'Biz Çin ile iki iyi komşu olabiliriz' diyen Bir Devlet ve Dava Adamı: General M. Rıza Bekin Paşa (1924-16 Şubat 2010)
1931 yılında Doğu Türkistan’ın Kumul şehrinde başlayan istiklal hareketi kısa zamanda ülkenin tamamına yayılmış, çetin ve meşakkatli bir dönem başlamıştı. Merhum Muhammed Rıza Bekin Paşa bu çetrefilli yılların habercisi olan Çinli Genel Vali Yang Zen-şin döneminde Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinde 1924 yılının Temmuz ayında dünyaya gelmişti.
Henüz 9 yaşında iken Hac vazifesini yapmak üzere ailesiyle birlikte gitmiş olduğu seferden dönerken Hindistan’a uğramışlar, lakin memleketin içerisinde bulunduğu feci durum dolayısıyla Hindistan’da konaklamak zorunda kalmışlardı.
İstiklal hareketinin Çin ve Rus entrikalarıyla akim kalması üzerine hareketin liderlerinden Hoten Emiri ve aynı zamanda Rıza Bekin Bey’in halazadesi olan Doğu Türkistanlı büyük mücahit, siyasetçi, şair ve tarihçi Mehmet Emin Buğra Beylerin de ülkeyi terk ederek Hindistan’a gelmesi ile bir araya gelinmişti.
Hindistan’da da fazla kalamayan aile bireyleri M. Emin Buğra beyin liderliğinde Afganistan’a geçerler. Belki de kaderin bir cilvesi olarak hem Buğra beyi hem de çok kısa bir süre sonra Türkiye’de Generalliğe kadar yükselecek M. Rıza Bekin Bey, Türkiye’nin Afganistan Büyükelçisi olan Memduh Şevket Esendal merhum ile yolları kesişir. Rıza Bekin Bey Afganistan’da İlkokulu tamamlar.
M. Emin Buğra beyin gayreti, M. Şevket Esendal beyin yardımları ve Mustafa Kemal Atatürk’ün olurlarıyla 9 Doğu Türkistanlı genç okumak üzere Türkiye’ye gönderilir. Rıza Bekin Bey 6. sınıftan itibaren askeri okula başlar ve 1946 senesinde kadar askeri okullarda okur. Zikredilen yılda Kara Harp Okulundan Topçu Subayı (Teğmen) olarak mezun olur.Rıza Bekin Bey Türkiye’de değişik illerde görev yaptığı 1950 yılına gelindiğinde patlak veren Kore savaşına birliği ile beraber gönderilir. Daha henüz Üsteğmen rütbesine yeni erişen Rıza Bekin Bey, 13 ay boyunca Kore’de geceli gündüzlü Komünist Çinlilere ve Kuzey Korelilere karşı savaşır.
Kore savaşında gazi olan Rıza Bekin Bey, 1951 yılı Ekim ayında Kore’den döner ve yeniden kıtalardaki görevine başlar. Zikredilen bu dönem aynı zamanda 1949 yılında Komünist Çinliler tarafından işgale uğrayan Doğu Türkistan’dan “Vatan İçin Vatandan Ayrılmak” zorunda kalan hemşerilerine liderlik eden Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin beylerin de Türkiye’ye gedikleri bir döneme tevafuk eder ve aile bu sefer de Türkiye’de bir araya gelir.
1953 yılında 6 aylığına ABD’ye topçu kursuna gönderilen Rıza Bekin Bey, Amerika’dan döndükten sonra iki yıl Topçu Okulunda öğretmenlik yapar. Akabinde Farsça bilmesi dolayısıyla iki yılda Tahran Büyükelçiliğinde Askeri Ateşe yardımcığı görevinde bulunur. Tahran dönüşünde Kurmay Subaylık sınavına giren Rıza Bekin Bey, Harp Akademisi sınavlarını kazanarak 2,5 yıl da burada eğitim alarak okuldan “Kurmay Subay” olarak mezun olur. Ülke içerisinde çeşitli şehirlerde görev yapan Rıza Bekin Bey ayrıca NATO ve CENTO’da da görevlerde bulunur.
1973 yılında Generalliğe terfi eden Rıza Bekin Paşa, 1977 yılına kadar General olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde görev yapar. Rıza Bekin Paşa bu özelliği ile bir Uygur Türkü olarak Generalliğe kadar yükselen ilk kişi olur.
CENTO’da Kurmay Başkan yardımcılığı ve kıtalarda da 2 yıl Tugay komutanlığı görevlerini ifa eden Rıza Bekin Paşa, 1977 yılında kadro yetersizliği dolayısıyla emekliye ayrılır.
Rıza Bekin Paşa, lisan ve farklı ülkeleri tanıması dolayısıyla emekli olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Müşaviri olarak 1986 yılına kadar devletine hizmet etmeye devam eder.
1986 yılında bilhassa Suudi Arabistan’da ikamet eden hemşerileri tarafından İsa Yusuf Alptekin’in geçirdiği trafik kazası sonrası tedrici olarak gözlerini kaybetmesi dolayısıyla çok da ilgilenemediği Doğu Türkistan Vakfını yeniden ihya etmesi ve Vakfın başkanlığını yürütmesi kendisinden rica edilir.
Milleti ve Devletinin kendisine tevdi ettiği hiçbir görevden imtina etmeyen Rıza Bekin Paşa, bu teklifi kabul eder ve vefat ettiği 16 Şubat 2010 tarihine kadar Doğu Türkistan Vakfı’nın başkanlığını büyük bir titizlikle yürütür.
1989 yılında Afganistan’da Rus işgalinin bitmesi üzerine BM tarafından organize edilen “insani yardım programını” yürütmesi kendisinden istenince hiç itiraz etmeden bu görevi de yerine getiren Rıza Bekin Paşa, hem Farsça hem de bölgeyi bilmesi bakımından organizasyonun Baş Koordinatörü vazifesiyle Pakistan’a gönderilir. 1,5 yıl süren bu görevi sırasında Kuveyt’te açılan iki kampta 15.000 Afgan gencinin eğitimini tamamlamasına yardım eder. Görevi akabinde Türkiye’ye dönen Rıza Bekin Paşa tekrar Vakıf çalışmalarına el atar.
1988 yılında Doğu Türkistan Kültür ve Tarih Sempozyumunu Taksim Atatürk Kültür Merkezinde büyük bir kalabalık ile gerçekleştiren Rıza Bekin Paşa, 1992 yılında ise Hariçte 2. Doğu Türkistan Milli Kurultayını tertip eder. Rıza Bekin Paşa bu sayede Doğu Türkistan davasında gelecekte takip edecekleri yol haritasını çıkarabilmek için yurt içi ve yurt dışından 70’i aşkın dava ve yol arkadaşı dostunu İstanbul’da ağırlar.
İsa Yusuf Alptekin Beye ahde vefa gösteren Rıza Bekin Paşa, Kurultay’ı İsa Yusuf Alptekin Beyin “fahri başkanlığında” gerçekleştirir. Suudi Arabistan’daki hemşerilerinin büyük maddi destekleriyle gerçekleştirilen bu ikinci kurultay ile ileriye dönük faaliyetlere yönelik kararlar alınır.
Vakıf tüzüğünün sınırlamaları dolayısıyla, daha rahat hareket etmek üzere “Doğu Türkistan Dayanışma Derneği”ni kuran Rıza Bekin Paşa, 1997 yılında “Gulca Katliamı”nın yaşanması üzerine de “Doğu Türkistan Milli Merkezi”ni harekete geçirerek dünyanın farklı ülkelerinden ve ülkemizden ziyarete gelen gazetecilere konu hakkında brifingler verir.
Rıza Bekin Paşa’nın kendi ifadesiyle 1950’lerde Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Beyler tarafından kurulan Milli Merkezin maddi imkânsızlıklar dolayısıyla atıl kalması ve değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilmek üzere zikredilen merkezi ihya etme fikri ağır basar.
Milli Merkez üzerinden Amerika ve Tayvan gibi ülkelerle irtibat kurulur ve yine Rıza Bekin Paşa’nın ifadesiyle insan hakları ve hukuk kavramları üzerinden yürüyerek Doğu Türkistan meselesini uluslararası platformlara taşımak gayesine matuf faaliyetlere hız verilir.
Aslında merhum Rıza Bekin Paşa’nın bu faaliyetleri “Üç Efendiler” siyasetinin bir nevi devamı niteliği taşımıştır. Bu amaçla hem ülke içinde hem de dış ülkelerde sonuç alınmasına yönelik faaliyetlere girişilir.
Doğu Türkistan’ın Sesi Dergisini yeniden çıkarmaya başlayan Rıza Bekin Paşa, önceleri Türkçe-İngilizce-Arapça ve Uygurca olarak çıkarılan dergiyi, maddi imkânsızlıklar yüzünden sadece Türk olarak çıkarmaya devam eder.
Vakıf merkezinde her ay bir faaliyet yapma gayretinde olan Rıza Bekin Paşa, vefatından yaklaşık iki sene önce Abdurrahman Öztürk’ün Uygur Medya kanalına verdiği bir röportajında “başımıza her ne hal geldiyse parasızlıktan ve cahillikten geldi” diyerek yine Üç Efendi siyasetine atıf yapmaktan imtina etmez. Merhum İsa Yusuf Alptekin’in Endican ve Taşket’te bulunduğu sıralarda Özbek Şair Süleyman Çolpan da İsa Beye “başımıza her ne hal geldi ise cahillikten geldi” demişti.
Cahilliğe ve yetişmiş eleman sıkıntısına çare olmak üzere Doğu Türkistan’dan ülkemize okutmak üzere öğrenciler getirten Rıza Bekin Paşa, öğrencilerin sadece getirilmesine değil, onların barınma ve iaşelerinin karşılamasına da yardım etmekten bir an bile geri durmamıştır. Öğrencilerin getirilmesinde, burslarının verilmesinde, iaşe ve ibadelerinin karşılanmasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hemşerilerine ömrünün son dönemlerinde de bizzat müteşekkir olduğuna birçok defa şahit olmuşumdur.
“Doğu Türkistanlı her bireyin Türkiye Cumhuriyeti devletine her zaman dua etmesi gerekir” diyen Rıza Bekin Paşa, “Türkiye’de ikamet eden Doğu Türkistanlıların aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Paşayı da rahmetle anması gerekir” diyerek bir kez daha ahde vefasını göstermiştir. Rıza Bekin Paşa’ya göre nesilden nesile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığın aktarılarak devam ettirilmesinin önemle üzerinde durulmalıydı.
Rıza Bekin Paşa’ya göre insan haklarına saygısı olmayan bir devletin varlığını sürdürmesi imkânsızdı. Doğu Türkistan’ın Çin’in bir parçası değil, müstakilliği zorla elinden alınmış bir devlet olduğunun altını çizen Rıza Bekin Paşa, Çin anayasasında yazılı hiçbir hakkın Doğu Türkistanlılar tarafından kullanılamadığından dert yanardı. Kanuni ve temel insan haklarını yaşayabilmek için uluslararası teşkilat ve devletlerin yardımlarının alınması gerektiğini defaatle söylemekten imtina etmeyen Rıza Bekin Paşa, Doğu Türkistan mücadelesinin insan hakları ve hukuk düzleminde yürütülmesi gerektiğini birçok defa bendenizle de paylaşmıştı.
“Doğu Türkistan’ın bağımsızlığına adım gibi eminim” diyen Rıza Bekin Paşa, “biz Çin ile iki iyi komşu olabiliriz” de derdi.
2004 yılında tanışma ve vefatına kadar yakın dostluğunu gördüğüm Rıza Bekin Paşa, “gençleri yetiştirmek önemli önceliğimizdir” derdi. “Okutacağımız ve kafalarına Doğu Türkistan davasını yerleştireceğimiz gençlerimiz nereye giderlerse gitsinler, yetiştikleri üzere amel edecekler” demeyi de ihmal etmezdi.
Hayali okumalarına yardım ettiği gençlerin Doğu Türkistan’a dönüp öğretmenlik yaptıklarını görmekti. Maalesef Rıza Bekin Paşa 86 yıllık ömrünü tamamlayıp uçmağa vardığında ne Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını ne de yetiştirdiği gençlerinin Doğu Türkistan’da öğretmenlik yapabildiklerini görebildi. Lakin yetiştirmiş olduğu gençlerinden bir olarak diyebilirim ki; “Paşam, ruhun şâd mekânın Cennet olsun, açtığın yolda, yürüdüğün ülküde ilelebet davanı ve ideallerini yaşatacak nesiller peşi sıra gelmekte. Vuslat yakındır”.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.