Amerika karışır/ parçalanır/ bölünürse Amerika harici Dünya aynı mı kalır sanıyorsunuz?
Son zamanlarda Türk medyasında anti-Amerikancıların farklı sevinç çığlıklarını duyuyorum.
Neler diyorlar?
"—Amerika ettiğini buluyor,
—Demokrasi adına başka ülkeleri bombalayan Amerika’ya demokrasi geliyor,
—Texas başkaldırıyor ve tıpkı Brexit ile Avrupa Birliğinden ayrılan İngiltere gibi bir Texit yaşayıp Amerika’dan ayrılmak üzere,
—Amerika Birleşik Devletleri, Amerika Bölünmüş Devletleri olacak ve bu durum kaçınılmaz,
—ABD’de iç savaş çıkacak,
—Texas ve Kaliforniya başkaldırıp bağımsızlığını ilan edecek,
—Trump-Biden arasında ve onlar üzerinden oluşan bumerang kutuplaşma-yı/çatışmayı ve bölünmeyi getirecek,
—Zaten dünya üzerinde sürekli yenilgi alan bir Amerika var,
—Yani "Yanki’ler zorda! Geliyor gelmekte olan!”…”
Bunları diyor, Türkiye’nin anti-Amerikancıları…
Kim bunlar?
—Amerika’yı dünyanın baş belası gören/Siyonistleri himaye eden güç olarak düşünen kimi muhafazakarlar,
—Her koşulda Rusya ve Çin diyen Avrasyacılar/konjonktürel Rusyacılar-Çinciler/Işık Doğu’dan gelir diyen fantastikler…
Peki, söylenenler doğru mu?
Evet, ama bu yeni bir şey değil.
Son beş yıldır yeni dünya düzenine parmak bastım.
Pandemi ve sonrasında ortaya çıkan ekonomik krizin de bu yeni düzen planıyla ilintili olduğunu söyledim.
Bu uğurda, Paranın Sahiplerinin/Düzenin Efendilerinin her türlü enstrümanı kullanmaktan imtina etmeyeceklerini ve hatta Amerika’yı bile karıştırmak-tan/parçalamaktan geri durmayacaklarını defalarca dile getirdim.
Amerika’nın karışmasına veya karışma ihtimaline sevinenlerin anlamadığı iki şey var:
Birincisi: Düzenin Efendileri için Amerika da bir araçtır.
Genel itibarla Almanya’dan/Rusya’dan/Fransa’dan veya herhangi başka bir ül-keden pek farkı yoktur.
Tek farkı: Kendilerine Amerika gibi bir ülke lazım olduğu için Amerika, Amerika olmuştur. Yönetim merkezi/paralarının ülkesi ve herkesin gözdesi haline gelme-sini istedikleri için gelmiştir.
Amerika’da ortaya çıkan bahse konu gelişmeler tesadüfen/spontane şekilde veya toplumsalın refleksi sonrasında ortaya çıkan hadiseler değildir.
Onlar böyle olmasını istedikleri için olan gelişmelerdir.
İkincisi ve belki de daha önemlisi:
Amerika’da ortaya çıkan karışıklıklara/bölünme risklerine ve Amerikan ha-kimiyetinin sarsılıyor zannına sevinilmesidir.
Şunu sakın unutmayın;
Eğer ki "Paranın Sahipleri” Amerika coğrafyası ve devletinde bile bir ope-rasyona başlamışsa/eyaletleri bağımsızlaştırmaya karar vermişse ve sevinenle-rin söylediği gibi "Amerika düşüyor" ise bu asla ve asla sevinilecek bir durum değildir.
Bilakis Amerika harici dünya için tehlike çanlarının çalması ve çok daha beter şeylerin yaşanacağının işaretidir.
Arkadaşlar!
Paranın sahipleri veya Güç ve Akıl Sahipleri denenler Amerika’ya bunu yapıyor-larsa Avrupa’ya/Asya’ya/Güney Asya’ya/Ortadoğu’ya ve hatta Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgeye neler yapmaz neler, diye neden düşünmezsiniz!
Hamas saldırısı sonrası İsrail’in yaptıklarına bir bakın,
Türkiye’nin çevresine/Suriye’nin/Irak’ın/Karadeniz’in/İran’ın haline bir bakın,
Amerika harici dünyanın yaşadığı ekonomik zorluklara/iç siyasi karmaşalara ve toplumsal reflekslere bir bakın ve hatta çok iyi bakın!
Hala anlamayan varsa onlara bir fıkra anlatayım, bakalım yine mi anlama-yacaklar?
"Tarihte bir dönemde Konya üç-beş eşkıyanın elinde perişan haldedir.
Her gönderilen vali ya öldürülüyor veya görevi bırakıp can derdiyle kaçıyor.
Hiç kimse Konya’ya vali olarak gitmek istemezken birisi "Ben giderim.” der ve Padişah hemen fermanını yazıp gönderir.
Yeni vali şehre geldiği andan itibaren eşkıya liderlerinin gözdağına muhatap olmaya başlar.
Ama vali akıllıdır.
Emrindeki yavere "Bi tane ekmek çalanla, bir tane köfte çalan hırsızı yakala ve ahaliyi de Alaaddin Tepesine topla!” der.
Yaver bunu yapar.
Vali halka hitap etmeye başlar:
Ey Ahali!
Bu iki kişi asayişi ihlal ettiler.
Ekmek çalanın cezası ölüm, köfte çalanın cezası ise hadım edilmektir.
Haftaya Cuma günü cezaları yine burada ve hepinizin önünde infaz edile-cektir.”
Bu andan itibaren her gün birkaç insanın katledildiği/yağmaların yaşandığı/hırsızların cirit attığı şehirde tık yoktur.
Ertesi gün de aynı/sonraki gün de aynı; asayiş berkemal…
Vali yaverine der ki;
Tebdil-i kıyafet yap ve ben şehre girdiğim anda bana tehdit mesajları gönderen eşkiyabaşları ne konuşuyor? Dinle ve bana söyle!”
Yaver dinler gelir ve der ki:
Sayın Valim!
Vali ekmek çalanı asıyor, köfte çalanı hadım ediyor ise bizim anamızı ağlatır/kökümüzü kazır!
En iyisi mi; sesimizi keselim/asayişi ihlal etmeyelim ve susup oturalım!”
Fıkradan hisse ne?
Düzenin Sahipleri Amerika’yı bile gözden çıkartmışsa Amerika harici dünyanın vay haline…
Demem o ki: Amerika’nın karışması pek de öyle hayra delalet bir şey değildir!
Bunları derken de Amerikancılık veya anti-Doğuculuk yapmıyorum.
Ben de Amerika’nın matah bir ülke olmadığını/dünyayı terörize eden bir ülke olduğunu ve dilinden düşürmediği demokrasi-özgürlük-insan hakları gibi söylemlerin istila için bir paravan olarak kullandığını çok iyi biliyorum.
Ama tüm bunlar, Amerika nezdinde oluşan küresel gerçeği ortadan kaldırmaz.
Ben de sadece bir realiteye vurgu yapıyor, Amerika’da yaşanan/yaşanacak olan bir kargaşanın Amerikan harici dünyaya dehşetengiz bir fırtına olarak yaşatılacağını ve sevinç çığlıkları atmadan önce bunun düşünülmesi gereğini vurguluyorum!
Sonuç:
İdeolojik/mezhepsel/dinsel körlük en büyük zararı kendine verdirir.
Hepimizin şahsi fikri ve hatta ütopyası olabilir.
Mesela:
Dünyada savaşlar olmasın/Rusya-Çin-Amerika dünyanın adalet merkezi olsun/insanlar dostça ve kardeşçe yaşasın, bunu ben de çok isterim.
Ama var mı böyle bir dünya?
Veya mümkün mü?
Maalesef ki hayır!
Hal böyleyken, yapılması gereken şey; dünyayı ve dünyadaki gelişmeleri doğru okumak/her şeye hazırlıklı olmak/yaşanacaklardan en az hasarla veya az da olsa kârla çıkmak/dinsel/ideolojik veya tarihsel ütopyaların etkisiyle gelişmelere karşı kör olmamaktır!
Yoksa bireysel ve devletsel olarak her şekilde ölene kadar yaşarız.
Fıtrat böyledir ve dünyanın kanunu budur.
Ama nasıl yaşarız?
Esir mi, hür mü,
Fakir mi, zengin mi,
Bilinçli mi, zavallı mı,
Bağımsız mı yoksa bağımsız görünümlü bağımlı mı?
İşte, bütün mesele budur!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Neler diyorlar?
"—Amerika ettiğini buluyor,
—Demokrasi adına başka ülkeleri bombalayan Amerika’ya demokrasi geliyor,
—Texas başkaldırıyor ve tıpkı Brexit ile Avrupa Birliğinden ayrılan İngiltere gibi bir Texit yaşayıp Amerika’dan ayrılmak üzere,
—Amerika Birleşik Devletleri, Amerika Bölünmüş Devletleri olacak ve bu durum kaçınılmaz,
—ABD’de iç savaş çıkacak,
—Texas ve Kaliforniya başkaldırıp bağımsızlığını ilan edecek,
—Trump-Biden arasında ve onlar üzerinden oluşan bumerang kutuplaşma-yı/çatışmayı ve bölünmeyi getirecek,
—Zaten dünya üzerinde sürekli yenilgi alan bir Amerika var,
—Yani "Yanki’ler zorda! Geliyor gelmekte olan!”…”
Bunları diyor, Türkiye’nin anti-Amerikancıları…
Kim bunlar?
—Amerika’yı dünyanın baş belası gören/Siyonistleri himaye eden güç olarak düşünen kimi muhafazakarlar,
—Her koşulda Rusya ve Çin diyen Avrasyacılar/konjonktürel Rusyacılar-Çinciler/Işık Doğu’dan gelir diyen fantastikler…
Peki, söylenenler doğru mu?
Evet, ama bu yeni bir şey değil.
Son beş yıldır yeni dünya düzenine parmak bastım.
Pandemi ve sonrasında ortaya çıkan ekonomik krizin de bu yeni düzen planıyla ilintili olduğunu söyledim.
Bu uğurda, Paranın Sahiplerinin/Düzenin Efendilerinin her türlü enstrümanı kullanmaktan imtina etmeyeceklerini ve hatta Amerika’yı bile karıştırmak-tan/parçalamaktan geri durmayacaklarını defalarca dile getirdim.
Amerika’nın karışmasına veya karışma ihtimaline sevinenlerin anlamadığı iki şey var:
Birincisi: Düzenin Efendileri için Amerika da bir araçtır.
Genel itibarla Almanya’dan/Rusya’dan/Fransa’dan veya herhangi başka bir ül-keden pek farkı yoktur.
Tek farkı: Kendilerine Amerika gibi bir ülke lazım olduğu için Amerika, Amerika olmuştur. Yönetim merkezi/paralarının ülkesi ve herkesin gözdesi haline gelme-sini istedikleri için gelmiştir.
Amerika’da ortaya çıkan bahse konu gelişmeler tesadüfen/spontane şekilde veya toplumsalın refleksi sonrasında ortaya çıkan hadiseler değildir.
Onlar böyle olmasını istedikleri için olan gelişmelerdir.
İkincisi ve belki de daha önemlisi:
Amerika’da ortaya çıkan karışıklıklara/bölünme risklerine ve Amerikan ha-kimiyetinin sarsılıyor zannına sevinilmesidir.
Şunu sakın unutmayın;
Eğer ki "Paranın Sahipleri” Amerika coğrafyası ve devletinde bile bir ope-rasyona başlamışsa/eyaletleri bağımsızlaştırmaya karar vermişse ve sevinenle-rin söylediği gibi "Amerika düşüyor" ise bu asla ve asla sevinilecek bir durum değildir.
Bilakis Amerika harici dünya için tehlike çanlarının çalması ve çok daha beter şeylerin yaşanacağının işaretidir.
Arkadaşlar!
Paranın sahipleri veya Güç ve Akıl Sahipleri denenler Amerika’ya bunu yapıyor-larsa Avrupa’ya/Asya’ya/Güney Asya’ya/Ortadoğu’ya ve hatta Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgeye neler yapmaz neler, diye neden düşünmezsiniz!
Hamas saldırısı sonrası İsrail’in yaptıklarına bir bakın,
Türkiye’nin çevresine/Suriye’nin/Irak’ın/Karadeniz’in/İran’ın haline bir bakın,
Amerika harici dünyanın yaşadığı ekonomik zorluklara/iç siyasi karmaşalara ve toplumsal reflekslere bir bakın ve hatta çok iyi bakın!
Hala anlamayan varsa onlara bir fıkra anlatayım, bakalım yine mi anlama-yacaklar?
"Tarihte bir dönemde Konya üç-beş eşkıyanın elinde perişan haldedir.
Her gönderilen vali ya öldürülüyor veya görevi bırakıp can derdiyle kaçıyor.
Hiç kimse Konya’ya vali olarak gitmek istemezken birisi "Ben giderim.” der ve Padişah hemen fermanını yazıp gönderir.
Yeni vali şehre geldiği andan itibaren eşkıya liderlerinin gözdağına muhatap olmaya başlar.
Ama vali akıllıdır.
Emrindeki yavere "Bi tane ekmek çalanla, bir tane köfte çalan hırsızı yakala ve ahaliyi de Alaaddin Tepesine topla!” der.
Yaver bunu yapar.
Vali halka hitap etmeye başlar:
Ey Ahali!
Bu iki kişi asayişi ihlal ettiler.
Ekmek çalanın cezası ölüm, köfte çalanın cezası ise hadım edilmektir.
Haftaya Cuma günü cezaları yine burada ve hepinizin önünde infaz edile-cektir.”
Bu andan itibaren her gün birkaç insanın katledildiği/yağmaların yaşandığı/hırsızların cirit attığı şehirde tık yoktur.
Ertesi gün de aynı/sonraki gün de aynı; asayiş berkemal…
Vali yaverine der ki;
Tebdil-i kıyafet yap ve ben şehre girdiğim anda bana tehdit mesajları gönderen eşkiyabaşları ne konuşuyor? Dinle ve bana söyle!”
Yaver dinler gelir ve der ki:
Sayın Valim!
Vali ekmek çalanı asıyor, köfte çalanı hadım ediyor ise bizim anamızı ağlatır/kökümüzü kazır!
En iyisi mi; sesimizi keselim/asayişi ihlal etmeyelim ve susup oturalım!”
Fıkradan hisse ne?
Düzenin Sahipleri Amerika’yı bile gözden çıkartmışsa Amerika harici dünyanın vay haline…
Demem o ki: Amerika’nın karışması pek de öyle hayra delalet bir şey değildir!
Bunları derken de Amerikancılık veya anti-Doğuculuk yapmıyorum.
Ben de Amerika’nın matah bir ülke olmadığını/dünyayı terörize eden bir ülke olduğunu ve dilinden düşürmediği demokrasi-özgürlük-insan hakları gibi söylemlerin istila için bir paravan olarak kullandığını çok iyi biliyorum.
Ama tüm bunlar, Amerika nezdinde oluşan küresel gerçeği ortadan kaldırmaz.
Ben de sadece bir realiteye vurgu yapıyor, Amerika’da yaşanan/yaşanacak olan bir kargaşanın Amerikan harici dünyaya dehşetengiz bir fırtına olarak yaşatılacağını ve sevinç çığlıkları atmadan önce bunun düşünülmesi gereğini vurguluyorum!
Sonuç:
İdeolojik/mezhepsel/dinsel körlük en büyük zararı kendine verdirir.
Hepimizin şahsi fikri ve hatta ütopyası olabilir.
Mesela:
Dünyada savaşlar olmasın/Rusya-Çin-Amerika dünyanın adalet merkezi olsun/insanlar dostça ve kardeşçe yaşasın, bunu ben de çok isterim.
Ama var mı böyle bir dünya?
Veya mümkün mü?
Maalesef ki hayır!
Hal böyleyken, yapılması gereken şey; dünyayı ve dünyadaki gelişmeleri doğru okumak/her şeye hazırlıklı olmak/yaşanacaklardan en az hasarla veya az da olsa kârla çıkmak/dinsel/ideolojik veya tarihsel ütopyaların etkisiyle gelişmelere karşı kör olmamaktır!
Yoksa bireysel ve devletsel olarak her şekilde ölene kadar yaşarız.
Fıtrat böyledir ve dünyanın kanunu budur.
Ama nasıl yaşarız?
Esir mi, hür mü,
Fakir mi, zengin mi,
Bilinçli mi, zavallı mı,
Bağımsız mı yoksa bağımsız görünümlü bağımlı mı?
İşte, bütün mesele budur!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
E. K.
İhsan B
Muhammed A.
S. S.