Erdoğan ve yine bir ABD seyahati…
BM toplantılarının bir görünen bir de görünmeyen, arka kapı görüşmeleri var.
Galiba aslolan da bu arka kapı görüşmeleridir…
Bu hal ve şerait dahilinde Cumhurbaşkanı New York’a gidiyor.
Gitmeden önce bugün Ankara’da yapılan Putin ve Ruhani görüşmeleri ayrı bir önem kazandı.
Suriye ve özellikle İdlib konusunda üçlü inisiyatifin bu görüşmeleri belki de Erdoğan’ın elini yükseltecek ve ABD başkanına karşı biraz daha güçlü kılacak.
Aynı zamanda geçen günlerde Türkiye’ye gelen ABD’li Ticaret Bakanı Ross’un beş günlük ziyareti de bu görüşmeleri daha bir önemli hale getirdi.
Özellikle ABD-Çin ilişkisi ve Çin’e dönük ABD yaptırımlarına müttefik arama boyutunda Türkiye ile ticaret biraz daha öne çıkmaya başladı.
Keza ABD’de masada olması muhtemel ana konulardan birisi de Savunma Sanayi çerçevesinde S-400 alımı, alınamayan F-35 ve Partiot’lar…
Bir diğer durum ise Erdoğan’ın yapacağı ekonomi ve doğrudan finansman ağırlıklı görüşmeler.
Şimdiden bu istişare ve görüşme trafiğinin yoğun şekilde hazırlanmakta olduğu duyumlar arasında.
Tüm bu tablo içerisinde elini yükselten Erdoğan bunu nasıl kullanacak…
Çünkü bu görüşmelerin Türkiye için direkt ve dolaylı sonuçları olacaktır.
Hatta iç siyasete dair devam/tamam konusuna bile etkisi görülecektir.
Özellikle ekonomiye dair yapılacak görüşmeler ve elde edilecek finansal kaynak aktarımı, doğrudan yatırımcı gelişi vb. gibi durumlar ülkemizin mevcut ekonomisini doğrudan etkileyecektir.
Hal böyle olunca ekonomide pozitife dönüş ve/veya negatifliğin devamı muhalefet ve olası muhalif doğuşların da gidişatını belirleyecektir.
Yukarıda dile getirdiğim diplomatik, stratejik ve bölgesel sorunların ötesinde; Türkiye sene sonuna kadar ciddi miktarlarda sıcak paraya kavuşmak zorundadır.
Çünkü ekonomik verilerle reel hayat bariz şekilde farklılık gösteriyor.
Kış başlıyor ve özellikle orta-alt gelir grubunda hissedilen net hayat pahalılığı hepimizin malumudur.
Bu kesim için böylesi sıkıntılar görünürlük arz edecek bir sürece girmişken; çözüm olacak kaynak aktarımı bulunamazsa seçmen bazlı homurtular artacaktır.
Bu ise parti içi muhalefetin ve partiden ayrılıp “yeni parti” kurmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürecektir.
Seyahat öyle bir noktada seyredecek ki; Erdoğan için oldukça ince ve keskin bir çizgiden geçiş gibidir.
Hem Putin’i ve Rusya ile ilişkileri idare edeceksin ve hem de Trump ve ABD’yi,
Hem Ruhani’yi gözeteceksin ve hem de ABD-İran ilişkilerini,
Hem Çin’le arayı bozmayacaksın ve hem de ABD’nin Çin yaptırımlarına halel getirmeyeceksin,
Bölgesel düzeyde hem Esad’ı kabul edeceksin ve hem Suriye muhaliflerini dikkate alacaksın,
Hem PKK ile keskin mücadele edeceksin ve hem Fırat’ın doğusunda ABD ile YPG’ye rağmen Güvenli Bölge konuşacaksın.
Tüm bunların yanında, az önce de dediğim gibi; ekonomiye can suyu bulacak ve siyasi muhaliflerin elinin güçlenmesine imkan vermeyeceksin.
Kısaca aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu…
Ha, bir de bu görüşmelerle de ilintili olabilecek “değişim” beklentisi…
Kabinede, partide, yönetsel sisteme yönelik ve artık iyice zirveye ulaşan “değişim” beklentisi.
Öyle bir durum ki; her şey her şeyle ilgili ve ilintili.
Her şey her şeyi etkiliyor, tetikliyor ve hatta engelliyor.
İyi siyaset yapıcı ve kurucusu olan Erdoğan bakalım ne yapacak.
İnanıyorum ve umuyorum ki; kişisel karizması ve konjonktürün getirisiyle yükselttiği elini pozitif kullanarak; ulusal ve uluslararası ölçekte ülkesel menfaatlerin maksimize olduğu neticeler alacaktır.
Ülkemiz, devletimiz ve milletimiz için hayırlı, pozitif ve güzel sonuçların alınacağı bir seyahat olmasını diliyorum.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Galiba aslolan da bu arka kapı görüşmeleridir…
Bu hal ve şerait dahilinde Cumhurbaşkanı New York’a gidiyor.
Gitmeden önce bugün Ankara’da yapılan Putin ve Ruhani görüşmeleri ayrı bir önem kazandı.
Suriye ve özellikle İdlib konusunda üçlü inisiyatifin bu görüşmeleri belki de Erdoğan’ın elini yükseltecek ve ABD başkanına karşı biraz daha güçlü kılacak.
Aynı zamanda geçen günlerde Türkiye’ye gelen ABD’li Ticaret Bakanı Ross’un beş günlük ziyareti de bu görüşmeleri daha bir önemli hale getirdi.
Özellikle ABD-Çin ilişkisi ve Çin’e dönük ABD yaptırımlarına müttefik arama boyutunda Türkiye ile ticaret biraz daha öne çıkmaya başladı.
Keza ABD’de masada olması muhtemel ana konulardan birisi de Savunma Sanayi çerçevesinde S-400 alımı, alınamayan F-35 ve Partiot’lar…
Bir diğer durum ise Erdoğan’ın yapacağı ekonomi ve doğrudan finansman ağırlıklı görüşmeler.
Şimdiden bu istişare ve görüşme trafiğinin yoğun şekilde hazırlanmakta olduğu duyumlar arasında.
Tüm bu tablo içerisinde elini yükselten Erdoğan bunu nasıl kullanacak…
Çünkü bu görüşmelerin Türkiye için direkt ve dolaylı sonuçları olacaktır.
Hatta iç siyasete dair devam/tamam konusuna bile etkisi görülecektir.
Özellikle ekonomiye dair yapılacak görüşmeler ve elde edilecek finansal kaynak aktarımı, doğrudan yatırımcı gelişi vb. gibi durumlar ülkemizin mevcut ekonomisini doğrudan etkileyecektir.
Hal böyle olunca ekonomide pozitife dönüş ve/veya negatifliğin devamı muhalefet ve olası muhalif doğuşların da gidişatını belirleyecektir.
Yukarıda dile getirdiğim diplomatik, stratejik ve bölgesel sorunların ötesinde; Türkiye sene sonuna kadar ciddi miktarlarda sıcak paraya kavuşmak zorundadır.
Çünkü ekonomik verilerle reel hayat bariz şekilde farklılık gösteriyor.
Kış başlıyor ve özellikle orta-alt gelir grubunda hissedilen net hayat pahalılığı hepimizin malumudur.
Bu kesim için böylesi sıkıntılar görünürlük arz edecek bir sürece girmişken; çözüm olacak kaynak aktarımı bulunamazsa seçmen bazlı homurtular artacaktır.
Bu ise parti içi muhalefetin ve partiden ayrılıp “yeni parti” kurmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürecektir.
Seyahat öyle bir noktada seyredecek ki; Erdoğan için oldukça ince ve keskin bir çizgiden geçiş gibidir.
Hem Putin’i ve Rusya ile ilişkileri idare edeceksin ve hem de Trump ve ABD’yi,
Hem Ruhani’yi gözeteceksin ve hem de ABD-İran ilişkilerini,
Hem Çin’le arayı bozmayacaksın ve hem de ABD’nin Çin yaptırımlarına halel getirmeyeceksin,
Bölgesel düzeyde hem Esad’ı kabul edeceksin ve hem Suriye muhaliflerini dikkate alacaksın,
Hem PKK ile keskin mücadele edeceksin ve hem Fırat’ın doğusunda ABD ile YPG’ye rağmen Güvenli Bölge konuşacaksın.
Tüm bunların yanında, az önce de dediğim gibi; ekonomiye can suyu bulacak ve siyasi muhaliflerin elinin güçlenmesine imkan vermeyeceksin.
Kısaca aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu…
Ha, bir de bu görüşmelerle de ilintili olabilecek “değişim” beklentisi…
Kabinede, partide, yönetsel sisteme yönelik ve artık iyice zirveye ulaşan “değişim” beklentisi.
Öyle bir durum ki; her şey her şeyle ilgili ve ilintili.
Her şey her şeyi etkiliyor, tetikliyor ve hatta engelliyor.
İyi siyaset yapıcı ve kurucusu olan Erdoğan bakalım ne yapacak.
İnanıyorum ve umuyorum ki; kişisel karizması ve konjonktürün getirisiyle yükselttiği elini pozitif kullanarak; ulusal ve uluslararası ölçekte ülkesel menfaatlerin maksimize olduğu neticeler alacaktır.
Ülkemiz, devletimiz ve milletimiz için hayırlı, pozitif ve güzel sonuçların alınacağı bir seyahat olmasını diliyorum.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ebru Aygün
Şafak E.