ABD'nin suçüstü hali..
“ABD Büyükelçiliği Türkiye’de vize başvurularını süresiz askıya aldı.”
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli idi.
ABD elçiliğiyle ilintili Metin Topuz’un FETÖ’den gözaltına alınmasıyla birlikte etektekiler dökülmeye başlandı.
ABD Büyükelçisi John Bass konuyla ilgili açıklama yaparak; olaya dair endişelerini ve eleştirilerini dile getiriyor.
Giderayak kinini kusuyor ve artniyetinin dışavurumunu kelimelere döküyor.
Metin Topuz olayına ilişkin açıklama ve bugün Vize başvurularının askıya alınmasına ilişkin karar ABD’nin suçüstü halinin ikrarıdır.
Şimdi bunlara ilişkin gerçekleri ve nedenleri irdeleyelim.
Metin Topuz ABD Büyükelçiliği kanalıyla akreditasyon için Dışişlerine ismi bildirilen birisi değildir. Diplomatik kural ve teamüllere göre o elçilikte çalışan yerel personel bile ilgili ülkenin Dışişlerine bildirilir.
Bu adamın ismi bildirilmemiş olmasına rağmen ABD elçisinin bu feryat ve figanı nedendir.?
ABD’nin; “bahse konu şahısla ABD elçiliğinin bir ilgisi ve resmi bir görevlendirme irtibatı yoktur” demesi gerekmez mi idi..!
ABD elçisinin ülkemizden giderayak verdiği beyanat neyin telaşı ve neyin suçluluk psikolojisidir.!
Bununla da yetinmiyor ABD; akla, izana ve diplomatik mantığa sığmaz şekilde vize başvurularını askıya alıyor.
Peki bu iki olay bize neyi işaret ediyor.?
Yekpare ve tek vücut bir ABD’nin olmadığının işaretidir.
ABD içinde “Amerika’cikler” var.
Ve alınan bu kararlara Başkan Trump’ın bile taraf olduğunu düşünmüyorum. Ama, o da yönetsel hakimiyete sahip olmadığı için kontrolsüz uygulama ve tasarruflar bu şekilde ortaya çıkabiliyor.
Önceki yazımda da belirtmiştim.
ABD içinde şuanda Pentagon-NeoCon’lar ve Savaşçı Yahudi Lobisi hakim durumda.
Türkiye ise bu noktada İngiltere ve ABD İngilizm’i yanında yer aldı.
Bu demek değildir ki; Türkiye ABD’ye karşı..
Ama şuanda ABD’nin durumu, karıştırdığı coğrafyalardan ve aldığı uluslararası politik kararlardan daha karışık.
Yakın zamanda, Türkiye’ye ilişkin almış olduğu bu kararların benzerini veya başka boyutlarda adımlarını, buna terör eylemleri de dahil; İngiltere, Afganistan, Pakistan, Katar, Çin, İtalya, Fransa gibi “Yeni İpek Yolu” hattında olan ülkeler için de görebiliriz.
Çünkü ABD şuanda sözünü tutan, yapılan işbirliklerine riayet eden, stratejik ortaklık olgusuna bağlı kalan bir ülke değil.
Türkiye’nin son zamanlarda aldığı bölgesel kararlar, çözümlere dair ittifak ve diplomatik adımlar şuanda yönetsel konumdaki ABD’nin “Savaşçı Kesimi” tarafından hazmedilemiyor ve bölgesel, ülkesel destabilizasyon, kargaşa, kaos ve savaş adımlarına başvurmalarına yol açıyor.
Ama emin olunsun ki; ABD bu kararları alan, bu “kancıl oyunlar” oynayan ve dünyayı terör örgütleri üzerinden iç çatışmalar ve harabelere çeviren ABD değildir.
ABD şuanda tarihinde hiç olmadığı kadar sinsi, katil ve savaş şahinlerinden oluşan bir “Gözüdönmüş Çetesinin” eliyle hareket ediyor.
Bu uğurda İngiltere’yi, coğrafyamızda olmazsa olmaz olan ülkemizi, kendi içinde makul ve itidalli ses sahiplerini karşısına alacak kadar bir umursuzluk ve aymazlık içindeler.
ABD’nin aklıselim kesimi ve ülkemizin stratejik ortaklığının ve bölgedeki öneminin farkında olanları daha olumlu ve akıllı adımlar atmaya imkanlar ölçüsünde devam ediyor.
Ve bu bağlamda; ABD’nin Yahudi-Pentagonist kesiminin asıl dikkate alması gereken husus da budur.
15 Temmuz Darbe Girişiminin sivil başat aktörlerinden Kemal Batmaz’ın ABD’de adres olarak Pensilvanya ve FETÖ elabaşının çiftliğini gösteren belgeyi Türkiye’ye kim verdi acaba..?
ABD elçiliğiyle, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz Darbe Girişimine dair başat aktörlerle irtibatı sağlayan kişinin Metin Topuz olduğunu Türk yetkililerine acaba kim söyledi.?
Acaba bu bilgileri Erdoğan’ın ABD seyahatinde “makul ve aklıyla hareket eden” ABD yetkilileri mi verdi.?
ABD’nin Yahudi Şahinlerinin ve John Bass’ın asıl düşünmesi gereken budur bence..!
Türkiye son zamanlarda hiç olmadığı kadar isabetli bölgesel kararlar almaya başladı. Ülkesel menfaatler çerçevesinde Rusya ile ve Rusya üzerinden Suriye rejimiyle, İran’la ve diğer bölgesel aktör devletlerle konjonktürü ve mikro dengeleri gözeterek, belirleyicilik içeren ittifaklar kurmaya başladı.
İdlib’le ilgili başlayan harekat da bu anlaşma ve ittifakın en bariz örneğidir.
Kendini tek belirleyici gören ABD’nin bir kesiminin bunu hazmetmesi mümkün değildi.
Metin Topuz tutuklaması, yeni ve ABD’siz oluşan bu bölgesel ittifakın acısını “Vize Başvurularının Askıya Alınması” şeklinde bir adımla karşıladılar.
Peki ABD’nin “Kancıl” kesimi bu atakla durur mu..?
Eğer Başkan Trump ve Dışişleri bakanı Tillerson gibi aklı farklı düşünen kişilerden aman bulurlarsa; durmayacaklar ve durmazlar.
Çünkü suçüstü edilmelerinin verdiği suçluluk psikolojisiyle daha agresifleşip, saldırganlaşacaklardır.
Çünkü Türkiye’nin İran-Rusya ile Astana anlaşmasıyla İdlib’e girişi onların kol kanat gerdikleri PYD/YPG’nin Afrin’deki varlığının dışarıyla bağının kesilmesi olacaktır.
Çünkü Afrin, onlar için ülkemizin karıştırılması bağlamında Fırat’ın doğusundaki Kobani kadar önemlidir.
Çünkü Afrin Hatay’ın hemen 10 km yakınında, ABD’nin, YPG’nin uçbeyliği gibidir.
Ama Türkiye herşeyin farkındadır.
İran ve Rusya herşeyin farkındadır.
Artık Türkiye salt Amerikanist ittifaklarla hareket edilmeyeceğini; bölgesel ülkelerle bölge ve olay bazlı ittifakların öneminin farkındadır.
Bugünlerde İran’a yönelik ABD’nin husumet tavrını da görebiliriz. Nükleer Anlaşmanın iptalinin ABD yönetiminde görüşüldüğü sır değildir. Haftaya İran’ı da düşman ilan edebilirlik arzeden bir adımın gelmesi hiç de sürpriz olmayacaktır.
Kuzey Irak Referandumu da dahil, tüm bu bahse konu olayların birbirinden bağımsız olduğu asla düşünülmesin. Hepsi aynı bölgesel işgal ve ABD-Yahudi yayılmacılığı ve savaşçılığı zincirinin halkaları mesabesinde yapılmış plan parçalarıdır.
Masa başında yaptıkları bölme, parçalama, devletçikler oluşturma, yeni haritalandırma ve yutma içerikli planları akamete uğradıkça saldırganlaşarak akıl almaz adımlar atıyorlar ve atmaya devam edeceklerdir.
Son karar da, bunun en bariz göstergesidir.
Bu arada; John Bass denen adamın ülkemizden ayrılarak Afganistan’a büyükelçi olması tesadüfi ve asla spontane bir durum değildir. İngiltere-Çin ittifaklı “Yeni İpek Yolu” güzergahında bu ülkenin önemi çok ama çok fazladır.
John Bass denen şahıs, Yahudi-Neocon ve Pentagonist ABD’nin emir eri konumundaki bir diplomattır.
Uyanık olmalıyız.
Olaylara tek açıdan ve tek gözlükle bakmamalıyız.
Bir olay olduğunda; mutlaka arka planını sorgulamalıyız.
Dünya sathında olan olaylardan hiçbirinin bir diğerinden bağımsız olduğunu düşünmemeliyiz.
Ve oynanan paylaşım oyunu o kadar büyük ve çok aktörlü ki…
Kesinlikle dikkatli, tedbirli ve mutlak anlamda “kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye” mecburuz felsefesiyle hareket etmeli ve hazırlıklı olmalıyız.
Umarım ve dilerim ki; ABD’nin akil ve stratejik kişileri devreye girer, ABD’nin bölgesel boyutta ülkemize olan ihtiyacını görür, müttefiklik ve stratejik ortaklığa muvafık ve mutabık noktaya geri dönerler.
Bu arada ben Cengiz Aygün olarak; ABD'de serbest dolaşım hakkına sahip bir Türk vatandaşı olarak, bu yasak boyunca ABD'ye gitmeme kararı aldım. Belki küçük ama; ABD Dışişlerinin almış olduğu anlamsız ve hasmane karara bu protest tavrı göstereceğim.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım.
Not: Yazıyı yayına hazırladığım esnada ABD’nin akıl almaz vize başvurusu askıya alması tasarrufuna Türkiye’nin de aynıyla karşılık verdiğine dair yaptığı açıklamayı yerinde ve isabetli buluyorum. Bu konuda Türk yetkililerin
zaman geçirmeden mütekabiliyet muvacehesinde atması gereken adım bu idi.
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli idi.
ABD elçiliğiyle ilintili Metin Topuz’un FETÖ’den gözaltına alınmasıyla birlikte etektekiler dökülmeye başlandı.
ABD Büyükelçisi John Bass konuyla ilgili açıklama yaparak; olaya dair endişelerini ve eleştirilerini dile getiriyor.
Giderayak kinini kusuyor ve artniyetinin dışavurumunu kelimelere döküyor.
Metin Topuz olayına ilişkin açıklama ve bugün Vize başvurularının askıya alınmasına ilişkin karar ABD’nin suçüstü halinin ikrarıdır.
Şimdi bunlara ilişkin gerçekleri ve nedenleri irdeleyelim.
Metin Topuz ABD Büyükelçiliği kanalıyla akreditasyon için Dışişlerine ismi bildirilen birisi değildir. Diplomatik kural ve teamüllere göre o elçilikte çalışan yerel personel bile ilgili ülkenin Dışişlerine bildirilir.
Bu adamın ismi bildirilmemiş olmasına rağmen ABD elçisinin bu feryat ve figanı nedendir.?
ABD’nin; “bahse konu şahısla ABD elçiliğinin bir ilgisi ve resmi bir görevlendirme irtibatı yoktur” demesi gerekmez mi idi..!
ABD elçisinin ülkemizden giderayak verdiği beyanat neyin telaşı ve neyin suçluluk psikolojisidir.!
Bununla da yetinmiyor ABD; akla, izana ve diplomatik mantığa sığmaz şekilde vize başvurularını askıya alıyor.
Peki bu iki olay bize neyi işaret ediyor.?
Yekpare ve tek vücut bir ABD’nin olmadığının işaretidir.
ABD içinde “Amerika’cikler” var.
Ve alınan bu kararlara Başkan Trump’ın bile taraf olduğunu düşünmüyorum. Ama, o da yönetsel hakimiyete sahip olmadığı için kontrolsüz uygulama ve tasarruflar bu şekilde ortaya çıkabiliyor.
