FETÖ mücedelesine ve FETÖ'cüklere dair..
Cengiz Aygün - Bir Portre
(Radikal Dinci Terör Örgüt’ünten kastım; çıkış referansı olarak dini kullanan, milletin dini hassasiyetlerini gizli gündem ve amaçlarına maske yaparak sömüren; söylemleriyle eylemleri arasında görüntüsel bütünlüğün arkasında korkunç ve dehşetengiz bir farklılık olan, amaca ulaşmak için, Allah, Peygamber, Kuran, tefsir vb. gibi tüm dini motifleri kullanmaktan imtina etmeyen ve son kertede; katliam bile yaparak dinine, vatanına, milletine, ailesine ihaneti meşru gören bir “Silahlı Terörist Örgüt”.)Burada “dinci” derken, dine bağlılık ve dindarlığı tamamen ayrı tuttuğumu ve İslam dininin mesaj ve içerik olarak teröre asla yer vermediğini hassaten belirtmek isterim.
Böylesi bir örgütle mücadele zordur, çetindir ve zaman alır.
Sabır gerektirir.
Bazen hata bile yaptırır.
Kimi zaman suçlu/suçsuz ayırımı zorlaşır, birbirine karışır.
Bazen, art niyetliler için bulunmaz bir ortam oluşur.
Vicdan, izan ve insaf yoksunu olanların hasım ve rakip gördüklerini ekarte etmek için içine atılacak bir torbaya dönüşür.
Çünkü karşımızdaki, PKK, YPG, DAEŞ, EL-KAİDE vb. gibi bir örgüt değildir.
Daha beter ve daha tehlikelidir.
Masum yüzlü münafıklardır.
Mazlum kisveli zalimlerdir.
Sözüm ona; karıncayı bile incitmeyen, çakı bile taşımayan temiz yüzlü ama gözünü kırpmadan katliam yapabilen şizofrenik çocuklardır.
Böylesi bir örgütle verilen mücadeleye dair (haklı/haksız olabilir) eleştiriler işitiyorum.
Yakınmalar duyuyorum.
Filanın alakası yoktu ihraç edildi veya tutuklandı,
Falan FETÖ’nün ta dibinde birisi idi, ama hiçbir şey olmadı ve/veya hala siyasi noktalarda görevde diye söz ve söylemler dolanıp duruyor.
Bir de üstüne üstlük; FETÖ denen bu korkunç örgütün manipülasyon ve ters psikoloji içeren algı operasyonları da tedavülde olunca; hadi çık işin içinden çıkabilirsen…
Ama, dar bir kadroyla da olsa bu mücadele devam ediyor.
Erdoğan, gevşemeye asla müsaade etmiyor ve etmeyecek.
Bu tehlike, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş boyutta korkunç bir beka sorunu içeriyor.
Daha, çok yıllarımızı işgal edecek travmatik sonuçları da getirebilir boyut ve nitelikte.
Hatalara, eksiklere, yanlışlara ve hatta tuzaklara rağmen mücadele süreci devam ediyor ve edecek.
Millet olarak biraz sabırsız ve biraz da unutkanız.
Belki de, en büyük arazımız bu.
İlk cümlede söyledim; 30 yıllık bir örgütü 30 ayda bitirelim istiyoruz.
Neden bitmedi hala diyoruz.
Ve hatta, bu örgütün korkunç boyutunu unutmaya bile başlıyoruz.
Rehavete bile girmeye başladık.
Yetkili olup da sorumluluk içinde hareket etmesi gerekenlerin sorumsuzlaşmasına şahit oluyoruz.
Mücadele görevi ve konumundakilerin zaman zaman zaafa düştüklerini müşahede ediyoruz.
“Yahu binlerce insan ihraç edildi, tutuklandı, gözaltına alındı” vb. gibi söylemlerle olayı kantitatif birkaç eylemle sonlandırmaya yeltenenlerin hamlelerini izliyoruz.
Ama bu mücadele devem ediyor ve tavizsiz şekilde devam etmelidir.
Taviz vermezken de, koz verilmeden devam edilmelidir.
Devletin bu haklı mücadelesi sürerken, oluşturulan mağduriyetlerle ve mağduriyeti mahkemelerce belgelenenlerin hak iadelerindeki aksamalarla devletin adalet, izzet ve azamet boyutuna asla halel getirilmeden sürdürülmelidir.
Aksi takdirde, haklıyken, haksız konuma düşme tehlikesi başgösterebilir.
FETÖ mücadelesi sürerken yeni FETÖ’cüklere fırsat verilmemelidir.
Geldiğimiz noktada; cemaat, cemiyet, tarikat gibi, dini referanslı grupların kamu uhdesinde çoğunluklaşması ve kümelenmesine fırsat verilmemelidir.
Siyasi saiklerle veya her ne sebeple olursa olsun; devlet herkesten korunmalı ve herkesin olabilmelidir.
Dini vakıf ve cemaat, tarikat nitelikli STK’ların varlıkları kamusal denetim altında tutulmalı ve “hesap verebilirlik” esasına riayetleri istenmelidir.
Halkımızın dini hassasiyetlerini sömürülmesine ve yeni FETÖ’leşmelere asla fırsat ve meydan verilmemelidir.
Kamusal tercih ve görevlendirmelerde bireyin dinilik/dindarlık/namazlı abdestli olma veya olmama boyutu referans olmamalıdır.
Filanca tarikat falan bakanlıkta güçlüdür, bilmem şu cemaat emniyette etkindir, bu dernek veya vakıf filanca kurumda belirleyicidir gibi söz ve söylemlerin dillendirilmesi bile devletin kudret ve gücüne halel getirir/getirmektedir.
Bazı tarikatların mal varlıkları dillerde dolaşıyor.
Binlerce dönüm araziler, arsalar, binalar; menkul ve gayrımenkul zenginlikler.
Dini ve manevi bir olgu mu, yoksa bir holding mi belli değil.
Ve ne acıdır ki; edinilen servetin kaynağı devlet odaklı kazançlar ve kamusal beslenmeler.
Yahu, FETÖ herşeyimizi sömürdü, kanımızı iliğimizi emdi, inancımızı pazara çıkarttı, aklımızı kalbimizi ve cebimizi teslim aldı.
Gözümüz kör, aklımız yok mu Allahaşkına.
Ders almalıyız ders.
Aklımızı başımıza almalıyız.
Zarar sadece maddi değil; inancımızadır, imanımızadır, dinimizedir, birliğimizedir, devletimize ve vatanımızadır.
Sonuç olarak; niteliği, misyonu, kuruluş amacı ne olursa olsun, herşey ve herkes denetimsiz bırakılmamalıdır ve bu denetime tabi tutulmalıdır.
(Bu yazdıklarım nedeniyle kendini bir cemaat veya tarikata mensubiyet hissedenlerden eleştiri alabilirim. Ama çok üzgünüm ki; bu din ve vatan meselesidir. Kimse kızmasın yazdım ve yazmaya devam edeceğim)
Yine fırsatım oldu, Erdoğan’ın sözlerine ve gözlerine baktım.
Ümitsizliğim azaldı, yeniden dinamize oldum ve yeşermeye başladı yeniden umutlarım.
Çünkü herşeyin farkında.
Hemen her konuda, herşeyi ve herkesi gözlüyor, bakıyor ve izliyor.
Adeta yumruğunu cebine koymuş bekliyor.
Herşeyin bir zamanı var dercesine.
Ve, “denizler dalgalanır ve durulur sonunda” diyor.
Sanki, “zamanlama çok önemlidir” diyor.
Bekleyin, izleyin ve görün yapacaklarımı diyor; sözleri ve gözleriyle.
Erdoğan bizler gibi bakamıyor ve zaten bakmamalıdır da.
Bir yazımda demiştim; “devlet yönetmek zor zanaat” diye.
Gerçekten istemezdim, Erdoğan’ın yerinde olmayı.
Düşün ki; elini sıktığın kişi kuyunu kazıyor.
Konuşmak zorunda olduğun birisi, başkasının değirmenine su taşıyor.
Yüzüne gülen birisi arkandan iş çeviriyor.
Etraf riya, rehavet ve ihanet kokuyor.
Sahte tebessümlerin arkasında FETÖ bağlantıları çıkıyor.
Ve sen, yutkunmak, beklemek ve dişini sıkmak zorunda kalıyorsun.
Kendinizi Erdoğan’ın yerine koyun ve bir de bu açıdan bakın.
Eminim onun gördüklerini, bildiklerini, bizler bilsek; galiba geceleri uyuyamazdık.
Hanımlar beyler…
Final yakın.
Öyle bir temizlik başlayacak ki; herkes çok şaşıracak.
Kimler gidecek kimler, kimler…
Maskeler düşecek, gerçekler ortaya çıkacak ve umulmadık yüzler safdışı bırakılacak.
Siyasi temizlik zorunlu olarak milletvekili seçimleri esnasında olacak.
Asla olmaz denenler olacak.
Ciddi tasfiyeler yaşanacak.
Ve o zaman; Erdoğan’ın herşeyi bildiği ve farkında olduğu anlaşılacak.
İşte o zaman; zamanı şimdiymiş demek ki denecek.
Yakın zamanda belediyeler ve bürokraside ciddi değişiklikler olacak.
Siyaset ve bürokrasi temizlik ve değişiminde Başkanlık ve Yerel seçimlerle final yapılacak.
İşte o zaman siyaset sahnesinde FETÖ denen “dinci” terör örgütü minimize olmuş olacak.
Buna rağmen rehavete asla yer verilmemeli/vermemeliyiz.
Böylesi bir “dinci” terör örgütüne, ona özenmeden benzeşenlere, bu örgütün yerine geçmek isteyenlere ve devlete çöreklenmek isteyen grup, cemaat ve tarikat gibi her türlü oluşuma karşı hep müteyakız ve dikkat içinde
mücadeleye devam etmeliyiz.
Not: Bazılarına cevap bile vermiyorum. Bu vereceğim cevap olmadığından değildir. Yakın zamanda, belki de erken seçim sürecinde siyasi mevta olup unutulacaklara, çaptan düşen ve gündeme gelmek için envai çeşit
atraksiyon peşindeki bazı yazar ve çizerlere ve kendini devlet yerine koyan ama önümüzdeki günlerde devrik nitelikli olacak bazı bürokratlara cevap vererek egolarını şişirmek istemiyorum. Damarıma basmaları, onları bana önemsetmeyecektir. Bu da böyle biline….
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.