CHP'den 'Kumpas' kokusu geliyor..
Önce “Kontrollü Darbe” dedi,
Sonra “20 Temmuz Karşı Darbe”si var dedi,
ABD’nin FETÖ’cü kanadının, Almanya’nın, Fransa’nın ve istihbarat örgütlerinin söylemlerinden referanslarla bu kavramsallaştırmaları yaptı.
Tüm bunlar sonrası içerdeki FETÖ’cüler ve FETÖ’sever antiErdoğanist’ler harekete geçti.
“Algı Operasyonları” konusunda zaten çok maharetliler (bunu defalarca dillendirdim)
Arkasından yaptıkları, sinsi ve ince atraksiyonlarla koca Darbe Muhakemesini “Damatlar” gündemine indirgemeye çalıştılar ve bir ölçüde de başarılı oldular.
Tam da bu esnada “şimdi zamanı mı ki” denecek bir süreçte Mit Tırları Haberi davasından sanık olan CHP Vekili Enis Berberoğlu’nun mahkemesi sonuçlandı ve 25 yıl hapse mahkum edilerek, tutuklandı.
CHP Parti Meclisi sanki bu kararı bekliyormuş ve bir yerlerden işaret almış gibi acilen toplandı ve bir karar aldı.
Ellerinde “adalet” yazan pankartlarla, Kılıçdaroğlu’nun Tarihi (!) Güvenpark konuşmasıyla İstanbul’a, Maltepe Cezaevine yürüyüş başlattı.
Tüm bunlara bakınca Demirel gibi; “Yollar yürümekle aşınmaz” demek geliyor insanın içinden…
Ama olay bu kadar da basit değil,
Moda tabirle, “Zamanlama gerçekten Manidar”…
FETÖ’nün, tutuklu yandaşlarına moral empozesi için son çırpınışlarında, CHP’nin bu kararı dikkatle gözlenmesi gereken bir eylemdir.
Ve bazı benzeşik olaylar peşpeşe, tesadüfiymişçesine gelmeye başlarsa bir durup bakmak, dinlemek ve anlamak elzemdir.
Enis Berberoğlu’nun CHP’den vekil olma süreci ciddi ilginçlikler barındırmaktadır. Bu süreci iyi irdelemezsek bugünkü eylemin arka planını da anlayamayız.
Bu konuda Soner Yalçın 1 Eylül 2016 yılında bugünkü gelişmelere ışık tutacak şeyler söylüyor;
“Bak Enis Berberoğlu!
Sen Hürriyet'in Ankara Temsilcisi olduğun günlerde -şimdi çoğu tutuklu olan Cemaatçilerle- genel yayın yönetmeni olmak için lobi yaparken (Cemaat'in Aksiyon gibi dergilerine, Ergenekon-Balyoz 2004'te darbe yapacaktı, diye demeçler verirken), Odatv'ye/bize bir haber geldi:
Ergenekon davası başlamadan önce, Cemaat organizasyonuyla soruşturmayı/kumpası yapan polisler, savcılar ile mahkemeye bakacak hakimler bir iftar yemeğinde bir araya getirilmişlerdi. Davanın tarafsızlığına gölge düşüren bu olayın bilgisi ve fotoğrafları önce Hürriyet gazetesine gitmiş ama yayınlamamıştın.”
"Sen Enis Berberoğlu! Sen o dönem ne yaptın:
Cemaat lobisinin gücüyle Hürriyet'e genel yayın yönetmeni oldun! Ve…
17-25 Aralık 2013 Cemaat operasyonundan sonra, Hürriyet Cemaatle arasına mesafe koyunca 10 Ağustos 2014'te gazeteden kovuldun! Ve…
CHP'nin Tutuklu Gazeteciler Raporu'nda sertçe eleştirilen sen, CHP genel başkan yardımcılığına getirildin! Herkes önseçime girerken sen kontenjandan milletvekili yapıldın! Tüm bu koltuklara oturmak için darbeci Cemaatçilerle nasıl işbirliği yaptın, açıklamalısın?
Hem gazeteci… Hem de siyasi kimliğin lekeli…"
"Uyduruk bir kumpas belgesinde adın geçince hapis korkusu seni teslim aldı. Bu ruh halinden kurtulamadığın için gazeteciliği bırakıp Fethullah Gülen'in kanatları altına girdin. Bir de utanmadan; kendisini hâkim ve savcı yerine koyan polisleri şikâyet için Pensilvanya'ya gittiğini söyledin!
Korktuğun için Cemaat'in sana önerdiği sözde muhabirleri Hürriyet'e doldurdun!"
"Bir dönem Türkiye'yi sarsan kumpas ürünü "İrtica Eylem Planı" belgesini yayınlayan Taraf gazetesinin "bavulcu" muhabiri Mehmet Baransu, 16 Haziran 2009 tarihinde Habertürk tv'nin canlı yayınında şöyle dedi:
"Beni askerler ile Enis Berberoğlu tanıştırdı!"
Açıkla Enis Berberoğlu!
Açıkla… Hürriyet gazetesinin "Cemaat imamı" kim?
Açıkla… CHP'nin "Cemaat imamı" kim?
CHP'deki Cemaatçiler kimler?
Kimler Cemaat ile örtülü işlere girdi?
Evet, Soner Yalçın oldukça “manidar” tesbitlerde bulunuyor.
Bu iddia ve söylemler, E. Berberoğlu’nun CHP’den vekil olma sürecinin hiç de tesadüfi olmayıp, bir plan dahilinde olduğunu ve geldiğimiz noktanın “bilinçli operatif bir olguyla” oluşturulduğunu açık veya üstü örtülü gösteriyor.
CHP’nin bugün başlattığı “Yürüyüş Eylemi”nin bir başka boyutu ise nere tandanslı olduğuyla ilgilidir.
Haberi “solcu gazeteci”den aldım diyen Can Dündar şimdi nerede?
Almanya’da,
15 Temmuz sonrası yurtdışına kaçan FETÖ’cülerin Avrupa sığınağı neresi?
Almanya,
Enis Berberoğlu’nu CHP vekili yapan sürecin başındaki görevi nerde idi?
Hürriyet gazetesi’nde.
Hürriyet Gazetesi’nin ve sahibi holdingin en yoğun irtibatlı olduğu Avrupa ülkesi neresi?
Almanya.
Gezi olaylarının en büyük destekçisi, köpürtücüsü, ajite edeni ve ülkemizin aleyhine kullananı hangi Avrupa ülkesi?
Almanya….
Tüm bunlar sizce tesadüf olabilir mi..!
Sizi bilmem ama ben bu kadar “tesadüf”ün sıklıkla tekrarından rahatsız olurum,
Midem bulanır, burnuma pis kokular gelir,
Toplumsallık arz eden olay ve eylemlerde, peş peşe yaşanan ve yanlış algı oluşturan hadiselerde ben tesadüflere inanmam.
Birileri yine “çorap örmeye” başladı derim,
Birilerinin, yine bir yerleri kaşınmaya başladı ve toplumsal refleksi kaşımaya başladı derim.
Harici düşmanlar, içerden işbirlikçilerini “adalet, hak, hukuk” gibi kavramları dillere düşürerek “algı” oluşturmaya başlıyor derim.
Kısaca sosyolojik ve siyasi nitelik arzeden, toplumsallık içeren durum ve olaylarda, oldum olası tesadüfü sevmem ve hiç hazzetmem…
Bunların arkasından önümüzdeki günlerde AGİT’in (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) 16 Nisan Referandumuna dair hazırlayacağı “tuzak” rapora da dikkat çekmek istiyorum.
Göreceğiz ki; şuanda yaşadığımız bu olaylarla bir anda “uyumluluk(!)” gösterecek tesbitler yer alacaktır.
Bugünlerde FETÖ davalarına ilişkin kamu vicdanını zedeleyecek iş ve işlemler görürsek şaşırmayın derim.
Çünkü yeni bir “Kumpas”ın vizyona verildiğini görüyorum.
Mısır’ın alçağı Sisi’nin Türkiye için, “terör listesine alınmalı” söylemini de bu bağlamda düşünmek lazımdır.
Vizyona giren “kumpas”a dair, içerde ve dışarda görevlendirilmiş figüranların hepsi rollerini ifa etmeye başladılar.
Katar olayını bile bu kumpastan uzak görmemek gerektiği kanaatindeyim.
Dışarda senaryosu yazılan Berberoğlu Kumpası içerdeki “aptal ve satılık” aktörleriyle icra edilmeye başlandı.
Kumpasın görünen hedefi; Hükümet ve Erdoğan’dır.
Asıl hedefi ise Türk Devletidir.
Bahçeli’nin bugün koyduğu tepki, bu konuya dair uyanık ve dikkatli olmamız için çok önemli mesajlar içermektedir.
Aynen dediği gibi; “akılsız başın cezasını ayaklar çekecektir”,
Ama gelin bir de bunu Kılıçdaroğlu’na anlatın,
Anlamaz, anlayamaz.
Basireti, feraseti kör çünkü…
Ve “görmek istemeyen kadar kötü kör yoktur”,
FETÖ ve FETÖ’sever ülkeler sahte bilgi ve belgelerle Kılıçdaroğlu’nu defalarca “açığa düşürdüler”.
Ama Kılıçdaroğlu bu…
Kendini o makama getirenlere sadakatten hala ödün vermiyor,
Hala diyet ödemeyi sürdürüyor,
Hala kişiliği üzerindeki vesayeti devletin bekasına tercih ediyor,
Kendini “kaset kumpasıyla” Genel Başkan yapanlara vefa (!) dan ödün vermiyor.
Ve maalesef, “Çakma Gandi” kumpas filminin başarısız serilerini sürdürmekte kararlı…
Bizler de; dikkat ve tedbiri elden bırakmadan, uyanık ve müteyakız olarak, hiçbir şeyi küçümsemeden; Yürü Kemal, kim tutar seni,
“Yollar yürümekle aşınmaz” diyeceğiz galiba….
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
*İşi gazetecilik olan ve gerçekten gazetecilik yapan gazetecilerin tutuklanmasına şiddetle karşıyım. Burada da konu gazeteci Enis Berberoğlu’nun tutuklanması değildir. Bu tutuklama üzerine kurgulanan oyun ve ülkemize ihanet kumpasına dikkat çekmedir.
Not: Bu yazıyı bitirdiğim esnada Topbaş'ın Damadı Ö.Faruk Kavurmacı'ya ilişkin 23. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklama kararını öğrendim. "Sağlık sebebiyle" tahliye sonrası gelişmeleri bizzat takip ettim. Konuya otorite ve yetkili merciilerde olan kişilerle görüştüm. Kamu vicdanını zedeleyen tahliye kararının, haysiyetli bir mahkemece düzeleceğine kanaatim oluştu. Bu bağlamda; milletin vicdanını bir nebze olsun rahatlatan kararı veren yiğit ve adil, hakim-savcılara buradan teşekkür etmeyi borç bilirim. Bundan sonra da hassasiyetin daha yüksek ve itinalı olacağına ve benzeri nahoş tahliyelerin yaşanmayacağına inanmak istiyorum.
Sonra “20 Temmuz Karşı Darbe”si var dedi,
ABD’nin FETÖ’cü kanadının, Almanya’nın, Fransa’nın ve istihbarat örgütlerinin söylemlerinden referanslarla bu kavramsallaştırmaları yaptı.
Tüm bunlar sonrası içerdeki FETÖ’cüler ve FETÖ’sever antiErdoğanist’ler harekete geçti.
“Algı Operasyonları” konusunda zaten çok maharetliler (bunu defalarca dillendirdim)
Arkasından yaptıkları, sinsi ve ince atraksiyonlarla koca Darbe Muhakemesini “Damatlar” gündemine indirgemeye çalıştılar ve bir ölçüde de başarılı oldular.
Tam da bu esnada “şimdi zamanı mı ki” denecek bir süreçte Mit Tırları Haberi davasından sanık olan CHP Vekili Enis Berberoğlu’nun mahkemesi sonuçlandı ve 25 yıl hapse mahkum edilerek, tutuklandı.
CHP Parti Meclisi sanki bu kararı bekliyormuş ve bir yerlerden işaret almış gibi acilen toplandı ve bir karar aldı.
Ellerinde “adalet” yazan pankartlarla, Kılıçdaroğlu’nun Tarihi (!) Güvenpark konuşmasıyla İstanbul’a, Maltepe Cezaevine yürüyüş başlattı.
Tüm bunlara bakınca Demirel gibi; “Yollar yürümekle aşınmaz” demek geliyor insanın içinden…
Ama olay bu kadar da basit değil,
Moda tabirle, “Zamanlama gerçekten Manidar”…
FETÖ’nün, tutuklu yandaşlarına moral empozesi için son çırpınışlarında, CHP’nin bu kararı dikkatle gözlenmesi gereken bir eylemdir.
Ve bazı benzeşik olaylar peşpeşe, tesadüfiymişçesine gelmeye başlarsa bir durup bakmak, dinlemek ve anlamak elzemdir.
Enis Berberoğlu’nun CHP’den vekil olma süreci ciddi ilginçlikler barındırmaktadır. Bu süreci iyi irdelemezsek bugünkü eylemin arka planını da anlayamayız.
Bu konuda Soner Yalçın 1 Eylül 2016 yılında bugünkü gelişmelere ışık tutacak şeyler söylüyor;
“Bak Enis Berberoğlu!
Sen Hürriyet'in Ankara Temsilcisi olduğun günlerde -şimdi çoğu tutuklu olan Cemaatçilerle- genel yayın yönetmeni olmak için lobi yaparken (Cemaat'in Aksiyon gibi dergilerine, Ergenekon-Balyoz 2004'te darbe yapacaktı, diye demeçler verirken), Odatv'ye/bize bir haber geldi:
Ergenekon davası başlamadan önce, Cemaat organizasyonuyla soruşturmayı/kumpası yapan polisler, savcılar ile mahkemeye bakacak hakimler bir iftar yemeğinde bir araya getirilmişlerdi. Davanın tarafsızlığına gölge düşüren bu olayın bilgisi ve fotoğrafları önce Hürriyet gazetesine gitmiş ama yayınlamamıştın.”
"Sen Enis Berberoğlu! Sen o dönem ne yaptın:
Cemaat lobisinin gücüyle Hürriyet'e genel yayın yönetmeni oldun! Ve…
17-25 Aralık 2013 Cemaat operasyonundan sonra, Hürriyet Cemaatle arasına mesafe koyunca 10 Ağustos 2014'te gazeteden kovuldun! Ve…
CHP'nin Tutuklu Gazeteciler Raporu'nda sertçe eleştirilen sen, CHP genel başkan yardımcılığına getirildin! Herkes önseçime girerken sen kontenjandan milletvekili yapıldın! Tüm bu koltuklara oturmak için darbeci Cemaatçilerle nasıl işbirliği yaptın, açıklamalısın?
Hem gazeteci… Hem de siyasi kimliğin lekeli…"
"Uyduruk bir kumpas belgesinde adın geçince hapis korkusu seni teslim aldı. Bu ruh halinden kurtulamadığın için gazeteciliği bırakıp Fethullah Gülen'in kanatları altına girdin. Bir de utanmadan; kendisini hâkim ve savcı yerine koyan polisleri şikâyet için Pensilvanya'ya gittiğini söyledin!
Korktuğun için Cemaat'in sana önerdiği sözde muhabirleri Hürriyet'e doldurdun!"
"Bir dönem Türkiye'yi sarsan kumpas ürünü "İrtica Eylem Planı" belgesini yayınlayan Taraf gazetesinin "bavulcu" muhabiri Mehmet Baransu, 16 Haziran 2009 tarihinde Habertürk tv'nin canlı yayınında şöyle dedi:
"Beni askerler ile Enis Berberoğlu tanıştırdı!"
Açıkla Enis Berberoğlu!
Açıkla… Hürriyet gazetesinin "Cemaat imamı" kim?
Açıkla… CHP'nin "Cemaat imamı" kim?
CHP'deki Cemaatçiler kimler?
Kimler Cemaat ile örtülü işlere girdi?
Evet, Soner Yalçın oldukça “manidar” tesbitlerde bulunuyor.
Bu iddia ve söylemler, E. Berberoğlu’nun CHP’den vekil olma sürecinin hiç de tesadüfi olmayıp, bir plan dahilinde olduğunu ve geldiğimiz noktanın “bilinçli operatif bir olguyla” oluşturulduğunu açık veya üstü örtülü gösteriyor.
CHP’nin bugün başlattığı “Yürüyüş Eylemi”nin bir başka boyutu ise nere tandanslı olduğuyla ilgilidir.
Haberi “solcu gazeteci”den aldım diyen Can Dündar şimdi nerede?
Almanya’da,
15 Temmuz sonrası yurtdışına kaçan FETÖ’cülerin Avrupa sığınağı neresi?
Almanya,
Enis Berberoğlu’nu CHP vekili yapan sürecin başındaki görevi nerde idi?
Hürriyet gazetesi’nde.
Hürriyet Gazetesi’nin ve sahibi holdingin en yoğun irtibatlı olduğu Avrupa ülkesi neresi?
Almanya.
Gezi olaylarının en büyük destekçisi, köpürtücüsü, ajite edeni ve ülkemizin aleyhine kullananı hangi Avrupa ülkesi?
Almanya….
Tüm bunlar sizce tesadüf olabilir mi..!
Sizi bilmem ama ben bu kadar “tesadüf”ün sıklıkla tekrarından rahatsız olurum,
Midem bulanır, burnuma pis kokular gelir,
Toplumsallık arz eden olay ve eylemlerde, peş peşe yaşanan ve yanlış algı oluşturan hadiselerde ben tesadüflere inanmam.
Birileri yine “çorap örmeye” başladı derim,
Birilerinin, yine bir yerleri kaşınmaya başladı ve toplumsal refleksi kaşımaya başladı derim.
Harici düşmanlar, içerden işbirlikçilerini “adalet, hak, hukuk” gibi kavramları dillere düşürerek “algı” oluşturmaya başlıyor derim.
Kısaca sosyolojik ve siyasi nitelik arzeden, toplumsallık içeren durum ve olaylarda, oldum olası tesadüfü sevmem ve hiç hazzetmem…
Bunların arkasından önümüzdeki günlerde AGİT’in (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) 16 Nisan Referandumuna dair hazırlayacağı “tuzak” rapora da dikkat çekmek istiyorum.
Göreceğiz ki; şuanda yaşadığımız bu olaylarla bir anda “uyumluluk(!)” gösterecek tesbitler yer alacaktır.
Bugünlerde FETÖ davalarına ilişkin kamu vicdanını zedeleyecek iş ve işlemler görürsek şaşırmayın derim.
Çünkü yeni bir “Kumpas”ın vizyona verildiğini görüyorum.
Mısır’ın alçağı Sisi’nin Türkiye için, “terör listesine alınmalı” söylemini de bu bağlamda düşünmek lazımdır.
Vizyona giren “kumpas”a dair, içerde ve dışarda görevlendirilmiş figüranların hepsi rollerini ifa etmeye başladılar.
Katar olayını bile bu kumpastan uzak görmemek gerektiği kanaatindeyim.
Dışarda senaryosu yazılan Berberoğlu Kumpası içerdeki “aptal ve satılık” aktörleriyle icra edilmeye başlandı.
Kumpasın görünen hedefi; Hükümet ve Erdoğan’dır.
Asıl hedefi ise Türk Devletidir.
Bahçeli’nin bugün koyduğu tepki, bu konuya dair uyanık ve dikkatli olmamız için çok önemli mesajlar içermektedir.
Aynen dediği gibi; “akılsız başın cezasını ayaklar çekecektir”,
Ama gelin bir de bunu Kılıçdaroğlu’na anlatın,
Anlamaz, anlayamaz.
Basireti, feraseti kör çünkü…
Ve “görmek istemeyen kadar kötü kör yoktur”,
FETÖ ve FETÖ’sever ülkeler sahte bilgi ve belgelerle Kılıçdaroğlu’nu defalarca “açığa düşürdüler”.
Ama Kılıçdaroğlu bu…
Kendini o makama getirenlere sadakatten hala ödün vermiyor,
Hala diyet ödemeyi sürdürüyor,
Hala kişiliği üzerindeki vesayeti devletin bekasına tercih ediyor,
Kendini “kaset kumpasıyla” Genel Başkan yapanlara vefa (!) dan ödün vermiyor.
Ve maalesef, “Çakma Gandi” kumpas filminin başarısız serilerini sürdürmekte kararlı…
Bizler de; dikkat ve tedbiri elden bırakmadan, uyanık ve müteyakız olarak, hiçbir şeyi küçümsemeden; Yürü Kemal, kim tutar seni,
“Yollar yürümekle aşınmaz” diyeceğiz galiba….
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
*İşi gazetecilik olan ve gerçekten gazetecilik yapan gazetecilerin tutuklanmasına şiddetle karşıyım. Burada da konu gazeteci Enis Berberoğlu’nun tutuklanması değildir. Bu tutuklama üzerine kurgulanan oyun ve ülkemize ihanet kumpasına dikkat çekmedir.
Not: Bu yazıyı bitirdiğim esnada Topbaş'ın Damadı Ö.Faruk Kavurmacı'ya ilişkin 23. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklama kararını öğrendim. "Sağlık sebebiyle" tahliye sonrası gelişmeleri bizzat takip ettim. Konuya otorite ve yetkili merciilerde olan kişilerle görüştüm. Kamu vicdanını zedeleyen tahliye kararının, haysiyetli bir mahkemece düzeleceğine kanaatim oluştu. Bu bağlamda; milletin vicdanını bir nebze olsun rahatlatan kararı veren yiğit ve adil, hakim-savcılara buradan teşekkür etmeyi borç bilirim. Bundan sonra da hassasiyetin daha yüksek ve itinalı olacağına ve benzeri nahoş tahliyelerin yaşanmayacağına inanmak istiyorum.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.