Döviz kuru artışını fırsata çeviren vicdansızdır..
Döviz kuru yükselmeye başlıyor.
Miktar azalıyor fiyat artıyor.
Ürün’ün fiyatı bir anda 15-20,00TL oluveriyor.
Artış, % 25 ile % 100 arasında ve hatta daha fazla.
Aynı ürünün girdi maliyetlerindeki döviz etkisine bakıyorsun;
% 5 bile değil.
“Neden böyle yahu, ne oldu da bu kadar arttı” dediğinde;
“Döviz kuru arttı abi/abla” deniyor.
Bırakın, bu kur arttı marttı mavallarını ey ölü soyucular.!
Yaptığınız;
Depremde insanlar enkaz altında inlerken, onları kurtarmak yerine evini soymakla,
Trafik kazası geçiren kazazedeye yardım etmek yerine, kolundaki saati çalmaya çalışmakla aynı şeydir.
Sevmiyorum…
Zamanında konuşmayıp, iş sıkıntıya girince “ben demiştim, ben söylemiştim” diyenleri de, bu minvaldeki söylemleri de sevmiyorum.
Özellikle iktidar cephesinde, vitrinize bazı isimlerin ve iktidar nimetlerinden istifade eden kimilerinin, kapalı kapılar ardında bu tarz söylemlerini çok işitir oldum.
Aynı kişilerin açık zeminlerde tam tersi bir ağızla “neme lazım arkadaş, işim sekteye uğramasın da” kabilinden riyakarlıklarını sevmiyorum.
Vakti zamanında FETÖ konusunda ve ekonomik gidişatın risklerine dair yapıcı ve uyarıcı konuşanlara eğreti gözle bakıp; “FETÖ ağzıyla konuşmuyor musun” diye zemmedip, zan altında bırakanların; bugün kalkıp, “bakın görün, ben dememiş miydim” demelerini hiç sevmiyorum.
Muhalefetin tavrına şaşkınım.
Türkiye Cumhuriyetine ekonomik saldırı yapılırken,
Hedef ülkemiz iken,
Herkesin taşın altına elini sokması gerekirken,
Ferahlatıcı, umut verici ve güven sağlayıcı tavırla milleti teskin etmek varken,
Makul, mantıklı ve sağduyulu ikaz ve öneri getirmeleri gerekirken,
“Aynı gemideyiz, gelen ve gelebilecek felaket hepimizi etkileyecek, siyasi tarafgirlikten uzak kritik bir süreçten geçiyoruz” demek varken,
Dışsal ve içsel ekonomik tetikçilerle, Türkiye hasımlarıyla, ülkemizi ve pek çok başka ülkeyi ekonomik ve farklı enstrümanlarla terörize edip istikrarsızlaştırmak isteyenlerle aynı dili konuşmalarına şaşkınım, şaşkınım, şaşkınım….
Tüm yaşananlara rağmen iktidarın devam eden tavrına şaşkınım.
İçerde devam eden israftan dolayı şaşkınım.
Sıkıntıların izahını sadece dışsal saldırıyla izaha çalışmalarına şaşkınım.
Birlik ve beraberlik olmamız lazımken ve bunun başat aktörlüğünü yapması gereken ana unsurun kendileri olduğunu unutmalarına şaşkınım.
Kamusal israf ve başıbozukluğa dair, gereği gibi bir şeylerin yapılmamasına şaşkınım.
Muhalefetin aymazlığına ve iktidarı düşürmek uğruna devleti düşürmeye razı şekilde hareket etmesine aynıyla ve aynı aymazlıkla karşılık vermesine şaşkınım, taaccüp içindeyim.
İktidarın her türlü nimetinden istifade edip; dövizini kur en yüksek seviyeye gelince bozduran, manipülasyon yaparak parasına para katan ve bunun akabinde yurtdışına döviz kaçıranların, kamuya açık yerlerde, sosyal medyada ve yazılı-görsel medyada kur artışına çok üzülüyormuş gibi timsah gözyaşı dökmelerine çok ama çok şaşkınım.
Çok kızıyorum…
“Dövizim de yok, döviz borcum da yok. Olanlar düşünsün arkadaş” diyerek döviz yükselmesine lakayt kalanlara kızıyorum.
Adeta, “bana değmeyen yılan bin yaşasın” tavrındakilere çok kızıyorum.
Döviz krizinin iğneden ipliğe, hayatımızın her safhasına maliyet artışı getireceğini görmekten bigane olanlara kızıyorum.
Fırsatçıların, vicdansızların, ahlaksızların döviz krizini fırsata çevirerek kar elde etmeye çalışanların olduğu ülkemizde, “döviz yükselmesi sadece döviz borcu olanları etkiler” aptallığında olanlara çok kızıyorum.
Hanımlar, Beyler…
Ben de eleştirdim,
Kızdım, feveran ettim.
Gidişata dair iktidarı ve yöntemlerini yerden yere vurdum.
Ama elim böğrümde kenara çekilip “ben demiştim dinlemediniz, şimdi ne haliniz varsa görün” demedim, demeyeceğim.
Aynı gemide olduğumuzu unutmayalım.
Şuanda içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumun hepimizi, herkesi, tüm milleti etkilediğini ve etkileyeceğini kimse unutmasın.
Hırslarımızın, kinlerimizin, iktidar hesaplarımızın önüne geçirmemiz gereken ana umde; devletimiz, bekamız, ülkemiz ve vatanımızdır.
Erdoğan’ı düşürmek uğruna devleti düşürmeye kimse razı olmasın, olmamalı ve olamaz.
Aksi takdirde sergilenen tavır, vatana ihanetle eşdeğerdir.
Siyasi hesaplaşmayı iyi çalışarak, seçim zamanına bırakıp; “iktidar Erdoğan’ın ama ülke bizim de ülkemiz” felsefesiyle herkesin sorumluluk alma zamanındayız.
Yoksa; felaket sadece Erdoğan’a zarar vermekle kalmaz; riyakarları da, müzmin muhalifleri de, günübirlik yaşayanları da, neme lazımcıları da, ölü soyucuları da, dövizim yok ki diyenleri de, kısaca hepimizi, herkesi vurur ve helak eder.
Herkes gözünü açsın ve sadece bakmasın; gerçekleri görsün ve ona göre hareket etsin.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.