İslam "Oku ve çalış" diyor ama Müslümanlar neden sadece konuşuyor?

İslam "Oku ve çalış" diyor ama Müslümanlar neden sadece konuşuyor?

Geçen gün bir arkadaşımdan bir mesaj geldi.
Bir fıkra…
Okudum ve çok üzüldüm...
İran ile ilgili bir fıkraydı ama aslında Müslüman toplumların hal-i pür melalini özetler gibiydi.
Fıkrayı paylaşayım düşüncelerime ondan sonra devam edeceğim.

İran…
1979 Devrimi ve Mollalar Rejimi…
Yönetim, şekerin “gavur icadı” olduğunu söyleyip; çaya, şeker yerine hurma ve üzüm koyulmasını söylüyor.
Biliyorsunuz; dünya şeker piyasası Londra’dan belirlenir.
İngilizler, İran’a bir türlü şeker satamamaktalar.
En sonunda bir heyet gönderip hükümet yetkilileriyle görüşmeye karar verirler.
Giderler ve görüşmeler yapıp mutabık kalırlar.
Anlaşma şudur:
Yetkililere yüzde 10 pay verilecek. Yetkililer de halka şekeri tavsiye edecek…
Anlaşmayı yapan mollalar Cuma günü büyük camilerde cemaate hitap edip şöyle derler:
“Ey müminler!
Artık ülkemize şeker ithal ediyoruz. Siz de bundan sonra hurma ve üzüm gibi nimetleri çaya bulaştırmayın, şeker kullanın.”

Bir zaman sonra işler yoluna girince, İngiliz şekerciler mollaların payını vermezler.
Mollalar çok kızar ve camilerde şekerin aleyhinde konuşup halkı şeker kullanmaktan vazgeçirirler.
Bunun üzerine İngiliz heyet mollalarla masaya yeniden oturur.
Mollalar bu defa %20 pay isterler ve anlaşırlar.

Bu anlaşmadan sonra mollaların camilerdeki hitabı şöyledir:
“Her ne kadar, biz size şekerin “gâvur icadı” olduğunu dediysek de onu sokaklara dökün de demedik.
Bundan sonra şekerleri sokaklara dökmeyecek; şekeri çaya batıracak ve böylece “gâvur icadı” olan şekere boy abdesti aldırarak kullanacaksınız...”

Bu fıkra bir kara kampanya mı? Kesinlikle evet…
Müslümanları karalama mı? Kesinlikle evet…
Peki, fıkra tutmuş mu? Maalesef evet!

İşte oturup düşünmemiz hatta kahırdan ölmemiz gereken nokta da tam burası.
Şimdi hemen birilerimiz “zaten İngiliz Siyasetinin omurgası Müslümanları karalamak üzere kurulu” diye savunmaya geçecektir.
Ama savunmaya geçmeden önce “ateş olmayan yerden duman çıkar mı” sorusunu sormamız gerekmez mi?
İngiliz/Amerikan/Çin’li/Hindu/Alman… Onlar da, sadece iki eli/iki kulağı/iki gözü olan normal insanlar…
Ama neden onlar hem başarılı oluyor ve hem de Müslüman devlet ve halkları manipüle edebiliyor?
Allah Müslümanları kıt zekalı mı yaratmış da onlar gibi başaramıyoruz ve sadece konuşup sadece savunmada kalıp sadece oyunda figüran oluyoruz?
Hiç, “Biz nerede hata ettik ve etmeye devam ediyoruz” diye bir özeleştiri yapıyor muyuz?
Sürekli içi boş büyük laflar etmekten, geçmişle övünmekten ve oturan boğalıktan başka ne yapıyoruz Allah aşkına!
Bunları söylerken de bugünü eleştiriyor değilim; 250 yıllık kronik bir hastalıktan bahsediyorum.

Yıl 1914…
Mehmet Akif, Teşkilat-ı Mahsusa’nın verdiği bir görevle Berlin’e gider.
Birkaç ay kaldıktan sonra döner.
Yakın arkadaşı Mithal Cemal sorar:
Berlin’de ne gördün? Durumlar nasıl ve gidişat ne olur?
Akif:
Ne olacağız ki!
Berlin’e gittim; elçimiz Kur’an’a tefsir yazıyor.
İstanbul’a geldim; Fatih’te hocalarımız siyaset konuşuyor.
Ne olacağımızı artık anlarsın…
Mehmet Akif bu tespiti ne zaman yapıyor? 111 yıl önce…
Bir Allah kulu çıkıp da bir şeylerin değiştiğini veya bir arpa boyu mesafe kat edildiğini söyleyebilir mi?
İşte, hal tercümemiz bu arkadaşlar, bu…
Sadece Anadolu, Sadece İran, Sadece Mısır, Sadece Suriye, Sadece Filistin değil; Kabe-i Muazzama’nın olduğu Arabistan bile bu halde…
Katar’a, Kuveyt’e, Birleşik Arap Emirliklerine çöktü/zorla silah sattı ve 4 trilyon doları kaptı diye,
Suriye’nin nadir toprak elementlerini zorla aldı diye Trump’a sövgü üstüne sövgü diziyoruz.
Başka ne yapıyoruz?
Yine ve yeniden abartarak sövüyoruz…
Başka? Alan alıyor, satan satıyor; el elde baş başta…
Ondan sonra da “İngiliz Siyaseti/Amerikan Emperyalizmi/Güç ve Akıl Sahiplerinin küresel hakimiyet planı” diyerek kendimizi sorumluluktan azade kılıyor ve Allah’ın, ebabil kuşlarını göndermesini bekliyoruz.

Arkadaşlar!
Öyle zavallı bir haldeyiz ki!
İslam’ız ama İslam’ı bilmiyoruz.
Müslümanız diyoruz ama nasıl bir Müslümanız?
Bir Müslüman veya Müslüman ülkeler olarak sen güçlü oldun da/askeri-siyasi-ekonomik-teknolojik olarak güç kazandın da; Güç ve Akıl Sahipleri, senin gücünü görmezden gelip güç birliği yapmadı mı?
Veya kafana mı vurdu?
Arkadaşlar!
Gücü elinde bulunduranlar, akıllı oldukları için gücü elinde bulundururlar ve güçlü devlet ve toplumlarla, her zaman iyi ilişkiler kurarak daha da güçlenmeyi tercih ederler.
Güçlü olmayanları/tembel olanları/Allah’ın verdiği petrole sırtını yaslayıp oturan boğalık yapanları ise, sadece sömürürler ve tepe tepe kullanırlar.
Şekil bugünde olduğu gibi…
Fıkra da uydurulur, kara kampanya da yapılır, karalamanın dibine de vurulur!
Çünkü çalışmadan tüketerek/sadece kişisel zenginliği dileyerek ve İslam gibi yüce bir dini, işine-dişine göre lanse ederek buna sen çanak tutuyorsun

Müslüman kardeşim!
Adamların savaş açmasına/savaşarak almasına filan gerek kalmıyor ki… İçimize saldıkları bir fitne rüzgarı, yetiyor ve artıyor bile…
Hemen başlıyoruz birbirimizi yemeye…
Çünkü onlar bizim dinimizi bizden daha iyi bilip; bizim dinimiz üzerinden bizi çok güzel manipüle ederek birbirimize düşürebilmeyi iyi biliyorlar.
Daha ötesi var mı arkadaş; Cihad diyerek, bir Müslümanın diğer Müslümanı kesmeyi maharet saydığını daha dünlerde Suriye’de görmedik mi?
Ve ne gariptir ki;
Birbirimizi yerken/birbirimizle kavga edip bir diğerimizi öldürürken de, onların silahlarını satın aldık/kullandık, satın alıyor ve kullanıyoruz.
Bu esnada onlar ne yapıyor?
“Tavşana kaç tazıya tut” metaforu çerçevesinde bazen birimize, bazen bir diğerimize daha çok silah satarak; hem gücüne güç katıyor hem de eminim kıs kıs gülüyorlardır.
1980’de başlayan ve 8 yıl süren İran-Irak Savaşında öyle olmadı mı? Her iki tarafa da, silah satan onlar değil miydi?
Onlardı ve bizim yaptığımız tek şey ise onların silahıyla birbirimizi vurmaktı!
Ben, Amerika’nın nasıl Amerika olduğunu,
Güç ve Akıl Sahiplerinin nasıl ve neden küresel hakimiyet kurduğunu ve Müslümanlar ve dünyanın geri kalanı böyle sadece dırdır etmekten ibaret kaldıkça elin oğlunun daha da güçlenip çok daha büyük hakimiyetler kuracağını yazınca içimizden birileri benim Batı muhibbi/Amerikan sevicisi olduğumu iddia ediyor.
O yüzden,
En iyisi susayım…
Çünkü konuştukça kızıyor, kızdıkça daha çok konuşuyor, daha çok konuştukça da daha ağır konuşasım geliyor!



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Ömer T.
    Hayırlı sabahlar kaleminize sağlık
  • Bulgurlu
    Mükemmel başlık. Kaleminize sağlık
  • Ahmet S.
    Elinize sağlık
  • Ebru Aygün
    Dikkat çekici bir makale daha. Severek okuyor bilgi sahibi oluyorum dünyadaki gidişattan Cengiz Aygün yorumlari ile
  • Ertan Karaman
    Kaleminize sağlık
  • Ebru Aygün
    Her makalenizi ayrı dikkatle okuyorum. Yenusini dört gözle bekliyorum. Emeginize saglik
  • Sabiha Turfan
    Harika tam bize göre uyarlanmış müslümanız ama aklımız hep başka yerlerde başka işlerde her türlü müsünetlik var yalan talan önemli olan akıllı olmak din kisvesi adı altında insanlara nasıl mobing uygulamdığını yaşıyoruz sonrada diyoruzkş allahım akıl fikir ihsan eyle
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet