Başlayan kusursuz kıtlık/ Dört başı mamur kriz ve gelmekte olan büyük sıcak savaş!..
"Kontrollü Kaos"'tan bahsettim,
"Büyük Sıfırlama ve Yeni Dünya Düzeni" dedim.
Mübalağasız, yaklaşık beş yıldır bu konuyu dillendiriyorum.
Arkadaşlar,
Şu bayram üstü güzel/ümitli ve hoş şeyler söylemek isterdim.
Felaket tellalı gibi oldum ama kusura kalmayın; maalesef durum kötü..
Bu nedenle de, söyleyeceklerime azami dikkat etmenizi istiyorum.
Çünkü "Küresel Kıtlık" sürecine giriyoruz.
Dikkatinizi çekmiştir,
Krizler, kalem kalem geldi.
Önce ekonomi ve finans alanında kendini gösterdi.
Sonra, sağlık konusu ve ilan edilen Pandemi, insanlığın iki yılını aldı götürdü.
Bu süreç öyle bir operasyondu ki; hani, inşaat yapılırken tüm yapının kondurulacağı zemin için subasmanı ifadesi kullanılır ya; pandemi de, artık hemen her alanda ve en hayati konularda yaşamakta olduğumuz krizlerin subasmanı gibiydi.
Hemen akabinde Rusya-Ukrayna savaşı başladı/başlatıldı.
Bu neyi getirdi?
Enerji ve Gıda Krizini.
Amerika hemen harekete geçti.
Krizlerle mücadele etmeye/ekonomik önlemler almaya ve enflasyonla mücadele etmeye başladı.
Keza, Avrupa ve diğer ülkeler…
Düzelme oldu mu?
Tam tersi, alınan önlemler yeni krizleri tetikliyor.
Sanki görünmez bir el devreye girdi ve ne önlem alınırsa alınsın; dünya istenen noktaya doğru gidiyor/götürülüyor!
Peki, tüm dünyanın gözünü diktiği Amerika ekonomisi başta olmak üzere, gelişmiş ülke ekonomilerinde son durum nedir?
Tek kelimeyle söylersek; Stagflasyon riski.
Bu ne demek?
Enflasyon ve resesyonun, yani durgunluğun birlikte yaşanması…
Başta FED olmak üzere, Küresel Ekonomiye yön veren/değerlendirme yapan/öngörüde bulunan tüm kurum ve kuruluşlar bu riske dikkat çekiyor ve artık gidişatın kaçınılmaz şekilde bu noktaya evrildiğini/evrileceğini söylüyor.
Etkileri ne zaman görünür?
Ekim-Kasım-Aralık aylarında kesinlikle görülecektir.
Bu kadar mı?
Tabi ki değil…
İşte tam bu vakitlerde başlayan kış, belki de son yüz yılın en büyük/ amansız/ acımasız kışı olacaktır.
Neden?
Çünkü düşünülen/planlanan "Kontrollü Kaos", insanlar ve toplumlar için en bütüncül ve topyekün şekilde sahne alacaktır.
Kelimenin tam anlamıyla, buna "Her şey Krizi veya Dört Başı Mamur Kriz" de diyebiliriz.
Neden bu kadar kötümserim?
Arkadaşlar,
Kafanızı kaldırın ve bakın.
Birkaç önceki yazımda "Çin Seferi Başlıyor" demiştim.
Ve bir-iki ay öncesindeyse, "Dünya Ekonomik Soğuk Savaşı" başladı diye yazmıştım.
Şimdi ise, öyle düşünüyorum ki; bu sonbaharda/kışa girmeden önce Çin-Tayvan odaklı bir sıcak savaş başlayacak.
Rusya-Ukrayna savaşı küresel gıda ve enerji alanında bu kadar büyük sıkıntılara sebebiyet verdiyse; -ki verdi- siz bir de, Çin'in hedefte olduğu bir sıcak savaşın nelere mal olabileceğini düşünün!
Bir tarafta Çin ve yandaşı birkaç ülke,
Diğer tarafta Amerika/İngiltere ve geri kalan dünya…
Neden "her şey krizi veya dört başı mamur kriz" dedim?
Çin denen ülke, günümüz koşullarında öyle bir halde ki; her tür üründe bütün dünyanın hammadde/ara mal üretim merkezi.
Amerikan'ın yaptırımları etkisi ve Pandemi'nin Çin'de biraz daha fazla sürmesi bile küresel tedarik zincirinde büyük kırılmalara, Şanghay limanında binlerce geminin yığınak karmaşasına, en alakasız ve uzak coğrafyalardaki ülkelerde bile üretim sıkıntılarına sebebiyet verdiyse; Çin-Tayvan merkezli ama Amerika başta olmak üzere bütün dünyanın içinde olacağı bir sıcak savaşın etkilerini, varın siz düşünün.
İşte bu yüzden, öngördüğüm krizi öyle isimlendirdim ve "Küresel Kıtlık" geliyor dedim.
Hatta bir adım ileri gideyim,
Buna "Kusursuz Kıtlık" da diyebiliriz!
Arkadaşlar,
Kaos Teorisi işliyor,
Yıkmadan yapmak mümkün değil ve Düzenin Efendileri de, planladıkları "Yeni Düzen"'in tesisi için gemi azıya almış vaziyetteler.
Yani, bu kaostan bir düzen çıkartacaklar!
Peki, bu nelere sebep olabilir ve nasıl sonuçlar doğurabilir?
1929-30'da yaşanan ve tarihe "Büyük Buhran" diye geçen bir kriz var.
Bunun çok daha kapsamlısını/şümullüsünü ve etkilisini düşünün.
Yeme/içme/ısınma/barınma/ulaşım/üretim vb. gibi aklınıza gelen her alanda bir kıtlığın baş göstermesi ilk sonucu olacaktır.
Başka?
Siyasi ve sosyal olaylar,
Ülkesel ve şirketsel iflaslar,
Değişen haritalar, yok olan insanlar ve ülkeler,
Yıkılan rejimler, sistemler ve değişen yönetimler,
Kısaca, aklınıza gelen her türlü sorun ve olayların yaşanacağı bir durum oluşacaktır.
Şimdi yine hikaye anlattığımı veya bir filmden bahsettiğimi düşünebilirsiniz.
Ama çok üzgünüm ki; gidişat ve gerçeklik böyle,
Bunları görmek/yaşamak için de; emin olun, çok beklemeyeceğiz.
Yuvarlak olarak söylersek; bugünden itibaren yaşayacağımız iki yıl içinde tüm bunların olacağını iddia ediyorum.
Doğal olarak "Şimdi Türkiye ve bizler ne yapmalıyız?" diye sorabilirsiniz.
Arkadaşlar,
Dikkat edin; Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke, epeyce bir zamandır hazırlanmaya başladı bile…
Nasıl mı?
Alternatif enerji kaynakları oluşturulması,
Yerli gıda üretimine ağırlık verilmesi,
İthalatı ikame edici politikalar geliştirilmeye başlanması,
Ve en önemlisi ise, ana kriz konusu kalemlerde tasarrufa gidilmesi…
Hep derdim, hatırlarsınız,
"Yaşatılacak kaos'la oluşacak krizleri öngörebilenler, hazırlıklı olanlar ve akıllı-akılcı davranan ülkeler bu süreci en az hasarla atlatabilirler" diye…
İşte bugün, tam bu noktadayız.
Türkiye özelinde söyleyecek olursam; ne yazık ki, etrafıma bakınca birey/toplum ve devlet olarak hala büyük bir rehavet ve aymazlık içinde olduğumuzu fark ediyorum.
Arkadaşlar,
Açlık Oyunları filmi izlemiyoruz veya burada bu filmi özetlemiyorum!
Gerçek/reel/fiili bir açlıktan, kıtlıktan, krizlerden bahsediyorum.
"Ne yapmalıyız"a gelince?
Tasarruf, tasarruf ve yine tasarruf.
Bireysel/toplumsal/kamusal tasarruf…
Yemede/içmede/enerjide/giyimde/ilaçta/barınmada tasarruf…
Özetle, aklınıza gelebilecek her şeyde tasarruf!
Bu kadar mı?
Hayır.
Çok hızlı bir şekilde,
Alternatif enerji kaynakları oluşturmaya/doğalgazı neyle ikame edeceğimizi düşünmeye,
Gıda konusunu acilen yeni baştan planlamaya ve özellikle gıda israfını azaltmaya,
Akaryakıt gibi tamamen ithalata dayalı tüketimlerimize alternatif oluşturmaya ve tüketimi azaltmaya,
Özellikle ve özellikle, ithal ettiğimiz mal kalemlerini azaltmaya ve mümkünse içeride üretim faaliyetlerine başlamaya hemen/acilen/yarından tezi yok başlamalıyız!
İktidar ve kamu yönetimine gelince;
Özellikle Tayvan üzerinden veya başka bir şekilde, merkezinde Çin ve Amerika'nın olduğu, bahsetmeye çalıştığım bu sıcak savaş başlamadan akıllı-akılcı diplomasi yürütmek/doğru safta yer almak veya doğru ata oynamak/yüksek öngörü ve gelişmeleri doğru okumak olmazsa olmazımızdır.
Hatta en olmazsa olmazımız bir hayat-memat meselemizdir!
Sonuç:
Lütfen ve lütfen,
Herkes ve hepimiz başımızı gömdüğümüz kumdan çıkartalım ve uyanalım.
Gelen/gelecek ve gelmekte olan "Kusursuz Kıtlık" için hazırlanalım!..
Yoksa gerçekten, her şey için öyle çok geç kalınmış olur ki; işte o zaman, "yiyecek ekmeğe muhtaç olmak" neymiş; anlamış oluruz!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
"Büyük Sıfırlama ve Yeni Dünya Düzeni" dedim.
Mübalağasız, yaklaşık beş yıldır bu konuyu dillendiriyorum.
Arkadaşlar,
Şu bayram üstü güzel/ümitli ve hoş şeyler söylemek isterdim.
Felaket tellalı gibi oldum ama kusura kalmayın; maalesef durum kötü..
Bu nedenle de, söyleyeceklerime azami dikkat etmenizi istiyorum.
Çünkü "Küresel Kıtlık" sürecine giriyoruz.
Dikkatinizi çekmiştir,
Krizler, kalem kalem geldi.
Önce ekonomi ve finans alanında kendini gösterdi.
Sonra, sağlık konusu ve ilan edilen Pandemi, insanlığın iki yılını aldı götürdü.
Bu süreç öyle bir operasyondu ki; hani, inşaat yapılırken tüm yapının kondurulacağı zemin için subasmanı ifadesi kullanılır ya; pandemi de, artık hemen her alanda ve en hayati konularda yaşamakta olduğumuz krizlerin subasmanı gibiydi.
Hemen akabinde Rusya-Ukrayna savaşı başladı/başlatıldı.
Bu neyi getirdi?
Enerji ve Gıda Krizini.
Amerika hemen harekete geçti.
Krizlerle mücadele etmeye/ekonomik önlemler almaya ve enflasyonla mücadele etmeye başladı.
Keza, Avrupa ve diğer ülkeler…
Düzelme oldu mu?
Tam tersi, alınan önlemler yeni krizleri tetikliyor.
Sanki görünmez bir el devreye girdi ve ne önlem alınırsa alınsın; dünya istenen noktaya doğru gidiyor/götürülüyor!
Peki, tüm dünyanın gözünü diktiği Amerika ekonomisi başta olmak üzere, gelişmiş ülke ekonomilerinde son durum nedir?
Tek kelimeyle söylersek; Stagflasyon riski.
Bu ne demek?
Enflasyon ve resesyonun, yani durgunluğun birlikte yaşanması…
Başta FED olmak üzere, Küresel Ekonomiye yön veren/değerlendirme yapan/öngörüde bulunan tüm kurum ve kuruluşlar bu riske dikkat çekiyor ve artık gidişatın kaçınılmaz şekilde bu noktaya evrildiğini/evrileceğini söylüyor.
Etkileri ne zaman görünür?
Ekim-Kasım-Aralık aylarında kesinlikle görülecektir.
Bu kadar mı?
Tabi ki değil…
İşte tam bu vakitlerde başlayan kış, belki de son yüz yılın en büyük/ amansız/ acımasız kışı olacaktır.
Neden?
Çünkü düşünülen/planlanan "Kontrollü Kaos", insanlar ve toplumlar için en bütüncül ve topyekün şekilde sahne alacaktır.
Kelimenin tam anlamıyla, buna "Her şey Krizi veya Dört Başı Mamur Kriz" de diyebiliriz.
Neden bu kadar kötümserim?
Arkadaşlar,
Kafanızı kaldırın ve bakın.
Birkaç önceki yazımda "Çin Seferi Başlıyor" demiştim.
Ve bir-iki ay öncesindeyse, "Dünya Ekonomik Soğuk Savaşı" başladı diye yazmıştım.
Şimdi ise, öyle düşünüyorum ki; bu sonbaharda/kışa girmeden önce Çin-Tayvan odaklı bir sıcak savaş başlayacak.
Rusya-Ukrayna savaşı küresel gıda ve enerji alanında bu kadar büyük sıkıntılara sebebiyet verdiyse; -ki verdi- siz bir de, Çin'in hedefte olduğu bir sıcak savaşın nelere mal olabileceğini düşünün!
Bir tarafta Çin ve yandaşı birkaç ülke,
Diğer tarafta Amerika/İngiltere ve geri kalan dünya…
Neden "her şey krizi veya dört başı mamur kriz" dedim?
Çin denen ülke, günümüz koşullarında öyle bir halde ki; her tür üründe bütün dünyanın hammadde/ara mal üretim merkezi.
Amerikan'ın yaptırımları etkisi ve Pandemi'nin Çin'de biraz daha fazla sürmesi bile küresel tedarik zincirinde büyük kırılmalara, Şanghay limanında binlerce geminin yığınak karmaşasına, en alakasız ve uzak coğrafyalardaki ülkelerde bile üretim sıkıntılarına sebebiyet verdiyse; Çin-Tayvan merkezli ama Amerika başta olmak üzere bütün dünyanın içinde olacağı bir sıcak savaşın etkilerini, varın siz düşünün.
İşte bu yüzden, öngördüğüm krizi öyle isimlendirdim ve "Küresel Kıtlık" geliyor dedim.
Hatta bir adım ileri gideyim,
Buna "Kusursuz Kıtlık" da diyebiliriz!
Arkadaşlar,
Kaos Teorisi işliyor,
Yıkmadan yapmak mümkün değil ve Düzenin Efendileri de, planladıkları "Yeni Düzen"'in tesisi için gemi azıya almış vaziyetteler.
Yani, bu kaostan bir düzen çıkartacaklar!
Peki, bu nelere sebep olabilir ve nasıl sonuçlar doğurabilir?
1929-30'da yaşanan ve tarihe "Büyük Buhran" diye geçen bir kriz var.
Bunun çok daha kapsamlısını/şümullüsünü ve etkilisini düşünün.
Yeme/içme/ısınma/barınma/ulaşım/üretim vb. gibi aklınıza gelen her alanda bir kıtlığın baş göstermesi ilk sonucu olacaktır.
Başka?
Siyasi ve sosyal olaylar,
Ülkesel ve şirketsel iflaslar,
Değişen haritalar, yok olan insanlar ve ülkeler,
Yıkılan rejimler, sistemler ve değişen yönetimler,
Kısaca, aklınıza gelen her türlü sorun ve olayların yaşanacağı bir durum oluşacaktır.
Şimdi yine hikaye anlattığımı veya bir filmden bahsettiğimi düşünebilirsiniz.
Ama çok üzgünüm ki; gidişat ve gerçeklik böyle,
Bunları görmek/yaşamak için de; emin olun, çok beklemeyeceğiz.
Yuvarlak olarak söylersek; bugünden itibaren yaşayacağımız iki yıl içinde tüm bunların olacağını iddia ediyorum.
Doğal olarak "Şimdi Türkiye ve bizler ne yapmalıyız?" diye sorabilirsiniz.
Arkadaşlar,
Dikkat edin; Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke, epeyce bir zamandır hazırlanmaya başladı bile…
Nasıl mı?
Alternatif enerji kaynakları oluşturulması,
Yerli gıda üretimine ağırlık verilmesi,
İthalatı ikame edici politikalar geliştirilmeye başlanması,
Ve en önemlisi ise, ana kriz konusu kalemlerde tasarrufa gidilmesi…
Hep derdim, hatırlarsınız,
"Yaşatılacak kaos'la oluşacak krizleri öngörebilenler, hazırlıklı olanlar ve akıllı-akılcı davranan ülkeler bu süreci en az hasarla atlatabilirler" diye…
İşte bugün, tam bu noktadayız.
Türkiye özelinde söyleyecek olursam; ne yazık ki, etrafıma bakınca birey/toplum ve devlet olarak hala büyük bir rehavet ve aymazlık içinde olduğumuzu fark ediyorum.
Arkadaşlar,
Açlık Oyunları filmi izlemiyoruz veya burada bu filmi özetlemiyorum!
Gerçek/reel/fiili bir açlıktan, kıtlıktan, krizlerden bahsediyorum.
"Ne yapmalıyız"a gelince?
Tasarruf, tasarruf ve yine tasarruf.
Bireysel/toplumsal/kamusal tasarruf…
Yemede/içmede/enerjide/giyimde/ilaçta/barınmada tasarruf…
Özetle, aklınıza gelebilecek her şeyde tasarruf!
Bu kadar mı?
Hayır.
Çok hızlı bir şekilde,
Alternatif enerji kaynakları oluşturmaya/doğalgazı neyle ikame edeceğimizi düşünmeye,
Gıda konusunu acilen yeni baştan planlamaya ve özellikle gıda israfını azaltmaya,
Akaryakıt gibi tamamen ithalata dayalı tüketimlerimize alternatif oluşturmaya ve tüketimi azaltmaya,
Özellikle ve özellikle, ithal ettiğimiz mal kalemlerini azaltmaya ve mümkünse içeride üretim faaliyetlerine başlamaya hemen/acilen/yarından tezi yok başlamalıyız!
İktidar ve kamu yönetimine gelince;
Özellikle Tayvan üzerinden veya başka bir şekilde, merkezinde Çin ve Amerika'nın olduğu, bahsetmeye çalıştığım bu sıcak savaş başlamadan akıllı-akılcı diplomasi yürütmek/doğru safta yer almak veya doğru ata oynamak/yüksek öngörü ve gelişmeleri doğru okumak olmazsa olmazımızdır.
Hatta en olmazsa olmazımız bir hayat-memat meselemizdir!
Sonuç:
Lütfen ve lütfen,
Herkes ve hepimiz başımızı gömdüğümüz kumdan çıkartalım ve uyanalım.
Gelen/gelecek ve gelmekte olan "Kusursuz Kıtlık" için hazırlanalım!..
Yoksa gerçekten, her şey için öyle çok geç kalınmış olur ki; işte o zaman, "yiyecek ekmeğe muhtaç olmak" neymiş; anlamış oluruz!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ekrem Şevik
Fatih PEKER
Melek Ö.
Ertan karaman
Utku
Can Tanrıyar
Olgun Acar
Zafer
Ömer Tufan
Mehmet Köle