Türkiye doğru yoldadır ve asla durmamalıdır..
Amerika’nın önde gelen dergilerinden Time’ın bu sayısının kapağı böyle.
Amerika yalnız.
Sadece yalnız mı.?
Aynı zamanda itibarsız,
Saygısız, sempatisiz ve kancıl.
Güvenilirliğini de bitiriyor.
Dünya sathında Amerika aleyhtarlığı çok hızlı şekilde artıyor.
Çünkü Amerika tutarsız,
Amerika çelişik,
Amerika’da birkaç “Amerikacık” var.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Pentagon ayrı telden, CIA ayrı telden, Beyaz Saray başka bir makamdan çalıyor.
Kurumsal bütünlük bitmiş.
Dışişleri Bakanı’yla, Dışişleri sözcüsünün sözleri bile birbiriyle tutarsız.
ABD Başkanı Trump, Erdoğan ile telefon görüşmesi yapıyor.
Beyaz Saray açıklaması fecaat.
Görüşmeyle alakasız söz ve söylemler içeriyor açıklama.
Basit bir hata mı bu.?
Hayır değil.
Bilinçli bir sabotaj ve resmen, hizipler arası çatışmanın dışavurumu.
Düşünün lütfen…
Türkiye’nin Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı” Harekatı başladı ve sekiz gün geçti.
Sekiz günde neredeyse, 18 değişik açıklama işittik ABD yetkililerinden ve kurumsal temsilcilerinden.
Sadece Türkiye değil; bütün Dünya, bu çelişik ve paradoks beyanatlarını takip ediyor şaşkınca, ABD’nin.
Peki Amerika bu hallere nasıl düştü..?
Hep vurgulamıştım.
ABD’yi kimin veya hangi zihniyetin yöneteceğiyle ilgili kavga fasılasız/fasılalı sürüyor.
Ve hatta gün be gün tırmanıyor.
İki ana akım olarak söyleyecek olursak; “Akıl” mı yönetecek, yoksa “Silah” mı.?
Yani “aklı” önceleyen ve etkinliği sadece ABD ile sınırlı olmayan kesim mi, yoksa; Pentagon-NeoCon-Evangelist-Yahudici zihniyet mi…
Özellikle ülkemiz ve coğrafyamız açısından bakınca; Pentagon-NeoCon kesimin görüntüselliği öne çıkıyor.
Ama dünya hakimiyeti “akılla” sağlanır diyen kesim, oyun içinde oyun kuruyor oynuyor ve şuanda ABD’yi yönettiğini sananları bile, kendi oyunlarında oyuna getiriyor.
Rezil ediyor.
Her geçen gün, ABD denen dünya jandarmalığına soyunan zihniyet kendi çelişkileriyle, itibar ve mevzi kaybetmeye devam ediyor.
Ha… Hafife aldığımı sakın düşünmeyin.
Pentagon-NeoCon ve Yahudici kesim hiç de öyle kolay lokma değil.
Bunlar, küresel iktidarı ve dolayısıyla ABD yönetiminde etkinliklerini kaybetmemek için; ABD’yi de, Dünya’yı da ateşe verecek kadar gözü kara ve pervasızlar.
Bu tespitimi de, bir kenara koyuyorum.
Coğrafyamızda yaşananlara bakınca; ABD gibi bir ülkenin terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarını görünce, hibrit savaş denen bulanık ve kirli savaşı dibine kadar kullanma yanlısı acımasızlığı ve inadı görünce; bu kesimin hem ABD ve hem de Dünya için ne büyük bir tehlike olduğunu görebiliriz.
Türkiye ne yapıyor ve yapacak..?
Türkiye doğru yolda ve 2017 başı ve özellikle ikinci yarısından itibaren, oyunu kuralına göre oynamaya başladı.
“Akıllı diplomasi” ile “Bilek gücünü” harmanlayarak, ilkesel ve bölgesel bazda bekasını koruma ve savunma stratejisiyle hareket ediyor.
Afrin Harekatı için akıllı ve akılcı bir hazırlık süreci yaşadı.
Bugünlere gelmeden, ABD’nin Pentagonist yönetimine karşı ittifak oluşumunun ve öneminin farkına vararak adımlar atmaya başladı.
“Aklı” önceleyenlerle asgari müştereklerde ve ülkesellik düzleminde, pek çok uluslararası hadiselerde birliktelik oluşturarak en uygun adımları attı/atıyor.
Katar Ambargosu, Kuzey Irak Referandumu ve son kertede BM’de Kudüs oylamasında; “akılcı bir diplomasiyle” küresellik arzeden bir “ortak cephe” oluşumuyla hareket etti.
Bu ise bize, Afrin Harekatı konusunda oldukça verimli bir zemin hazırladı.
Adeta Pentagon ABD’sinin söylem ve eylemleri devletimize bu adımı atması için mümbit bir gerekçe oluşturdu.
Bakınız…
NATO, İngiltere, Hollanda ve pek çok etkin mahfiller ülkemizin güvenliğine istinaden başlattığı bu harekatın meşruiyeti konusunda harekata olumlu açıklamalar yaptı.
Fransa’nın “sivillerin korunması” söylemli, göstermelik, BM Güvenlik konseyini acil toplantıya çağırmasından başka uluslararası bir girişim olmadı.
Daha önce de yazdım ve yeniden söylemekte fayda görüyorum.
Afrin’le başlayan harekatı, hedeflenen amaç elde edilmeden asla bırakamayız ve bırakmamalıyız.
Irak ve hatta İran sınırına kadar, sınırlarımızı teröre karşı güvenilir kılmadan vazgeçemeyiz.
Asla vazgeçmemeliyiz de…
Çünkü Pentagon ABD’sinin karşısındaki “güç ve Akıl” bu noktada bize destek veriyor.
Aslında o ”Akıl”, bir taşla birkaç kuş vuruyor.
Hem ülkemizle asgari müştereklerde yeni yüzyıl planlamasına dair ittifak oluşturuyor, hem de; en büyük hasmı konumundaki NeoCon-Pentagon ABD’sinin gücüne darbe vuruyor.
Çünkü bu kesim; ABD üzerinden oluşturmayı düşündüğü “küresel hakimiyeti” tesis etme noktasında Pentagon’culardan ayrışıyor.
Aralarında,çok ciddi yöntemsel ayrılıkları var.
Pentagon’cular, terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarıyla, bulanık ve kirli bir organizasyonla; yakarak, yıkarak ve sonrasında hedef coğrafyalarda kaos oluşturarak elde etme yaklaşımını benimsemişler.
Ki; şuanda Yemen, Afganistan, Katar, Ukrayna, Arabistan, Irak ve Suriye’de yaptıkları aynen budur.
Bu, Pentagon zihniyetinin alışkanlık haline getirdiği “Soğuk Savaş Dönemi” refleksinin kötü bir uygulamasından başka bir şey değildir.
Ama, “Akıl” diyen kesimin yönetsel mantalitesi daha revize, çağcıl ve dönemin ruhuna adapte edilen yeni bir kombinezon şeklindedir.
Bu kesim;
Çift kutuplu dünya dönemindeki refleksi; adeta modifiye edip, yeni bir vizyonla hakimiyet kurma ve yeni yüzyıl planlama yaklaşımındadır.
Bunun ise en temel dinamiği, terör örgütlerini kullanmak yerine; devletlerle ilişki, ittifak ve iletişim oluşturulması tercihidir.
Savaştan ziyade; “akılcı diplomasi”yle etkileme, ele geçirme ve kullanma şeklindedir.
ABD’nin karakolu ve figüranı ülke söyleminden ziyade; “ortaklık, stratejik birliktelik, ortak akıl” gibi, yeni çağın cazip jargonu ve yaklaşımıyla hareket etmek özelliğindedir.
Hal böyleyken; bizim yapmamız gereken, bu iki güç arasındaki savaşımı dikkat ve ciddiyetle takip ederek, güçler dengesindeki yerimizi netleştirip, güven telkin ederek; ülkesel menfaatlerimizi maksimize etmektir.
Kuzey Suriye boyutlu olarak ise;
Günübirlik soğutucu söz ve söylemlere itibar etmeden, ABD’nin bize muhatap sesinin güvensizliğini bilerek, akıllı, akılcı ve cesur eylemler ve diplomasiyle; şuanda ve ilerde menfaatlerimize daha yakın olan “akıl”la ittifakı pekiştirerek, dikkatli ve müteyakız iletişimle yürüyüşümüze devam etmeliyiz.
Öyle düşünüyorum ki ve kimi uluslararası dostlardan duyuyorum ki; yakın zamanda NATO tarafından ülkemizin terörle savaşımını içeren Afrin Harekatına dönük; desteğe ihtiyacımız olduğunda NATO’nun hazır olduğuna dair açıklamalar gelebilecektir.
Afrin Harekatı esnasında ve ilerleyen süreçte, Membiç ve Fırat’ın doğusuna dönük terörden arındırma adımlarımızda; CIA tandanslı ciddi ve önemli istihbarat paylaşımlarının olabileceği de duyumlarım arasında.
Çünkü CIA da, Pentagon-NeoCon ABD’sinin bölgesel yürüyüşünden hoşnut değil ve hatta oldukça rahatsız.
Çünkü CIA da tıpkı FED gibi, Pentagon-NeoCon’un, karşısında olan kesimin yanında ve kontrolünde.
Bu vesileyle de; Pentagonist yayılmacılığa ve Ortadoğu’ya dair NeoCon ABD’sinin politikalarından rahatsız ve karşı.
Ve şuanda; Ortadoğu ve Körfez boyutlu süreçte, Pentagon-NeoCon’lar ağır basıyor gibi görünse de; yakın zamanda “aklı” önceleyen kesimin etki ve ağırlığının barizleşeceğini ve etkisinin görünürlük arzedeceğini müşahede edeceğiz.
Bütün bu gelişmelere rağmen Membiç ve Fırat’ın doğusuna dair hedeflerimizde bazı şeyleri asla dikkatten uzak tutmamalıyız.
Membiç Harekatı ile Afrin, birbirinden çok farklı strateji ve siyaset barındırmaktadır.
Afrin Harekatını başarıyla ve bütün hızıyla sürdürürken, Membiç için her türlü diplomatik aklı kullanma yolunda ilerlemeliyiz.
Evet, şuanda Afrin’le ilgili askeri ve operasyonel adımı atıyoruz ve atmaya da devam etmeliyiz.
Afrin Harekatının getirdiği ve getireceği olumlu kazanımları, diplomasi ve her türlü istişarelerle avantaja çevirerek Membiç konusunu çatışmasız halletmeyi tercih etmeliyiz.
ABD ile sarsılan güvensizliğe rağmen farklı alternatifleri ve karşılıklı menfaatleri gözeterek, akıllı ve akılcı bir diplomatik iletişim oluşturarak Membiç’i terörden arındırma yolunu gözetmeliyiz.
Afrin operasyonunun zafer sarhoşluğuna kapılmadan, operasyon zamanı operasyon; ama diplomasi zamanı ise diplomasi diyerek oyunu kuralına göre oynamalıyız.
ABD ile de, Rusya ile de, İran ile de; ne ezeli dostuz, ne de ebedi düşman…
Duygularımızla ve hamasetle hareket etmemeliyiz.
En etkili anda, ateşi ve diplomasiyi yerinde ve en etkili şekilde kullanmayı başarı ile becerebilmeliyiz.
Bazı okurlarım soruyor; “Türkiye-ABD çatışması mı olacak yoksa..?”
Şunu söyleyeyim; ABD Türkiye çatışması olmaz. ABD, Rusya çatışması da olmaz.
Bu üç ülke birbiriyle fiili ve fiziki savaş haliyle karşı karşıya gelmez.
O noktaya gelinse bile; mutlaka farklı yol, yöntem ve figürler devreye girip bu çatışmaya imkan verilmez.
Membiç konusunda, sonuç olarak; Türkiye, burayı Afrin gibi bir operasyona gerek kalmadan, ABD ve görünen/görünmeyen aktörlerle görüşerek ve iki tarafın da onay vereceği; kazananı ve kaybedeni olmayacak bir formül üzerinde YPG/PYD/PKK/DAEŞ teröründen arındırılmış hale getirmelidir/getirecektir.
Yeniden söylüyorum.
Türkiye doğru yolda ilerliyor.
Çok büyük bir taktik ve stratejik hata yapmadığımız sürece, süreç bizim lehimize gelişecektir.
Her geçen gün, ülkemizin bölgesel başat aktörlüğü öne çıkacak ve coğrafyadaki halklar nezdinde oluşan itibarıyla lider ülke konumu pekişecektir.
Bu yüzden de;
Yeter ki, içerde bir ve beraber olalım.
Enseyi karartmayalım.
Omurgalı ve dik duralım.
Erdoğan husumeti uğruna, devlete ve bekamıza zarar verecek söz ve eylemlerden uzak duralım.
İktidarı yıkmak amacıyla her yolu meşru sayarak; Afrin Harekatı gibi geleceğimizin tesisi için çok büyük önem arzeden “Milli Harekata” vurulan balta olmayalım.
Türkiye Cumhuriyeti gibi, ulu çınarın gövdesine vurulan hain baltaları tutan el olmayalım.
Kirli ve bulanık propaganda yapan terör örgütlerine ve ülkemize hasım devletlere malzeme vermeyelim.
Sahada/cephede kazandığımız ve kazanacağımız edinimleri dahili ihtilaf ve siyasi husumetimizle berheva etmeyelim.
İktidarı, Erdoğan’ı sevmeyebilirsiniz.
Buna kimsenin bir sözü olmaz ve olamaz.
Ama, bu ülkede isen ve kimliğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazıyor ise;
İhanet etmeyeceksin/edemezsin, ihanete eşdeğer sonuçlar doğuracak muhalefet edemezsin/etmeyeceksin ve bu ülkeyi seveceksin/sevmek zorundasın.
Bu ülkenin, milli menfaatlerine halel getirecek eylem ve adımlardan şiddetle uzak duracaksın.
Normal zamanlardan farklı olarak; Herkes bu süreçte, bin düşünüp bir konuşmalıdır.
Haklı olunan kimi konularda bile; milli menfaatler söz konusu olduğunda, yutkunmalı ve susmalıyız.
Dik, diri, güçlü, bir ve beraber olacağız.
Devlet-vatan-millet-bayrak ulviyetimizde sımsıkı kenetleneceğiz.
Asla düşmeyeceğiz.
Yıkılmayacağız.
Bölünmeyeceğiz.
İnadına bir, inadına beraber, inadına “Biz” olacağız.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım…
Amerika yalnız.
Sadece yalnız mı.?
Aynı zamanda itibarsız,
Saygısız, sempatisiz ve kancıl.
Güvenilirliğini de bitiriyor.
Dünya sathında Amerika aleyhtarlığı çok hızlı şekilde artıyor.
Çünkü Amerika tutarsız,
Amerika çelişik,
Amerika’da birkaç “Amerikacık” var.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Pentagon ayrı telden, CIA ayrı telden, Beyaz Saray başka bir makamdan çalıyor.
Kurumsal bütünlük bitmiş.
Dışişleri Bakanı’yla, Dışişleri sözcüsünün sözleri bile birbiriyle tutarsız.
ABD Başkanı Trump, Erdoğan ile telefon görüşmesi yapıyor.
Beyaz Saray açıklaması fecaat.
Görüşmeyle alakasız söz ve söylemler içeriyor açıklama.
Basit bir hata mı bu.?
Hayır değil.
Bilinçli bir sabotaj ve resmen, hizipler arası çatışmanın dışavurumu.
Düşünün lütfen…
Türkiye’nin Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı” Harekatı başladı ve sekiz gün geçti.
Sekiz günde neredeyse, 18 değişik açıklama işittik ABD yetkililerinden ve kurumsal temsilcilerinden.
Sadece Türkiye değil; bütün Dünya, bu çelişik ve paradoks beyanatlarını takip ediyor şaşkınca, ABD’nin.
Peki Amerika bu hallere nasıl düştü..?
Hep vurgulamıştım.
ABD’yi kimin veya hangi zihniyetin yöneteceğiyle ilgili kavga fasılasız/fasılalı sürüyor.
Ve hatta gün be gün tırmanıyor.
İki ana akım olarak söyleyecek olursak; “Akıl” mı yönetecek, yoksa “Silah” mı.?
Yani “aklı” önceleyen ve etkinliği sadece ABD ile sınırlı olmayan kesim mi, yoksa; Pentagon-NeoCon-Evangelist-Yahudici zihniyet mi…
Özellikle ülkemiz ve coğrafyamız açısından bakınca; Pentagon-NeoCon kesimin görüntüselliği öne çıkıyor.
Ama dünya hakimiyeti “akılla” sağlanır diyen kesim, oyun içinde oyun kuruyor oynuyor ve şuanda ABD’yi yönettiğini sananları bile, kendi oyunlarında oyuna getiriyor.
Rezil ediyor.
Her geçen gün, ABD denen dünya jandarmalığına soyunan zihniyet kendi çelişkileriyle, itibar ve mevzi kaybetmeye devam ediyor.
Ha… Hafife aldığımı sakın düşünmeyin.
Pentagon-NeoCon ve Yahudici kesim hiç de öyle kolay lokma değil.
Bunlar, küresel iktidarı ve dolayısıyla ABD yönetiminde etkinliklerini kaybetmemek için; ABD’yi de, Dünya’yı da ateşe verecek kadar gözü kara ve pervasızlar.
Bu tespitimi de, bir kenara koyuyorum.
Coğrafyamızda yaşananlara bakınca; ABD gibi bir ülkenin terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarını görünce, hibrit savaş denen bulanık ve kirli savaşı dibine kadar kullanma yanlısı acımasızlığı ve inadı görünce; bu kesimin hem ABD ve hem de Dünya için ne büyük bir tehlike olduğunu görebiliriz.
Türkiye ne yapıyor ve yapacak..?
Türkiye doğru yolda ve 2017 başı ve özellikle ikinci yarısından itibaren, oyunu kuralına göre oynamaya başladı.
“Akıllı diplomasi” ile “Bilek gücünü” harmanlayarak, ilkesel ve bölgesel bazda bekasını koruma ve savunma stratejisiyle hareket ediyor.
Afrin Harekatı için akıllı ve akılcı bir hazırlık süreci yaşadı.
Bugünlere gelmeden, ABD’nin Pentagonist yönetimine karşı ittifak oluşumunun ve öneminin farkına vararak adımlar atmaya başladı.
“Aklı” önceleyenlerle asgari müştereklerde ve ülkesellik düzleminde, pek çok uluslararası hadiselerde birliktelik oluşturarak en uygun adımları attı/atıyor.
Katar Ambargosu, Kuzey Irak Referandumu ve son kertede BM’de Kudüs oylamasında; “akılcı bir diplomasiyle” küresellik arzeden bir “ortak cephe” oluşumuyla hareket etti.
Bu ise bize, Afrin Harekatı konusunda oldukça verimli bir zemin hazırladı.
Adeta Pentagon ABD’sinin söylem ve eylemleri devletimize bu adımı atması için mümbit bir gerekçe oluşturdu.
Bakınız…
NATO, İngiltere, Hollanda ve pek çok etkin mahfiller ülkemizin güvenliğine istinaden başlattığı bu harekatın meşruiyeti konusunda harekata olumlu açıklamalar yaptı.
Fransa’nın “sivillerin korunması” söylemli, göstermelik, BM Güvenlik konseyini acil toplantıya çağırmasından başka uluslararası bir girişim olmadı.
Daha önce de yazdım ve yeniden söylemekte fayda görüyorum.
Afrin’le başlayan harekatı, hedeflenen amaç elde edilmeden asla bırakamayız ve bırakmamalıyız.
Irak ve hatta İran sınırına kadar, sınırlarımızı teröre karşı güvenilir kılmadan vazgeçemeyiz.
Asla vazgeçmemeliyiz de…
Çünkü Pentagon ABD’sinin karşısındaki “güç ve Akıl” bu noktada bize destek veriyor.
Aslında o ”Akıl”, bir taşla birkaç kuş vuruyor.
Hem ülkemizle asgari müştereklerde yeni yüzyıl planlamasına dair ittifak oluşturuyor, hem de; en büyük hasmı konumundaki NeoCon-Pentagon ABD’sinin gücüne darbe vuruyor.
Çünkü bu kesim; ABD üzerinden oluşturmayı düşündüğü “küresel hakimiyeti” tesis etme noktasında Pentagon’culardan ayrışıyor.
Aralarında,çok ciddi yöntemsel ayrılıkları var.
Pentagon’cular, terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarıyla, bulanık ve kirli bir organizasyonla; yakarak, yıkarak ve sonrasında hedef coğrafyalarda kaos oluşturarak elde etme yaklaşımını benimsemişler.
Ki; şuanda Yemen, Afganistan, Katar, Ukrayna, Arabistan, Irak ve Suriye’de yaptıkları aynen budur.
Bu, Pentagon zihniyetinin alışkanlık haline getirdiği “Soğuk Savaş Dönemi” refleksinin kötü bir uygulamasından başka bir şey değildir.
Ama, “Akıl” diyen kesimin yönetsel mantalitesi daha revize, çağcıl ve dönemin ruhuna adapte edilen yeni bir kombinezon şeklindedir.
Bu kesim;
Çift kutuplu dünya dönemindeki refleksi; adeta modifiye edip, yeni bir vizyonla hakimiyet kurma ve yeni yüzyıl planlama yaklaşımındadır.
Bunun ise en temel dinamiği, terör örgütlerini kullanmak yerine; devletlerle ilişki, ittifak ve iletişim oluşturulması tercihidir.
Savaştan ziyade; “akılcı diplomasi”yle etkileme, ele geçirme ve kullanma şeklindedir.
ABD’nin karakolu ve figüranı ülke söyleminden ziyade; “ortaklık, stratejik birliktelik, ortak akıl” gibi, yeni çağın cazip jargonu ve yaklaşımıyla hareket etmek özelliğindedir.
Hal böyleyken; bizim yapmamız gereken, bu iki güç arasındaki savaşımı dikkat ve ciddiyetle takip ederek, güçler dengesindeki yerimizi netleştirip, güven telkin ederek; ülkesel menfaatlerimizi maksimize etmektir.
Kuzey Suriye boyutlu olarak ise;
Günübirlik soğutucu söz ve söylemlere itibar etmeden, ABD’nin bize muhatap sesinin güvensizliğini bilerek, akıllı, akılcı ve cesur eylemler ve diplomasiyle; şuanda ve ilerde menfaatlerimize daha yakın olan “akıl”la ittifakı pekiştirerek, dikkatli ve müteyakız iletişimle yürüyüşümüze devam etmeliyiz.
Öyle düşünüyorum ki ve kimi uluslararası dostlardan duyuyorum ki; yakın zamanda NATO tarafından ülkemizin terörle savaşımını içeren Afrin Harekatına dönük; desteğe ihtiyacımız olduğunda NATO’nun hazır olduğuna dair açıklamalar gelebilecektir.
Afrin Harekatı esnasında ve ilerleyen süreçte, Membiç ve Fırat’ın doğusuna dönük terörden arındırma adımlarımızda; CIA tandanslı ciddi ve önemli istihbarat paylaşımlarının olabileceği de duyumlarım arasında.
Çünkü CIA da, Pentagon-NeoCon ABD’sinin bölgesel yürüyüşünden hoşnut değil ve hatta oldukça rahatsız.
Çünkü CIA da tıpkı FED gibi, Pentagon-NeoCon’un, karşısında olan kesimin yanında ve kontrolünde.
Bu vesileyle de; Pentagonist yayılmacılığa ve Ortadoğu’ya dair NeoCon ABD’sinin politikalarından rahatsız ve karşı.
Ve şuanda; Ortadoğu ve Körfez boyutlu süreçte, Pentagon-NeoCon’lar ağır basıyor gibi görünse de; yakın zamanda “aklı” önceleyen kesimin etki ve ağırlığının barizleşeceğini ve etkisinin görünürlük arzedeceğini müşahede edeceğiz.
Bütün bu gelişmelere rağmen Membiç ve Fırat’ın doğusuna dair hedeflerimizde bazı şeyleri asla dikkatten uzak tutmamalıyız.
Membiç Harekatı ile Afrin, birbirinden çok farklı strateji ve siyaset barındırmaktadır.
Afrin Harekatını başarıyla ve bütün hızıyla sürdürürken, Membiç için her türlü diplomatik aklı kullanma yolunda ilerlemeliyiz.
Evet, şuanda Afrin’le ilgili askeri ve operasyonel adımı atıyoruz ve atmaya da devam etmeliyiz.
Afrin Harekatının getirdiği ve getireceği olumlu kazanımları, diplomasi ve her türlü istişarelerle avantaja çevirerek Membiç konusunu çatışmasız halletmeyi tercih etmeliyiz.
ABD ile sarsılan güvensizliğe rağmen farklı alternatifleri ve karşılıklı menfaatleri gözeterek, akıllı ve akılcı bir diplomatik iletişim oluşturarak Membiç’i terörden arındırma yolunu gözetmeliyiz.
Afrin operasyonunun zafer sarhoşluğuna kapılmadan, operasyon zamanı operasyon; ama diplomasi zamanı ise diplomasi diyerek oyunu kuralına göre oynamalıyız.
ABD ile de, Rusya ile de, İran ile de; ne ezeli dostuz, ne de ebedi düşman…
Duygularımızla ve hamasetle hareket etmemeliyiz.
En etkili anda, ateşi ve diplomasiyi yerinde ve en etkili şekilde kullanmayı başarı ile becerebilmeliyiz.
Bazı okurlarım soruyor; “Türkiye-ABD çatışması mı olacak yoksa..?”
Şunu söyleyeyim; ABD Türkiye çatışması olmaz. ABD, Rusya çatışması da olmaz.
Bu üç ülke birbiriyle fiili ve fiziki savaş haliyle karşı karşıya gelmez.
O noktaya gelinse bile; mutlaka farklı yol, yöntem ve figürler devreye girip bu çatışmaya imkan verilmez.
Membiç konusunda, sonuç olarak; Türkiye, burayı Afrin gibi bir operasyona gerek kalmadan, ABD ve görünen/görünmeyen aktörlerle görüşerek ve iki tarafın da onay vereceği; kazananı ve kaybedeni olmayacak bir formül üzerinde YPG/PYD/PKK/DAEŞ teröründen arındırılmış hale getirmelidir/getirecektir.
Yeniden söylüyorum.
Türkiye doğru yolda ilerliyor.
Çok büyük bir taktik ve stratejik hata yapmadığımız sürece, süreç bizim lehimize gelişecektir.
Her geçen gün, ülkemizin bölgesel başat aktörlüğü öne çıkacak ve coğrafyadaki halklar nezdinde oluşan itibarıyla lider ülke konumu pekişecektir.
Bu yüzden de;
Yeter ki, içerde bir ve beraber olalım.
Enseyi karartmayalım.
Omurgalı ve dik duralım.
Erdoğan husumeti uğruna, devlete ve bekamıza zarar verecek söz ve eylemlerden uzak duralım.
İktidarı yıkmak amacıyla her yolu meşru sayarak; Afrin Harekatı gibi geleceğimizin tesisi için çok büyük önem arzeden “Milli Harekata” vurulan balta olmayalım.
Türkiye Cumhuriyeti gibi, ulu çınarın gövdesine vurulan hain baltaları tutan el olmayalım.
Kirli ve bulanık propaganda yapan terör örgütlerine ve ülkemize hasım devletlere malzeme vermeyelim.
Sahada/cephede kazandığımız ve kazanacağımız edinimleri dahili ihtilaf ve siyasi husumetimizle berheva etmeyelim.
İktidarı, Erdoğan’ı sevmeyebilirsiniz.
Buna kimsenin bir sözü olmaz ve olamaz.
Ama, bu ülkede isen ve kimliğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazıyor ise;
İhanet etmeyeceksin/edemezsin, ihanete eşdeğer sonuçlar doğuracak muhalefet edemezsin/etmeyeceksin ve bu ülkeyi seveceksin/sevmek zorundasın.
Bu ülkenin, milli menfaatlerine halel getirecek eylem ve adımlardan şiddetle uzak duracaksın.
Normal zamanlardan farklı olarak; Herkes bu süreçte, bin düşünüp bir konuşmalıdır.
Haklı olunan kimi konularda bile; milli menfaatler söz konusu olduğunda, yutkunmalı ve susmalıyız.
Dik, diri, güçlü, bir ve beraber olacağız.
Devlet-vatan-millet-bayrak ulviyetimizde sımsıkı kenetleneceğiz.
Asla düşmeyeceğiz.
Yıkılmayacağız.
Bölünmeyeceğiz.
İnadına bir, inadına beraber, inadına “Biz” olacağız.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.