Seçim süreçlerinde neden bazı dillerden ve kalemlerden zehir akar ki!..
Vatandaş, en ağır/uçuk ve ütopik iddialarda bulunabilir.
Ki, oluyor da…
"Muhalefet kazanırsa daha beter oluruz/iktidar kalırsa beterin beteri oluruz" gibi gibi söylemler gırla gidiyor.
Yadırgamıyorum bile…
Hep böyleydi, şimdi de böyle ve yakın gelecekte de böyle olmaya devam edecektir.
Vatandaş kahvelerde/siyasi tartışmalarda dinden de bahseder, vatandan da, milliyetten de, bekadan da bahseder.
Ve hatta kendi partisine oy vermeyi dinle eş tutarken, muhalif partiye oy vermeyi dindışı olarak bile söyler!
Vatandaş böyledir ve kimsenin laf etmeye de pek hakkı olamaz.
Ama bir de, okumuş/kendini entelektüel gören/kalem efendisi olduğunu söyleyen bir kesim var.
Bunların yorumlarındaki amiyaneliği/çıldırmışlığı/zıvanadan çıkmışlığı görünce; doğrusu art niyet arıyorum/samimiyetten uzak buluyorum ve bir çakallık seziyorum!
Açıkçası, her şeyi bilip de bilmezden gelircesine/sadece kandırmak ve zihin bulandırmak amaçlı bu yorumlara tahammül edemiyorum!
"Yok efendim, filanca kazanırsa;
Güneyden Türkiye'ye saldırı başlayacak,
Emperyalist kuşatma başlayacak,
Amerika boş durmayacak, Türk-Rus savaşı başlatılacak,
İran ve Ermenistan anlaşacak ve Azerbaycan'a saldıracak,
Suriye'de terör devleti kurulacak,
Türkiye Anadolu'ya hapsedilecek…" gibi söz ve söylemler işitiyorum!
Amaç ne?
Seçime giderken seçmeni etkilemek ve tercihini kendi siyasetinden yana çevirmek.
Özellikle de iktidar yanlısı olanlar ve güya Erdoğan'ı sevenler yapıyor bunu!
Ama ben söyleyeyim,
Böylesi söz ve söylemlerle/Amerika ve Avrupa düşmanlığını körükleyerek ve nereye varacağı belli olmayan laflar ederek; hem Erdoğan'a ve hem de Türkiye'ye kötülük yapılıyor.
Hele de, ekonomik ve finansal bir kriz sarmalı yaşanırken,
Düşmanlaştırılan Amerika'nın parasına bu kadar bağımlıyken,
Türkiye'ye yabancı yatırımcı ve finans gelmesi hayati bir önemdeyken,
İhracatın en fazlası Avrupa'ya yapılırken, bu arkadaşlar bu zehirli dille ne hedefliyorlar acaba!
Ve özellikle,
Aldığım duyumlara göre bu hafta sonu Sayın Cumhurbaşkanı yabancı fon ve yatırım çevreleriyle görüşmeler yapmış…
Gayet de iyi geçmiş,
Hatta bir mutabakata varıldığı bile söyleniyor.
Hal böyleyken,
Batı ve Amerika için kaleminden zehir akıtanlar ne yapmış oluyor?
Erdoğan'ın elini zayıflatmaktan, Türkiye'nin bugününe ve geleceğine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor!
Kaldı ki,
Amerika ve Avrupa neden Türkiye'yi batırmaya çalışsın,
Neden kaos ve kargaşaya teslim olmuş bir Türkiye istesinler!
Kimse kusura bakmasın,
Bunu isteseler çoktan yapabilirlerdi ve yapmışlardı,
Ama yapmadılar.
Çünkü kaosa düşmüş ve iç savaşa sürüklenmiş bir Türkiye'yi onlar da istemezler!
Bu arada,
Rusya'nın, Avrupa ülkeleri ve Amerika'dan çok daha fazla Türkiye düşmanı olduğu aşikarken,
Suriye konusunda ülkemize yaşattıkları ortadayken; bu aklı evvel yazar-çizer ve yorumcularımızın Rusya'ya toz kondurmamaları gerçekten şaşkınlık verici…
Üstelik,
Rusya ile ticaretten/Rus oligarklardan ve Rus sermayesinden Türkiye'ye gelen finansın, devede kulak mesabesinde olduğu ve hiçbir yaraya merhem olmadığı herkesçe bilinirken; ağızlarından "emperyalist kuşatma ile karşı karşıyayız" diyen bu fantastiklerin neyine inanalım ve itibar edelim!
Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…
Hanımlar Beyler,
Daha önce de söyledim; sadece bir seçime gidiyoruz, savaşa değil…
Ama savaşta bile edilmeyecek laflar ediyoruz.
Şunun şurası 50 gün sonra bu süreç bitecek,
Peki, sonra o sövüp saydığınız/her türlü melanete bulandırdığınız ve düşmanlaştırdığınız ülkelerin yüzüne nasıl bakacaksınız!
Ama size göre ne var,
Sizden sonrası tufan;
Dert-bela Erdoğan'da,
Muhatap olacak nasılsa Erdoğan ve yüz yüze gelecek olan nasılsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti!..
Son bir hatırlatma daha,
Yaklaşık 10-12 senedir yalnızlaşan/yalnızlaştırılan, akıllı-akılcı diplomasiden uzak kalan ve herkesi düşmanlaştıran Türkiye'nin, yeniden diyalog kurmak ve diplomatik ilişkiye geçmek için sergilediği çabaları ve fedakarlıkları unuttunuz mu/unuttuk mu!..
Anlamadığım veya anlam veremediğim bir diğer husus da şu;
Sadece konuş, sadece söv, sadece husumet besle ve sadece düşmancılık oyna!
Bununla, bugüne kadar ne geçti elimize ve bundan sonra ne geçecek?
Emin olun, sıfır elde var sıfır!
Soruyorum size!
Böylelikle nereyi aldık/ne kazandık veya neyi kaybetmekten kurtulduk!
Tam tersi, kimse kızmasın ve kusura bakmasın ama hep kaybeden/geri giden ve gerileyen olduk!
Sonuç:
Küresel ölçekte yaşanan bu kritik süreçte içe kapanmacı ve iç siyasi kaygılarla kayıkçı kavgacı bir durum oluşmasından hep korkmuş ve uyarmıştım.
Treni kaçırırız/kaçırmak üzereyiz ve kaçırıyoruz demekten dilimde tüy bitmişti.
Ama yok;
Biz böyleyiz, söveriz, naralarla kükreriz ve keskin sirke olmaktan asla vazgeçmeyiz!
Belki bir ümit demiştim,
Belki yaşanılan Pandemi, yaşadığımız ekonomik sıkıntı, yaşanılan deprem gözümüzü açar demiştim ama yanılmışım!
Aynı hamam aynı tas!..
Allah bize ve böyle kritik anlarda dilinin ayarı olmayan -sözüm ona- kendini kanaat önderi gören/toplum yönlendirmecisi diye bilinen/eli kalem tutan cahillere ve aklı evvellere akıl-fikir/basiret-feraset versin!
Not:
Girdiğimiz seçim sürecinde bana ve aileme adaylık teklif eden siyasi partilere teşekkür ediyorum.
Hayatımın son 40 yılında siyasetin hep göbeğinde oldum ama hep aktif siyasetin dışında kaldım.
Herkesin bir tavrı, tarzı ve siyasete bakışı var.
Benim ve ailemin de böyle…
Yeniden,
Teveccüh gösteren, davet eden ve ilgisini esirgemeyen dostlara ve siyasilere teşekkürlerimi sunuyorum.
Allah, ülkemiz/milletimiz/devletimiz için hayırlısı neyse ve en hayırlı yönetim hangisiyse onu nasip etsin inşallah!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Ki, oluyor da…
"Muhalefet kazanırsa daha beter oluruz/iktidar kalırsa beterin beteri oluruz" gibi gibi söylemler gırla gidiyor.
Yadırgamıyorum bile…
Hep böyleydi, şimdi de böyle ve yakın gelecekte de böyle olmaya devam edecektir.
Vatandaş kahvelerde/siyasi tartışmalarda dinden de bahseder, vatandan da, milliyetten de, bekadan da bahseder.
Ve hatta kendi partisine oy vermeyi dinle eş tutarken, muhalif partiye oy vermeyi dindışı olarak bile söyler!
Vatandaş böyledir ve kimsenin laf etmeye de pek hakkı olamaz.
Ama bir de, okumuş/kendini entelektüel gören/kalem efendisi olduğunu söyleyen bir kesim var.
Bunların yorumlarındaki amiyaneliği/çıldırmışlığı/zıvanadan çıkmışlığı görünce; doğrusu art niyet arıyorum/samimiyetten uzak buluyorum ve bir çakallık seziyorum!
Açıkçası, her şeyi bilip de bilmezden gelircesine/sadece kandırmak ve zihin bulandırmak amaçlı bu yorumlara tahammül edemiyorum!
"Yok efendim, filanca kazanırsa;
Güneyden Türkiye'ye saldırı başlayacak,
Emperyalist kuşatma başlayacak,
Amerika boş durmayacak, Türk-Rus savaşı başlatılacak,
İran ve Ermenistan anlaşacak ve Azerbaycan'a saldıracak,
Suriye'de terör devleti kurulacak,
Türkiye Anadolu'ya hapsedilecek…" gibi söz ve söylemler işitiyorum!
Amaç ne?
Seçime giderken seçmeni etkilemek ve tercihini kendi siyasetinden yana çevirmek.
Özellikle de iktidar yanlısı olanlar ve güya Erdoğan'ı sevenler yapıyor bunu!
Ama ben söyleyeyim,
Böylesi söz ve söylemlerle/Amerika ve Avrupa düşmanlığını körükleyerek ve nereye varacağı belli olmayan laflar ederek; hem Erdoğan'a ve hem de Türkiye'ye kötülük yapılıyor.
Hele de, ekonomik ve finansal bir kriz sarmalı yaşanırken,
Düşmanlaştırılan Amerika'nın parasına bu kadar bağımlıyken,
Türkiye'ye yabancı yatırımcı ve finans gelmesi hayati bir önemdeyken,
İhracatın en fazlası Avrupa'ya yapılırken, bu arkadaşlar bu zehirli dille ne hedefliyorlar acaba!
Ve özellikle,
Aldığım duyumlara göre bu hafta sonu Sayın Cumhurbaşkanı yabancı fon ve yatırım çevreleriyle görüşmeler yapmış…
Gayet de iyi geçmiş,
Hatta bir mutabakata varıldığı bile söyleniyor.
Hal böyleyken,
Batı ve Amerika için kaleminden zehir akıtanlar ne yapmış oluyor?
Erdoğan'ın elini zayıflatmaktan, Türkiye'nin bugününe ve geleceğine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor!
Kaldı ki,
Amerika ve Avrupa neden Türkiye'yi batırmaya çalışsın,
Neden kaos ve kargaşaya teslim olmuş bir Türkiye istesinler!
Kimse kusura bakmasın,
Bunu isteseler çoktan yapabilirlerdi ve yapmışlardı,
Ama yapmadılar.
Çünkü kaosa düşmüş ve iç savaşa sürüklenmiş bir Türkiye'yi onlar da istemezler!
Bu arada,
Rusya'nın, Avrupa ülkeleri ve Amerika'dan çok daha fazla Türkiye düşmanı olduğu aşikarken,
Suriye konusunda ülkemize yaşattıkları ortadayken; bu aklı evvel yazar-çizer ve yorumcularımızın Rusya'ya toz kondurmamaları gerçekten şaşkınlık verici…
Üstelik,
Rusya ile ticaretten/Rus oligarklardan ve Rus sermayesinden Türkiye'ye gelen finansın, devede kulak mesabesinde olduğu ve hiçbir yaraya merhem olmadığı herkesçe bilinirken; ağızlarından "emperyalist kuşatma ile karşı karşıyayız" diyen bu fantastiklerin neyine inanalım ve itibar edelim!
Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…
Hanımlar Beyler,
Daha önce de söyledim; sadece bir seçime gidiyoruz, savaşa değil…
Ama savaşta bile edilmeyecek laflar ediyoruz.
Şunun şurası 50 gün sonra bu süreç bitecek,
Peki, sonra o sövüp saydığınız/her türlü melanete bulandırdığınız ve düşmanlaştırdığınız ülkelerin yüzüne nasıl bakacaksınız!
Ama size göre ne var,
Sizden sonrası tufan;
Dert-bela Erdoğan'da,
Muhatap olacak nasılsa Erdoğan ve yüz yüze gelecek olan nasılsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti!..
Son bir hatırlatma daha,
Yaklaşık 10-12 senedir yalnızlaşan/yalnızlaştırılan, akıllı-akılcı diplomasiden uzak kalan ve herkesi düşmanlaştıran Türkiye'nin, yeniden diyalog kurmak ve diplomatik ilişkiye geçmek için sergilediği çabaları ve fedakarlıkları unuttunuz mu/unuttuk mu!..
Anlamadığım veya anlam veremediğim bir diğer husus da şu;
Sadece konuş, sadece söv, sadece husumet besle ve sadece düşmancılık oyna!
Bununla, bugüne kadar ne geçti elimize ve bundan sonra ne geçecek?
Emin olun, sıfır elde var sıfır!
Soruyorum size!
Böylelikle nereyi aldık/ne kazandık veya neyi kaybetmekten kurtulduk!
Tam tersi, kimse kızmasın ve kusura bakmasın ama hep kaybeden/geri giden ve gerileyen olduk!
Sonuç:
Küresel ölçekte yaşanan bu kritik süreçte içe kapanmacı ve iç siyasi kaygılarla kayıkçı kavgacı bir durum oluşmasından hep korkmuş ve uyarmıştım.
Treni kaçırırız/kaçırmak üzereyiz ve kaçırıyoruz demekten dilimde tüy bitmişti.
Ama yok;
Biz böyleyiz, söveriz, naralarla kükreriz ve keskin sirke olmaktan asla vazgeçmeyiz!
Belki bir ümit demiştim,
Belki yaşanılan Pandemi, yaşadığımız ekonomik sıkıntı, yaşanılan deprem gözümüzü açar demiştim ama yanılmışım!
Aynı hamam aynı tas!..
Allah bize ve böyle kritik anlarda dilinin ayarı olmayan -sözüm ona- kendini kanaat önderi gören/toplum yönlendirmecisi diye bilinen/eli kalem tutan cahillere ve aklı evvellere akıl-fikir/basiret-feraset versin!
Not:
Girdiğimiz seçim sürecinde bana ve aileme adaylık teklif eden siyasi partilere teşekkür ediyorum.
Hayatımın son 40 yılında siyasetin hep göbeğinde oldum ama hep aktif siyasetin dışında kaldım.
Herkesin bir tavrı, tarzı ve siyasete bakışı var.
Benim ve ailemin de böyle…
Yeniden,
Teveccüh gösteren, davet eden ve ilgisini esirgemeyen dostlara ve siyasilere teşekkürlerimi sunuyorum.
Allah, ülkemiz/milletimiz/devletimiz için hayırlısı neyse ve en hayırlı yönetim hangisiyse onu nasip etsin inşallah!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ekrem Şevik
Hakan Seçici
Hasan
Ekrem Al
Zafer
Ceylan Büyük
Ahmet Ay
Harun
Doğuş D.
Mustafa Kaya