Bakmayı bilmek..
Okudum yazıyı; hayran kaldım.
Hislerimize tercüman olmuş dedim.
Ve siz okurlarımla da paylaşmak istedim.
Vicdanı olan/olmayan, mutluluğu bilen/bilmeyen bütün insanlığa atfediyorum. Ve, bu farkındalığı bizlere farkettiren OgünTV ye teşekkür ediyor, bu tür yayınların devamını diliyorum.
Zaten okuduğunuzda farkedeceksiniz….
BAKMAYI BİLMEK, GÜZEL GÖRMEYİ BAŞARMAK.
Hiç mi güzel şeyler olmuyor…
Hiç mi “insanlık dersi” diyeceğimiz insanlık yaşanmıyor.
Hep mi kötülük kol geziyor.
Hep, kötüler mi galip geliyor.
Dünya artık kötücülleşti mi.
Yaşanmazlaştı mı, ülkemiz ve bu koca dünya…!
TV’leri izliyoruz, gazeteleri okuyoruz.
Bilişimin her türünü, sosyal medya olgularını takip ediyoruz.
Öne çıkanlar hep olumsuzluklar, kötülükler, iğrençlikler…
Bazen utanıyoruz insanlığımızdan bile.
Utanıyoruz, utanma duygumuzdan bile.
Bu kadar da olur mu diyoruz…
“Yok be kardeşim; insanımız ve insanlık bu kadar kötü olmamalı yahu”, diyoruz.
Ama kötülük, mutsuzluk ve olumsuzluk öyle çok öne çıkartılıyor ki…
İçimizde ümitsizlik oluşturacak, “artık herşey kötüye gidiyor” dedirtecek derecede.
Peki hiç mi iyi, güzel, mutlu şeyler olmuyor.
Hiç mi insani duyguların, amatör ruhun ve insanlığın ölmediğini gösteren olaylar olmuyor.?
Aslında oluyor…
Tebessüm edeceğimiz, şefkatimizin, duygumuzun kabaracağı öyle çok şeyler de oluyor ki.
Tam bu anda; bakmakla görmenin farkını farkediyoruz.
Kötü ve mutsuz şeylere öyle odaklanmışız ki; görmüyor gözlerimiz, cereyan eden güzellikleri.
Halbuki, “güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” yaklaşımını yabana atmamak lazım.
Evet; mutsuz edici gelişmeleri asla yok saymamalıyız, gözardı etmemeliyiz.
Ve hatta, bunları ortaya çıkartan sebeplere inerek, azaltılmasına veya hiç olmamasına cansiperane gayret sarfetmeliyiz.
Ama bunun yanında, mutluluk anahtarı niteliğinde, belki minik gelebilecek şeyleri de gözden kaçırmamalıyız.
Çünkü mutlu şeyleri düşünür ve düşlersek, onu çağrıştırırız.
Hep kötü ve mutsuz şeylere odaklanırsak; ne mutluluk umudumuz kalır, ne de mutlu olmanın yolunu görebiliriz.
Geldiğimiz noktada, ruh halimiz böylesine karmaşık, negatif ve olumsuza odaklıyken;
Mutlu şeylerin olduğunu ve olabileceğini, küçük gibi görünen ama aslında derinlik barındıran örneklerle; OGÜN TV’nin “Mutlu eden haberler” programı gösterdi.
“Mutlu eden haberler” adı bile hemen dikkatimi çekti.
O anda mutlu şeyler duymaya ne kadar aç olduğumu fark ettim.
Merak ettim ve izlemeye başladım.
İzledikçe duygulandım, tebessüm ettim ve gerçekten memnun-mutlu oldum.
Ve, sürekli mutsuzluk ve kötücüllüğün girdabına teslim olunmaması gereğini düşündüm.
Daha doğrusu, program düşünmeye zorladı ve düşündürttü.
Hazırlayandan, sunandan ve emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Nefes aldırdı ruhuma,
Doğal ve yan etkisiz antidepresan gibi geldi…
Bence, siz de herşeye rağmen görmeye çalışın; güzel şeyleri.
Eminim; isterseniz görürsünüz.
Çünkü, “görmek istemeyen kadar kötü kör yok” derler.
Bu yüzden de bakmayalım sadece; görmek için yaratılmış gözlerimizle.
Görelim bakarken; olmayalım bakar kör.
Okurken düşünelim, en büyük nimet aklımızla.
Şerden hayır çıkabileceğini akledelim tüm inanç ve idrakımızla.
Gördükçe güzellikleri; pekişecek Tanrı’nın kudret ve hikmetine dair inancımız.
Çünkü; bu alemde hiçbir şey O’nun bilgisi haricinde olmaz, olamaz.
Sivrisineğin gözünü halkeden bir varlık, dünyayı vahşilerin vahşetine bırakır mı hiç.
Bırakmaz, bırakmıyor ve bırakmayacak.
Deneyelim lütfen görmeye, güzel ve mutlu şeyleri.
İşte o zaman farkedeceğiz azaldığını; ümitsizliğin, kötümserliğin ve insanlara azalan güvenin.
Kötü, pis ve çirkin sandığımız şeylerde bile güzel birşeylerin olabileceğine ve her daim güzel bakabilirliğimize örnek teşkili açısından bir hadisi paylaşmak istiyorum;
Hz. Peygamber ashabıyla beraber yürürken yol kenarında bir köpek ölüsüne denk gelirler. Sahabelerden bazıları manzara karşısında "Bu leş ne kadar da pis kokuyor" demekten kendilerini alamazlar.
Bu durum karşısında Allah Rasûlü’nün tepkisi ise hayli farklı olmuştur:
"Köpeğin ne güzel dişleri var!"
Enseyi karartmayalım.
Su bulanmadan durulmaz.
İnanalım ki; güzellik çirkinliğin, mutluluk mutsuzluğun, iyilik kötülüğün, hayır şerrin arkasındadır.
Yeter ki; pes edip ümitsizliğin girdabında boğularak; ruhumuzu, kalbimizi ve vicdanımızı karatmayalım.
Şairin dediği gibi;
“Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler göreceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
Işıklı maviliklere süreceğiz...”
Hislerimize tercüman olmuş dedim.
Ve siz okurlarımla da paylaşmak istedim.
Vicdanı olan/olmayan, mutluluğu bilen/bilmeyen bütün insanlığa atfediyorum. Ve, bu farkındalığı bizlere farkettiren OgünTV ye teşekkür ediyor, bu tür yayınların devamını diliyorum.
Zaten okuduğunuzda farkedeceksiniz….
BAKMAYI BİLMEK, GÜZEL GÖRMEYİ BAŞARMAK.
Hiç mi güzel şeyler olmuyor…
Hiç mi “insanlık dersi” diyeceğimiz insanlık yaşanmıyor.
Hep mi kötülük kol geziyor.
Hep, kötüler mi galip geliyor.
Dünya artık kötücülleşti mi.
Yaşanmazlaştı mı, ülkemiz ve bu koca dünya…!
TV’leri izliyoruz, gazeteleri okuyoruz.
Bilişimin her türünü, sosyal medya olgularını takip ediyoruz.
Öne çıkanlar hep olumsuzluklar, kötülükler, iğrençlikler…
Bazen utanıyoruz insanlığımızdan bile.
Utanıyoruz, utanma duygumuzdan bile.
Bu kadar da olur mu diyoruz…
“Yok be kardeşim; insanımız ve insanlık bu kadar kötü olmamalı yahu”, diyoruz.
Ama kötülük, mutsuzluk ve olumsuzluk öyle çok öne çıkartılıyor ki…
İçimizde ümitsizlik oluşturacak, “artık herşey kötüye gidiyor” dedirtecek derecede.
Peki hiç mi iyi, güzel, mutlu şeyler olmuyor.
Hiç mi insani duyguların, amatör ruhun ve insanlığın ölmediğini gösteren olaylar olmuyor.?
Aslında oluyor…
Tebessüm edeceğimiz, şefkatimizin, duygumuzun kabaracağı öyle çok şeyler de oluyor ki.
Tam bu anda; bakmakla görmenin farkını farkediyoruz.
Kötü ve mutsuz şeylere öyle odaklanmışız ki; görmüyor gözlerimiz, cereyan eden güzellikleri.
Halbuki, “güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” yaklaşımını yabana atmamak lazım.
Evet; mutsuz edici gelişmeleri asla yok saymamalıyız, gözardı etmemeliyiz.
Ve hatta, bunları ortaya çıkartan sebeplere inerek, azaltılmasına veya hiç olmamasına cansiperane gayret sarfetmeliyiz.
Ama bunun yanında, mutluluk anahtarı niteliğinde, belki minik gelebilecek şeyleri de gözden kaçırmamalıyız.
Çünkü mutlu şeyleri düşünür ve düşlersek, onu çağrıştırırız.
Hep kötü ve mutsuz şeylere odaklanırsak; ne mutluluk umudumuz kalır, ne de mutlu olmanın yolunu görebiliriz.
Geldiğimiz noktada, ruh halimiz böylesine karmaşık, negatif ve olumsuza odaklıyken;
Mutlu şeylerin olduğunu ve olabileceğini, küçük gibi görünen ama aslında derinlik barındıran örneklerle; OGÜN TV’nin “Mutlu eden haberler” programı gösterdi.
“Mutlu eden haberler” adı bile hemen dikkatimi çekti.
O anda mutlu şeyler duymaya ne kadar aç olduğumu fark ettim.
Merak ettim ve izlemeye başladım.
İzledikçe duygulandım, tebessüm ettim ve gerçekten memnun-mutlu oldum.
Ve, sürekli mutsuzluk ve kötücüllüğün girdabına teslim olunmaması gereğini düşündüm.
Daha doğrusu, program düşünmeye zorladı ve düşündürttü.
Hazırlayandan, sunandan ve emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Nefes aldırdı ruhuma,
Doğal ve yan etkisiz antidepresan gibi geldi…
Bence, siz de herşeye rağmen görmeye çalışın; güzel şeyleri.
Eminim; isterseniz görürsünüz.
Çünkü, “görmek istemeyen kadar kötü kör yok” derler.
Bu yüzden de bakmayalım sadece; görmek için yaratılmış gözlerimizle.
Görelim bakarken; olmayalım bakar kör.
Okurken düşünelim, en büyük nimet aklımızla.
Şerden hayır çıkabileceğini akledelim tüm inanç ve idrakımızla.
Gördükçe güzellikleri; pekişecek Tanrı’nın kudret ve hikmetine dair inancımız.
Çünkü; bu alemde hiçbir şey O’nun bilgisi haricinde olmaz, olamaz.
Sivrisineğin gözünü halkeden bir varlık, dünyayı vahşilerin vahşetine bırakır mı hiç.
Bırakmaz, bırakmıyor ve bırakmayacak.
Deneyelim lütfen görmeye, güzel ve mutlu şeyleri.
İşte o zaman farkedeceğiz azaldığını; ümitsizliğin, kötümserliğin ve insanlara azalan güvenin.
Kötü, pis ve çirkin sandığımız şeylerde bile güzel birşeylerin olabileceğine ve her daim güzel bakabilirliğimize örnek teşkili açısından bir hadisi paylaşmak istiyorum;
Hz. Peygamber ashabıyla beraber yürürken yol kenarında bir köpek ölüsüne denk gelirler. Sahabelerden bazıları manzara karşısında "Bu leş ne kadar da pis kokuyor" demekten kendilerini alamazlar.
Bu durum karşısında Allah Rasûlü’nün tepkisi ise hayli farklı olmuştur:
"Köpeğin ne güzel dişleri var!"
Enseyi karartmayalım.
Su bulanmadan durulmaz.
İnanalım ki; güzellik çirkinliğin, mutluluk mutsuzluğun, iyilik kötülüğün, hayır şerrin arkasındadır.
Yeter ki; pes edip ümitsizliğin girdabında boğularak; ruhumuzu, kalbimizi ve vicdanımızı karatmayalım.
Şairin dediği gibi;
“Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler göreceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
Işıklı maviliklere süreceğiz...”
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.