Bermekiler ve 'Yeni Nesil Bermekiler'…!
Abbasî Devleti’nin meşhûr vezirlerinin mensup olduğu bir aile.
Bermekîler, Müslüman olmadan önce, Belh’deki Nevbahar Budist Tapınağı rahipleri idiler.
Tapınağın rahipliği babadan oğula geçerdi.
Bu aileden Hâlid bin Bermek Müslüman oldu.
Abbasî Devleti kurulunca, önce Hâlid bin Bermek ve bundan sonra da oğlu ve iki torunu vezirlik yaptı.
Bunlar; Yahya bin Hâlid, Fâzıl bin Yahya ve Cafer bin Yahya’dır.
Bu ailenin Abbasî Devleti’ne vezirliği, Devletin kuruluşundan, Harun Reşîd’in halîfeliğinin ortalarına kadar devam etti.
Harun Reşit’le çok yakın dostluğu olan Cafer bin Yahya vezir oldu.
Oldukça zeki, donanımlı ve ehillerdi.
Bermekiler özellikle bu dönemde pek çok imtiyaz, nüfuz ve servete sahip oldular.
Öyle ki; devlet kademesinde bir makama gelmek için Bermekiler’den referans bulmak olmazsa olmaz haline gelmişti.
Halid bin Bermek’le başlayan vezirlik süreci Halife Harun Reşit döneminde devleti ele geçirme noktasına gelmişti.
Çok iyi işlerle devlete ‘hizmet’ ederken, ‘servetlerine servet, nüfuzlarına nüfuz ve güçlerine güç’ katıyorlardı.
Ordu, yargı, maliye gibi kurumlar başta olmak üzere; tüm devlet kademelerinde onlar vardı.
Başka kabileler bile onlardan onay ve tavassut almadan bir şey yapamaz haldeydiler.
Hele sarayda öyle güçlenmişlerdi ki; bahçıvandan vezire kadar hemen tüm kademeler ya Bermeki, ya da Bermeki referanslı kişilerdendi.
***
Birgün Halife Harun Reşid, çok sevdiği ve değer verdiği veziri Yahya el Bermeki ile sarayın bahçesinde dolaşırken, elma ağacındaki bir elma dikkatini çekmiş.
Çok güzel görünüyormuş.
Koparmak için birkaç hamle yapmış, ama başaramamış.
Vezirine dönmüş: “Bir de sen dene bakalım.”
Vezirin de boyu yetmeyince, Harun Reşit’e: “Şöyle çömeliverseniz de omuzlarınıza bassam elmayı kolayca koparabilirim.”
Harun Reşid tereddüt etmeden çömelmiş.
Vezir Yahya el-Bermeki, Halife’nin omuzlarına basarak elmayı koparmış: “Buyrunuz efendim, âfiyet olsun.”
Harun Reşid elmayı ısırmış. O kadar lezzetliymiş ki, onu yetiştiren bahçıvanı tebrik etmek istemiş.
Bir çalının arkasından olup bitenleri hayretle seyreden orta yaşlı bahçıvan, huzura varıp temenna etmiş.
“Hangi kabiledensin?” diye sormuş Halife…
“Bermeki’lerdenim, efendim.”
Harun Reşit; “Belli, Bermekiler her işi böyle doğru düzgün yapar.”
Sonra şöyle devam etmiş: “Seni kutlarım. Muhteşem bir meyve yetiştirmişsin. Dile benden ne dilersen?”
Bahçıvan hiç düşünmeden cevap vermiş:
“Önce sağlığınızı, sonra da beni Bermeki Kabilesi’nden çıkarmanızı dilerim.”
Halife şaşırmış, vezir şaşırmış, bu adam neler söylüyor böyle diye…
Herkes Bermeki Kabilesi’nden olmaya can atarken, bahçıvan neden kabileden çıkmak ister ki?
Bahçıvana sormuş:
“Bermeki Kabilesi’ndensin ama ayrılmak mı istiyorsun?”
“Aynen öyle efendimiz, ayrılmak istiyorum. Lütfen kendi rızamla kabileden çıktığıma dair mühürlü bir belge verin bana…”
“Peki ama neden?”
“Dile benden ne dilersen dediniz ben de diledim, sebebi sonra ortaya çıkar, siz o belgeyi lütfedin yeter.”
Halife, bahçıvanını iknaya çalışmış, fakat dinletememiş.
Sonunda belgeyi vermiş: “Sarayımın bahçıvanı filan oğlu falan bu tarihten sonra Bermeki değildir.”
Atmış tarihi, üstüne basmış hilafet mührünü, uzatmış belgeyi bahçıvana:
“Al bakalım, ne işine yarayacak?”
Aradan yıllar geçmiş.
Bermekiler şımarmış, azıtmış, halka zulmetmeye, devleti kendi çıkarları için kullanmaya başlamışlar.
Bu yüzden hem halkla hem de Halife Harun Reşid’le araları açılmış.
Nihayet ordu içindeki adamları vasıtasıyla Halife’yi devirmeye çalıştıklarında, halkın ve Halife’nin hışmına uğramışlar.
Bir bir yakalanıp idam edilmeye başlanmışlar.
Bermeki temizliği günlerce sürmüş.
Ordudan ayıklanmışlar, sivil bürokrasiden temizlenmişler, topluca lânetlenmişler.
En sonunda sıra kenar köşede kalan Bermekiler’in de bulunup cezalandırılmasına gelmiş.
Dikilmişler bizim bahçıvanın tepesine: “Sen de Bermeki’sin!..”
“Hayır değilim” diye basmış itirazı bahçıvan, “Ben çoktan o kabileyi terk ettim, elimde Halife’nin bizzat mühürlediği kapı gibi belgem var.”
Bakmışlar ki, doğru söylüyor. Dokunamamışlar. Yine de alıp Halife’ye götürmüşler.
Halife sormuş:
“Böyle olacağını nereden biliyordun?”
Bahçıvan anlatmış:
“Bir Bermeki, Halife’nin omuzlarına basınca, ‘eyvah dedim, bu işin sonu kötü!’”
“Amma ben izin vermiştim?..”
“Siz tevazuunuzla izin verebilirsiniz, ama veziriniz Yahya el-Bermeki böyle bir hadsizlik-edepsizlik yapmamalıydı. Akıbet tahmin ettiğim gibi oldu.””
***
Günümüz Bermeki’leri var mı…?
Var…
Şimdikiler omuza değil tepeye bile basarlar.
En tehlikelisi FETÖ’cülerdi.
FETÖ ile bitti mi peki…?
Bitmedi…
Vakıf, dernek, tarikat, cemaat, STK, düşünce kuruluşu vb. gibi her türlü kisveye bürünmüş şekilde karşımızdalar.
Hepsi FETÖ’den boşalan yerleri doldurmak için Bermekileşmişler.
Üst düzey makamlara saldırıyorlar.
Hem etkinlik hem para kazanıyorlar.
Kendilerinden olmayanlara hayat hakkı yok.
İtibar suikastı ve onur-şeref cellatlığı onlarda…
Her türlü fırsatı, imkanı, enstrümanı tepe tepe kullanıyorlar.
Filanca kurum, falanca başkanlık, feşmekan bakanlık…
Devletin her kademesi; hedefleri…
“Bermeki’cikler” her türlü melaneti irtikap ediyorlar.
Hepsinin amacı belli..
.
‘Etkinlik, para ve nüfuz’…
Yüksek makamlardakiler bazen ‘kuşatıldıklarını’ fark edemezler.
Bu onların basiret, zeka ve öngörü eksikliğinden değildir.
Hani Anadolu’da derler ya; ‘namus sahibinin kulağı sağır olur’ diye.
Aynen bunun gibi, bazen bir bahçıvanın fark ettiği tehlikeyi görmesi gerekenler göremeyebilir.
Abbasi Devleti geç de olsa Bermekiler’den kurtuldu.
İnşallah “Yeni Nesil Bermekiler” semirmeden başları ezilir.
Allah Sayın Cumhurbaşkanı’mızın yardımcısı olsun.
Allah onun basiretini, ferasetini, aklını daim kılıp ziyadeleştirsin.
Ki; günümüz Bermeki’leri fırsat bulamasın ve omuzuna basma cüreti gösteremesinler.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Bermekîler, Müslüman olmadan önce, Belh’deki Nevbahar Budist Tapınağı rahipleri idiler.
Tapınağın rahipliği babadan oğula geçerdi.
Bu aileden Hâlid bin Bermek Müslüman oldu.
Abbasî Devleti kurulunca, önce Hâlid bin Bermek ve bundan sonra da oğlu ve iki torunu vezirlik yaptı.
Bunlar; Yahya bin Hâlid, Fâzıl bin Yahya ve Cafer bin Yahya’dır.
Bu ailenin Abbasî Devleti’ne vezirliği, Devletin kuruluşundan, Harun Reşîd’in halîfeliğinin ortalarına kadar devam etti.
Harun Reşit’le çok yakın dostluğu olan Cafer bin Yahya vezir oldu.
Oldukça zeki, donanımlı ve ehillerdi.
Bermekiler özellikle bu dönemde pek çok imtiyaz, nüfuz ve servete sahip oldular.
Öyle ki; devlet kademesinde bir makama gelmek için Bermekiler’den referans bulmak olmazsa olmaz haline gelmişti.
Halid bin Bermek’le başlayan vezirlik süreci Halife Harun Reşit döneminde devleti ele geçirme noktasına gelmişti.
Çok iyi işlerle devlete ‘hizmet’ ederken, ‘servetlerine servet, nüfuzlarına nüfuz ve güçlerine güç’ katıyorlardı.
Ordu, yargı, maliye gibi kurumlar başta olmak üzere; tüm devlet kademelerinde onlar vardı.
Başka kabileler bile onlardan onay ve tavassut almadan bir şey yapamaz haldeydiler.
Hele sarayda öyle güçlenmişlerdi ki; bahçıvandan vezire kadar hemen tüm kademeler ya Bermeki, ya da Bermeki referanslı kişilerdendi.
***
Birgün Halife Harun Reşid, çok sevdiği ve değer verdiği veziri Yahya el Bermeki ile sarayın bahçesinde dolaşırken, elma ağacındaki bir elma dikkatini çekmiş.
Çok güzel görünüyormuş.
Koparmak için birkaç hamle yapmış, ama başaramamış.
Vezirine dönmüş: “Bir de sen dene bakalım.”
Vezirin de boyu yetmeyince, Harun Reşit’e: “Şöyle çömeliverseniz de omuzlarınıza bassam elmayı kolayca koparabilirim.”
Harun Reşid tereddüt etmeden çömelmiş.
Vezir Yahya el-Bermeki, Halife’nin omuzlarına basarak elmayı koparmış: “Buyrunuz efendim, âfiyet olsun.”
Harun Reşid elmayı ısırmış. O kadar lezzetliymiş ki, onu yetiştiren bahçıvanı tebrik etmek istemiş.
Bir çalının arkasından olup bitenleri hayretle seyreden orta yaşlı bahçıvan, huzura varıp temenna etmiş.
“Hangi kabiledensin?” diye sormuş Halife…
“Bermeki’lerdenim, efendim.”
Harun Reşit; “Belli, Bermekiler her işi böyle doğru düzgün yapar.”
Sonra şöyle devam etmiş: “Seni kutlarım. Muhteşem bir meyve yetiştirmişsin. Dile benden ne dilersen?”
Bahçıvan hiç düşünmeden cevap vermiş:
“Önce sağlığınızı, sonra da beni Bermeki Kabilesi’nden çıkarmanızı dilerim.”
Halife şaşırmış, vezir şaşırmış, bu adam neler söylüyor böyle diye…
Herkes Bermeki Kabilesi’nden olmaya can atarken, bahçıvan neden kabileden çıkmak ister ki?
Bahçıvana sormuş:
“Bermeki Kabilesi’ndensin ama ayrılmak mı istiyorsun?”
“Aynen öyle efendimiz, ayrılmak istiyorum. Lütfen kendi rızamla kabileden çıktığıma dair mühürlü bir belge verin bana…”
“Peki ama neden?”
“Dile benden ne dilersen dediniz ben de diledim, sebebi sonra ortaya çıkar, siz o belgeyi lütfedin yeter.”
Halife, bahçıvanını iknaya çalışmış, fakat dinletememiş.
Sonunda belgeyi vermiş: “Sarayımın bahçıvanı filan oğlu falan bu tarihten sonra Bermeki değildir.”
Atmış tarihi, üstüne basmış hilafet mührünü, uzatmış belgeyi bahçıvana:
“Al bakalım, ne işine yarayacak?”
Aradan yıllar geçmiş.
Bermekiler şımarmış, azıtmış, halka zulmetmeye, devleti kendi çıkarları için kullanmaya başlamışlar.
Bu yüzden hem halkla hem de Halife Harun Reşid’le araları açılmış.
Nihayet ordu içindeki adamları vasıtasıyla Halife’yi devirmeye çalıştıklarında, halkın ve Halife’nin hışmına uğramışlar.
Bir bir yakalanıp idam edilmeye başlanmışlar.
Bermeki temizliği günlerce sürmüş.
Ordudan ayıklanmışlar, sivil bürokrasiden temizlenmişler, topluca lânetlenmişler.
En sonunda sıra kenar köşede kalan Bermekiler’in de bulunup cezalandırılmasına gelmiş.
Dikilmişler bizim bahçıvanın tepesine: “Sen de Bermeki’sin!..”
“Hayır değilim” diye basmış itirazı bahçıvan, “Ben çoktan o kabileyi terk ettim, elimde Halife’nin bizzat mühürlediği kapı gibi belgem var.”
Bakmışlar ki, doğru söylüyor. Dokunamamışlar. Yine de alıp Halife’ye götürmüşler.
Halife sormuş:
“Böyle olacağını nereden biliyordun?”
Bahçıvan anlatmış:
“Bir Bermeki, Halife’nin omuzlarına basınca, ‘eyvah dedim, bu işin sonu kötü!’”
“Amma ben izin vermiştim?..”
“Siz tevazuunuzla izin verebilirsiniz, ama veziriniz Yahya el-Bermeki böyle bir hadsizlik-edepsizlik yapmamalıydı. Akıbet tahmin ettiğim gibi oldu.””
***
Günümüz Bermeki’leri var mı…?
Var…
Şimdikiler omuza değil tepeye bile basarlar.
En tehlikelisi FETÖ’cülerdi.
FETÖ ile bitti mi peki…?
Bitmedi…
Vakıf, dernek, tarikat, cemaat, STK, düşünce kuruluşu vb. gibi her türlü kisveye bürünmüş şekilde karşımızdalar.
Hepsi FETÖ’den boşalan yerleri doldurmak için Bermekileşmişler.
Üst düzey makamlara saldırıyorlar.
Hem etkinlik hem para kazanıyorlar.
Kendilerinden olmayanlara hayat hakkı yok.
İtibar suikastı ve onur-şeref cellatlığı onlarda…
Her türlü fırsatı, imkanı, enstrümanı tepe tepe kullanıyorlar.
Filanca kurum, falanca başkanlık, feşmekan bakanlık…
Devletin her kademesi; hedefleri…
“Bermeki’cikler” her türlü melaneti irtikap ediyorlar.
Hepsinin amacı belli..
.
‘Etkinlik, para ve nüfuz’…
Yüksek makamlardakiler bazen ‘kuşatıldıklarını’ fark edemezler.
Bu onların basiret, zeka ve öngörü eksikliğinden değildir.
Hani Anadolu’da derler ya; ‘namus sahibinin kulağı sağır olur’ diye.
Aynen bunun gibi, bazen bir bahçıvanın fark ettiği tehlikeyi görmesi gerekenler göremeyebilir.
Abbasi Devleti geç de olsa Bermekiler’den kurtuldu.
İnşallah “Yeni Nesil Bermekiler” semirmeden başları ezilir.
Allah Sayın Cumhurbaşkanı’mızın yardımcısı olsun.
Allah onun basiretini, ferasetini, aklını daim kılıp ziyadeleştirsin.
Ki; günümüz Bermeki’leri fırsat bulamasın ve omuzuna basma cüreti gösteremesinler.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ünal İbret