Esat’lı Suriye’nin sonu ve HTŞ’li Suriye’nin başlaması
Suriye coğrafyasında yaşanan çatışmalar son hızla devam ediyor.
Şehirler el değiştiriyor,
Kompozisyon her gün değişiyor.
Ama bizler sıcak savaşın hararetini takip ederken birileri yeni bir süreci başlattı bile…
Siyasi/yönetsel/diplomatik ve PR süreci…
Neyin PR’ı/neyin algısı? derseniz söyleyeyim:
Heyet Tahrir El-Şam örgütü.
Kısa adıyla HTŞ için yeni imaj ve pazarlama süreci…
Önce kısaca HTŞ kimdir/nedir; onu hatırlayalım:
2011 yılında el Kaide'ye bağlı olarak Nusra Cephesi adı altında kuruldu.
IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin de kuruluşunda yer aldığı söyleniyor.
Esad'a karşı savaşan gruplar arasında en etkililerden biri olarak görüldü.
2016'da grubun lideri Ebu Muhammed Colani, el Kaide’den ayrıldı ve Nusra Cephesini feshetti.
Bir yıl sonra benzer birkaç grupla birleşerek Heyet Tahrir el Şam’ı (HTŞ) kurdu.
HTŞ, Türkiye de dahil Amerika ve Avrupa tarafından terör listesinde yer alan bir örgüt.
Hatta Amerika’nın, örgütün lideri Muhammed Colani’nin başına koyduğu 10 milyon dolarlık ödül hala aktif.
Örgütün merkezi olan İdlib, Hatay’a sınır bir bölge…
Reyhanlı ilçesine 52 km.
HTŞ lideri Colani artık görünürleşmeye başladı.
İlk olarak Halep’te bir siyasi lider gibi halka karıştı ve medyada kanlı-canlı göründü.
İlginç bir adam; gayet zeki ve politik yönü kuvvetli…
Ele geçirilen şehirlerde sivillere dokunmayın,
Çiçeklere, ağaçlara zarar vermeyin,
Sakın yağma filan yapmayın diye talimatlar yayınlıyor.
Hatta bazı askerleri, yağma yaptığı gerekçesiyle tutuklattığı da gelen haberler arasında…
Geçen gün CNN İnternational’a bir röportaj verdi.
Müthiş bir reklamasyon ve meşruiyet adımı…
Tam bir lider havasında,
“Suriye sosyolojisini iyi biliyoruz ve ona uygun bir yönetim şeklini tesis edeceğiz” edasında,
Ve bölgesel dengelere azami dikkat edeceğiz hassasiyetinde bir konuşma yaptı.
Öyle sanıyorum ki,
İdlib’de karargah kurduktan sonra dersine gayet iyi çalışmış,
İyi hazırlanmış,
Bölge üzerinde etkin devletlerle iyi diyaloglar oluşturmuş…
Çünkü başta İngiltere olmak üzere batılı ülkeler, Colani ve HTŞ’den terörist veya terör örgütü olarak değil “İsyancı” kavramıyla bahsediyor.
Bir durum tespiti yapıp öyle devam edelim:
Suriye sahasında ikili bir denklem var.
Esat’ın yanında yer alanlar ve karşı duranlar…
Bunun için de haritaya bakmak ve doğru okumak yeterli.
Bu denklemin bir yanında Esat’tan yana olan Rusya ve İran var.
Diğer yanında ise Esat’a karşı olan devletler Amerika/İngiltere/Fransa/İsrail,
Örgütsel/grupsal bazda PYD/HTŞ/SMO,
Ve Türkiye var…
Buradan hareketle hemen, “…ama Türkiye PYD/YPG ile nasıl aynı safta yer alabilir/yanlışın var” diyen olabilir.
Ama üzgünüm ki bu yaklaşımlara katılamayacağım.
Çünkü haritaya bakınca okuduğum ana şablon bu.
Bazen tarihsel zorundalık düşmanımın düşmanı dostumdur yaklaşımı çerçevesinde yaşanan süreçlerin kimi evrelerinde bir araya gelmezleri de bir araya getirir.
Bu da öylesi bir durum ama ila nihaye devam edecek diye de bir koşul yok.
Taraflar zaten bunun farkında…
Önceki yazımda Suriye parçalandı ve yeni fiili durum oluştu demiştim.
Evet, her geçen gün bu tablo daha da netleşiyor ve senaryonun yeni adımlarının sinyalleri geliyor.
Bu bağlamda,
HTŞ ve Colani üzerinden yapılacak algı operasyonları önümüzdeki günlerde daha da yoğunlaşacak.
HTŞ’nin Taliban gibi olmadığı,
İŞİD gibi bir örgüt olmadığı,
El-Kaide ile zaten farklı düşündüğü için ayrıldığı dile getirilecektir.
Colani’nin değiştiği,
Suriye’deki farklı din/dil/mezhep ve etnik unsurlara eşit mesafede bir yönetim oluşturmak istediği anlatılacaktır.
Türkiye’nin şimdiden bu yeni sürece göre konumlanması gerektiği kanaatindeyim.
Ki zaten devletin buna muvafık ve mutabık davrandığını,
İktidarın bu yeni konsepti nazarı dikkate alan hassasiyet sergileyip o minvalde açıklamalar yaptığını görüyorum.
Bu müteyakız durum memnuniyet verici…
Ama yine de burada bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum:
Arkadaşlar!
Burası Ortadoğu ve sabahtan akşama çok şeyin değişebildiği bir gerçek.
Her şey her şeye bağlı ve her şeyin bir anda değişebildiği bir coğrafya…
Arkanı dönmeye ve rehavete asla gelmez.
Bugün müttefik oldukların yarın hasım haline gelebilir.
Hal ve ahval böyleyken,
Özellikle tablo biraz daha netleşip,
Artık Suriye’nin yeni yönetim yapısı ve siyaset birincil hale geldiğinde,
Bugün HTŞ lideri Colani tarafından teorik ve söylem olarak güzel güzel anlatılan uzlaşı/yönetsel ittifak ve ılımlı yaklaşımlar fiiliyata ne kadar geçirilebilecek?
Kimilerinin terör örgütü, kimilerinin cihatçı gruplar, kimilerinin isyancı dediği kesimler ortak hasım Esad’a karşı oluşturdukları işbirliğini, siyasal ve yönetim yapısının oluşturulması evresinde de aynı şekilde yürütebilecekler mi?
Bu konuda ciddi endişelerim var.
Hatta batılıların bugün “isyancı” diye söylediği ve adeta takdir ettiği bazı cihatçı grupları yeniden terör örgütü olarak lanse edebilecekleri ve bunun üzerinden de Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışabilecekleri konusu kafamı kurcalayan en önemli kaygılardan birisi…
Diğer bir sıkıntılı durum ise,
Şimdilerde ittifak halinde görünen HTŞ ile Türkiye’nin de desteklediği Suriye Milli Ordusu ve Meclisi arasında muhtemel bir ihtilafın oluşma riski…
Olabilir mi?
Maalesef olabilir.
Kaldı ki en büyük ihtilaflar çatışma anlarında değil; ortak düşman ortadan kaldırıldıktan sonra uzlaşma anlarında ortaya çıkar maalesef!
Sonuç:
Esad bitti,
Şam’dan yönetilen Suriye Devleti diye bir şey de kalmadı.
Irakvari bir süreç başladı ve artık üçlü-dörtlü şekilde ortaya çıkan yeni fiili durumun sınırları belirlenecek.
Öyle yekpare bir Suriye Devleti imiş,
Suriye’nin toprak bütünlüğü filanmış; eskide kaldı artık…
Suriye Devletinden geriye kalsa kalsa, sadece Akdeniz kıyısında butik bir devlet kalma ihtimali var ve Esat’ın da başta kalıp kalmayacağı bile meçhul…
Arkadaşlar!
Amerika/İsrail ve Avrupa yaptıkları şeylerin faturasını başkasına kesmeyi severler.
İngiliz Siyasetinin en bariz özelliği budur.
Daha düne kadar HTŞ’yi terör örgütü olarak görüyorlardı ama bugün isyancı/özgürlükçü bir grup olarak lanse edebiliyorlar.
Yarınlarda da, yeniden terörize hale getirmemeleri için hiçbir neden yok.
O yüzden,
Suriye ile ilgili yapılacak açıklamalarda da,
Birine iyi, birine kötü derken de,
Taraf veya karşı olurken de; çok ama çok dikkatli olmak zorundayız.
Rehavete kapılmadan hızla ve akıllıca yeni senaryolar oluşturmak/birilerinin senaryolarına hazırlıklı olmak ve şuana kadar sergilenen hassasiyetten çok daha büyük hassasiyet içinde olmaya mecburuz!
Bu arada Türkiye’de Öcalan ekseninde konuşulan yeni süreci de doğru okumak ve doğru anlayabilmek için Suriye’deki gelişmelerle birlikte değerlendirmenizi tavsiye ederim.
Not:
Amerika/İngiltere/İsrail ve Fransa’nın HTŞ’ye verdiği destek üzerinden HTŞ-Taliban/Suriye-Afganistan ve Türkiye-Pakistan benzetmeleri yapılıyor.
Yapılan simülasyon ve örneklemenin bazı benzerliği olsa da coğrafi durum/sosyolojik yapı ve düşünülen konsept açısından baktığımızda, iddia edilen ayniyetin oluşacağını düşünmüyorum.
Suriye’nin coğrafi konum ve sosyolojik yapısının Talibanvari bir yapılanmaya müsaade etmeyeceğini,
Türkiye’nin devlet yapısı/geleneği ve sahip olduğu sosyolojik refleksin de Pakistanlaşmaya imkan vermeyeceği aşikar.
İki olay arasında mutlak benzerlik varmış gibi yorumlar bana göre sosyal kolaycılıktan başka bir şey değil!
O yüzden de, söylenen bazı sözlerin/dile getirilen bazı yorum ve iddiaların bilgi ve yorum kirliliğinden öteye geçmediği düşüncesindeyim.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Tamer
Hüseyin F.
Murat
Kemal T.
Kemal
Mustafa
Mustafa Kayseri
Hakkı
Murat ÖZ
Hakan M.