FETÖ’nün siyasi ayağı yok mu(ş)..!
FETÖ denen alçak örgüt var mı.!
Var…
Devleti ele geçirmeye ve darbeye teşebbüs ettiler mi.!
Ettiler…
Devletin bu illetten, vebadan ve beladan kurtulması şart mı.!
Tabi ki şart…
O gece bomba yağdıranlar, kurşun sıkanlar, milleti canice öldürenler FETÖ’cü mü.!
Evet…
Bu konuda herkes mutabık mı.!
Kesinlikle mutabık…
Peki bu kadar net olmayan ne var.?
15 Temmuz sonrası belli bir süre o hain gecenin dumanı tütmeye devam etti.
O vahamet ve aciliyet içinde oldukça radikal önlemler alındı.
Fakat geldiğimiz noktada olması gereken en önemli şey; tavizsiz ve istisnasız mücadele, adalet ve aklıselim…
Peki adalet-tavizsizlik dengesine ne kadar riayet ediliyor.?
Bu tartışılır…
Öyle bir noktadayız ki; Bülent Arınç’ın tabiriyle kiracısını çıkartamayan ev sahibi, amirine kızan memur, alışverişte caymak isteyen satıcı muhatabını FETÖ’cü olarak suçlayabiliyor.
Herkesin dilinde toplumun tüm zerresine sirayet eden FETÖ virüsü var.
Ama bazı kesimler hep masun ve hariç tutuluyor.
Filanca kişi onların okuluna gitti yurtlarında kaldı diye muaheze ve muhakemeye maruz kalıyor, açığa alınıyor, ihraç ediliyor, tutuklanıyor ve hatta mahkum edilip hapse tıkılıyor.
Aynı ve benzeri süreçlerden geçmiş bir başkası ise siyasette, bürokraside, ticarette süregelen aktivitesine devam ediyor.
Hele de siyaset kurumunda FETÖ ile irtibat, iltisak ve muhabbet sahibi hiç kimse yok.
Sorsan filanca kişi neden hala önemli görevlerde veya aktif siyasette diye…
O aldanmış, kandırılmış ve şu anda onlardan değil.
Eyvallah, amenna…. Bu beyan doğru diyelim.
Fakat başka bir vatandaş bas bas bağırıyor, feryat ediyor; Kulaklar sağır, duyan yok, aldıran yok.
Tu kaka ya ihraç veya hapis.
En başta güzel bir kategorizasyon yapılmıştı; “Üstü ihanet, ortası ticaret, tabanı ibadet”.
Fakat geldiğimiz noktada bu sınıflandırma unutulmuş.
Elebaşları kaçmış,
Ticaret bareminde olanlar tam gaz devam; hatta devlet ve hükümet imkanlarından süper istifade halindeler.
Siyasilere gelince; “Resim çekilmişse ne olmuş yani, olimpiyatlarda konuştuysa dünyanın sonu mu, FETÖ elebaşına övgüler dizmişse, bu durum önemsiz.”…
Peki arkadaşlar, gücümüz sadece “ibadet” denen ve kıt kanaat hayatını idame ettiren; en savunmasız, en aciz, en zavallı kesime mi yetiyor?
Ahmet İyimaya…
Demirel’li yıllardan beri siyasetin önemli bir duayeni.
Anayasa hukukçusu.
Devleti temel otorite kabul etmiş, bugün FETÖ geçmişte cemaat denenlerin cazibesine kapılmamış ve çizgisini kırıksız sürdüren bir devlet adamı.
Diyor ki;
“Milletvekillerinin o gece nerede olduklarını gösteren HTS Haritaları çıkarılmalı ve kamu ile paylaşılmalıdır!
Beka Gecesi’nin bilgilerini öğrenmek, bu milletin hakkıdır.
Bu hal, kişisel verileri koruma alanına girmez.
İşte, anlamlı bir şeffaflık adımı…”
Altına imzamı atıyorum.
Kimse kimseyi suçlamasın.
Flu ortam aydınlansın ve kimse bulanık suda balık avlamasın.
Kimse gecenin karanlığında kendini kamufle etmesin.
