'Kadim dost Putin' yine gerçek postuna büründü…
Biz ne zaman bu kadar 'Rusyasever' olduk da; haberimiz yok.
Bu Rusya ve Putin nasıl bir 'Türk ve Türkiyesever'miş de; biz ya da ben görememişiz…!
Siz okurları bıktırma pahasına da olsa, defalarca;
Rusya'dan dost, müttefik olmaz,
Rusya ile işbirliği ayıyla yatağa girmek gibidir,
Putin sadece Rus yayılmacılığı ve sıcak denizlere girmeyi hedeflemiş biridir,
Putin'den 'kadim dost' olmaz, diye yazdım.
Ama duyan kim, dinleyen kim…
Bu arada 'dostlaşmakta' öyle değişken bir hale geldik ki;
Bugünün Rus muhibbi analistler, Rusya ile uçak krizi yaşanırken keskin ve onulmaz birer Rus nefretçileriydi.
Bu güzellemeci uzmanlara, akademisyenlere, nöbetçi açık oturumculara ve türedi Rus sevicilere sadece şunu sormak isterim;
Sadece Türkiye Cumhuriyeti döneminde değil, son 250 yılda; Rusya'dan bize beladan, hasımlıktan, sinsilikten başka ne geldi?
Son 150 yıl içinde Anadolu'ya olan muhaceratın (göçün) ana nedeni Rusya'dan başkası mı idi?
Sovyetler Birliği başta olmak üzere bugünün Rusya'sı Türkiye'ye ne zamanlar yakınlaştı?
Her ne zaman Batı ve ABD ile sorun yaşarsa veya Türkiye'nin Batı ile diyaloğunda bir kriz hasıl olursa; bize yanaşıp kendini 'kadim dost' gibi göstermedi mi.?
Peki 'çok kadim dost' Rusya ile geldiğimiz nokta ne?
Öncelikle yanıbaşımız Suriye ve özellikle İdlib.
Onbinlerce sığınmacı sınırımıza akın ediyor.
Hani bir Astana ve Soçi sürecimiz vardı.
Ne oldu; Rusya ve Putin bu mutabakatlara ne kadar sadık ve muvafık hareket ediyor.!
İdlib'de kadınlar, çocuklar, yaşlılar ölüyor; Putin'in umurunda mı.!
İnanın bana Suriye halkının Putin için bir sinek kadar değeri yok.
Onun için varsa yoksa Rus Yayılmacılığı ve Akdeniz…
Güya ABD ve arkaladığı YPG/PYD/İŞİD'den kurtulacaktık.
Bugünkü durum yağmurdan kaçıp doluya tutulmaktan başka bir şey değildir.
Rusya kirli/bulanık savaşı sever. Rusların tarihsel doktrinidir bu.
Geçmişte 'böl-parçala-yut' idi, bugünse 'hibrit / bulanık savaş'…
Bunu ben demiyorum; Putin'in Genelkurmay Başkanı Gerasimov, doktrinize etmiş şekliyle söylüyor.
Oyaladı bizi; 'Astana' dedi, 'Soçi' dedi, 'İran-Türkiye-Rusya üçlü inisiyatifi' dedi ve hep oyaladı.
Hep bir planı vardı ve santim bile şaşmadan bunu sürdürdü.
Bugün İdlip'teki acı ve bizim için ciddi tehlike içeren durum Rusya'nın tam da istediğiydi. Adeta Suriye'de kendine engel olan herkesi ve her şeyi İdlib'de cendereye soktu ve şimdi de toptan imhaya başladı. Hem de bir taşla birkaç kuş vuracak şekilde...
Aslında geldiğimiz noktayı Sayın Cumhurbaşkanı net özetliyor.
Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana'ya da Soçi'ye de sadık değil.
Kendilerine artık “İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor.
Bundan sonra ne gerekiyorsa, biz de bunu yapacağız.
Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz.
Bu konuda, Rusya eğer biz birbirimize sadık ortaklar isek; tavrını belli edecek.
Ya Suriye ile olan süreci farklı yürütecek ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, bunun başka yolu yok.”
Sadece Suriye'de mi; Libya'da da karşımızda yine Rusya var.!
25 yıl önce, Ruslar bile bugünkü bölgesel durumunu tahmin edip, düşünemezdi.
Sadece “Akdeniz'e kıyı bir üs'süm olsun” diyen Rusya'dan; bugün Suriye'ye hakim ve hatta Libya'ya ulaşarak Kuzey Afrika'dan Akdeniz'e sarılmış bir Rusya var.
Nereden nereye…
Önümüzdeki günlerde Suriye'de hin ve hain şekilde politika güderek sinsilikten taviz vermeyen Rusya'yı aynı ve benzer boyutlarla Libya'da da görürsek şaşırmayın.
Aynı bulanık savaşı ve 'tavşana kaç tazıya tut' politikasını serdedecektir. Hafter'e kızacak ama geriden geriden her türlü desteği esirgemeyip “Hadi Hafter, kim tutar seni” dercesine saldırtacaktır.
Umarım ve inşallah İdlib sürecini Libya'da yaşamadan uyanır ve Rusya'nın sinsi emelleri ve dost görünümlü hasımlığını farkederiz.
Yoksa Libya'da da sıkışmamız ve Putin tuzağına düşmemiz mukadderdir.
Bu arada Rus ve Rusya düşmanlığı, Batı seviciliği yaptığım sakın düşünülmesin. Halk bazında Ruslara bir husumet ve tepkim yoktur. Tepkim ve karşıtlığım Rus dış politikası ve güvenilmezliğinedir.
Politik çerçevemiz 'kazan-kazan' şeklindedir derken bu yaklaşımın söylemde kalıp, fiiliyatta kaybeden olmayalım şeklindedir.
Ve ne acıdır ki; bugüne kadar Türk-Rus 'kazan-kazan' ortaklığında kazanan hep Rusya oldu ve oluyor.
Bu arada “Turist geliyor ama”, diyecek olan olabilir.
Rus turistler, kara kaş ve gözümüz için gelmiyor.
Ucuz, kaliteli hizmet ve sevdikleri iklim bizde olduğu için geliyorlar.
Madalyonun bir de diğer yüzü var.
Rusya ve Putin'in ABD ile görülen ve bilinen şekliyle kan düşmanı olduğu kanaatinde değilim. Perde gerisinde müttefik gibi davrandıkları konusunda ciddi duyumlarım var.
ABD şu anda Evanjelik'lerin kontrolünde ve dolayısıyla da dünyayı kasıp kavuran da onlar. İddialı bir laf olacak belki ama emin olun ki, Putin en büyük Evanjelik'tir.
Putin bir Yahudi'den, İsrail'liden ve Evanjelik'ten daha çok; onların amaç, hedef ve ütopyalarına hizmet edendir.
Evanjelik'ler ve ABD kendi eliyle yapmadıkları/yapamadıkları pek çok işgal ve savaş stratejilerini Putin üzerinden sahneye sürmektedirler.
Bölgemizde yaşananları bir de bu gözle irdeler ve okursak sonuçları itibariyle neyin ne olduğunu çok iyi anlar ve görürüz.
Ha bu arada ansızın Putin'in öldüğünü ve Rusya'nın Yeltsin dönemlerini andırır bir hale geldiğini de görürsek, sakın şaşırmayalım.
Olmaz olmaz demeyin, bugünün dünyasında olmaz olmaz…
ABD-İsrail arasında yapılan Filistin çözüm haritasına gelince…
Trump'ın hazırladığı çözüm önerisi bugüne kadar olan en İsrail'ci tekliftir.
Kabul edilebilir ve hazmedilebilir noktası yoktur.
Aslında bu paketin realize olmayacağının Trump da farkında ama seçim sürecine girmiş bir lider olarak Yahudiler ve Evanjelik'lere muhtaç ve onları hoş etmek zorundadır.
Bu paket biraz da seçim gölgesinde hazırlanmış, şirin görünme yaklaşımıdır.
Aksi takdirde bu paket zaten patlamaya hazır barut fıçısına dönüşmüş bölgeye bir kibrit daha çakmaktır.
Türkiye açısından ise; bu paket Türkiye'yi hariç tutmasıyla 'bölgesel yalnızlık' olgusunu artıran bir gerçekliktir. Türkiye'nin bölgesel etkinliğini kısıtlamayı, ülkemize alan daraltmayı ve Anadolu'ya hapsetmeyi amaçlayan bir pakettir.
Türkiye'nin bölge halkları nezdindeki itibarını düşürüp tecrit etme politikası içermektedir.
Bu arada görüyor ve göreceksiniz ki Putin'in tamamen Yahudi ve İsrail'ci olan bu çözüm paketine kayda değer bir itirazı ve taşları oynatıcı tepkisi olmayacaktır.
Çünkü Putin'in en baştan beri bundan haberdar olduğunu ve dişine uygun balık avlayacağı bulanık bir ortam oluşacağı için sevindiği fikrindeyim.
Herkes 'Çin Çin' diyor…
Emin olunsun ki Çin; özellikle de bizi yakinen ve zorunlu ilgilendirdiği/etkilediği için bölgesel ve global ölçekte an itibariyle Rusya kadar tehlikeli değildir.
Çin'in stratejisinin ekonomik konsepte dayanması ve Pasifik bölgesinde olması hasebiyle Rusyalı Avrasya ve İsrail'li-İranlı Ortadoğu'daki Rus yayılmacılığı ve kuşak/eksen oluşturma politikası küresel boyutta Çin'den daha sıkıntılı ve sorun getiricidir.
Her ne kadar Uygur Türklerine yaptığı soykırım ve baskı nedeniyle şiddetle kınasamda Çin'deki Virüs Faciası nedeniyle üzüntümü dile getiriyor ve başsağlığı diliyorum.
(Bu virüs olayı her ne kadar doğal sebeplerle olmuş gibi görünse de; her nedense buna hiç inanasım gelmiyor. Soruna ilişkin önemli bir soru işareti koyuyorum)
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Bu Rusya ve Putin nasıl bir 'Türk ve Türkiyesever'miş de; biz ya da ben görememişiz…!
Siz okurları bıktırma pahasına da olsa, defalarca;
Rusya'dan dost, müttefik olmaz,
Rusya ile işbirliği ayıyla yatağa girmek gibidir,
Putin sadece Rus yayılmacılığı ve sıcak denizlere girmeyi hedeflemiş biridir,
Putin'den 'kadim dost' olmaz, diye yazdım.
Ama duyan kim, dinleyen kim…
Bu arada 'dostlaşmakta' öyle değişken bir hale geldik ki;
Bugünün Rus muhibbi analistler, Rusya ile uçak krizi yaşanırken keskin ve onulmaz birer Rus nefretçileriydi.
Bu güzellemeci uzmanlara, akademisyenlere, nöbetçi açık oturumculara ve türedi Rus sevicilere sadece şunu sormak isterim;
Sadece Türkiye Cumhuriyeti döneminde değil, son 250 yılda; Rusya'dan bize beladan, hasımlıktan, sinsilikten başka ne geldi?
Son 150 yıl içinde Anadolu'ya olan muhaceratın (göçün) ana nedeni Rusya'dan başkası mı idi?
Sovyetler Birliği başta olmak üzere bugünün Rusya'sı Türkiye'ye ne zamanlar yakınlaştı?
Her ne zaman Batı ve ABD ile sorun yaşarsa veya Türkiye'nin Batı ile diyaloğunda bir kriz hasıl olursa; bize yanaşıp kendini 'kadim dost' gibi göstermedi mi.?
Peki 'çok kadim dost' Rusya ile geldiğimiz nokta ne?
Öncelikle yanıbaşımız Suriye ve özellikle İdlib.
Onbinlerce sığınmacı sınırımıza akın ediyor.
Hani bir Astana ve Soçi sürecimiz vardı.
Ne oldu; Rusya ve Putin bu mutabakatlara ne kadar sadık ve muvafık hareket ediyor.!
İdlib'de kadınlar, çocuklar, yaşlılar ölüyor; Putin'in umurunda mı.!
İnanın bana Suriye halkının Putin için bir sinek kadar değeri yok.
Onun için varsa yoksa Rus Yayılmacılığı ve Akdeniz…
Güya ABD ve arkaladığı YPG/PYD/İŞİD'den kurtulacaktık.
Bugünkü durum yağmurdan kaçıp doluya tutulmaktan başka bir şey değildir.
Rusya kirli/bulanık savaşı sever. Rusların tarihsel doktrinidir bu.
Geçmişte 'böl-parçala-yut' idi, bugünse 'hibrit / bulanık savaş'…
Bunu ben demiyorum; Putin'in Genelkurmay Başkanı Gerasimov, doktrinize etmiş şekliyle söylüyor.
Oyaladı bizi; 'Astana' dedi, 'Soçi' dedi, 'İran-Türkiye-Rusya üçlü inisiyatifi' dedi ve hep oyaladı.
Hep bir planı vardı ve santim bile şaşmadan bunu sürdürdü.
Bugün İdlip'teki acı ve bizim için ciddi tehlike içeren durum Rusya'nın tam da istediğiydi. Adeta Suriye'de kendine engel olan herkesi ve her şeyi İdlib'de cendereye soktu ve şimdi de toptan imhaya başladı. Hem de bir taşla birkaç kuş vuracak şekilde...
Aslında geldiğimiz noktayı Sayın Cumhurbaşkanı net özetliyor.
Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana'ya da Soçi'ye de sadık değil.
Kendilerine artık “İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor.
Bundan sonra ne gerekiyorsa, biz de bunu yapacağız.
Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz.
Bu konuda, Rusya eğer biz birbirimize sadık ortaklar isek; tavrını belli edecek.
Ya Suriye ile olan süreci farklı yürütecek ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, bunun başka yolu yok.”
Sadece Suriye'de mi; Libya'da da karşımızda yine Rusya var.!
25 yıl önce, Ruslar bile bugünkü bölgesel durumunu tahmin edip, düşünemezdi.
Sadece “Akdeniz'e kıyı bir üs'süm olsun” diyen Rusya'dan; bugün Suriye'ye hakim ve hatta Libya'ya ulaşarak Kuzey Afrika'dan Akdeniz'e sarılmış bir Rusya var.
Nereden nereye…
Önümüzdeki günlerde Suriye'de hin ve hain şekilde politika güderek sinsilikten taviz vermeyen Rusya'yı aynı ve benzer boyutlarla Libya'da da görürsek şaşırmayın.
Aynı bulanık savaşı ve 'tavşana kaç tazıya tut' politikasını serdedecektir. Hafter'e kızacak ama geriden geriden her türlü desteği esirgemeyip “Hadi Hafter, kim tutar seni” dercesine saldırtacaktır.
Umarım ve inşallah İdlib sürecini Libya'da yaşamadan uyanır ve Rusya'nın sinsi emelleri ve dost görünümlü hasımlığını farkederiz.
Yoksa Libya'da da sıkışmamız ve Putin tuzağına düşmemiz mukadderdir.
Bu arada Rus ve Rusya düşmanlığı, Batı seviciliği yaptığım sakın düşünülmesin. Halk bazında Ruslara bir husumet ve tepkim yoktur. Tepkim ve karşıtlığım Rus dış politikası ve güvenilmezliğinedir.
Politik çerçevemiz 'kazan-kazan' şeklindedir derken bu yaklaşımın söylemde kalıp, fiiliyatta kaybeden olmayalım şeklindedir.
Ve ne acıdır ki; bugüne kadar Türk-Rus 'kazan-kazan' ortaklığında kazanan hep Rusya oldu ve oluyor.
Bu arada “Turist geliyor ama”, diyecek olan olabilir.
Rus turistler, kara kaş ve gözümüz için gelmiyor.
Ucuz, kaliteli hizmet ve sevdikleri iklim bizde olduğu için geliyorlar.
Madalyonun bir de diğer yüzü var.
Rusya ve Putin'in ABD ile görülen ve bilinen şekliyle kan düşmanı olduğu kanaatinde değilim. Perde gerisinde müttefik gibi davrandıkları konusunda ciddi duyumlarım var.
ABD şu anda Evanjelik'lerin kontrolünde ve dolayısıyla da dünyayı kasıp kavuran da onlar. İddialı bir laf olacak belki ama emin olun ki, Putin en büyük Evanjelik'tir.
Putin bir Yahudi'den, İsrail'liden ve Evanjelik'ten daha çok; onların amaç, hedef ve ütopyalarına hizmet edendir.
Evanjelik'ler ve ABD kendi eliyle yapmadıkları/yapamadıkları pek çok işgal ve savaş stratejilerini Putin üzerinden sahneye sürmektedirler.
Bölgemizde yaşananları bir de bu gözle irdeler ve okursak sonuçları itibariyle neyin ne olduğunu çok iyi anlar ve görürüz.
Ha bu arada ansızın Putin'in öldüğünü ve Rusya'nın Yeltsin dönemlerini andırır bir hale geldiğini de görürsek, sakın şaşırmayalım.
Olmaz olmaz demeyin, bugünün dünyasında olmaz olmaz…
ABD-İsrail arasında yapılan Filistin çözüm haritasına gelince…
Trump'ın hazırladığı çözüm önerisi bugüne kadar olan en İsrail'ci tekliftir.
Kabul edilebilir ve hazmedilebilir noktası yoktur.
Aslında bu paketin realize olmayacağının Trump da farkında ama seçim sürecine girmiş bir lider olarak Yahudiler ve Evanjelik'lere muhtaç ve onları hoş etmek zorundadır.
Bu paket biraz da seçim gölgesinde hazırlanmış, şirin görünme yaklaşımıdır.
Aksi takdirde bu paket zaten patlamaya hazır barut fıçısına dönüşmüş bölgeye bir kibrit daha çakmaktır.
Türkiye açısından ise; bu paket Türkiye'yi hariç tutmasıyla 'bölgesel yalnızlık' olgusunu artıran bir gerçekliktir. Türkiye'nin bölgesel etkinliğini kısıtlamayı, ülkemize alan daraltmayı ve Anadolu'ya hapsetmeyi amaçlayan bir pakettir.
Türkiye'nin bölge halkları nezdindeki itibarını düşürüp tecrit etme politikası içermektedir.
Bu arada görüyor ve göreceksiniz ki Putin'in tamamen Yahudi ve İsrail'ci olan bu çözüm paketine kayda değer bir itirazı ve taşları oynatıcı tepkisi olmayacaktır.
Çünkü Putin'in en baştan beri bundan haberdar olduğunu ve dişine uygun balık avlayacağı bulanık bir ortam oluşacağı için sevindiği fikrindeyim.
Herkes 'Çin Çin' diyor…
Emin olunsun ki Çin; özellikle de bizi yakinen ve zorunlu ilgilendirdiği/etkilediği için bölgesel ve global ölçekte an itibariyle Rusya kadar tehlikeli değildir.
Çin'in stratejisinin ekonomik konsepte dayanması ve Pasifik bölgesinde olması hasebiyle Rusyalı Avrasya ve İsrail'li-İranlı Ortadoğu'daki Rus yayılmacılığı ve kuşak/eksen oluşturma politikası küresel boyutta Çin'den daha sıkıntılı ve sorun getiricidir.
Her ne kadar Uygur Türklerine yaptığı soykırım ve baskı nedeniyle şiddetle kınasamda Çin'deki Virüs Faciası nedeniyle üzüntümü dile getiriyor ve başsağlığı diliyorum.
(Bu virüs olayı her ne kadar doğal sebeplerle olmuş gibi görünse de; her nedense buna hiç inanasım gelmiyor. Soruna ilişkin önemli bir soru işareti koyuyorum)
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Hüseyin F.
Turgut Ergül
Çiğdem Koca
Ahmet A.
Mustafa Kuşgözoğlu
Veysel Ç.
Sani C.
Turgay Aytepe
Batuhan Türker
Erkan Yılmaz