TİC Holding Header
  • USD 32.303
  • EUR 34.837
  • Altın 2416.602
  • BIST 100 10262.53

Dünya'da merkeziyetçi uzlaşı mı, Neocon vampirliği mi?

Merhaba sevgili Ogün okurları, sizlere Bir Portrede bugün aslında 2013'den bu yana iyice yol ayrımına giren Dünyaya barışı yerine, savaş çığırtkanlığı yaparak ranta farklı yollarla ulaşmaya çalışan Neokancılar ile itidalli ve daha barışçıl bir dünya düzenini savunan Merkeziyetçiler savaşının etkileri ile gelinen son durumu değerlendireceğim ve tabi sonunda da bu durumun ülkemize yansımalarını.
Dünya'da merkeziyetçi uzlaşı mı, Neocon vampirliği mi?
ABD, 8 Kasım 2016’da seçime gidiyor. Obama kabinesi “topal ördek” hükmünde bir  görüntüyle acziyet içinde, sadece dünyadaki ateşi seyrediyor. Ortadoğu yanıyor, Rusya “Hitlervari” lideri Putin’le yangına körükle gidiyor. Avrupa’nın eski güvenli halinden eser yok. Kalbinde, Brüksel’de bombalar patlıyor, insanlar ölüyor.

Uluslararası arena toz duman. Hangi ülke, hangi terör örgütüne destek veriyor, belli değil. At izi it izine karışmış halde. Uluslar arası hukuk bitmiş, BM sadece isimden ibaret sembolik bir kuruluşa dönmüş, devletler kavgası başlamış, gücü yeten yetene saldırır halde bir görüntü izliyoruz.

Tüm bu görüntünün, yıkımın, savaşların, kargaşa ve ölümlerin nedeni nedir, nasıl oluyor, kim yapıyor, hangi görünmez el yeni bir dizayna girişmiş?

ABD’deki  Neocon ve  Merkeziyetçi kavga tüm dünyayı sarmış  görünüyor. 2013'den beri süren bu kavga son yıllarda iyice arttı ve muhtemeldir ki yeni başkan seçilene dek de alevlenerek sürecek. Çünkü ABD’deki yönetsel boşluk Neocon’ları iyice pervasızlaştırmış, Merkeziyetçilerin daha mutedil reflekslerine rağmen ABD’yi ve dolayısıyla da tüm dünyayı etkilemekte. Tüm dünyadaki bu yangın ve ateşin sebebi Neocon’ların hakimiyet mücadelesinin sonucu olarak görünüyor. Merkeziyetçilerle giriştikleri mücadele ortalığı kasıp kavuruyor ama hiçbir şey onların umurunda değil gibi görünüyor. Her ne kadar bunlar ABD ile anılsa da, bunların hegomonik alanı tüm dünya ve tüm dünya ülkelerindeki yer altı-yer üstü kaynaklara hakim olma meselesidir.

Aslında ABD dünyayı alt üst eden bu Neocon grubun sadece resmi ve legal görünürdeki ismidir. Çünkü bunlar her yerdedirler, her ülkede, her coğrafyada ve her devletin içindedirler. Bunlar sadece ABD veya İngiliz vatandaşı aidiyeti içinde değillerdir. Bunlara derinlemesine bakınca, Asyalı bir ülke vatandaşı, Türk vatandaşı, Afrikalı, Uzak doğulu, Avrupalı bazen ise güney Amerikalıdırlar. Çünkü bunlar her dinden, ülkeden, kıtadan kendilerine hizmet edecek uşakları ve “kardeş”leri bulmakta çok mahirdirler. Dünyanın her bir noktasında, en ücra yerinde bunlara hizmet eden ve edecek olan, kendi toprak ve devletine ihaneti umursuzca işleyecek olan “kişiliksiz” kişiler mevcuttur ve görevlerini de en iyi şekilde ifa etmektedirler.

Suriye konusu, ABD Neocon’ların menfaatleri gereği Rusya ile ittifak ettikleri salt bir arenadır. Suriye güçler savaşımının masum ve mazlum sahası olmak talihsizliğini yaşamaktadır. Çünkü Suriye’de ve Akdenizde askerleri ve donanmalarıyla herkes var.

IŞİD diyoruz, arkasında ABD ve Neocon’lar çıkıyor. Adı bile yokken bir anda IŞİD diye bir örgüt çıkıyor  ve ortalığı ateş çemberine çeviriyor. IŞİD’e dikkatle bakınca arkasında, başında yine bu dünyanın baş belası Neocon’ları görüyoruz. Ortadoğuda “tavşana kaç tazıya tut” dedirtircesine halkların katline sebebiyet veriyorlar. Amaçları sadece menfaatlerini pekiştirmek.

Bunlar için dost da yoktur, düşman da. Bunlar için sadece menfaat işbirliği vardır, gerisindeki hiçbir şeyin hiçbir önemi yoktur. Görüntüde Rusya ve Putin’le aşırı düşman görünürler ama aslında kavga görüntüsünde, ittifak içinde bir paylaşım yapmakla meşguller. Suriye’ye giren Rusya, Suriye’deki IŞİD ile var olan Neocon’lar aslında birbirinden beslenmektedirler. Merkeziyetçiler bu durumdan ciddi rahatsızlık da duysalar bazen Neocon’ların gözü dönmüşcesine savaş tamtamlarına mani olamıyorlar.

Geçmişte dünyada iki süper güç vardı ve diğer devletler sadece bu gücün varlıklarına meşruiyet kazandıran figüranlardı. Şimdi de ABD Neocon’ları dünya hakimiyeti için Putin’in muhteristik yanını kullanmaktadırlar. Bu sömürgeci, zalim, acımasız ve kolonyalist düşüncelerini bazen demokrasi, bazen özgürlük, bazen Arap baharı vb. gibi kulağa hoş gelen “beylik” laflarla vitrinize edip acımasız zalimliklerini kamufle ederek hareketlerini sürdürmektedirler. Onlar için her ülke ve her devlet piyon gibidir. Varsa yoksa onların Merkeziyetçilerle dünya hükümranlık savaşının kazanılması kavgasıdır.

Doların dünya parası olması için gerekirse üçüncü dünya savaşı çıkartmaktan imtina etmeyeceklerdir. Ne zaman ki bir ülke petrolle ilintili yeni bir karşılık ve tedavül değer çıkartacak olsa işte o zaman bunlar kıyameti kopartmaktadırlar. Libya’da Kaddafi’nin, Irak’ta Saddam’ın, Mısır’da Mübarek’in dramatik şekilde gidişinin de arkasında “dolar”ın istikbali ve “tek”liğinin zedelenmemesi isteği yatmaktadır. Şuanda da Avrupa devletleriyle olan çekişmenin altında yatan AB ile ABD Neocon’ları arasındaki Avro-Dolar kavgasından başka bir şey değildir. Merkeziyetçiler de dolar hakimiyetinin bekasından yanadırlar ama bunlar Neocon’lar gibi bir yol izlemeden, bu kadar kan ve gözyaşına sebebiyet vermeden bölge liderlerinin de düşünce ve yaklaşımlarının da dikkate alınarak biraz da uzlaşı ve ittifakla olacağını düşünmektedirler. Fakat Merkeziyetçilerin bu diplomasi ve diyalog da içeren tavırları Neocon paradigması için kabul edilmemekte ve pasif bulunmaktadır.

NATO, ABD’siz bir hiç hükmündedir. Çünkü Avrupa’da AB’yi koruyacak bir askeri güç mevcut değildir. Nato ancak ABD ile bir savunma gücü niteliği arz etmektedir. Hal böyleyken, şu anda görünen Neocon’ların Avrupa’ya açık meydan okumasıdır. Yani “siz kim olursanız olun, kaç devlet olursanız olun, ne kadar zengin olursanız olun ABD ve dolayısıyla “dolar” varsa siz de varsınız, yoksa sizin başkentinizde bombayı patlatırım, sizi evden çıkamaz hale getiririm ve acziyet içinde hiçbir şey yapamazsınız” diyerek rest çekmekte ve meydan okumaktadır. Gerçekten de olan budur. Avrupa vatandaşlarından yetiştirdikleri teröristlerle, Avrupa’yı patlatmaktan asla imtina etmeyeceklerini Brüksel’de gösterdiler. 

Bu büyük kavgaya bir başka açıdan bakarsak; burada ana figür, Türkiye görünmektedir. ABD’deki Neocon’ların da, Merkeziyetçilerin de tek ittifak ettikleri ve birleştikleri unsur, ülkemizin kendi yanlarında mı yoksa Avrupa yanında mı yer alıp almayacağı meselesidir. Şuanda ülkemizde yaşanan büyük terör olaylarının da arkasında ülkemizi yanlarına çekmek isteyenlerin Türkiye’ye ayar verme çabalarından başka bir şey değildir. Türkiye ABD’ye yaklaşınca içimizdeki kalleş PKK terör örgütü Avrupa ülkelerince alevlendirilmekte, Avrupa ile yakınlaşınca da Neocon destekli PYD-YPG-PDY kaynaklı başka tehditler su yüzüne çıkmaktadır. Paralel yapı ise hem Neocon’ların, hem de Avrupa kaynaklı terör çıkartan ülkelerin ortak kullandıkları bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Çok karmaşık bir denklem içindeyiz. Önümüzdeki yüz yıllık zaman dilimine hükmetme savaşındayız. Haritaların yeniden çizileceği yeni bir Sykes –Picot paylaşımının arefesi bir dönemdeyiz. Bu noktada herkes herkesle ittifak etmekte ve bir anda ihtilaflı hale de düşebilmektedir.  Bir nevi “transformatif” üçüncü dünya savaşını,  aynen İkinci Dünya Savaşı ve onun sonucunda ortaya çıkan tablo neticesinde dizayn edilen dünya sistematiğinin bir benzeri tabloyu yaşıyoruz. Bu defa çok daha zorlu bir şekilde cereyan etmektedir. Çünkü dijital ve ekonomik atraksiyonların etkisi öyle belirgin, çöküşler ve kalkınışlar öyle farklı boyutlarda cereyan ediyor ki; çıplak gözle hiçbir şeyi algılayamıyoruz. Kim neyi ne için yapıyor? Olayların derinliğine nüfuz edemeyenler, dünyanın son iki yüz yıllık tarihselliğine vakıf olamayanlar  yürütülen bu açık-gizli savaşın nedenini, niçinini ve hangi sonuçlara gebe olduğunu idrak edemiyor.

Görünen o ki; yakın zamanda bizim de içinde bulunduğumuz, Ortadoğu, Avrupa ve Ön Asya’da sular pek durulmayacak. Anlaşılıyor ki daha da bulanacak ve sonrasında durulacak bir suda yüzüyoruz. Ama bu coğrafya Türkiyesiz asla yeniden dizayn edilemeyecektir. Tüm kavgaların arkasında Türkiye’nin hangi konum ve durumda olup olamayacağı hesapları yatmaktadır. 

Şuanda dünya’yı masaya yatırıp yeniden parsellemeye başlamış ve bitirmeye yakın olan “üst akıl” ve “Neocon”lar  “yeni dünya düzeni”ni oluşturmaktadırlar. 

Rusya hangi konum ve güçte olacak, Türkiye’nin durumu ne olacak, hangi devlet kaça bölünecek, hangi enerji nerde kalacak, hangi boru hattı nerden geçecek ve hangi ülkenin emanetine bırakılacak? Ortadoğu petrolü  ve doğalgazı hangi millete, dine, mezhebe, ırka teslim edilecek, tüm bunların hesaplamaları ve planları yapılmaktadır.  Bu planlar yapılırken de bölge ülkelerinden kendilerine teslimiyet göstermeyen ve bölgesel güç niteliği arzeden ülke ve liderlere de ayar vermek onların şuandaki en temel işleri durumundadır. Türkiye’nin de başında Erdoğan gibi  bir liderin olması onların planlarında sekteler oluşturmaktadır. İçinden geçtiğimiz şu kritik, çatışmacı ve terörün azmışlığının nedeni de budur. Eğer ülkemizde  şuanda, geçmişte olduğu gibi söyleneni yapan ve itiraz etmeyen bir lider olsa onlar için her şey çok daha kolay olabilecekti. Ama Erdoğan’ın “milli ve yerli” duruşu ve dahi  Ortadoğu-Afrika ülkelerinde “ümmetin umudu” oluşu, konumu ,onların hoşuna gitmemektedir.  Bu nedenle de her bir koldan ülkemize saldırıları devam etmektedir. 

17-25 Aralık’ta Paralel yapı  ile saldırıp Erdoğan’ın dirayetini ve millet nazarındaki kredibilitesini test ettiler. Bunun tutmadığını gördüler. Millet ve ümmet Erdoğan’a desteğini artırarak sürdürdü. Sonra terörle gelmeye başladılar. Çözüm sürecinde gelinen sürecin barışla sonuçlanması, Erdoğan için güç pekiştirmesi olacağı idrakiyle yeniden saldırdılar.Tüm bunlara rağmen; bugünlerde ülkemizin verdiği kahramanca mücadele ve millet içindeki birlik, beraberlik olgusunun yüceliği bu saldırıların da tutmayacağını gösterdi. Ülkemizi güçlü ordusuyla Suriye batağına sokmak istediler ve yine Erdoğan’ın kıvrak diplomasisiyle istediklerini elde edemediler ve çıldırmaya başladılar.

Şimdi ise Neocon’lar ABD üzerinden yeni bir 17-25 Aralık harekatı başlattı. Rıza Zarrap’ın, ABD’de FETÖ’ye yakın bir savcı tarafından tutuklanmasıyla bu durum kendini gösterdi. Bu isimden yola çıkarak Türkiye ve Erdoğan’ı suçlamaya yönelik faaliyetlere girişilmesi bu fitilin ateşlendiğinin işaretidir. Eş zamanlı olarak Türkiye’de yaşanan lanet, iğrenç ve aşağılık ve de hepimizin kınadığı “taciz” olayının AK Parti ve Erdoğan’la yakınlaştırılmaya çalışılmasındaki Paralel Yapı çabaları hiçbir şeyin tesadüf olmadığını göstermektedir. Bir başka   durum ise ABD’de Neocon’ların “kriz kahin”i diye bilinen alçak ve şerefsiz  bir Neocon’nun, Erdoğan’nın düşürülmesi ve darbe yapılması gerekir içerikli yazısı yeni bir topyekün saldırının işaretidir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada yapılacak her tür “yeni düzen”de Erdoğan’nın fikirlerinin doğruğunu gören Merkeziyetçiler, Türkiye uyumlu bir politika izliyor olmaları makul bir durumdur. Hatta Suriye krizinin başlarında Erdoğan’nın iddialarının şimdilerde Merkeziyetçilerce tasdik edilir şekilde bir ittifak söyleminin hakim olması sevindirici bir gelişmedir. Kaldı ki bunlar Türkiye ve Erdoğan konusunda işbirliği yapılması zarureti gerçekliğinin farkındalığını Neocon’lara göre hep idrak etmişlerdir. Aslında Merkeziyetçiler de Erdoğan’sız hareket etmeye çalışan bu Neocon canavarından oldukça rahatsızlar.

Ama başaramayacaklar, muvaffak olamayacaklar. Bu coğrafyada ‘’Türkiye’’siz hiç kimse hiçbir şey yapamayacaktır. Ve inanıyorum ki; ülkemiz içinden geçtiğimiz bu zor günler ve zamanlar sonrasında bölgenin baş aktörü olacaktır. Bu kaçınılmazdır ve kimsenin bunu engellemeye gücü yetmeyecektir. Dolar’ın bu acımasız ve kanlı savaşının sonu ne olur bilinmez ama, Neocon’lar da, Merkeziyetçiler de bu coğrafyada ‘’biz’’siz bir varlık oluşturamayacaklarını görecekler -ki  onlar bunu çok iyi biliyor ve merkeziyetçiler Neocon’lara göre bunun farkında şeklinde hareket etmekteler-  ve Türkiye yine muktedir şekilde varlığını sürdürecektir.

Bu dünya gerçeklerini göremeyen ve sürekli kullanılmaya müsait bizim aklıevveller ise Neokancıların oyuncağı olmaya devam edecek maalesef.

Bir sonraki yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri