Yaş alınca mı, yoksa koyverince mi yaşlanırız..

Bana; 'Bu yaşta bu hız, yoğunluk ve dinamizm; neyle oluyor, nasıl oluşuyor…' diyorlar..
Yaş alınca mı, yoksa koyverince mi yaşlanırız..

Aslında çok basit, biliyor musunuz…
İnanmak, heyecanı kaybetmemek,  yaşlanma ve ölüm korkusuna teslim olmamak…
Hatta Şair’in dediği gibi;

"Basit yaşamak, basit…
Sanki, hayat bir gün sona erecekmiş gibi…
Basit…"

İrade ve inisiyatifim dışında olan mutlakların farkındayım, çünkü…
Bunlar nedir mi..?
Söyleyeyim;
Yaşlanmak ve ölüm gibi dünya var olduğundan beri var olan ve var oldukça da var olmaya devam edecek "tek gerçek"…

Bu mutlaklığı değiştiren olmuş mu..?
Yaşlanmaktan korunabilen,
Ölümden kurtulabilen,
Olmuş mu…
Mücadeleci biriyim, kolay pes etmem, iddiasızlığı sevmem, girift işlerden çekinmem.
Zor da olsa, çalışınca başaracağım konularda azmetmek yerine teslimiyet bayrağını çekmem.

Ammaaaaaaa……
Yaşlanmak ve ölüm gibi mutlak değişmezlik sözkonusu olunca; "teslimiyet ve tevekkül"de olmayı tercih edenim.

Hal böyle olunca; takvimlerin değişmesi, yaşımın rakamsal artışı, görüntümdeki farklılaşma hız ve hareketime mani olmuyor.

Koyvermeyecek, vazgeçmeyecek ve "amaannn bizden geçti artık…" demeyeceksin.
Bana göre yaşlılık iddiasızlıktır.
İdeal ve iddian bitmişse; işte o zaman yaşlısındır.
Tebessümü unutursan, neşe nedir bilmezsen, sevmeyi ve kalbini sevmeyi bırakırsan; asıl o zaman yaşlısın.
Ve hatta, yaşayan bir ölüsündür.
Halbuki bakın; güneş her gün yeniden doğuyor.
"Dünya yaşlandı artık; galiba ben de yaşlandım" diyerek ısı ve ışığını pörsütmüyor.
Çok basit aslında, biliyor musunuz…
Sabah gözünüzü açtığınızda; "şükür bugün de uyandım" demek kadar, hem de…
"Hamdolsun Allah'ım.. Bugün de uyanabildim.." demek kadar basit…
Ten yıpranır, kırışır ve değişebilir.
Dürbün gibi gözlerin; "gözlük almalısın, gözlük…" bile diyebilir.
Dişlerin çiğnemekte, miden öğütmekte zorlanabilir.
İnanın hiçbir önemi yoktur.
Yeter ki; akıl, zihin ve kalp zinde olabilsin.
Bu da kendimize bağlıdır.
Çünkü kalp de senindir, akıl ve zihin de…
Direksiyonda sen varsın, kumanda elindedir.
Emri Hak vaki olmadıkça da, bu böyledir.
Ama pes edersen; yaş almasan da yaşlanırsın.
Kendini yaşlandırırsın.
Hızın da biter, yaşam hazzın da…
Yazın kışa döner…
Halbuki Rahmet Peygamberimiz ne buyurur;
"Yarın kıyametin kopacağını bilseniz de, elinizdeki fidanı dikiniz…"
Ne anlıyorum ben buradan;
Tıpkı ölüm ve tıpkı yaşlanmak gibi kıyamet de senin iraden dışında ve Cenab-ı Hakk'ın emir ve iradesi dahlindedir.
Bu yüzden de, sen yapabildiğini yap.
Kıyamet kopacağı gün bile olsa, yap buyurur…
Hayatın gerçeği bu iken,
Ve bu durum "mutlak değişmezken",
Koca koca konuşmalar, teoriler, dini referanslı kelamlar etmektense; basit-sade-yalın yaşamayı tercih ettim.
Yaşa takılmadım, yaşama ve yaşamaya baktım, hep.
Bazen birinin yürekten sarılması,
Birinin kalpten "Allah razı olsun" demesi,
Bir başkasının samimi bir tebessümü…
Öyle bir iksir oldu ki; yaşamımda…
İnsan isterse; yaşlanmadan da yaşar…
Yeter ki; istesin…
Yaşamla ve yaşımla yarışmadım.
Ama hem yaşım, hem yaşamla barışıktım.
Barışık kalmayı tercih ettim…
Ben de insanım.
Zaaflarım, eksiklerim ve hatalarımla, insanım.
Hele de Yaradan karşısında, ben de aciz ve sadece bir "kul"um.
Sabırsızlıklarım, kızgınlıklarım, üzüntüm, kederim, aceleciliklerim de oldu…
Hala da oluyor…
Ama kendime ve yakınımdakilere hep; "zamanla yarışılmaz; kazanan hep zaman olur" diye telkinde bulundum.

Bir gün 24 saattir ve sevinçliyken hızlı, kederliyken yavaş geçiyor gibi gelse de; bu bizim göreceliğimizden başka bir şey değildir.

Geçiyor geçiyor…
Hayatın dünle işi olmuyor; ileri, hep ileri bakıyor…
Hal ve mutlak gerçek böyleyse;
Ne kendimi çok önemserim, ne de hayatı…
Ne hayatı çok basit görürüm,  ne de kendimi..
Ama basit yaşamayı seçtim, sevdim…
Yalın, sade ve sadece…
"Şu olursa bu olur, şöyle olursa böyle olur ve o zaman her şey müthiş olur…" demenin vahşi cazibesine aldanıp; yaşadığım zamanı pas geçmedim.

Çünkü o hayalim olsa da, olmasa da; geçen zaman geçmiş olacak ve ömrüme yeniden eklenmeyecek.
Bu yüzden de; inancımı, heyecanımı, neşemi, yaşam tutkumu hep canlı tuttum.
Ve, tutarak bugünlere geldim.
Çünkü, "gün bugünkü gündür, saat bu saat…"
Hayat bu kadar basit…
Yaşadığım her gün kârımdır, diye bakarım.

Son sözüm;

Yaş almak, yaşlanmak değildir.
Ne zaman ki; hayatı bırakır, kendini görmezleşir ve kalben yıllara teslim bayrağını çekersen, yaşlanmaya karar vermişsin demektir.

Ben, henüz böyle bir karar vermedim…
Çünkü, şükrolsun ki; hala tebessüm edebiliyorum…
Benim sırrım bu...

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Hamza Yaylacı
    Sevgili abim seviyoruz seni yüce rabbim senden razı olsun inşallah 😊🤗
  • Ebru Aygün
    Masallah yine ne özel bir yazı
  • Ebru Aygün
    Kesinlikle yas alınca degil ,koyuverince yaşlanırız. Masallah canım abime
  • Ertan Karaman
    Enerji ve motivasyon veren güzel bir yazı olmuş ..Kaleminize sağlık
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat