2019; Ülkemiz ve dünya için 'En Sıcak ve Tehlikeli' yıl..
Hükümet, akaryakıt zammını geri aldığını ve hatta 2019 boyunca zam yapmayacağını da duyurdu.
Peki, Sarı Yelekliler duruyor mu…
Hayır. Çünkü senaryo başka.
Bu bir Neocon projesidir,
Soros organizasyonudur,
O yüzden de durmuyorlar ve vandallık barındırarak devam ediyorlar.
Ülkemizde Gezi parkı gösterilerini organize eden el de, aynı merkez idi.
Ağaçlar kesilmesin diye başlamıştı.
Ama üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, kanal İstanbul yapılmasın gibi akla aykırı taleplere evrilerek asıl niyetin ne olduğu/olmadığı ortaya çıkmıştı.
Paris’te de göstericilere aşırı güç kullanan güvenlik personeli var,
Gezi olaylarında da vardı.
Tipik Neocon tarzı; gösteriyi başlat, provokatörlerle köpürt, sonra da yine kendi polislerine aşırı güç kullandırt ve sonunda gösterileri çığırından çıkart…
Gezide zaten saldırgan polislerin FETÖ’cü olduklarının ortaya çıkması çok yönlü planı gözler önüne sermişti.
Bu nedenle de;
Paris’teki olaylara soğukkanlı, aklıselimle bakmalı ve oh olsun yaklaşımında asla olmamalıyız.
Çünkü bu olaylar bulaşıcı niteliklidir.
Soros eliyle Neocon’ların dünya genelinde kurduğu provokasyon ağı, tetikçilerin de harekete geçmesiyle hedef ülkelerde karışıklık kıvılcımını başlatır.
Hedefte; Belçika, Hollanda, Avusturya, Balkan ülkeleri ve bir adım sonra Almanya, Rusya, Türkiye, Çin, İran vardır.
Kısaca, ABD harici tüm dünya hedeftir artık.
Paris olayları bir işaret fişeği gibi, bu ülkelerdeki Neocon tetikçileri ve algı operatörlerini uyandırmış ve hazır hale getirmiştir.
Ama Neocon’lar yalnız değil.
Karşısında yöntemi farklı ve ciddi başka bir güç var.
Onlar boş duracak mı…
Yakın zaman diliminde Paris olaylarının rövanşı niteliğinde karşı hamle gelebilir.
Küresel hakimiyetin karşı cephesi Neocon’ların kalbi ABD’de ciddi bir tokat atabilir.
Çünkü Neocon senaryoları artık deşifre oldu.
Türkiye ile ilgili durum nedir…
Yaşadığımız kur krizi ve sonrasında ortaya çıkan fiyat artışları'nın toplumsal refleksimizi ve kamusal direncimizi zayıflattığı aşikar.
Böylesi anlar, maalesef provokatif olay ve eylemlere elverişli zemin oluşturuyor.
Kaldı ki, dış etki ve yerel işbirlikçilerin de amacı, bu uygunluğu yaratmak idi.
Böylesi anlarda devlet yönetiminin yolsuzluk, kayırmacılık, adaletsizlik, eksiklik gibi konularda çok daha ciddi duruş sergilemesi ve önlemler alması şarttır.
Bugün maalesef, toplumda ciddi bir sinir sıkışması oluşmuştur.
Firmalar geçmiş 16 yılda görülmemiş şekilde zor durumdadır.
Toplumun orta ve alt gelir katmanları maişet sıkıntısıyla karşı karşıyadır.
Hal böyleyken iktidarın, ekonomik ve sosyolojik boyutta ortaya çıkan bu sinir sıkışması asabiliğini mutlak ama mutlak anlamda gidermesi şarttır.
Bunun için ekonomik, siyasi, psikolojik adımları sahici, reel ve ikna edici şekilde atması artık elzemdir.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı’nın İnsan Hakları Günü münasebetiyle yaptığı konuşma sorumluluk merciinde olan herkes için temel prensip ve düstur niteliği ve içeriğindedir.
Kibir ve büyüklenme bataklığına düşen, gözü şahsi çıkarından başka hiçbir şey görmeyenin, AK Parti çatısı altında yeri yoktur.
Cumhurbaşkanı’nın söylediği bu sözler sadece AK Parti’lileri değil; aynı zamanda tüm kamu görevlileri ve toplumsal sorumluluk makamında olan herkesi kapsamalıdır.
Çünkü bu ülke sadece AK Parti’lilerin değildir.
Herkesindir.
Ve dolayısıyla sorunların aşılması, sıkıntıların giderilmesi ve toplumsal agresifliğin teskin edilmesi sorumluluğuna, kamusal alanda yer alan herkes dahildir.
Durum böyleyken;
Kibir zehrinden uzaklaşmak,
Büyüklenme bataklığına saplanmamak,
Şahsi çıkarlar peşinde koşmamak,
Yolsuzluk gibi illetten uzak kalıp, mücadele etmek,
Adaleti tesis için azami çaba sarfetmek,
Hangi görevde olunursa olunsun, kayırmacılıktan uzak durmak,
Devlete sadakat esas olmak üzere; liyakat ve ehliyeti esas almak,
Siyaset kurumu da dahil olmak üzere; her türlü kamusal görev yapanların temel prensibi olmalıdır, olmak zorundadır.
Aksi takdirde seçim arifesinde, dahili ve harici ihanet şebekelerinin yeniden aktive olduğu bugünlerde, Küresel hakimiyet kavgasının hemen her ülke ve dolayısıyla ülkemiz için ciddi tehlike yarattığı bir hengamede, işimiz çok
zorlaşır.
Paris’teki olayların çeşitli ülkelere ve Türkiye’ye de sirayet ettirilmesine dair ciddi duyumlar alıyorum.
Burnuma çok pis kokular geliyor.
Dahildeki tetikçi-işbirlikçi hücrelerin hareketlenmeye başladığını gözlüyor ve işitiyorum.
Eminim güvenlik birimlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz ve istihbarat kurumlarımız gerekli hazırlıkları ve çalışmaları yapıyor.
Ama bu yetmez.
Mutlaka toplumsal psikolojiyi esas alan, provokatörlerin tahriklerini boşa çıkartacak ve manipülatif söz ve söylemleri marjinalleştirecek teskin edici ve gaz sıkışmasını deşarj edici kamusal adımlar da atılmalıdır.
Maazallah, seçim öncesi hiç istemeyeceğimiz ve ülkemizi destabilize edecek art niyetli tahrikler, kızgın ve agresif sosyolojide teveccüh görür ve katılım bulursa hiçbirimizin hiç istemeyeceği kaos ve kargaşa ortamı bugünümüzü
ve geleceğimizi karartabilir.
Bunun en büyük engeli ve ilacı Cumhurbaşkanı’nın, aktardığımız cümlesinde gizlidir.
Herkes ve hepimiz o sözlerin içerik ve ruhuna uygun söylem ve eylem içinde olursak; dışardan yakılıp içerden harlanacak fitne ve ihanet ateşi akim kalacak ve alevlenmeden sönecektir.
Yeter ki biz, karanlığa sövmek yerine, bir mum yakmak mesabesinde; dış güçler düşmanlığının bahaneliğine sığınmadan hazırlıklı, müteyakız ve saldırıya donanımlı hale gelelim.
Çünkü 2019 yılı, tarihin örneğine şahit olmadığı kadar tehlikeli, yakıcı, karışık ve trajik olacak gibi görünüyor.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..
Peki, Sarı Yelekliler duruyor mu…
Hayır. Çünkü senaryo başka.
Bu bir Neocon projesidir,
Soros organizasyonudur,
O yüzden de durmuyorlar ve vandallık barındırarak devam ediyorlar.
Ülkemizde Gezi parkı gösterilerini organize eden el de, aynı merkez idi.
Ağaçlar kesilmesin diye başlamıştı.
Ama üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, kanal İstanbul yapılmasın gibi akla aykırı taleplere evrilerek asıl niyetin ne olduğu/olmadığı ortaya çıkmıştı.
Paris’te de göstericilere aşırı güç kullanan güvenlik personeli var,
Gezi olaylarında da vardı.
Tipik Neocon tarzı; gösteriyi başlat, provokatörlerle köpürt, sonra da yine kendi polislerine aşırı güç kullandırt ve sonunda gösterileri çığırından çıkart…
Gezide zaten saldırgan polislerin FETÖ’cü olduklarının ortaya çıkması çok yönlü planı gözler önüne sermişti.
Bu nedenle de;
Paris’teki olaylara soğukkanlı, aklıselimle bakmalı ve oh olsun yaklaşımında asla olmamalıyız.
Çünkü bu olaylar bulaşıcı niteliklidir.
Soros eliyle Neocon’ların dünya genelinde kurduğu provokasyon ağı, tetikçilerin de harekete geçmesiyle hedef ülkelerde karışıklık kıvılcımını başlatır.
Hedefte; Belçika, Hollanda, Avusturya, Balkan ülkeleri ve bir adım sonra Almanya, Rusya, Türkiye, Çin, İran vardır.
Kısaca, ABD harici tüm dünya hedeftir artık.
Paris olayları bir işaret fişeği gibi, bu ülkelerdeki Neocon tetikçileri ve algı operatörlerini uyandırmış ve hazır hale getirmiştir.
Ama Neocon’lar yalnız değil.
Karşısında yöntemi farklı ve ciddi başka bir güç var.
Onlar boş duracak mı…
Yakın zaman diliminde Paris olaylarının rövanşı niteliğinde karşı hamle gelebilir.
Küresel hakimiyetin karşı cephesi Neocon’ların kalbi ABD’de ciddi bir tokat atabilir.
Çünkü Neocon senaryoları artık deşifre oldu.
Türkiye ile ilgili durum nedir…
Yaşadığımız kur krizi ve sonrasında ortaya çıkan fiyat artışları'nın toplumsal refleksimizi ve kamusal direncimizi zayıflattığı aşikar.
Böylesi anlar, maalesef provokatif olay ve eylemlere elverişli zemin oluşturuyor.
Kaldı ki, dış etki ve yerel işbirlikçilerin de amacı, bu uygunluğu yaratmak idi.
Böylesi anlarda devlet yönetiminin yolsuzluk, kayırmacılık, adaletsizlik, eksiklik gibi konularda çok daha ciddi duruş sergilemesi ve önlemler alması şarttır.
Bugün maalesef, toplumda ciddi bir sinir sıkışması oluşmuştur.
Firmalar geçmiş 16 yılda görülmemiş şekilde zor durumdadır.
Toplumun orta ve alt gelir katmanları maişet sıkıntısıyla karşı karşıyadır.
Hal böyleyken iktidarın, ekonomik ve sosyolojik boyutta ortaya çıkan bu sinir sıkışması asabiliğini mutlak ama mutlak anlamda gidermesi şarttır.
Bunun için ekonomik, siyasi, psikolojik adımları sahici, reel ve ikna edici şekilde atması artık elzemdir.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı’nın İnsan Hakları Günü münasebetiyle yaptığı konuşma sorumluluk merciinde olan herkes için temel prensip ve düstur niteliği ve içeriğindedir.
Kibir ve büyüklenme bataklığına düşen, gözü şahsi çıkarından başka hiçbir şey görmeyenin, AK Parti çatısı altında yeri yoktur.
Cumhurbaşkanı’nın söylediği bu sözler sadece AK Parti’lileri değil; aynı zamanda tüm kamu görevlileri ve toplumsal sorumluluk makamında olan herkesi kapsamalıdır.
Çünkü bu ülke sadece AK Parti’lilerin değildir.
Herkesindir.
Ve dolayısıyla sorunların aşılması, sıkıntıların giderilmesi ve toplumsal agresifliğin teskin edilmesi sorumluluğuna, kamusal alanda yer alan herkes dahildir.
Durum böyleyken;
Kibir zehrinden uzaklaşmak,
Büyüklenme bataklığına saplanmamak,
Şahsi çıkarlar peşinde koşmamak,
Yolsuzluk gibi illetten uzak kalıp, mücadele etmek,
Adaleti tesis için azami çaba sarfetmek,
Hangi görevde olunursa olunsun, kayırmacılıktan uzak durmak,
Devlete sadakat esas olmak üzere; liyakat ve ehliyeti esas almak,
Siyaset kurumu da dahil olmak üzere; her türlü kamusal görev yapanların temel prensibi olmalıdır, olmak zorundadır.
Aksi takdirde seçim arifesinde, dahili ve harici ihanet şebekelerinin yeniden aktive olduğu bugünlerde, Küresel hakimiyet kavgasının hemen her ülke ve dolayısıyla ülkemiz için ciddi tehlike yarattığı bir hengamede, işimiz çok
zorlaşır.
Paris’teki olayların çeşitli ülkelere ve Türkiye’ye de sirayet ettirilmesine dair ciddi duyumlar alıyorum.
Burnuma çok pis kokular geliyor.
Dahildeki tetikçi-işbirlikçi hücrelerin hareketlenmeye başladığını gözlüyor ve işitiyorum.
Eminim güvenlik birimlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz ve istihbarat kurumlarımız gerekli hazırlıkları ve çalışmaları yapıyor.
Ama bu yetmez.
Mutlaka toplumsal psikolojiyi esas alan, provokatörlerin tahriklerini boşa çıkartacak ve manipülatif söz ve söylemleri marjinalleştirecek teskin edici ve gaz sıkışmasını deşarj edici kamusal adımlar da atılmalıdır.
Maazallah, seçim öncesi hiç istemeyeceğimiz ve ülkemizi destabilize edecek art niyetli tahrikler, kızgın ve agresif sosyolojide teveccüh görür ve katılım bulursa hiçbirimizin hiç istemeyeceği kaos ve kargaşa ortamı bugünümüzü
ve geleceğimizi karartabilir.
Bunun en büyük engeli ve ilacı Cumhurbaşkanı’nın, aktardığımız cümlesinde gizlidir.
Herkes ve hepimiz o sözlerin içerik ve ruhuna uygun söylem ve eylem içinde olursak; dışardan yakılıp içerden harlanacak fitne ve ihanet ateşi akim kalacak ve alevlenmeden sönecektir.
Yeter ki biz, karanlığa sövmek yerine, bir mum yakmak mesabesinde; dış güçler düşmanlığının bahaneliğine sığınmadan hazırlıklı, müteyakız ve saldırıya donanımlı hale gelelim.
Çünkü 2019 yılı, tarihin örneğine şahit olmadığı kadar tehlikeli, yakıcı, karışık ve trajik olacak gibi görünüyor.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.