Herkesin şapkası düşsün, keller görünsün.
Yoksa dünlerde kimlerle ve nerelerde iş tuttuğunu unutan birisi/birileri çıkar ve konuyla ilgili ahkam kesmeye başlar.
İzan, vicdan ve insaf yoksunu olanlar eline FETÖ kılıcını alır ve masum-suçlu ayırımı yapmaksızın doğramaya başlar.
Farklı cemaat, dernek, vakıf ve tarikatlar FETÖ’den doğan kamusal boşluğu doldurmak için sel halinde akar; “FETÖ’nün yerini METÖ’ler dolduruyor, aman dikkat edelim” diye uyaranları da FETÖ’cü yaftasıyla safdışı bırakmaya çalışırlar.
Yargı camiasında objektivite ve adalet duygusu yok olur ve kanun yerine, niyet okumalar kararlarda etkili olmaya başlar.
Adalet, hak, hukukla değil; “bu da mücrim çocuğu, tez vurun başını” yaklaşımıyla hareket eden bir hukuk sistemi oluşur.
(Bu hengamede bile adalet duygusuna riayet eden ve her türlü riski göze alarak hukuk esaslı karar alan, iddianame hazırlayan hakim ve savcılarımızı ayrı tutuyorum.)
Ve hatta bu tarzda hareket eden mahkemelerde bile olsa vicdan, insaf ve özellikle de hukukla hareket eden hakimlerin kararıyla suçsuzluğu ispat edilenler görevlerine iade edilmez, iade-i itibar olunmaz ve “sakıncalı piyade” durumu devam eder.
Tüm bunlar cereyan ederken siyaset kurumunda FETÖ’cü hiç yokmuş, hepsi FETÖ karşıtıymış gibi günlük güneşlik içinde yaşamaya devam edilir.
Sanki bu siyasiler Türkiye Cumhuriyeti devletinin değil Patagonya’nın siyasetçileri ve siyasi partileri gibi FETÖ ile irtibatsız ve bunlardan bihaberlermiş gibi.
Hatta bırakın terör örgütünün siyaset ayağına dokunmayı; FETÖ siyasette muhalifleri korkutma, sindirme ve yok etme aracına dönüşmeye başladı.
Peki bu durum, insafa, vicdana ve imana sığar mı..!
Ehl- İnsaf sahiplerinin yürekleri kanamıyor mu…
Bir yiğit çıkıp da “Ahmet İyimaya doğru demiş; yarından itibaren bu HTS kayıtlarını çıkartın” talimatı verir mi…
“İbadet denen belki de en masum kesimin ensesinde boza pişiriyoruz ve ağzını bile açtırmıyoruz. Hal böyleyken siyaset içinde FETÖ irtibat ve iltisakının olmaması mümkün değildir. İstisnasızlık esas olmalı ve herkes aynı muhakemeye tabi tutulmalıdır” demek, bu millete borç ve yürütülen kamu görevinin gereği değil midir?
Maalesef, ne yazık ve acıdır ki; bugüne kadar böylesi bir objektiviteyi ve eylemi görmedik.
O nedenle de artık gelinen noktada; FETÖ var ama kim FETÖ’cü, kim değil soru işaretleri beyinleri kemirmeye başladı.
Sapla saman birbirine karışmış halde.
Masum-zalim belli değil.
Güçlü olan, parası olan, muktedir olan, dayısı olan masum…
Kimsesiz, parasız, sahipsiz olan ise; vurun abalıya misali, zanlı/suçlu…
Buradan sesleniyorum…
FETÖ mücadelesi konusunda inandırıcılık kaybediliyor.
Eğer İyimaya’nın önerisini pratiğe geçirmezseniz kamu ve maşeri vicdanda tarafsızlığınızı kaybeder adalet duygusunu yok edersiniz.
Benden söylemesi…
Herkes artık aklını başına alsın ve kimse kimseyi kayırmaksızın bir mücadele verilsin ve/veya masum-mağdur olanların sesini duyup adil ve objektif bir devlet adamlığı gösterilsin.
Yoksa millet ve devlet çok kötü noktalara geldi ve bu durum trajediye doğru ilerliyor…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Var…
Devleti ele geçirmeye ve darbeye teşebbüs ettiler mi.!
Ettiler…
Devletin bu illetten, vebadan ve beladan kurtulması şart mı.!
Tabi ki şart…
O gece bomba yağdıranlar, kurşun sıkanlar, milleti canice öldürenler FETÖ’cü mü.!
Evet…
Bu konuda herkes mutabık mı.!
Kesinlikle mutabık…
Peki bu kadar net olmayan ne var.?
15 Temmuz sonrası belli bir süre o hain gecenin dumanı tütmeye devam etti.
O vahamet ve aciliyet içinde oldukça radikal önlemler alındı.
Fakat geldiğimiz noktada olması gereken en önemli şey; tavizsiz ve istisnasız mücadele, adalet ve aklıselim…
Peki adalet-tavizsizlik dengesine ne kadar riayet ediliyor.?
Bu tartışılır…
Öyle bir noktadayız ki; Bülent Arınç’ın tabiriyle kiracısını çıkartamayan ev sahibi, amirine kızan memur, alışverişte caymak isteyen satıcı muhatabını FETÖ’cü olarak suçlayabiliyor.
Herkesin dilinde toplumun tüm zerresine sirayet eden FETÖ virüsü var.
Ama bazı kesimler hep masun ve hariç tutuluyor.
Filanca kişi onların okuluna gitti yurtlarında kaldı diye muaheze ve muhakemeye maruz kalıyor, açığa alınıyor, ihraç ediliyor, tutuklanıyor ve hatta mahkum edilip hapse tıkılıyor.
Aynı ve benzeri süreçlerden geçmiş bir başkası ise siyasette, bürokraside, ticarette süregelen aktivitesine devam ediyor.
Hele de siyaset kurumunda FETÖ ile irtibat, iltisak ve muhabbet sahibi hiç kimse yok.
Sorsan filanca kişi neden hala önemli görevlerde veya aktif siyasette diye…
O aldanmış, kandırılmış ve şu anda onlardan değil.
Eyvallah, amenna…. Bu beyan doğru diyelim.
Fakat başka bir vatandaş bas bas bağırıyor, feryat ediyor; Kulaklar sağır, duyan yok, aldıran yok.
Tu kaka ya ihraç veya hapis.
En başta güzel bir kategorizasyon yapılmıştı; “Üstü ihanet, ortası ticaret, tabanı ibadet”.
Fakat geldiğimiz noktada bu sınıflandırma unutulmuş.
Elebaşları kaçmış,
Ticaret bareminde olanlar tam gaz devam; hatta devlet ve hükümet imkanlarından süper istifade halindeler.
Siyasilere gelince; “Resim çekilmişse ne olmuş yani, olimpiyatlarda konuştuysa dünyanın sonu mu, FETÖ elebaşına övgüler dizmişse, bu durum önemsiz.”…
Peki arkadaşlar, gücümüz sadece “ibadet” denen ve kıt kanaat hayatını idame ettiren; en savunmasız, en aciz, en zavallı kesime mi yetiyor?
Ahmet İyimaya…
Demirel’li yıllardan beri siyasetin önemli bir duayeni.
Anayasa hukukçusu.
Devleti temel otorite kabul etmiş, bugün FETÖ geçmişte cemaat denenlerin cazibesine kapılmamış ve çizgisini kırıksız sürdüren bir devlet adamı.
Diyor ki;
“Milletvekillerinin o gece nerede olduklarını gösteren HTS Haritaları çıkarılmalı ve kamu ile paylaşılmalıdır!
Beka Gecesi’nin bilgilerini öğrenmek, bu milletin hakkıdır.
Bu hal, kişisel verileri koruma alanına girmez.
İşte, anlamlı bir şeffaflık adımı…”
Altına imzamı atıyorum.
Kimse kimseyi suçlamasın.
Flu ortam aydınlansın ve kimse bulanık suda balık avlamasın.
Kimse gecenin karanlığında kendini kamufle etmesin.
Herkesin şapkası düşsün, keller görünsün.
Yoksa dünlerde kimlerle ve nerelerde iş tuttuğunu unutan birisi/birileri çıkar ve konuyla ilgili ahkam kesmeye başlar.
İzan, vicdan ve insaf yoksunu olanlar eline FETÖ kılıcını alır ve masum-suçlu ayırımı yapmaksızın doğramaya başlar.
Farklı cemaat, dernek, vakıf ve tarikatlar FETÖ’den doğan kamusal boşluğu doldurmak için sel halinde akar; “FETÖ’nün yerini METÖ’ler dolduruyor, aman dikkat edelim” diye uyaranları da FETÖ’cü yaftasıyla safdışı bırakmaya çalışırlar.
Yargı camiasında objektivite ve adalet duygusu yok olur ve kanun yerine, niyet okumalar kararlarda etkili olmaya başlar.
Adalet, hak, hukukla değil; “bu da mücrim çocuğu, tez vurun başını” yaklaşımıyla hareket eden bir hukuk sistemi oluşur.
(Bu hengamede bile adalet duygusuna riayet eden ve her türlü riski göze alarak hukuk esaslı karar alan, iddianame hazırlayan hakim ve savcılarımızı ayrı tutuyorum.)
Ve hatta bu tarzda hareket eden mahkemelerde bile olsa vicdan, insaf ve özellikle de hukukla hareket eden hakimlerin kararıyla suçsuzluğu ispat edilenler görevlerine iade edilmez, iade-i itibar olunmaz ve “sakıncalı piyade” durumu devam eder.
Tüm bunlar cereyan ederken siyaset kurumunda FETÖ’cü hiç yokmuş, hepsi FETÖ karşıtıymış gibi günlük güneşlik içinde yaşamaya devam edilir.
Sanki bu siyasiler Türkiye Cumhuriyeti devletinin değil Patagonya’nın siyasetçileri ve siyasi partileri gibi FETÖ ile irtibatsız ve bunlardan bihaberlermiş gibi.
Hatta bırakın terör örgütünün siyaset ayağına dokunmayı; FETÖ siyasette muhalifleri korkutma, sindirme ve yok etme aracına dönüşmeye başladı.
Peki bu durum, insafa, vicdana ve imana sığar mı..!
Ehl- İnsaf sahiplerinin yürekleri kanamıyor mu…
Bir yiğit çıkıp da “Ahmet İyimaya doğru demiş; yarından itibaren bu HTS kayıtlarını çıkartın” talimatı verir mi…
“İbadet denen belki de en masum kesimin ensesinde boza pişiriyoruz ve ağzını bile açtırmıyoruz. Hal böyleyken siyaset içinde FETÖ irtibat ve iltisakının olmaması mümkün değildir. İstisnasızlık esas olmalı ve herkes aynı muhakemeye tabi tutulmalıdır” demek, bu millete borç ve yürütülen kamu görevinin gereği değil midir?
Maalesef, ne yazık ve acıdır ki; bugüne kadar böylesi bir objektiviteyi ve eylemi görmedik.
O nedenle de artık gelinen noktada; FETÖ var ama kim FETÖ’cü, kim değil soru işaretleri beyinleri kemirmeye başladı.
Sapla saman birbirine karışmış halde.
Masum-zalim belli değil.
Güçlü olan, parası olan, muktedir olan, dayısı olan masum…
Kimsesiz, parasız, sahipsiz olan ise; vurun abalıya misali, zanlı/suçlu…
Buradan sesleniyorum…
FETÖ mücadelesi konusunda inandırıcılık kaybediliyor.
Eğer İyimaya’nın önerisini pratiğe geçirmezseniz kamu ve maşeri vicdanda tarafsızlığınızı kaybeder adalet duygusunu yok edersiniz.
Benden söylemesi…
Herkes artık aklını başına alsın ve kimse kimseyi kayırmaksızın bir mücadele verilsin ve/veya masum-mağdur olanların sesini duyup adil ve objektif bir devlet adamlığı gösterilsin.
Yoksa millet ve devlet çok kötü noktalara geldi ve bu durum trajediye doğru ilerliyor…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.