toplanıp kendisine destek oldular."
Vezir her şeyi göze alarak taşı gediğine koydu:
"Saltanata sahip olmanın halkın desteğiyle olduğunu kabul ediyorsunuz da, neden halkınıza kötü davranıp-dağıtıp komşu ülkelerde perişan ediyorsunuz!..
Yoksa tahttan vazgeçmeyi mi düşünüyorsunuz!..
Akıllı bir sultanın, ordusunu ve halkını canı yürekten sevmesi ve her zaman onların arkasında olması lazımdır.
Çünkü bir sultan, ancak askeri ve halkının gücü sayesinde kudretini yürütür."
Hükümdar dersini almış gibi görünüyordu ve vezirine yeniden sordu;
"Peki vezir, dağılan asker ve halkımın yeniden toplanması için ne yapmam gerekiyor?.."
Vezir hemen cevap verdi;
"Sultan cömert, eli açık, kerem sahibi olmalıdır ki, halkı onun çevresinde toplanabilsin.
Merhametli ve adil olmalıdır ki, herkes onun sayesinde ülkesinde rahat ve huzur içinde yaşayabilsin.
Sizin yönetiminizde bunların ikisi de yok!
Nasıl ki; kurdun elinden çobanlık gelmezse, zalim adam da hükümdarlık yapamaz.
Saltanatının temelini, zulüm üzerine kuran padişah, kendi tahtının temelini yıkmış olur!.."
Bu sözlerden sonra Sultan'ın birden şahin kaşları çatıldı, yüzü sarardı, gözleri büyüdü.
Vezirin sözleri canını sıkmıştı.
Adamlarına büyük bir öfke içinde bağırdı;
"Susturun şu haini!"
Adamları veziri kıskıvrak bağlayıp zindanın yolunu tuttular.
Aradan çok zaman geçmedi; Sultanın amca çocukları saltanat dava edip isyan ettiler.
Sultan'ın zulmünden bezen halk da Sultan'a karşı baş kaldırdı.
Sultan'ın gücü azalırken, düşmanları güç kazanıyordu.
Bir dönem Sultan'a en yakın olup, en büyük desteği verip, Sultan'ı sultan yapanlar bile karşısına geçtiler.
Sonunda, Sultan yenilerek tacı da, tahtı da kaybetti.
Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti.
Bir hükümdar kendi halkına eziyet ederse, dar gününde dostu bile onun en amansız düşmanı kesilir.
Sen halkınla güzel geçin ki; düşmanın saldırısından korkmayasın.
Çünkü adaletli bir sultan için halkının hepsi askerdir.
Kim dar gününde yardımına koşacak birilerini görmeyi istiyorsa, bol gününde cömert, merhametli ve adaletli olmalıdır… "
Zaman içinde bu zulüm o derece artar ki; sonunda halk onun kötülüğünden usanıp, şerrinden korunabilmek için çareyi ülkesinden kaçmakta bulur.
Halkı azalan bir ülkenin kudret ve kuvveti de azalır.
Gelir seviyesi düşmeye, hazinesi boşalmaya başlar.
Bu durumu gözleyen ve fırsat bekleyen düşmanlar, ülkenin sınırlarını dört bir yandan zorlar.
Halbuki;
"Kim dar gününde yardımına koşacak birilerini görmeyi istiyorsa, bol gününde cömert olmaya çalışmalıdır.
Parayla satın aldığın, kulağı halkalı bir köleye bile iyi davranmazsan, kaçıp gider.
Sen iyi davran ki; yabancılar bile, kulağı halkalı kölen olsun."
Bir gün bu hükümdarın huzurunda meşhur İran Şâiri Firdevsi'nin İran mitolojisini anlatan ünlü destanı "Şehname" okunuyordu.
Sıra "Dehhak"ın saltanatının sona ermesi ve Feridun'un tahta çıkması bölümüne gelmişti.
(Dehhak, halkına zulmeden bir Acem Şahı. Feridun ise, daha sonra tahta geçen ve halkına âdil davranan İran Şahıdır.)
Bu esnada Vezir Sultan'ına sordu;
"Feridun'un hazinesi, malı mülkü, ordusu, adamları yokken, nasıl oldu da tahta erişebildi?.."
Sultan manalı bir şekilde baktı ve şöyle dedi;
"Biliyorsun ki bir kısım halk, ısrarla Feridun'a yardım ettiler.
Çevresine toplanıp kendisine destek oldular."
Vezir her şeyi göze alarak taşı gediğine koydu:
"Saltanata sahip olmanın halkın desteğiyle olduğunu kabul ediyorsunuz da, neden halkınıza kötü davranıp-dağıtıp komşu ülkelerde perişan ediyorsunuz!..
Yoksa tahttan vazgeçmeyi mi düşünüyorsunuz!..
Akıllı bir sultanın, ordusunu ve halkını canı yürekten sevmesi ve her zaman onların arkasında olması lazımdır.
Çünkü bir sultan, ancak askeri ve halkının gücü sayesinde kudretini yürütür."
Hükümdar dersini almış gibi görünüyordu ve vezirine yeniden sordu;
"Peki vezir, dağılan asker ve halkımın yeniden toplanması için ne yapmam gerekiyor?.."
Vezir hemen cevap verdi;
"Sultan cömert, eli açık, kerem sahibi olmalıdır ki, halkı onun çevresinde toplanabilsin.
Merhametli ve adil olmalıdır ki, herkes onun sayesinde ülkesinde rahat ve huzur içinde yaşayabilsin.
Sizin yönetiminizde bunların ikisi de yok!
Nasıl ki; kurdun elinden çobanlık gelmezse, zalim adam da hükümdarlık yapamaz.
Saltanatının temelini, zulüm üzerine kuran padişah, kendi tahtının temelini yıkmış olur!.."
Bu sözlerden sonra Sultan'ın birden şahin kaşları çatıldı, yüzü sarardı, gözleri büyüdü.
Vezirin sözleri canını sıkmıştı.
Adamlarına büyük bir öfke içinde bağırdı;
"Susturun şu haini!"
Adamları veziri kıskıvrak bağlayıp zindanın yolunu tuttular.
Aradan çok zaman geçmedi; Sultanın amca çocukları saltanat dava edip isyan ettiler.
Sultan'ın zulmünden bezen halk da Sultan'a karşı baş kaldırdı.
Sultan'ın gücü azalırken, düşmanları güç kazanıyordu.
Bir dönem Sultan'a en yakın olup, en büyük desteği verip, Sultan'ı sultan yapanlar bile karşısına geçtiler.
Sonunda, Sultan yenilerek tacı da, tahtı da kaybetti.
Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti.
Bir hükümdar kendi halkına eziyet ederse, dar gününde dostu bile onun en amansız düşmanı kesilir.
Sen halkınla güzel geçin ki; düşmanın saldırısından korkmayasın.
Çünkü adaletli bir sultan için halkının hepsi askerdir.
Kim dar gününde yardımına koşacak birilerini görmeyi istiyorsa, bol gününde cömert, merhametli ve adaletli olmalıdır… "
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
ege34