Erdoğan veliahtını buldu mu yoksa…
Litvanya'da yapılan NATO zirvesinde ilginç şeyler oluyor.
Yaklaşık son beş yıldır yazdığım yazılarda defalarca dile getirdiğim "Yeni Dünya Düzeni" ile ilgili olağandışı somut adımlar atılıyor/yepyeni yaklaşımlar oluşturuluyor.
Öyle ki; Rusya tarafından 3. Dünya Savaşı çıkar diyecek kadar uç ve somut angajmanlar…
Ama ben bu yazımda başka bir konudan bahsedeceğim.
Türkiye cenahının "yeni tarz diplomasisi" benim daha çok dikkatimi çekti.
Kopucu değil konuşucu,
İhtilafçı değil ittifakçı,
Değerli yalnızlık değil tamamlayıcı birliktelik yanlısı yeni yaklaşım bana oldukça manidar geldi.
Litvanya'da yapılan görüşmeler ve özellikle İsveç'e uygulanan Türkiye vetosunun kaldırılması kısmı tam bir ince işçilik örneği gibiydi.
Geriye dönük arka planı olan/kısa süreli görüşmelerde uzun vadeli hesaplar kapsayan ve aslında zorunda olunan ve bir şekilde verdirilecek kararı bir karşılık alarak son noktaya getiren ince bir diplomasi ürünüydü.
Bunlar yeni kabine oluşumuyla birlikte beklediğim hareketlerdi.
Bu yeni konsepti bekliyordum.
Çünkü Dışişleri Bakanlığına getirilen Hakan Fidan'ın karakteri ve altyapısı buna uygundu.
Sanırım Erdoğan da bunu biliyor olmalı ki; (yıllardır beraber çalışıyorlar; bilmemesi mümkün değil) bu kulvarda Fidan'a geniş bir yetki ve inisiyatif alanı sağlamış.
Hatta, ben daha ilerisini söyleyeyim.
Sadece Dışişleri Bakanı gibi değil; bir nevi Amerika'daki başkan yardımcıları misali bir rol verilmiş gibi…
Arkadaşlar,
Hangi ülkede olursa olsun yıllarca İstihbarat başkanlığında bulunanların sivil siyasete adaptasyonu zordur.
Bunun örneklerini pek çok ülkede gördük.
Sadece istihbarat menşeili olanlar değil; emniyet ve askeriyeden gelenlerin de rol çatışması yaşadığı aşikar ve örnekleri mevcut.
Ama Fidan'ın bu konuda bilinçli/planlı ve adeta özel hazırlanmış bir konseptle hareket ettiğini görür gibiyim.
Adaptasyon sorunu gözlenmiyor.
Daha magazinel boyutla bakarsak;
Mesela sosyal medyaya düşen bir görüntüyü izledim.
Fidan'ın aurası tam bir veliaht devlet başkanı gibiydi.
Beden dili/özgüveni ve gazetecilerle muhataplığı, bir bakandan daha üst algı ve görünümdeydi.
Kaldı ki, gazeteciler de sanırsam benim gibi düşünmüş ve gözlemiş olmalı ki; farklı bir yoğunluk/ilgi ve alaka sergiliyordu.
İkinci adam konusunda eskiden Ak Parti ve Erdoğan'a olumsuz eleştiriler yapılır ve "…ama Erdoğan da kendinden sonrasına kimseyi hazırlamıyor ki…" gibi cümleler edilirdi.
Açıkçası kabine oluşumu, aldığım duyumlar, gözlemlerim ve NATO zirvesiyle birlikte, bu soru ve eleştirilerin cevabını bulmaya başladığı kanaatindeyim.
Erdoğan'ın düşündüğü konsept de bu olsa gerek…
Çünkü bir lider, yerini yıllardır tanıdığı/beraber çalıştığı/en kritik anlarda devlet adamlığını gözlemlediği birine bırakmak ister.
Erdoğan-Fidan ilişkisinin de oldukça derin, kapsamlı ve zor zamanlar ilişkisi olarak düşünürsek; yaptığım saptama/tespit ve öngörü yersiz ve isabetsiz sayılmaz!
Sonuç:
Galiba artık alternatif ve veliaht belli…
Ve sanırsam önümüzdeki zaman diliminde bu algı ve kanaat gün be gün pekişip aşikarelik arz edecek/herkesçe de içselleştirilerek dile getirilmeye başlanacak.
Ve son tahlilde; çok değil birkaç ay sonra Fidan'ın istihbarat geçmişinden ziyade sivil siyasete dair iş tutuşu/liderliği ve alternatif olabilirliği konuşulacak diye düşünüyorum…
Bakalım hayırlısı…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yaklaşık son beş yıldır yazdığım yazılarda defalarca dile getirdiğim "Yeni Dünya Düzeni" ile ilgili olağandışı somut adımlar atılıyor/yepyeni yaklaşımlar oluşturuluyor.
Öyle ki; Rusya tarafından 3. Dünya Savaşı çıkar diyecek kadar uç ve somut angajmanlar…
Ama ben bu yazımda başka bir konudan bahsedeceğim.
Türkiye cenahının "yeni tarz diplomasisi" benim daha çok dikkatimi çekti.
Kopucu değil konuşucu,
İhtilafçı değil ittifakçı,
Değerli yalnızlık değil tamamlayıcı birliktelik yanlısı yeni yaklaşım bana oldukça manidar geldi.
Litvanya'da yapılan görüşmeler ve özellikle İsveç'e uygulanan Türkiye vetosunun kaldırılması kısmı tam bir ince işçilik örneği gibiydi.
Geriye dönük arka planı olan/kısa süreli görüşmelerde uzun vadeli hesaplar kapsayan ve aslında zorunda olunan ve bir şekilde verdirilecek kararı bir karşılık alarak son noktaya getiren ince bir diplomasi ürünüydü.
Bunlar yeni kabine oluşumuyla birlikte beklediğim hareketlerdi.
Bu yeni konsepti bekliyordum.
Çünkü Dışişleri Bakanlığına getirilen Hakan Fidan'ın karakteri ve altyapısı buna uygundu.
Sanırım Erdoğan da bunu biliyor olmalı ki; (yıllardır beraber çalışıyorlar; bilmemesi mümkün değil) bu kulvarda Fidan'a geniş bir yetki ve inisiyatif alanı sağlamış.
Hatta, ben daha ilerisini söyleyeyim.
Sadece Dışişleri Bakanı gibi değil; bir nevi Amerika'daki başkan yardımcıları misali bir rol verilmiş gibi…
Arkadaşlar,
Hangi ülkede olursa olsun yıllarca İstihbarat başkanlığında bulunanların sivil siyasete adaptasyonu zordur.
Bunun örneklerini pek çok ülkede gördük.
Sadece istihbarat menşeili olanlar değil; emniyet ve askeriyeden gelenlerin de rol çatışması yaşadığı aşikar ve örnekleri mevcut.
Ama Fidan'ın bu konuda bilinçli/planlı ve adeta özel hazırlanmış bir konseptle hareket ettiğini görür gibiyim.
Adaptasyon sorunu gözlenmiyor.
Daha magazinel boyutla bakarsak;
Mesela sosyal medyaya düşen bir görüntüyü izledim.
Fidan'ın aurası tam bir veliaht devlet başkanı gibiydi.
Beden dili/özgüveni ve gazetecilerle muhataplığı, bir bakandan daha üst algı ve görünümdeydi.
Kaldı ki, gazeteciler de sanırsam benim gibi düşünmüş ve gözlemiş olmalı ki; farklı bir yoğunluk/ilgi ve alaka sergiliyordu.
İkinci adam konusunda eskiden Ak Parti ve Erdoğan'a olumsuz eleştiriler yapılır ve "…ama Erdoğan da kendinden sonrasına kimseyi hazırlamıyor ki…" gibi cümleler edilirdi.
Açıkçası kabine oluşumu, aldığım duyumlar, gözlemlerim ve NATO zirvesiyle birlikte, bu soru ve eleştirilerin cevabını bulmaya başladığı kanaatindeyim.
Erdoğan'ın düşündüğü konsept de bu olsa gerek…
Çünkü bir lider, yerini yıllardır tanıdığı/beraber çalıştığı/en kritik anlarda devlet adamlığını gözlemlediği birine bırakmak ister.
Erdoğan-Fidan ilişkisinin de oldukça derin, kapsamlı ve zor zamanlar ilişkisi olarak düşünürsek; yaptığım saptama/tespit ve öngörü yersiz ve isabetsiz sayılmaz!
Sonuç:
Galiba artık alternatif ve veliaht belli…
Ve sanırsam önümüzdeki zaman diliminde bu algı ve kanaat gün be gün pekişip aşikarelik arz edecek/herkesçe de içselleştirilerek dile getirilmeye başlanacak.
Ve son tahlilde; çok değil birkaç ay sonra Fidan'ın istihbarat geçmişinden ziyade sivil siyasete dair iş tutuşu/liderliği ve alternatif olabilirliği konuşulacak diye düşünüyorum…
Bakalım hayırlısı…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Turgut
Mustafa ÖZ
İsmail
K. S.
Mehmet KARA
NedimCide
Hasan
HAMZA
Ahmet Cumbur
Ömer K