Önceki yazımda da belirtmiştim.
ABD içinde şuanda Pentagon-NeoCon’lar ve Savaşçı Yahudi Lobisi hakim durumda.
Türkiye ise bu noktada İngiltere ve ABD İngilizm’i yanında yer aldı.
Bu demek değildir ki; Türkiye ABD’ye karşı..
Ama şuanda ABD’nin durumu, karıştırdığı coğrafyalardan ve aldığı uluslararası politik kararlardan daha karışık.
Yakın zamanda, Türkiye’ye ilişkin almış olduğu bu kararların benzerini veya başka boyutlarda adımlarını, buna terör eylemleri de dahil; İngiltere, Afganistan, Pakistan, Katar, Çin, İtalya, Fransa gibi “Yeni İpek Yolu” hattında olan ülkeler için de görebiliriz.
Çünkü ABD şuanda sözünü tutan, yapılan işbirliklerine riayet eden, stratejik ortaklık olgusuna bağlı kalan bir ülke değil.
Türkiye’nin son zamanlarda aldığı bölgesel kararlar, çözümlere dair ittifak ve diplomatik adımlar şuanda yönetsel konumdaki ABD’nin “Savaşçı Kesimi” tarafından hazmedilemiyor ve bölgesel, ülkesel destabilizasyon, kargaşa, kaos ve savaş adımlarına başvurmalarına yol açıyor.
Ama emin olunsun ki; ABD bu kararları alan, bu “kancıl oyunlar” oynayan ve dünyayı terör örgütleri üzerinden iç çatışmalar ve harabelere çeviren ABD değildir.
ABD şuanda tarihinde hiç olmadığı kadar sinsi, katil ve savaş şahinlerinden oluşan bir “Gözüdönmüş Çetesinin” eliyle hareket ediyor.
Bu uğurda İngiltere’yi, coğrafyamızda olmazsa olmaz olan ülkemizi, kendi içinde makul ve itidalli ses sahiplerini karşısına alacak kadar bir umursuzluk ve aymazlık içindeler.
ABD’nin aklıselim kesimi ve ülkemizin stratejik ortaklığının ve bölgedeki öneminin farkında olanları daha olumlu ve akıllı adımlar atmaya imkanlar ölçüsünde devam ediyor.
Ve bu bağlamda; ABD’nin Yahudi-Pentagonist kesiminin asıl dikkate alması gereken husus da budur.
15 Temmuz Darbe Girişiminin sivil başat aktörlerinden Kemal Batmaz’ın ABD’de adres olarak Pensilvanya ve FETÖ elabaşının çiftliğini gösteren belgeyi Türkiye’ye kim verdi acaba..?
ABD elçiliğiyle, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz Darbe Girişimine dair başat aktörlerle irtibatı sağlayan kişinin Metin Topuz olduğunu Türk yetkililerine acaba kim söyledi.?
Acaba bu bilgileri Erdoğan’ın ABD seyahatinde “makul ve aklıyla hareket eden” ABD yetkilileri mi verdi.?
ABD’nin Yahudi Şahinlerinin ve John Bass’ın asıl düşünmesi gereken budur bence..!
Türkiye son zamanlarda hiç olmadığı kadar isabetli bölgesel kararlar almaya başladı. Ülkesel menfaatler çerçevesinde Rusya ile ve Rusya üzerinden Suriye rejimiyle, İran’la ve diğer bölgesel aktör devletlerle konjonktürü ve mikro dengeleri gözeterek, belirleyicilik içeren ittifaklar kurmaya başladı.
İdlib’le ilgili başlayan harekat da bu anlaşma ve ittifakın en bariz örneğidir.
Kendini tek belirleyici gören ABD’nin bir kesiminin bunu hazmetmesi mümkün değildi.
Metin Topuz tutuklaması, yeni ve ABD’siz oluşan bu bölgesel ittifakın acısını “Vize Başvurularının Askıya Alınması” şeklinde bir adımla karşıladılar.
Peki ABD’nin “Kancıl” kesimi bu atakla durur mu..?
Eğer Başkan Trump ve Dışişleri bakanı Tillerson gibi aklı farklı düşünen kişilerden aman bulurlarsa; durmayacaklar ve durmazlar.
Çünkü suçüstü edilmelerinin verdiği suçluluk psikolojisiyle daha agresifleşip, saldırganlaşacaklardır.
Çünkü Türkiye’nin İran-Rusya ile Astana anlaşmasıyla İdlib’e girişi onların kol kanat gerdikleri PYD/YPG’nin Afrin’deki varlığının dışarıyla bağının kesilmesi olacaktır.
Çünkü Afrin, onlar için ülkemizin karıştırılması bağlamında Fırat’ın doğusundaki Kobani kadar önemlidir.
Çünkü Afrin Hatay’ın hemen 10 km yakınında, ABD’nin, YPG’nin uçbeyliği gibidir.
Ama Türkiye herşeyin farkındadır.
İran ve Rusya herşeyin farkındadır.
Artık Türkiye salt Amerikanist ittifaklarla hareket edilmeyeceğini; bölgesel ülkelerle bölge ve olay bazlı ittifakların öneminin farkındadır.
Bugünlerde İran’a yönelik ABD’nin husumet tavrını da görebiliriz. Nükleer Anlaşmanın iptalinin ABD yönetiminde görüşüldüğü sır değildir. Haftaya İran’ı da düşman ilan edebilirlik arzeden bir adımın gelmesi hiç de sürpriz olmayacaktır.
Kuzey Irak Referandumu da dahil, tüm bu bahse konu olayların birbirinden bağımsız olduğu asla düşünülmesin. Hepsi aynı bölgesel işgal ve ABD-Yahudi yayılmacılığı ve savaşçılığı zincirinin halkaları mesabesinde yapılmış plan parçalarıdır.
Masa başında yaptıkları bölme, parçalama, devletçikler oluşturma, yeni haritalandırma ve yutma içerikli planları akamete uğradıkça saldırganlaşarak akıl almaz adımlar atıyorlar ve atmaya devam edeceklerdir.
Son karar da, bunun en bariz göstergesidir.
Bu arada; John Bass denen adamın ülkemizden ayrılarak Afganistan’a büyükelçi olması tesadüfi ve asla spontane bir durum değildir. İngiltere-Çin ittifaklı “Yeni İpek Yolu” güzergahında bu ülkenin önemi çok ama çok fazladır.
John Bass denen şahıs, Yahudi-Neocon ve Pentagonist ABD’nin emir eri konumundaki bir diplomattır.
Uyanık olmalıyız.
Olaylara tek açıdan ve tek gözlükle bakmamalıyız.
Bir olay olduğunda; mutlaka arka planını sorgulamalıyız.
Dünya sathında olan olaylardan hiçbirinin bir diğerinden bağımsız olduğunu düşünmemeliyiz.
Ve oynanan paylaşım oyunu o kadar büyük ve çok aktörlü ki…
Kesinlikle dikkatli, tedbirli ve mutlak anlamda “kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye” mecburuz felsefesiyle hareket etmeli ve hazırlıklı olmalıyız.
Umarım ve dilerim ki; ABD’nin akil ve stratejik kişileri devreye girer, ABD’nin bölgesel boyutta ülkemize olan ihtiyacını görür, müttefiklik ve stratejik ortaklığa muvafık ve mutabık noktaya geri dönerler.
Bu arada ben Cengiz Aygün olarak; ABD'de serbest dolaşım hakkına sahip bir Türk vatandaşı olarak, bu yasak boyunca ABD'ye gitmeme kararı aldım. Belki küçük ama; ABD Dışişlerinin almış olduğu anlamsız ve hasmane karara bu protest tavrı göstereceğim.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım.
Not: Yazıyı yayına hazırladığım esnada ABD’nin akıl almaz vize başvurusu askıya alması tasarrufuna Türkiye’nin de aynıyla karşılık verdiğine dair yaptığı açıklamayı yerinde ve isabetli buluyorum. Bu konuda Türk yetkililerin
zaman geçirmeden mütekabiliyet muvacehesinde atması gereken adım bu idi.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.