KKTC’ye yatırımcı nasıl gelir…
Davet ve teklif güzel.
Aslında olması gereken de bu.
Özellikle Türk yatırımcılar için bakir bir bölge ve ülke.
Turizm, enerji, tarım alanında mümbit imkanlara sahip ve yatırımcılara cazip gelebilecek bir imkan.
Bu bağlamda Bakan Taçoy’un söylemleri de yerinde ve isabetli…
Ama yatırım ve yatırımcı için bunlar yetmez, yetmiyor.
Özellikle de kanuni düzenlemelerin olmaması, devletin kurumsal yapısının oluşmaması ve öngörülmezlik var ise; çok cazip doğal olanaklar olsa da yatırım gelmesi için yeterli olmuyor.
Bu genel-geçer durumu KKTC’ye uyarlayarak bakınca maalesef ciddi eksiklik ve zaafları görmemek mümkün değil.
Çünkü sermaye güvenli liman ister.
Eski bir BDDK Başkanı dostum; “Sermaye güvercin gibidir, ürkütürsen kaçar” derdi.
Bu kural her ülke için geçerlidir.
Türkiye’ye bile baktığımızda bunun somut tezahürlerini görürüz.
2002’den 2010’lara kadar yatırımcıya güven telkin eden düzenlemeler birincil tercih ve öncelik olmuştu. Sermaye akmaya başlamıştı.
Ne zaman ki kurumsal uygulama sekteye uğradı, hukuksal boyut zaafa düştü; işte o zaman yatırımcı önce gizliden sonra aleni kaçmaya başladı.
Çünkü sermaye ürkmüştü.
Ve ne yazık ki o ürküntü ve tedirginlik hala devam ediyor. Bu yüzden de yatırımcı azaldı ve gelmezleşti.
Şimdilerde bunun acılarını derinden; yaşadığımız döviz krizi ve içinde bulunduğumuz ‘orta gelir tuzağı’nın da gerisinde ‘müzmin durgunluk’ da denebilecek bir Slumpflasyon yaşayarak çekiyoruz.
(Slumpflasyon: Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonominin de küçülmesi halidir. Yani yüksek enflasyon +küçülme)
Bu minvalde bakarsak; KKTC’de kendine has milli bir hukuk ve mahkeme yok gibi.
Yatırımcı yarın başına ne gelmeyeceği konusunda emin değil.
Yargıçlar İngiliz sistemine angaje, mahkemeler İngiliz adaptasyonu gibi.
Ve üstelik Kıbrıs devleti gibi Ada sakinleri de yatırımcı için pek de kolaylaştırıcı bir mantalitede değil.
Alakasız gibi görülebilir ama Ada’da önü alınamayan bahis oyunları ve bahis çetelerinin istedikleri gibi ve kuralsız-kaidesizce at oynatması, Türkiye’de yaptıkları manipülasyon, yasadışılık ve mafyatik eylemleri nedeniyle kaçan bazı kişilerin halen Kıbrıs’ta yaşadığının bilinmesi ve söylenmesi gibi olgular yatırımcı için büyük handikap olarak göze çarpmaktadır.
Hal böyleyken sayın bakana sormak isterim:
“Küresel finans ve özelde Türk yatırımcısını çekmek için sözel davetin ötesinde ne gibi yenilikler yapacaksınız?
Teşvik bağlamında neler düşünüyorsunuz?
Hukuki düzenleme boyutunda uzun vadeyi kapsayan ne tür objektiviteden bahsedebilirsiniz?”
Bu ve benzeri soruların cevabını netleştirmeden Türk veya başka ülke yatırımcısını ikna etmek çok zordur.
Artık bunlar bilinen ve aşikare olgulardır.
Yabancı yatırımcı ve sermaye gelişi için özellikle şunları tavsiye ediyorum:
Öncelikle objektif hukuk kurallarını tesis etmelisiniz.
Öngörülebilirlik sağlamalısınız.
Yatırımcıya güven vermelisiniz.
Kötü örnekler ve geçmişte yaşanmış sıkıntıların izlerini silmelisiniz.
Lafla davet değil, iş ve icraatla yani kanuni düzenlemeler ve cazip pratik kolaylıklarla davet etmelisiniz.
Ancak o zaman yaptığınız davet, sunduğunuz imkanlar karşılık bulur ve sermaye akmaya başlar.
Yoksa Kıbrıs’ın mevcut kurumsallığı ve devam eden hukuki formatıyla cazip coğrafya olan Ada’ya yatırım ve yatırımcı gelişi çok zor olacaktır.
Ha bunları derken de; Ada’ya yatırım yapılmasını, sermaye akışını ve Kıbrıs’ın turizm, tarım, enerji gibi üstünlüğü olan alanlarda bir üs haline gelmesini en çok isteyenlerden biriyim.
Ada’yı seviyorum ve kalkınıp, gelişmesini çok istiyorum.
Sık sık gitmeyi sevdiğim bu şirin ülkenin daha müreffeh ve gelişmiş olması en büyük dileğimdir.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Aslında olması gereken de bu.
Özellikle Türk yatırımcılar için bakir bir bölge ve ülke.
Turizm, enerji, tarım alanında mümbit imkanlara sahip ve yatırımcılara cazip gelebilecek bir imkan.
Bu bağlamda Bakan Taçoy’un söylemleri de yerinde ve isabetli…
Ama yatırım ve yatırımcı için bunlar yetmez, yetmiyor.
Özellikle de kanuni düzenlemelerin olmaması, devletin kurumsal yapısının oluşmaması ve öngörülmezlik var ise; çok cazip doğal olanaklar olsa da yatırım gelmesi için yeterli olmuyor.
Bu genel-geçer durumu KKTC’ye uyarlayarak bakınca maalesef ciddi eksiklik ve zaafları görmemek mümkün değil.
Çünkü sermaye güvenli liman ister.
Eski bir BDDK Başkanı dostum; “Sermaye güvercin gibidir, ürkütürsen kaçar” derdi.
Bu kural her ülke için geçerlidir.
Türkiye’ye bile baktığımızda bunun somut tezahürlerini görürüz.
2002’den 2010’lara kadar yatırımcıya güven telkin eden düzenlemeler birincil tercih ve öncelik olmuştu. Sermaye akmaya başlamıştı.
Ne zaman ki kurumsal uygulama sekteye uğradı, hukuksal boyut zaafa düştü; işte o zaman yatırımcı önce gizliden sonra aleni kaçmaya başladı.
Çünkü sermaye ürkmüştü.
Ve ne yazık ki o ürküntü ve tedirginlik hala devam ediyor. Bu yüzden de yatırımcı azaldı ve gelmezleşti.
Şimdilerde bunun acılarını derinden; yaşadığımız döviz krizi ve içinde bulunduğumuz ‘orta gelir tuzağı’nın da gerisinde ‘müzmin durgunluk’ da denebilecek bir Slumpflasyon yaşayarak çekiyoruz.
(Slumpflasyon: Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonominin de küçülmesi halidir. Yani yüksek enflasyon +küçülme)
Bu minvalde bakarsak; KKTC’de kendine has milli bir hukuk ve mahkeme yok gibi.
Yatırımcı yarın başına ne gelmeyeceği konusunda emin değil.
Yargıçlar İngiliz sistemine angaje, mahkemeler İngiliz adaptasyonu gibi.
Ve üstelik Kıbrıs devleti gibi Ada sakinleri de yatırımcı için pek de kolaylaştırıcı bir mantalitede değil.
Alakasız gibi görülebilir ama Ada’da önü alınamayan bahis oyunları ve bahis çetelerinin istedikleri gibi ve kuralsız-kaidesizce at oynatması, Türkiye’de yaptıkları manipülasyon, yasadışılık ve mafyatik eylemleri nedeniyle kaçan bazı kişilerin halen Kıbrıs’ta yaşadığının bilinmesi ve söylenmesi gibi olgular yatırımcı için büyük handikap olarak göze çarpmaktadır.
Hal böyleyken sayın bakana sormak isterim:
“Küresel finans ve özelde Türk yatırımcısını çekmek için sözel davetin ötesinde ne gibi yenilikler yapacaksınız?
Teşvik bağlamında neler düşünüyorsunuz?
Hukuki düzenleme boyutunda uzun vadeyi kapsayan ne tür objektiviteden bahsedebilirsiniz?”
Bu ve benzeri soruların cevabını netleştirmeden Türk veya başka ülke yatırımcısını ikna etmek çok zordur.
Artık bunlar bilinen ve aşikare olgulardır.
Yabancı yatırımcı ve sermaye gelişi için özellikle şunları tavsiye ediyorum:
Öncelikle objektif hukuk kurallarını tesis etmelisiniz.
Öngörülebilirlik sağlamalısınız.
Yatırımcıya güven vermelisiniz.
Kötü örnekler ve geçmişte yaşanmış sıkıntıların izlerini silmelisiniz.
Lafla davet değil, iş ve icraatla yani kanuni düzenlemeler ve cazip pratik kolaylıklarla davet etmelisiniz.
Ancak o zaman yaptığınız davet, sunduğunuz imkanlar karşılık bulur ve sermaye akmaya başlar.
Yoksa Kıbrıs’ın mevcut kurumsallığı ve devam eden hukuki formatıyla cazip coğrafya olan Ada’ya yatırım ve yatırımcı gelişi çok zor olacaktır.
Ha bunları derken de; Ada’ya yatırım yapılmasını, sermaye akışını ve Kıbrıs’ın turizm, tarım, enerji gibi üstünlüğü olan alanlarda bir üs haline gelmesini en çok isteyenlerden biriyim.
Ada’yı seviyorum ve kalkınıp, gelişmesini çok istiyorum.
Sık sık gitmeyi sevdiğim bu şirin ülkenin daha müreffeh ve gelişmiş olması en büyük dileğimdir.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.