Ah şu fıkraların gözü kör olsun…

Ah şu fıkraların gözü kör olsun…

Dünya gergin, bölge gergin ülke gergin, insanlar gepgergin…
Yazı yazmak için öyle çok konu ve gündem var ki…
Ama gel gelelim, ne yazsan zülf-ü yâre dokunuyor veya var olan hüznü/siniri/sıkıntıyı ziyadeleştiriyor.
Ettiğin hayır ürküttüğün kurbağaya değmiyor misali…
Bazen ise “aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” misali bir durum oluyor ve gerisin geriye yutsam mı ki diyorsun…
Son tahlilde Sezen Aksu’nun,
“Sussan olmuyor, susmasan olmaz
Dil dursa hâkim bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz…”
diyor ve yine çalakalem bir şeyler yazıyorum.
Ama bugün ben anlatmayacağım fıkralar anlatacak.
Biraz gülümsetecek,
Biraz düşündürecek,
Biraz kederlendirecek,
Belki nalına da değecek mıhına da denk gelecek ama eminim ki hepimiz payımıza düşeni içten içe de olsa/sindiremesek bile/almak istemesek de; bir şekilde hissedeceğiz…
Haydi Bismillah; başlayalım:

Turgut Özal ve Erdal İnönü
Malumunuz; Erdal İnönü ince yapılı biriydi/yani zayıf bir vücuda sahipti.
Turgut Özal da bununla ilgili;
—“Yurt dışına çıksa yabancılar ülkede kıtlık var sanırlar”, diye latife yapardı.
Özal'ın bu latifesiyle ilgili Erdal İnönü’ye ne düşündüğünü sorarlar.
İnönü’nün cevabı şöyle olur:
—Sayın Özal'ı görünce de ülkedeki kıtlığın nedenini anlarlar herhalde...

İngiltere Başbakanı Thatcher ve Ucuzluk
Margaret Thatcher, bir bakanıyla Londra sokaklarında dolaşırken bir mağazanın vitrinindeki ucuz fiyatlar dikkatini çekmiş.

Ceket 30 pound, pantolon 15 pound, pardösü 25 pound... gibi.
Bunları yanındaki bakana göstermiş ve:
—Görüyor musun, İngiltere ne kadar da ucuz bir ülke, demiş.
Bakan, Başbakanı uyarmış:
—Sayın Başbakanım,
Gördüğünüz vitrin bir kuru temizleme mağazasının vitrini; konfeksiyon mağazasının değil!

Boş Araziye Alınan Bekçinin Akıbeti
Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olması için, 500 TL maaşla bir bekçi almaya karar verir.
Bir süre sonra düşünülür;
Peki, talimat olmadan bekçi işini nasıl yapacak?”
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750’şer TL maaşla iki kişi işe alınır.
Bir süre sonra ‘’Peki, işleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz’’ diye düşünülerek, 1.000’er TL maaşla iki denetmen işe alınır,
Biri denetim yapmak diğeri rapor yazmak için…
Bir süre sonra “Tamam da, bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek‘’ diye tartışılır ve 1.500’er TL maaşla bir mali müsavir, bir katip, bir de istatistikçi işe alınır.
Bir zaman sonra; “Peki, bunlardan kim sorumlu olacak’’ diye düşünülür ve 5.000 TL maaşlı bir müdür ve 3.000’er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır.
Kısa bir zaman sonra, ülkede bir ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için tasarruf tedbirleri kararı alınır.
Ve, bekçi işten çıkartılır...

Sadrazam ve Namaz Kılan Adam
Sadrazam, yanında birkaç muhafız dolaşmaktadır.
Atını durdurur ve yol kenarında bir ağaç altındaki adama bakmaya başlar.
Adamın namaz kılmağa çalıştığını ama yanlış kıldığını fark edip, atından iner.
Namaz öyle değil böyle kılınır diyerek güzelce anlatır.
Ama adam yine yanlış kılar.
Biraz kızar ve bu defa namazın nasıl kılınacağını sert bir dille anlatır.
Adam dinler ve tekrar namaza başlar.
Nedense adamcağız bir türlü doğru şekilde kılmayı beceremez.
Sadrazam çok kızar ve adamlarına:
—Yıkın şu melunu falakaya!..” diye emir verir.
Eşek sudan gelene kadar falaka cezasını çeken adam, zorla doğrulur, Namaza durur,
Ve bu defa doğru düzgün kılar.
Ağacın gölgesinde durumdan memnun şekilde seyreden Sadrazam adama sorar:
—İmdi söyle bakalım!
 Şaklabanlık yapar gibi, yanlış yunluş kıldığın ilk namaz mı hayırlıdır, yoksa kıldığın bu namaz mı?
Adam boynunu büker ama son bir güçle fısıldar:
—İlk kıldığım hayırlıdır.
İlkini Allah korkusuyla kılıyor idim, son kıldığımı ise falaka korkusundan…

Kaldı mı Acep Böyle Saygı Sevgi, Duygu

Yaşlı bir adam sabah erken evinden çıkmış yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler, yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar, ama biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.
Yaşlı adam huzursuz ve aceleci,
“Tetkik istemiyorum, gitmem lazım” demiş..
Hemşireler, sağlık durumundan daha önemli ne olabilir ki düşüncesiyle ve merakla acelesinin sebebini sormuşlar.
Yaşlı adam “karım huzur evinde kalıyor, her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum.”
“Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde.” demiş bir hemşire.
Adam üzgün bir ifade ile “ne yazık ki karım alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor.” Diye cevap vermiş.
Hemşireler hayretle:
“Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz ve bu haldeyken bile acele ediyorsunuz” demişler.
Adam buruk ve hüzün dolu bir sesle:
“…Ama ben onun kim olduğunu biliyorum.” demiş…



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri